11586 Kayıt Bulundu.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile arasında inkıta vardır.
Bize İshak, ona Habbân, ona Davud b. Ebu Furât, ona Abdullah b. Bureyde, ona da Yahya b. Ya'mer Hz. Peygamber'in eşi Âişe'den şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Âişe, Rasûlullah'a veba salgınını sormuş, Hz. Peygamber (sav) de şu cevabı vermiştir: "Şüphesiz veba Allah'ın, dilediği topluluk üzerine gönderdiği bir azaptır. Allah vebayı müminler için bir rahmet vesilesi kılmıştır. Bir yerde veba salgını çıkar da orada bulunan kul sabırla ve kendisine Allah'ın yazgısı dışında hiç bir musibetin dokunmayacağını bilerek yerinde beklerse Allah onu şehit olmuş gibi mükafatlandırır."
Nadr,bu hadîsi, Davud b. Ebu Furât'tan rivayet ederek (Habbân'a) mutabaat etmiştir.
Bize Humeydî, ona Süfyân (T); bana Mahmud, ona Abdurrezzâk, ona Ma'mer, onlara (Süfyân ve Ma'mer'e) İbn Tâvûs, ona Babası (Tâvûs b. Keysân) ona da İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle demiştir:
Ben, günaha benzeyecek en küçük kusuru, Ebu Hureyre'nin Hz. Peygamber'den (sav)'den rivayet ettiği şu hadiste gördüm. "Allah, Ademoğlunun zinadan payına düşeni yazmıştır. Bu yazı onun başına mutlaka gelecektir. Gözün zinası (şehvetle) bakmak, dilin zinası da (şehvetle) konuşmaktır. Nefis zinayı temenni eder ve buna arzu duyar. Cinsel organ da bu arzuyu ya onaylar (zina eder), ya da reddeder (zinadan uzak durur)."
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî (T) Bana Muhammed b. Sellâm, ona Attâb b. Beşîr, ona İshak, ona ez-Zührî, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali, ona Ali b. Ebu Tâlib (ra) şöyle söylemiştir:
Rasulullah (sav) (bir gece) kızı Fatıma’nın kapısını çalarak "Namaz kılmıyor musunuz" diye seslendi. Ali dedi ki: ‘Ey Allah’ın Rasulü, canlarımız Allah’ın elindedir, o bizi uyandırmak isterse uyandırır.’ Bunun üzerine Rasulullah (sav) bana hiçbir cevap vermeden ayrılıp gitti. Sonra arkasını dönüp giderken dizine vurarak "Gerçekten insan tartışmaya çok düşkün olan bir varlıktır." (Kehf 18/54) ayetini söylediğini işittim.
Ebu Abdullah el-Buhârî şöyle dedi: (Târık sûresinde geçen) ‘târık’ kelimesinin, (ışığı ile karanlıkları delip geldiği için) sana geceleyin gelen anlamına geldiği söylenmiştir. ‘Târık’ın yıldız, ‘Sâkıb’ın ışık saçan şey manasına geldiği de söylenmiştir. 'Sâkıb' kelimesi emir fiili olarak ‘eskıb’ şeklinde kullanıldığında, ateşini parlat manasına gelir denilmiştir.