11734 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Nuaym, ona Süfyân, ona Ameş, ona Ebu Vâil, ona da Ebu Musa'nın söylediğine göre Rasulullah'a (sav) bir adam henüz kavuşamadığı bir topluluğu seviyor (bu konuda ne dersiniz) denilince, Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Kişi sevdiği ile beraberdir."
Ebu Muaviye ve Muhammed b. Ubeyd bu hadise mutabaat etmişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Ubeyd arasında inkıta vardır.
Bize Abdan, ona Abdullah, ona ez-Zührî, ona Ebu Ümame ona da babasının (Sehl b. Huneyf) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Sakın sizden biriniz 'nefsim habis oldu' demesin. Bunun yerine 'nefsim kötüleşti' desin."
(Buhârî:) Ukayl da (bu hadisi ez-Zührî'den rivayet ederek) Yunus ibn Yezîd'e mütabaat etmiştir.
Açıklama: Hadiste geçen "habise" ve "lakise" kelimeleri "kirlenme" açısından aynı anlama gelse de Hz. Peygamber (sav) müslümanın nefsine habislik izafe etmesini hoş görmediği için aynı anlama gelen başka bir kelime kullanılmasını tavsiye etmiştir. Bir bakıma "habis" kelimesini çağrışımları açısından kullanmayı uygun görmemiştir. Hadis Hz. Peygamber'in (sav) hassasiyetleri hakkında bize bilgi vermesi açısından önemlidir. Kötü çağrışımları olan kelimeleri benzer çağrışımları olmayan eş anlamlı diğer kelimelerle değiştirmek Hz. Peygamber'in âdetleri arasındadır (bk. Aynî, Umdetü'l-kārî, [Beyrut, ts], 22/201-2).
Bize Ebu Nuaym, ona Süfyân, ona Ameş, ona Ebu Vâil, ona da Ebu Musa'nın söylediğine göre Rasulullah'a (sav) bir adam henüz kavuşamadığı bir topluluğu seviyor (bu konuda ne dersiniz) denilince, Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Kişi sevdiği ile beraberdir."
Ebu Muaviye ve Muhammed b. Ubeyd bu hadise mutabaat etmişlerdir.
Bize İshak b. Nasr, ona Abdurrezzak, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona İbn Müseyyeb, ona da babası (Müseyyeb b. Hazn) şöyle rivayet etti:
Said'in dedesi Hazn, (Bir gün) Hz. Peygamber'in (sav) yanına geldi. Rasulullah (sav) ona "Adını sordu. O da, isminin Hazn olduğunu söyledi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Senin adın Sehl olsun." buyurdu. O da, ben babamın bana verdiği ismi değiştiremem dedi.
Said b. Müseyyeb, "O günden sonra ailemizde sürekli bir karamsarlık/kasavet vardı" demiştir.
Bize Ali b. Abdullah ve Mahmud, bu ikisine Abdurrazzak, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona İbn Müseyyeb, ona babası (Müseyyeb b. Hazn) ona da dedesi (Hazn b. Ebu Vehb) bu geçen hadisi rivayet etti.
Bize İshak b. Nasr, ona Abdurrezzak, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona İbn Müseyyeb, ona da babası (Müseyyeb b. Hazn) şöyle rivayet etti:
Said'in dedesi Hazn, (Bir gün) Hz. Peygamber'in (sav) yanına geldi. Rasulullah (sav) ona "Adını sordu. O da, isminin Hazn olduğunu söyledi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Senin adın Sehl olsun." buyurdu. O da, ben babamın bana verdiği ismi değiştiremem dedi.
Said b. Müseyyeb, "O günden sonra ailemizde sürekli bir karamsarlık/kasavet vardı" demiştir.
Bize Ali b. Abdullah ve Mahmud, bu ikisine Abdurrazzak, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona İbn Müseyyeb, ona babası (Müseyyeb b. Hazn) ona da dedesi (Hazn b. Ebu Vehb) bu geçen hadisi rivayet etti.
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona Zührî; (T) Bize İsmail, ona kardeşi (Abdülhamid b. Abdullah), ona Süleyman, ona Muhammed b. Ebu Atik, ona İbn Şihab, ona Urve b. Zübeyir, ona da Usame b. Zeyd (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Bedir'den (savaşından) önce, Rasulullah (sav) üzerinde fedek dokuması saçaklı bir kadife örtü bulunan bir merkebe binip, arkasına da Usame'yi alarak Haris b. Hazrec oğulları mahallesinde bulunan Sad b. Ubade'ye hasta ziyaretine gitti. Yoldayken aralarında Abdullah b. Übey b. Selül'ün de bulunduğu bir meclisin yanından geçtiler. Bu olay Abdullah b. Selül'ün Müslüman olmasından önceydi. Bu mecliste Müslümanlar, müşrikler, puta tapanlar ve Yahudiler karışık halde bulunuyorlardı. Müslümanlardan Abdullah b. Revaha'da orada bulunuyordu. Merkebin kaldırdığı toz bulutu etrafı kaplayınca Abdullah b. Übey kaftanıyla burnunu kapattı ve “Bizim üzerimizi toza bulamayın” dedi. Rasulullah (sav) onlara selam verdi sonra da orada durdu ve merkebinden indi. Onları Allah'a inanmaya davet etti ve onlara Kur'ân okudu. Bunun üzerine Abdullah b. Übey b. Selül “ey kişi! Eğer bu söylediklerin doğruysa bunlardan daha güzel bir söz yoktur. (Ama) Bizim meclislerimizde bunlarla bizi rahatsız etme. Her kim sana gelirse sen bunları ona anlat” dedi. Abdullah b. Revaha da “Aksine ey Allah'ın Rasulü! Sen bizim meclisimizi Kur'an'la kapla. Zira biz bunu çok seviyoruz” dedi. Bunun üzerine Müslümanlar, müşrikler ve Yahudiler birbirlerine hakaret etmeye başladı, hatta ayaklanıp neredeyse kavgaya tutuşacaklardı. Rasulullah da (sav) onları yatıştırmaya çalışıyordu nihayet sakinleşip sustular. Ardından Rasulullah (sav) merkebine binerek yola koyulup Sad b. Ubade'nin evine ulaştı. Rasulullah (sav) ona "Ey Sad! -Abdullah b. Übey'i kastederek- Ebu Hubab'ın neler söylediğini duymadın mı? O şöyle şöyle şeyler söyledi" diyerek olan biteni anlattı. Bunun üzerine Sad b. Ubade “Ey Allah'ın Rasulü! (sav), babam sana feda olsun. Sen onu affet, bağışla. Sana Kitâb'ı indirene and olsun ki, Allah, sana indirilenle hakkı getirmiştir. Şu Medine halkı, İbn Übey'e yönelmiş ona taç giydirmeye, üzerine de krallara layık olan sarığı sarmaya ittifak etmişlerdi. Allah onların bu işlerini sana vermiş olduğu peygamberlikle reddedince, bu iş onların kursaklarında kaldı. Böylece İbn Übey de bu gördüğün işi yaptı” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onu affetti. Zaten Rasulullah (sav) ve ashabı, Allah'ın emrettiği üzere müşriklerin ve ehl-i kitabın kusurlarını affediyor, eziyetlerine de sabrediyorlardı. Allah şöyle buyurmuştur: "...Ehl-i kitaptan sözler duyacaksınız..." (Ali İmran-186). Yine Allah şöyle buyurmuştur: "Ehl-i kitaptan bir çoğu isterler ki..." (Bakara-109). Rasulullah (sav), onları affetme hususunda Allah'ın emirlerini uyguluyor, onların kusurlarını affediyordu. Nihayet Rasulullah'a cihad izni verildi. Böylece Rasulullah (sav) Bedir savaşına girdi. Allah, Bedir savaşında kafirlerin yiğitlerinden ve Kureyş'in ileri gelenlerinden bir kısmını öldürdü. Rasulullah (sav) ve ashabı zafer elde ederek yanlarında kafirlerin yiğitlerinden ve Kureyş'in ileri gelenlerinden esirlerle birlikte Medine'ye döndüklerinde İbn Übey b. Selül ve beraberindeki müşrikler, puta tapanlar “Bu iş, Müslümanlar için açık bir zaferdir. Hadi İslam'a girmek üzere, Rasulullah'a (sav)biat ediniz” deyip Müslüman oldular.
Açıklama: Hadiste geçen ayetler aşağıdadır: Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir. (Ali İmran-186) Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. (Bakara-109)
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Hind bt. Haris, ona da Ümmü Seleme'nin (r.anha) söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) uykusundan uyandı ve şöyle buyurdu:
"Subhanallah! (Allah (cc) her türlü noksandan münezzehtir) Bu gece ne hazineler, ne fitneler indirildi. Eşlerini kastederek odaların sahiplerini kim uyandırır. Kalkıp namazlarını kılsınlar. Dünyada nice giyinmiş kadınlar vardır ki onlar ahirette çıplaktır."
İbn Ebu Sevr'e İbn Abbas, ona da Ömer (ra) şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber'e (sav) eşlerini boşadın mı? diye sordum. Hz. Peygamber de (sav) "Hayır" dedi. Bunun üzerine ben de 'Allahu ekber' dedim.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ubeydullah b. Abdullah arasında inkıta vardır.
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammâd, ona Sabit, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) bir yolculuktaydı. İsmi Enceşe olan siyahi bir köle de şarkı söyleyerek kadınların bindikleri develeri (hızlı hızlı) sürüyordu. Rasulullah (sav) ona "Kristalleri (kadınları) taşıyan develeri sürerken yavaş ol, Ey Enceşe!" dedi.
Ravi Ebu Kilâbe, Kristallerle kastedilenin kadınlar olduğunu söyledi.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona İbn Ebu Adiy, ona Şu'be, ona Süleyman ve Mansur, onlara Sa'd b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona da Hz. Ali şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav) ile birlikte bir cenazedeydik. Kendisi düşünceye dalmış elindeki sopayla yeri çiziyordu. Bu esnada şöyle buyurdu:
"Her biriniz için cennette veya cehennemde kalacağı yer boşaltılmış, sizin için hazırlanmıştır." Bunun üzerine sahabiler: Ya Rasulallah! Öyle ise buna dayanıp, güvenemez miyiz? yani (bizim amel etmemize ne gerek var) dediler. Hz. Peygamber (sav):
"Sizler amel edip çalışın. Çünkü herkes niçin yaratıldıysa, o kendisine kolaylaştırılmıştır." buyurdu ve şu ayetleri okudu: "Artık kim verir ve sakınırsa (en güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya hazırlarız, onda başarılı kılarız.) (Leyl-5-7)"
Sonra Rasulullah (sav) ordu içinde ayağa kalktı ve şöyle buyurdu:
"Ey insanlar, düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz. Allah'tan afiyet isteyiniz. Fakat sizler düşmanla karşılaştığınız zaman da sabrediniz ve biliniz ki cennet muhakkak kılıçların gölgeleri altındadır."
Ardından Rasulullah (sav) şu duayı yaptı:
"Ey Kitabı indiren, bulutları yürüten, orduları bozguna uğratan Allah'ım! Sen onları hezimete uğrat ve bizi muzaffer eyle."
Musa b. Ukbe'nin naklettiğine göre Salim Ebu Nasr şöyle demiştir: 'Ben Ömer b. Ubeydullah'ın katibiydim. Ona Abdullah b. Ebu Evfâ'dan (ra) gelen mektupta Rasulullah'ın (sav): "Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz." buyurduğu yazıyordu.'