11586 Kayıt Bulundu.
Bana Abdullah b. Muhammed, ona Abdülmelik b. Amr, ona Zuheyr b. Muhammed, ona Muhammed b. Amr b. Halhale, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Saîd el-Hudrî ve Ebu Hureyre (r.anhuma) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
"Yüce Allah, Müslümanın başına gelen, yorgunluk, hastalık, gelecek kaygısı, üzüntü, başkalarından gördüğü eziyet, iç sıkıntısı, hatta ona acı veren bir diken batması dahil her musibeti o Müslümanın günahlarını örtmeye vesile sayar."
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Eyyûb, ona İkrime, ona da İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
“Görmediği bir rüyayı gördüm diye iddia eden kişi, (kıyamet günü) iki arpa tanesini birbirine düğümleyerek bağlamaya zorlanır, ama bunu asla yapamaz. İnsanların duyulmasından hoşlanmadıkları ya da duyulmasın diye kenara çekilerek yaptıkları konuşmalara kulak kabartan kişinin kulağına kıyamet günü kurşun dökülür. Bir canlının resmini çizen kişiye (kıyamet günü) azab edilir, o resme can vermesi istenir, ama asla ona can veremez.”
Süfyan, “Eyyûb bize bu hadisi muttasıl olarak rivayet etti” demiştir.
Kuteybe ise, bize Ebû Avâne, ona Katâde, ona İkrime ona da Ebû Hureyre rivayet etti diyerek hadisi “Men kezebe fî rü’yâhu, yani kim rüyası hakkında yalan söylerse…” cümleleri ile rivayet etmiştir.
Şu'be’nin Ebû Hâşim er-Rummânî vasıtası ile İkrime’den rivayetine göre Ebû Hureyre bu hadisi “Men savvere, yani kim bir canlı varlığın resmini yaparsa…, Men tehalleme, yani kim yalan olarak rüya gördüğü iddiasında bulunursa… ve Men istemea, yani kim kulak kabartırsa…” cümleleri ile rivayet etmiştir.
Bana İshak, ona Halid, ona İkrime, ona da İbn Abbas bu hadisin benzerini “Men istemea…, yani kim kulak kabartırsa, Men tehalleme… yani kim yalandan rüya gördüğü iddiasında bulunursa ve Men savvere… yani kim resim yaparsa…” cümleleri ile rivayet etmiştir.
Hişâm, aynı hadisi İkrime vasıtası ile İbn Abbas'tan nakletmek suretiyle Halid’e mutabaatta bulunmuştur.
Açıklama: Bu hadiste zikredilen üç husus, öncelikle sakındırmak amacıma matuftur, bunun için de mübalağa manasına hamledilmiştir. Çünkü bu üç husus da hayatın seyrinde insanların çokça başvurdukları şeylerdir. 1- Bilindiği üzere uyanıkken yalan söylemek en büyük günahlardandır. İnsanın görmediği bir rüyayı gördüm diye yalan söylemesi, normalde uyanıkken yalan söylemesinden farksızdır, hatta belki günahı daha azdır diye düşünülebilir. Böyleyken rüya hakkında yalan söyleyenin ağır bir cezaya uğratılacağı ifadesi, sadık rüyanın Peygamberliğin bir cüz’ü olduğunu ifade eden hadisle ilişkilendirilmiştir. Yalan rüya söyleyen biri; sanki nübüvvetten bir cüz’ün kendisine verildiğini ve görmediği halde Allah’ın kendisine bazı şeyleri gösterdiğini iddia etmiş sayılmaktadır. Bir anlamda Allah’a yalan isnâd etmektedir. Çünkü o rüyayı kendisine Allah göstermektedir. Bu hadis ayrıca her durumda yalandan uzak durulması gerektiği anlamını da taşımaktadır. Rüya konusunda yalan söylemenin cezası olarak zikredilen iki arpa tanesinin birbirine bağlanması, mümkün olmayan bir iştir. Dolayısıyla bunun yalan rüya ile irtibatlandırılması, azabın sürekliliğinden kinâye görülmüştür. Nitekim Eş’arîler, bu hadîse dayanarak, teklif-i mâ lâ yutakı (insanı yapamayacağı şeylerle mükellef tutulmasını) câiz görürler. Netice olarak bu hadisin, sakındırmakta mübalağa manasına hamledilmesi daha çok benimsenmiştir. 2- Hadîste başkalarının gizli sırlarını öğrenmeye çalışmak da yasaklanmaktadır. Bu konuda daha başka hadîsler de vardır. Bu türlü davranışların, insanlar arasındaki güven ve itimadı sarsacağı, düşmanlıklara, fitne ve fesada yol açabileceği gözden ırak tutulamaz. Kulaklarına kurşun döküleceği ifadesi hakikat manasına gelebileceği gibi sakındırmakta mübalağa manasına da gelebilir. Nitekim bu konudaki başka hadislerde mahşerde Allah da onun gizli sırlarını fâş edeceği belirtilir. Cezanın suçun cinsinden olması ilkesi gereği, bu husus daha makul gözükmektedir. 3- Resim konusu da yine sakındırmak amacına matuftur. Yoksa yaptığı bir resme hiç kimsenin can veremeyeceği bilinen bir husustur. Resme can verinceye kadar ressamına azap edileceğine ve hiçbir zaman resme can vermesinin de mümkün olmadığına göre, ebediyen azap edilecek demektir. İnsanların güzel gördükleri bir taşa ve ağaca bile tapındıkları gerçeği göz önüne alındığında, onların putperestlikten mutlaka vazgeçmelerini sağlamak ve tevhidi korumak için bu türlü ağır ifadelere özellikle İslâm’ın ilk yıllarında ihtiyaç duyulmakta idi. Zamanla tevhid inancı iyice kökleşip şirk ihtimali ortadan kalkınca bu ifadeler de tedricî olarak yumuşatılmıştır. Burada İbn Abbas’ın, cansız varlıkların resimlerini yapmakta bir sakınca görmediğini de belirtmek gerekir. Zâhirde hadis, her üç konuda da azabın sürekliliği manasını taşımaktadır. Ancak hangi günahı işlerse işlesin bir mü’min için sürekli azap, diğer sahih hadislere olduğu kadar âyet-i kerîmeye de aykırıdır. Nitekim âyet-i kerîmede sadece Allah’a şirk koşanların ve bu hâl üzere ölenlerin hiçbir şekilde bağışlanmayacağı ifade edilmektedir. Dolayısıyla bu hadîsteki ifadeyi, mübalağalı bir tehdit manasına hamletmek gerekir.
Bize Ebu Numan, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Nafi', ona da Ömer (ra) Ya Rasulullah! demiştir; (T) Bize Muhammed b. Mukatil, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Eyyüb, ona Nafi', ona da İbn Ömer (ra) şöyle demiştir: "Huneyn'den geri döndüğümüz zaman Ömer, cahiliye devrinde adamış olduğu bir itikaf adağını (yerine getirip getirmeme hususunda) Hz. Peygamber'e (sav) sordu. Hz. Peygamber de (sav) ona adağını yerine getirmesini emretti."
Bu hadisin bazı ravileri; Eyyüb'ün, Nafi'den, onun da İbn Ömer'den bu hadisi rivayet ettiğini söylemişlerdir.
Yine bu hadisi Cerir b. Hâzim ve Hammad b. Seleme, Eyyüb'den, o Nafi'den, o da İbn Ömer vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ba'duhum (mübhem râvi) arasında inkıta vardır.
Bize Ebu Numan, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Nafi', ona da Ömer (ra) Ya Rasulullah! demiştir; (T) Bize Muhammed b. Mukatil, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Eyyüb, ona Nafi', ona da İbn Ömer (ra) şöyle demiştir: "Huneyn'den geri döndüğümüz zaman Ömer, cahiliye devrinde adamış olduğu bir itikaf adağını (yerine getirip getirmeme hususunda) Hz. Peygamber'e (sav) sordu. Hz. Peygamber de (sav) ona adağını yerine getirmesini emretti."
Bu hadisin bazı ravileri; Eyyüb'ün, Nafi'den, onun da İbn Ömer'den bu hadisi rivayet ettiğini söylemişlerdir.
Yine bu hadisi Cerir b. Hâzim ve Hammad b. Seleme, Eyyüb'den, o Nafi'den, o da İbn Ömer vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Cerîr b. Hâzim arasında inkıta vardır.
Bize Ebu Numan, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Nafi', ona da Ömer (ra) Ya Rasulullah! demiştir; (T) Bize Muhammed b. Mukatil, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Eyyüb, ona Nafi', ona da İbn Ömer (ra) şöyle demiştir: "Huneyn'den geri döndüğümüz zaman Ömer, cahiliye devrinde adamış olduğu bir itikaf adağını (yerine getirip getirmeme hususunda) Hz. Peygamber'e (sav) sordu. Hz. Peygamber de (sav) ona adağını yerine getirmesini emretti."
Bu hadisin bazı ravileri; Eyyüb'ün, Nafi'den, onun da İbn Ömer'den bu hadisi rivayet ettiğini söylemişlerdir.
Yine bu hadisi Cerir b. Hâzim ve Hammad b. Seleme, Eyyüb'den, o Nafi'den, o da İbn Ömer vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Hammâd b. Seleme arasında inkıta vardır.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Eyyûb, ona İkrime, ona da İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
“Görmediği bir rüyayı gördüm diye iddia eden kişi, (kıyamet günü) iki arpa tanesini birbirine düğümleyerek bağlamaya zorlanır, ama bunu asla yapamaz. İnsanların duyulmasından hoşlanmadıkları ya da duyulmasın diye kenara çekilerek yaptıkları konuşmalara kulak kabartan kişinin kulağına kıyamet günü kurşun dökülür. Bir canlının resmini çizen kişiye (kıyamet günü) azab edilir, o resme can vermesi istenir, ama asla ona can veremez.”
Süfyan, “Eyyûb bize bu hadisi muttasıl olarak rivayet etti” demiştir.
Kuteybe ise, bize Ebû Avâne, ona Katâde, ona İkrime ona da Ebû Hureyre rivayet etti diyerek hadisi “Men kezebe fî rü’yâhu, yani kim rüyası hakkında yalan söylerse…” cümleleri ile rivayet etmiştir.
Şu'be’nin Ebû Hâşim er-Rummânî vasıtası ile İkrime’den rivayetine göre Ebû Hureyre bu hadisi “Men savvere, yani kim bir canlı varlığın resmini yaparsa…, Men tehalleme, yani kim yalan olarak rüya gördüğü iddiasında bulunursa… ve Men istemea, yani kim kulak kabartırsa…” cümleleri ile rivayet etmiştir.
Bana İshak, ona Halid, ona İkrime, ona da İbn Abbas bu hadisin benzerini “Men istemea…, yani kim kulak kabartırsa, Men tehalleme… yani kim yalandan rüya gördüğü iddiasında bulunursa ve Men savvere… yani kim resim yaparsa…” cümleleri ile rivayet etmiştir.
Hişâm, aynı hadisi İkrime vasıtası ile İbn Abbas'tan nakletmek suretiyle Halid’e mutabaatta bulunmuştur.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Kuteybe b. Said arasında inkıta vardır.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Eyyûb, ona İkrime, ona da İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
“Görmediği bir rüyayı gördüm diye iddia eden kişi, (kıyamet günü) iki arpa tanesini birbirine düğümleyerek bağlamaya zorlanır, ama bunu asla yapamaz. İnsanların duyulmasından hoşlanmadıkları ya da duyulmasın diye kenara çekilerek yaptıkları konuşmalara kulak kabartan kişinin kulağına kıyamet günü kurşun dökülür. Bir canlının resmini çizen kişiye (kıyamet günü) azab edilir, o resme can vermesi istenir, ama asla ona can veremez.”
Süfyan, “Eyyûb bize bu hadisi muttasıl olarak rivayet etti” demiştir.
Kuteybe ise, bize Ebû Avâne, ona Katâde, ona İkrime ona da Ebû Hureyre rivayet etti diyerek hadisi “Men kezebe fî rü’yâhu, yani kim rüyası hakkında yalan söylerse…” cümleleri ile rivayet etmiştir.
Şu'be’nin Ebû Hâşim er-Rummânî vasıtası ile İkrime’den rivayetine göre Ebû Hureyre bu hadisi “Men savvere, yani kim bir canlı varlığın resmini yaparsa…, Men tehalleme, yani kim yalan olarak rüya gördüğü iddiasında bulunursa… ve Men istemea, yani kim kulak kabartırsa…” cümleleri ile rivayet etmiştir.
Bana İshak, ona Halid, ona İkrime, ona da İbn Abbas bu hadisin benzerini “Men istemea…, yani kim kulak kabartırsa, Men tehalleme… yani kim yalandan rüya gördüğü iddiasında bulunursa ve Men savvere… yani kim resim yaparsa…” cümleleri ile rivayet etmiştir.
Hişâm, aynı hadisi İkrime vasıtası ile İbn Abbas'tan nakletmek suretiyle Halid’e mutabaatta bulunmuştur.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Şube b. Haccac arasında inkıta vardır.
Bize Müsedded, ona Hammâd b. Zeyd, ona da Abbâs el-Cüreyrî, ona da Ebu Osman şöyle rivayet etti:
"Ebu Hureyre'ye yedi gece konuk oldum. Ebu Hureyre, karısı ve hizmetçisi, geceyi üçte birlere ayırmış nöbetleşe (ibadet ediyorlardı.) Birisi (gecenin) üçte birinde namaz kılıyor, sonra ötekini uyandırıyordu." Ebu Osman dedi ki: Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini işittim: "Rasulullah (sav) sahâbîleri arasında hurma bölüştürdü, bana da yedi hurma düştü, bunların biri kalitesiz hurma idi."
Bize Muhammed b. Sabbâh, ona İsmail b. Zekeriyya, ona Âsım, ona da Ebu Osman, Ebu Hureyre’nin (ra) şöyle dediğini nakletti:
"Rasulullah (sav), aramızda hurma bölüştürdü. Benim payıma beş hurma düştü. Bunların dördü normal, beşincisi ise kalitesiz hurma idi. Sonra o beş hurmadan kalitesiz olanın (çiğnerken) dişime en dayanıklısı olduğunu gördüm."
Bize Ebu Numan, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Nafi', ona da Ömer (ra) Ya Rasulullah! demiştir; (T) Bize Muhammed b. Mukatil, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Eyyüb, ona Nafi', ona da İbn Ömer (ra) şöyle demiştir: "Huneyn'den geri döndüğümüz zaman Ömer, cahiliye devrinde adamış olduğu bir itikaf adağını (yerine getirip getirmeme hususunda) Hz. Peygamber'e (sav) sordu. Hz. Peygamber de (sav) ona adağını yerine getirmesini emretti."
Bu hadisin bazı ravileri; Eyyüb'ün, Nafi'den, onun da İbn Ömer'den bu hadisi rivayet ettiğini söylemişlerdir.
Yine bu hadisi Cerir b. Hâzim ve Hammad b. Seleme, Eyyüb'den, o Nafi'den, o da İbn Ömer vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır. Buhari ile Ebu Bekir b. Ayyaş arasında inkıta vardır.