11586 Kayıt Bulundu.
Bize Yusuf b. Raşid, ona Ebu Usame, ona Süfyân, ona Eyyûb ve Hâlid, onlara Ebu Kılâbe, ona da Enes (ra) şöyle demiştir:
Erkek, dul üzerine bakire bir kızla evlendiği zaman, o kızın yanında yedi gün kalır, sonra hanımları arasında nöbet taksimi yapar. Bakire üzerine dul bir kadınla evlendiği zaman ise, o dulun yanında üç gün kalır, sonra nöbet taksimi yapar. Sünnet olan budur.
Ebu Kılâbe der ki: Eğer isteseydim, “Enes bu hadisi merfu olarak (Hz. Peygamber'den) rivayet etti” derdim.
Abdurrazzâk der ki: Bize Sufyân, ona da Eyyûb ve Hâlid'in rivayetinde Halid “Eğer isteseydim, 'Enes bu hadisi merfu olarak (Hz. Peygamber'den) rivayet etti' derdim” ifadesini kullanmıştır.
Bize Amr b. Zürâre, ona İsmail, ona Eyyûb, ona da Saîd b. Cübeyr şöyle demiştir:
İbn Ömer'e, karısına zina isnat eden kimsenin hükmünü sordum, şöyle dedi: Peygamber (sav), zina ithamından dolayı, Aclân oğullarından bir karı-kocayı ayırdı. Hz. Peygamber önce "Allah biliyor ya ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?" dedi. her ikisi de reddetti. Hz. Peygamber tekrar "Allah biliyor ya ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?" dedi. yine her ikisi de reddetti. bunun üzerine karı koca arasını ayırdı.
Eyyûb der ki: Amr b. Dînâr bana “gördüğüm kadarıyla bu hadiste bir şey var ki, seni onu rivayet etmiyorsun” dedi. Eyyûb (ben) de şöyle dedim: O adam Hz. Peygamber'e (sav) “benim kadındaki mihrim, malım var?” dedi. Peygamber (sav) de ona "artık senin malın yok. Eğer iddianda doğruysan, o mal karşılığında kadınla birlikte oldun. Yok eğer yalancı isen, zaten o mal senin mülkün olmaktan çok daha uzaktır" buyurdu.
Bize Muhammed b. Selâm, ona İbn Fudayl, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir) şöyle demiştir:
Havle bt. Hakîm, kendisini Peygamber'e (sav) eş olarak teklif eden kadınlardan birisiydi. Âişe “bir kadın kendisini, bir erkeğe teklif etmekten etmekten haya etmez mi?” dedi. (Âişe der ki:) Bunun üzerine "Hanımlarından dilediğinin sırasını erteleyebilir, dilediğini yanına alabilirsin. Bir süre uzak durduklarından da arzu ettiğini tekrar yanına almakta senin için bir sakınca yoktur..." (Ahzâb, 51) ayeti inince ben “Ey Allah'ın Rasulü, görüyorum ki Rabbin senin arzunun hızla gerçekleştiriyor” dedim.
Bu hadisi, Ebu Saîd el-Müeddib, Muhammed b. Bişr ve Abde b. Süleyman, Hişâm'dan, o da babası (Urve'den) o da Âişe'den rivayet etmiş ve bir kısmı rivayetinde ziyade yapmıştır.
Yahya b. Süleyman der ki: Bize İbn Vehb, ona ona Yunus; (T) Bize Ahmed b. Salih, ona Anbese, ona Yunus, onlara İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyir, ona da Hz. Peygamber'in eşi Âişe şöyle rivayet etmiştir:
Cahiliye döneminde dört çeşit vardı. Birincisi bugün insanların yaptığı nikah şeklidir. Buna göre bir erkek birisinin velayeti altında bulunan bir hanıma veya kızına talip olur, sonra da mihrini vererek onunla evlenir.
İkincisi şöyledir: Bir adam, hayız halinden temizlenmiş olan karısına “Falanca (itibarlı) adama var git ve onunla cinsel ilişkiye girmeyi teklif et” der. Sonra, o adamdan hamile kaldığı belli oluncaya kadar eşine elini sürmez ve onunla ilişkiye girmez. Hamile olduğu belli olunca da kocası istediği zaman hamile eşiyle cinsel ilişkiye girer. Kocası bu (eşinin başka erkekten hamile kalması şeklindeki) nikahı soylu ve asil bir çocuk sahibi olma arzusu ile yapar. Bu nikâh, "Nikâhu'l-istibzâ" (eşinin bir başkasından, hamile kalmasını talep etme nikahı) olur.
Üçüncü nikah şekli şöyledir: On kişiden az bir grup erkek toplanıp bir kadının yanına girer ve o kadınla ayrı ayrı cinsel ilişkiye girerler. Kadın onlardan hamile kalır, ardından çocuğunu doğurduktan bir kaç gün sonra o erkeklere haber gönderir. Erkeklerin hepsi zorunlu olarak o kadının yanında toplanırlar. Kadın onlara “ilişkinizden doğan çocuk işte bu. Doğurduğum bu çocuk senin oğlundur ey Falanca” diyerek istediği ve hoşlandığı bir adamın adını söyler ve çocuk o adamın nesebine kaydedilir, adam da bunu reddedemez.
Dördüncü nikâh şöyledir: Fahişelik yapan, fahişelik yaptığı bilinsin diye kapısına flaması asan ve yanına gelip kendisi ile ilişkiye girmeyi arzu eden herkesle ilişkiye giren fahişe kadınların yanına bir çok erkek girer çıkar. Sonra bu şekilde fuhuş yapan kadınlardan biri hamile kalıp çocuğunu doğurduğu zaman, o erkekler toplanır ve nesep tespitinde ve iz sürmede uzman bir kaç kişiyi çağırırlar. Sonra bu uzmanlar, çocuğu, kendilerince belirledikleri kimsenin nesebine kaydederler. Böylece çocuk onun soyuna katılır ve o şahsın oğlu diye çağırılır. O kişi de bu nesep tespitini reddedemez.
Nihayet Muhammed (sav) hak peygamber olarak gönderilince insanların bugünkü nikâhı haricindeki tüm cahiliye nikâh şekillerini yok edip kaldırdı.
İbn Ebu Zi'b der ki: Bana İyâs b. Seleme b. Ekva, ona da babası (Seleme b. Ekva)'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Herhangi bir erkekle bir kadın, süre belirlemeden evlenme konusunda mutabık kalırsa aralarındaki ilişki süresi üç gündür. Bundan sonra isterlerse evliliğe devam eder, isterlerse sonlandırırlar."
(Seleme b. Ekva der ki:) Bunun bize özel bir hüküm mü olduğu, yoksa bütün insanları mı kapsadığı konusunda bir bilgim yok.
Ebu Abdullah der ki: Hz. Ali, Peygamber'den (sav) rivayetle muta nikahının kaldırıldığını açıklamıştır.
İbn Ebu Zi'b der ki: Bana İyâs b. Seleme b. Ekva, ona da babası (Seleme b. Ekva)'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Herhangi bir erkekle bir kadın, süre belirlemeden evlenme konusunda mutabık kalırsa aralarındaki ilişki süresi üç gündür. Bundan sonra isterlerse evliliğe devam eder, isterlerse sonlandırırlar."
(Seleme b. Ekva der ki:) Bunun bize özel bir hüküm mü olduğu, yoksa bütün insanları mı kapsadığı konusunda bir bilgim yok.
Ebu Abdullah der ki: Hz. Ali, Peygamber'den (sav) rivayetle muta nikahının kaldırıldığını açıklamıştır.
Bize Humeydî, ona Velîd, ona da Evzâî şöyle demiştir:
Ben Zuhrî'ye “hanımlarından hangisi Hz. Peygamber'den (sav) Allah'a sığındı?” diye sordum. Zuhrî şöyle dedi: Bana Urve, Âişe'den (r.anha) şöyle haber vermiştir: Cevn'in kızı (Umeyme), (nikah kıyıldıktan) Rasulullah'ın yanına getirildiğinde, Rasulullah (sav) ona yaklaşınca, “senden Allah'a sığınırım” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ona "sen azim Allah'a sığındın, hadi ailenin yanına git" buyurdu.
Ebu Abdullah der ki: Haccâc b. Ebu Menî, ona dedesi (Ebû Menî), ona Zuhrî, ona da Urve “Âişe şöyle dedi...” diyerek bu hadisi rivayet etmiştir.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zuhrî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Saîd b. Müseyyeb, onlara da Ebu Hureyre şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) mescidde iken Eslem kabilesinden bir adam geldi ve kendisini kast ederek “ey Allah'ın Rasulü, bu hayırsız adam zina etmiştir” dedi. Rasulullah (sav) ondan yüz çevirdi. Adam, Rasulullah'ın yüzünü çevirdiği tarafa geçip yine “ey Allah'ın Rasulü, bu hayırsız adam zina etmiştir” dedi. Rasulullah (sav) ondan yine yüz çevirdi. Adam yine Rasulullah'ın yüzünü çevirdiği tarafa dönüp aynı sözleri söyledi. Rasulullah yine ondan yüz çevirdi. Adam dördüncü defa olarak Rasulullah'ın yüzünü döndürdüğü tarafa dönüp aynı şeyi söyleyip dört defa kendi aleyhinde itirafta bulununca Rasulullah (sav) onu çağırdı ve "sende delilik var mı?" diye sordu. adam “hayır” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) "bunu götürüp recmedin" buyurdu. O adam evlilik yapmış birisiydi.