Giriş

Amr b. Halid, ona Züheyr, ona Asım, ona Ebu Osman, ona da Mücâşi şöyle demiştir:
Mekke'nin fet­hinden sonra kardeşimle birlikte Hz. Peygamber'e (sav) geldim ve "ey Allah'ın Rasulü, hicret üzerine biat etmesi için kardeşimi sana getirdim" dedim. Rasulullah (sav) "hicret etmiş olanlar, ondaki fazileti alıp gitmiştir" bu­yurdu. ben de "şimdi ne üzerine biat kabul edeceksin?" diye sordum. Hz. Peygamber (sav) "ben onunla Müslüman olmak, iman etmek ve cihâd üzerine biat ederim" buyurdu.

Ebu Osman en-Nehdî der ki: Ben daha son­ra, bu iki kardeşin büyüğü olan Ebu Ma'bed Mucâlid'e yetiştim ve Mucâşi'den işitmiş olduğum hadisi ona sordum, o da "Mucâşi' doğru söylemiş" dedi.


    Öneri Formu
287235 B004305-2 Buhari, Megâzî, 53

Bize Muhammed b. Ebu Bekir, ona Fudayl b. Süleyman, ona Asım, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Mücaşi b. Mesud şöyle demiştir:
Ben hicret üzerine biat etmek için Ebu Ma'bed'i Hz. Peygamber'e (sav) götürdüm. Hz. Peygamber (sav) "hicret üzerine biat etme (Mekke fethinden önce) hicret edenlerle birlikte sona erdi. Ben onun biatını Müslüman olmak ve cihâd etmek şartı ile alırım" buyurdu.
Râvî (Ebu Osman) der ki: Ben Ebu Ma'bed'e yetiştim ve kardeşi Ebu Mucâşi'nin bana rivayet ettiği bu hadisi ona sordum, o da "Mucâşi doğru söylemiş" dedi.
Hâlid ise, Ebu Osman'dan aktardığı rivayette, Mucâşi'nin, kardeşi Mücâlid'i (Hz. Peygamber'e) götürdüğünü söylemiştir.


    Öneri Formu
287236 B004307-2 Buhari, Megâzî, 53

Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb (T); bana İshak, ona Yakub b. İbrahim, ona İbn Şihâb'ın yeğeni (Muhammed b. Abdullah ez-Zührî), ona Muhammed İbn Şihâb, ona Urve b. Zubeyr, ona da Mervân ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir:

Hevâzin heyeti Müslüman olarak Hz. Peygamber'e (sav) gelip mal­larını ve kendilerinden esir düşenleri geri istedikleri zaman, Hz. Peygamber (sav) ayağa kalktı da onlara "beraberimdekileri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi en doğru olanıdır. Şimdi siz iki şeyden birini seçiniz: Ya esir­leri, ya da malları. Ben sizin (ganimet dağıtılmadan önce) gelmenizi beklemiştim" buyurdu. Gerçekten de Allah Rasulü (sav) on küsur gece onların gelmesini beklemişti. Hz. Peygamber'in (sav) iki şeyden sadece birisini vereceği apaçık belli olunca Hevâzin heyeti "biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı, Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla övdükten sonra "amma ba'du" deyip şöyle buyurdu:

"Kardeşleriniz tevbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. İçinizden kim gönül hoşluğu ile esirini geri vermeyi arzu ediyorsa bunu yapsın. Kim de hissesini bedelsiz vermeyi arzu etmiyorsa, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından ona payını vermek üzere esirini iade etsin" buyurdu. İnsanlar "gönül hoşluğu ile veriyoruz, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Hz. Peygamber (sav) de "şimdi kimin gönül hoşluğu ile verdiğini, kimin de razı olmadığını bilmiyoruz. Siz gidin, konuya vakıf temsilcileriniz muva­fakat işinizi bize arz etsin" buyurdu.

İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin temsilcileri, konuyu kendi adamlarıyla konuştuktan sonra Hz. Peygamber'e (sav) gelip her biri kendi kavminin, esirleri geri vermekten hoşnut olduklarını ve Hz. Peygamber'e esirleri iade hususunda izin verdiklerini haber verdiler.

İbn Şihâb der ki: Hevâzin esirleri konusunda bana ulaşan bilgi budur.


    Öneri Formu
287242 B004318-2 Buhari, Megâzî, 54

Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb (T); bana İshak, ona Yakub b. İbrahim, ona İbn Şihâb'ın yeğeni (Muhammed b. Abdullah ez-Zührî), ona Muhammed İbn Şihâb, ona Urve b. Zubeyr, ona da Mervân ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir:

Hevâzin heyeti Müslüman olarak Hz. Peygamber'e (sav) gelip mal­larını ve kendilerinden esir düşenleri geri istedikleri zaman, Hz. Peygamber (sav) ayağa kalktı da onlara "beraberimdekileri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi en doğru olanıdır. Şimdi siz iki şeyden birini seçiniz: Ya esir­leri, ya da malları. Ben sizin (ganimet dağıtılmadan önce) gelmenizi beklemiştim" buyurdu. Gerçekten de Allah Rasulü (sav) on küsur gece onların gelmesini beklemişti. Hz. Peygamber'in (sav) iki şeyden sadece birisini vereceği apaçık belli olunca Hevâzin heyeti "biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı, Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla övdükten sonra "amma ba'du" deyip şöyle buyurdu:

"Kardeşleriniz tevbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. İçinizden kim gönül hoşluğu ile esirini geri vermeyi arzu ediyorsa bunu yapsın. Kim de hissesini bedelsiz vermeyi arzu etmiyorsa, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından ona payını vermek üzere esirini iade etsin" buyurdu. İnsanlar "gönül hoşluğu ile veriyoruz, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Hz. Peygamber (sav) de "şimdi kimin gönül hoşluğu ile verdiğini, kimin de razı olmadığını bilmiyoruz. Siz gidin, konuya vakıf temsilcileriniz muva­fakat işinizi bize arz etsin" buyurdu.

İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin temsilcileri, konuyu kendi adamlarıyla konuştuktan sonra Hz. Peygamber'e (sav) gelip her biri kendi kavminin, esirleri geri vermekten hoşnut olduklarını ve Hz. Peygamber'e esirleri iade hususunda izin verdiklerini haber verdiler.

İbn Şihâb der ki: Hevâzin esirleri konusunda bana ulaşan bilgi budur.


    Öneri Formu
287243 B004318-3 Buhari, Megâzî, 54

Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb (T); bana İshak, ona Yakub b. İbrahim, ona İbn Şihâb'ın yeğeni (Muhammed b. Abdullah ez-Zührî), ona Muhammed İbn Şihâb, ona Urve b. Zubeyr, ona da Mervân ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir:

Hevâzin heyeti Müslüman olarak Hz. Peygamber'e (sav) gelip mal­larını ve kendilerinden esir düşenleri geri istedikleri zaman, Hz. Peygamber (sav) ayağa kalktı da onlara "beraberimdekileri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi en doğru olanıdır. Şimdi siz iki şeyden birini seçiniz: Ya esir­leri, ya da malları. Ben sizin (ganimet dağıtılmadan önce) gelmenizi beklemiştim" buyurdu. Gerçekten de Allah Rasulü (sav) on küsur gece onların gelmesini beklemişti. Hz. Peygamber'in (sav) iki şeyden sadece birisini vereceği apaçık belli olunca Hevâzin heyeti "biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı, Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla övdükten sonra "amma ba'du" deyip şöyle buyurdu:

"Kardeşleriniz tevbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. İçinizden kim gönül hoşluğu ile esirini geri vermeyi arzu ediyorsa bunu yapsın. Kim de hissesini bedelsiz vermeyi arzu etmiyorsa, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından ona payını vermek üzere esirini iade etsin" buyurdu. İnsanlar "gönül hoşluğu ile veriyoruz, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Hz. Peygamber (sav) de "şimdi kimin gönül hoşluğu ile verdiğini, kimin de razı olmadığını bilmiyoruz. Siz gidin, konuya vakıf temsilcileriniz muva­fakat işinizi bize arz etsin" buyurdu.

İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin temsilcileri, konuyu kendi adamlarıyla konuştuktan sonra Hz. Peygamber'e (sav) gelip her biri kendi kavminin, esirleri geri vermekten hoşnut olduklarını ve Hz. Peygamber'e esirleri iade hususunda izin verdiklerini haber verdiler.

İbn Şihâb der ki: Hevâzin esirleri konusunda bana ulaşan bilgi budur.


    Öneri Formu
287244 B004318--4 Buhari, Megâzî, 54

Bize Muhammed b. Ebu Bekir, ona Fudayl b. Süleyman, ona Asım, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Mücaşi b. Mesud şöyle demiştir:
Ben hicret üzerine biat etmek için Ebu Ma'bed'i Hz. Peygamber'e (sav) götürdüm. Hz. Peygamber (sav) "hicret üzerine biat etme (Mekke fethinden önce) hicret edenlerle birlikte sona erdi. Ben onun biatını Müslüman olmak ve cihâd etmek şartı ile alırım" buyurdu.
Râvî (Ebu Osman) der ki: Ben Ebu Ma'bed'e yetiştim ve kardeşi Ebu Mucâşi'nin bana rivayet ettiği bu hadisi ona sordum, o da "Mucâşi doğru söylemiş" dedi.
Hâlid ise, Ebu Osman'dan aktardığı rivayette, Mucâşi'nin, kardeşi Mücâlid'i (Hz. Peygamber'e) götürdüğünü söylemiştir.


    Öneri Formu
287237 B004307-3 Buhari, Megâzî, 53

Bize İshak, ona Ebu Asım, ona İbn Cüreyc, ona Hasan b. Müslim, ona da Mücahid'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) Mekke fethi günü (konuşmak için) kalkıp şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki, Allah, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Mekke'yi haram (dokunulmazlık bölgesi) kılmıştır ve kıyamete kadar da Allah'ın verdiği bu haramlık vasfı devam edecektir. Ne benden önce ne de benden sonra hiç kimse için bu haram niteliği kaldırılmayacaktır. Benim için de sadece bir defa, bir saatliğine helal kılındı. Mekke'­nin av hayvanı ürkütülmez, dikeni kesilmez, yaş otları koparılmaz. Buluntu malını, sahibini arayacak kişi dışında, kimse alamaz." Bu sırada Abbas b. Abdulmuttalib "Ey Allah'ın Rasulü, ızhır otu hariç olsun. Çünkü ızhır otu demirciler için ve evlerimiz için zaruridir" dedi. Rasulullah (sav) biraz sükût ettikten sonra "ızhır otu hariç, o helaldir" buyurdu.

ibnu Cureyc, Abdulkerim'den, o İkrime'den; o da İbn Abbâs'tan, bu hadisin aynısını ya da benze­rini rivayet etmiştir.

Bu hadisi Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet et­miştir.


    Öneri Formu
287238 B004313-3 Buhari, Megâzî, 53

Bize İshak, ona Ebu Asım, ona İbn Cüreyc, ona Hasan b. Müslim, ona da Mücahid'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) Mekke fethi günü (konuşmak için) kalkıp şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki, Allah, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Mekke'yi haram (dokunulmazlık bölgesi) kılmıştır ve kıyamete kadar da Allah'ın verdiği bu haramlık vasfı devam edecektir. Ne benden önce ne de benden sonra hiç kimse için bu haram niteliği kaldırılmayacaktır. Benim için de sadece bir defa, bir saatliğine helal kılındı. Mekke'­nin av hayvanı ürkütülmez, dikeni kesilmez, yaş otları koparılmaz. Buluntu malını, sahibini arayacak kişi dışında, kimse alamaz." Bu sırada Abbas b. Abdulmuttalib "Ey Allah'ın Rasulü, ızhır otu hariç olsun. Çünkü ızhır otu demirciler için ve evlerimiz için zaruridir" dedi. Rasulullah (sav) biraz sükût ettikten sonra "ızhır otu hariç, o helaldir" buyurdu.

ibnu Cureyc, Abdulkerim'den, o İkrime'den; o da İbn Abbâs'tan, bu hadisin aynısını ya da benze­rini rivayet etmiştir.

Bu hadisi Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet et­miştir.


    Öneri Formu
287239 B004313-2 Buhari, Megâzî, 53

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona da Ebu İshak şöyle rivayet etmiştir:
Kays kabilesinden bir kişi Berâ'ya "Huneyn günü siz Hz. Peygamber'in (sav) yanından kaçtınız mı?" diye sordu. Berâ da "(Bizler kaçtık.) Lakin Allah Rasulü kaçmadı. Hevâzin kabilesi halkı iyi okçuydu. Biz bunların üzerine hücum edince, onlar açılıp bozuldular. Bizler de hemen ganimet derdine düştük. İşte bu sırada Hevâzin tarafından ok yağmuruyla kar­şılandık. (Biz kaçtık.) Yeminle söylüyorum ki, ben Allah Rasulü'nü be­yaz katırının üzerinde gördüm. Ebu Sufyân da katırın gemini tutuyordu. Bu sırada o da 'Ben o peygamberim yalan yok, ben o Ab­dulmuttalib oğluyum' diyordu."

İsrail b. Yunus ile Züheyr b. Muâviye rivayetlerinde "Bu esnada Hz. Peygamber (sav) katırından indi" ifadesini aktarmıştır.


    Öneri Formu
287240 B004317-2 Buhari, Megâzî, 54

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona da Ebu İshak şöyle rivayet etmiştir:
Kays kabilesinden bir kişi Berâ'ya "Huneyn günü siz Hz. Peygamber'in (sav) yanından kaçtınız mı?" diye sordu. Berâ da "(Bizler kaçtık.) Lakin Allah Rasulü kaçmadı. Hevâzin kabilesi halkı iyi okçuydu. Biz bunların üzerine hücum edince, onlar açılıp bozuldular. Bizler de hemen ganimet derdine düştük. İşte bu sırada Hevâzin tarafından ok yağmuruyla kar­şılandık. (Biz kaçtık.) Yeminle söylüyorum ki, ben Allah Rasulü'nü be­yaz katırının üzerinde gördüm. Ebu Sufyân da katırın gemini tutuyordu. Bu sırada o da 'Ben o peygamberim yalan yok, ben o Ab­dulmuttalib oğluyum' diyordu."

İsrail b. Yunus ile Züheyr b. Muâviye rivayetlerinde "Bu esnada Hz. Peygamber (sav) katırından indi" ifadesini aktarmıştır.


    Öneri Formu
287241 B004317-3 Buhari, Megâzî, 54