11586 Kayıt Bulundu.
Bizeِ İsmail b. Ebu Üveys, ona Mâlik b. Enes, ona Ömer b. Ubeydullah'ın azatlısı Ebu Nadr, ona Ümmü Hani bt. Ebu Tâlib'in azatlısı Ebu Mürre, ona da Ümmü Hani bt. Ebu Tâlib (r. anha) şöyle demiştir:
Ben Mekke'nin fethedildiği yıl Rasulullah'ın (sav) yanına gittim ve O'nu yıkanırken buldum. Kızı Fâtıma da O'nu perde ile örtüyordu. Selam verdim. Hz. Peygamber (sav) "Bu kim?" diye sordu. Ben “Ebu Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'yim” dedim. Rasulullah (sav) "hoşgeldin Ümmü Hâni" buyurdu. Yıkanmayı bitirince elbiseyi çapraz bir şekilde bağlamış olduğu halde tek bir elbise içinde sekiz rekat namaz kıldı. Namaz'dan sonra ben kendisine “ey Allah'ın Rasulü, kardeşim Ali, benim âmân verip güvence altına aldığım filancayı, Hubeyre'nin oğlu Falanca'yı öldüreceğini söylüyor” dedim. Rasulullah "ey Ümmü Hâni, senin âmân verdiğin kimseye biz de aman verdik" buyurdu. Bu olay kuşluk vaktinde idi.
Bize Matar b. Fadl, ona Ravh, ona Zekeriya b. İshak, ona Amr b. Dinar, ona da Cabir b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav) üzerinde izarı bulunduğu halde onlarla (Kureyşlilerle) birlikte Kâbe’ye taş taşırdı. Amcası Abbas ona: Kardeşimin oğlu, izârını çözsen de onu omuzlarının üzerine taşların altına koysan, dedi. Rasulullah (sav) izârını çözüp onu omuzlarına koyunca bayılarak yere düşüverdi, bundan sonra bir daha Nebi (sav) çıplak olarak görülmedi."
Açıklama: İzâr: Belden aşağısını örten elbise, peştemal.