11586 Kayıt Bulundu.
Bize Esbağ b. Ferec, ona Abdullah b. Vehb, ona Saîd, ona Zühre b. Ma'bed, ona da Hz. Peygamber (sav) zamanına yetişen Dedesi Abdullah b. Hişâm şöyle rivayet etmiştir:
Abdullah b. Hişâm'ın annesi Zeynep bt. Humeyd, onu Hz. Peygamber'e götürüp " Ey Allah'ın Rasûlü bundan biat al" dedi. Hz. Peygamber "onun yaşı küçük" diyerek (biat almadı, sadece) başını okşadı ve ona dua etti.
Zühre b. Ma'bed dedesi Abdullah b. Hişâm ile çarşıya çıkıp yiyecek satın alırdı. (Bir gün yolda) İbn Ömer ve İbn Zübeyir (r.anhuma) ile karşılaştı. Onlar "alışverişine bizi de ortak et, zira Allah Rasûlü (sav) sana bereket duası etmiştir" dediler. Abdullah b. Hişâm da onları ortak eti. Bazen tam bir deve yükü kar ettiği olurdu da kazancını eve yollardı.
Bize Ebu Velîd, ona Şu'be, ona İbn Ebu Mücâlid (T); Bize Yahya, ona Vekî, ona Şu'be, ona Muhammed b. Ebu Mücâlid (T); Bize Hafs b. Ömer, ona Şu'be, ona da Muhammed ya da Abdullah b. Mücâlid şöyle rivayet etmiştir:
Abdullah b. Şeddâd b. Hâd ile Ebu Bürde, selem alışverişi hakkında fikir ayrılığına düştü ve beni (bu konuda bilgi almak üzere) Abdullah b. Ebu Evfâ'ya (ra) gönderdiler. Ben de gidip ona bu konuyu sordum bana "biz Hz. Peygamber (sav), Ebu Bekir ve Ömer'in döneminde, buğday, arpa, kuru üzüm ve hurmada selem yoluyla alışveriş yapardık" dedi. Aynı konuyu Abdurrahman b. Ebzâ'ya sordum, o da aynı cevabı verdi.
Açıklama: Selem, nitelikleri belirlenen bir malın satışının peşin parayla yapılıp malın daha sonra teslim edilmesi işlemine denir.
Bize Muhammed b. Sinân, ona Füleyh, ona Hilâl, ona da Atâ b. Yesâr şöyle demiştir:
Abdullah b. Amr b. Âs ile karşılaştım ve ona "Allah Rasûlü'nün (sav) Tevrat'ta geçen sıfatını bana bildirsen" dedim. Amr cevaben şöyle dedi: "Evet, vallahi Hz. Peygamber, (sav) Kur'ân'da geçen sıfatlarının bir kısmıyla Tevrat'ta da şöyle nitelendirilmiştir. 'Ey Peygamber, hiç şüphesiz biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir korkutucu ve ümmîlere bir koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve peygamberimsin. Ben sana "Mütevekkil" adını verdim. Bu peygamber kötü huylu, katı kalpli, çarşılarda bağıra, çağıra konuşan biri değildir. O kötülüğe, kötülükle değil af ve bağışlama ile karşılık verir.. Eğri yola sapmış bu millet "lâ ilâhe illallah" diyerek doğru yola girmedikçe Allah onun canını almayacaktır. Allah kör gözleri, sağır kulakları, mühürlü kalpleri bu tevhîd kelimesiyle açacaktır.'"
Abdulazîz b. Ebu Seleme, bu hadisi Hilâl ibn Ali’den rivayet etmiş ve bu rivayeti ile diğer râvî Fulayh’a mutâbaat etmiştir.
Bu hadisi yine bize Saîd, ona Hilâl, ona Atâ, ona da İbn Selâm rivayet etmiştir.
(Buhârî der ki:) Hadiste geçen "غُلْفٌ" kelimesi kılıf içinde olan her şey için kullanılır. (Kınında olan kılıç için) "سَيْفٌ أَغْلَفُ" ifadesi, kılıfı içinde olan yay için "قَوْسٌ غَلْفَاءُ" ve sünnet olmamış erkek için de "رَجُلٌ أَغْلَفُ" (Erkeklik organı kılıflı olan adam) ifadesi kullanılır.
Bize Muhammed b. Sinân, ona Füleyh, ona Hilâl, ona da Atâ b. Yesâr şöyle demiştir:
Abdullah b. Amr b. Âs ile karşılaştım ve ona "Allah Rasûlü'nün (sav) Tevrat'ta geçen sıfatını bana bildirsen" dedim. Amr cevaben şöyle dedi: "Evet, vallahi Hz. Peygamber, (sav) Kur'ân'da geçen sıfatlarının bir kısmıyla Tevrat'ta da şöyle nitelendirilmiştir. 'Ey Peygamber, hiç şüphesiz biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir korkutucu ve ümmîlere bir koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve peygamberimsin. Ben sana "Mütevekkil" adını verdim. Bu peygamber kötü huylu, katı kalpli, çarşılarda bağıra, çağıra konuşan biri değildir. O kötülüğe, kötülükle değil af ve bağışlama ile karşılık verir.. Eğri yola sapmış bu millet "lâ ilâhe illallah" diyerek doğru yola girmedikçe Allah onun canını almayacaktır. Allah kör gözleri, sağır kulakları, mühürlü kalpleri bu tevhîd kelimesiyle açacaktır.'"
Abdulazîz b. Ebu Seleme, bu hadisi Hilâl ibn Ali’den rivayet etmiş ve bu rivayeti ile diğer râvî Fulayh’a mutâbaat etmiştir.
Bu hadisi yine bize Saîd, ona Hilâl, ona Atâ, ona da İbn Selâm rivayet etmiştir.
(Buhârî der ki:) Hadiste geçen "غُلْفٌ" kelimesi kılıf içinde olan her şey için kullanılır. (Kınında olan kılıç için) "سَيْفٌ أَغْلَفُ" ifadesi, kılıfı içinde olan yay için "قَوْسٌ غَلْفَاءُ" ve sünnet olmamış erkek için de "رَجُلٌ أَغْلَفُ" (Erkeklik organı kılıflı olan adam) ifadesi kullanılır.
Bize Abdullah b. Abdulvehhab, ona Yezîd b. Zürey, ona Avf, ona da Saîd b. Ebu Hasen şöyle rivayet etmiştir:
Ben İbn Abbâs'ın (ra) yanında iken bir adam gelip "Ey İbn Abbâs! Ben el emeği ile geçinen bir insanım. Bu tasvirleri yaparım (kazancımı böyle sağlarım)" dedi. İbn Abbâs "Ben sana Hz. Peygamber'den (sav) işittiğim bir hadisten başka bir şey söylemem. Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu işittim: 'Her kim bir suret yaparsa, şüphesiz Allah o kimseye yaptığı surete can üfleyinceye kadar azap edecektir. İşin gerçeği o kişi yaptığı surete ebediyen can veremeyecektir.'" Bunu üzerine o kişinin nefesi daraldı, benzi sarardı. İbn Abbâs "Vah sana, eğer illa da sanatını icra edeceksen şu ağaçları ve cansız eşyayı tasvir etmeni tavsiye ederim" dedi
Ebu Abdullah (el-Buhârî) der ki: Bu hadisi Saîd b. Ebu Arûbe, Nadr b. Enes'ten işitmiştir.
Bize Musa b. İsmail, ona Abdulvahid, ona Şeybânî, ona da Muhammed b. Ebu Mucâlid şöyle rivayet etmiştir:
Abdullah b. Şeddâd ile Ebu Burde beni Abdullah b. Ebu Evfâ'ya (ra) göndererek ona, Hz. Peygamber'in (sav) zamanında Sahabenin buğdayda selem yapıp yapmadığını sormamı söylediler. Gidip sordum. Abdullah "Biz Şamlı çiftçilerle belli bir ölçüyle ve bilinen bir vadeyle buğday, arpa ve zeytinyağında selem yoluyla alışveriş yapardık" dedi. Ben ona "selem alışverişi yaptığınız ekinin (tarlanın) mülkiyeti kime aitti?" diye sordum. Abdullah "Biz onlara malın aslına malik olup olmadıklarını hiç sormazdık" dedi. Sonra o ikisi beni Abdurrahman b. Ebzâ'ya da yolladılar. Ben gidip (aynı soruları) ona da sordum, şöyle cevap verdi. "Sahabe Peygamber (sav) zamanında selem akdi yapardı, ancak (biz sahâbîler), onlara ekinlerinin (tarlalarının) olup olmadığını sormazdık" dedi.
Bize Abdullah b. Velîd, ona Süfyân, ona da Şeybâni aynı hadisi rivayet etmiş ve rivayetinde (buğday, arpa ve) "zeytinyağı" ifadesini kullanmıştır.
Bize Kuteybe, ona, Cerîr, ona da Şeybâni bu hadisi rivayet etmiş ve rivayetinde (buğday, arpa ve) "kuru üzüm" ifadesini kullanmıştır.
Bize Musa b. İsmail, ona Abdulvahid, ona Şeybânî, ona da Muhammed b. Ebu Mucâlid şöyle rivayet etmiştir:
Abdullah b. Şeddâd ile Ebu Burde beni Abdullah b. Ebu Evfâ'ya (ra) göndererek ona, Hz. Peygamber'in (sav) zamanında Sahabenin buğdayda selem yapıp yapmadığını sormamı söylediler. Gidip sordum. Abdullah "Biz Şamlı çiftçilerle belli bir ölçüyle ve bilinen bir vadeyle buğday, arpa ve zeytinyağında selem yoluyla alışveriş yapardık" dedi. Ben ona "selem alışverişi yaptığınız ekinin (tarlanın) mülkiyeti kime aitti?" diye sordum. Abdullah "Biz onlara malın aslına malik olup olmadıklarını hiç sormazdık" dedi. Sonra o ikisi beni Abdurrahman b. Ebzâ'ya da yolladılar. Ben gidip (aynı soruları) ona da sordum, şöyle cevap verdi. "Sahabe Peygamber (sav) zamanında selem akdi yapardı, ancak (biz sahâbîler), onlara ekinlerinin (tarlalarının) olup olmadığını sormazdık" dedi.
Bize Abdullah b. Velîd, ona Süfyân, ona da Şeybâni aynı hadisi rivayet etmiş ve rivayetinde (buğday, arpa ve) "zeytinyağı" ifadesini kullanmıştır.
Bize Kuteybe, ona, Cerîr, ona da Şeybâni bu hadisi rivayet etmiş ve rivayetinde (buğday, arpa ve) "kuru üzüm" ifadesini kullanmıştır.