11619 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Amir el-Akadî, ona Süleyman b. Bilal, ona Abdullah b. Dînâr, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hüreyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"İman, altmış küsur şubedir. Haya da imandan bir şubedir."
Açıklama: İmanın şubeleri vurgusu, imanın eylem olarak tezahürü şeklinde anlaşılabilir. Zira utanma duygusu olarak görülen haya, imanın gereği olarak kişide tezahür etmektedir.
Bize Adem b. Ebu İyas, ona Şube, ona Abdullah b. Ebu Sefer ve İsmail, onlara Şa'bî ona da Abdullah b. Amr'ın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Müslüman, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) Müslümanların güvende olduğu kimsedir. Muhacir de Allah'ın yasakladığını terk eden kimsedir."
Ebu Abdullah (Buharî şöyle demiştir: Ebu Muaviye bu hadisi şöyle nakletmiştir: Bize Davud ona da Âmir şöyle rivayet etti: Abdullah'ı Hz. Peygamber'den (sav) naklederken duydum.
Abdula'lâ ise şöyle nakletmiştir: Bize Davud, ona Âmir ona da Abdullah Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etti.
Bize Abdussamed, ona babası (Abdulvâris ibn Saîd), ona Eyyûb, ona Nâfi, ona da İbn Ömer "Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (Bakara, 223) ayeti hakkında "eşine (dilediği) yönden yaklaşır" demiştir.
Bize Muhammed b. Yahya b. Saîd, ona babası (Yahya b. Saîd), ona Ubeydullah, ona Nâfi bu hadisi İbn Ömer'den rivayet etmiştir.
Bize İshak el-Vâsıtî, ona Hâlid, ona, Hâlid el-Hazzâ, ona da İkrime şöyle demiştir:
Hz. Peygamber (sav), (boşanmak isteyen) Abdullah b. Ubeyy'in kız kardeşine "Sen (kocanın) bahçesini ona geri verir misin?" diye sordu. Kadın da “Evet” dedi ve bahçeyi kocasına geri verdi. Peygamber (sav) de kocasına kadını boşamasını emretti.
Bize İsmail, ona Mâlik, ona Yahya b. Saîd, ona Kasım b. Muhammed şöyle rivayet etmiştir:
Yahya b. Saîd b. Âs, Abdurrahman b. Hakem'in kızını boşadı. (Kadının babası) Abdurrahman, onu boşandığı evden alıp götürdü. Bunun üzerine Müminlerin annesi Âişe, Mervan b. Hakem'e haber gönderip “ey Mervan, Allah'tan sakın ve o kadını boşanmış olduğu evine geri gönder” dedi. Süleyman b. Yesâr'ın hadisine göre Mervan Âişe'ye “Abdurrahman b. Hakem'e engel olmaya gücüm yetmedi” dedi. Kasım b. Muhammed der ki: Mervan, Âişe'ye “sana Fâtıma bt. Kays'ın işi ulaşmadı mı?” dedi. Âişe de Mervan'a “Fâtıma hadisini zikretmemek sana zarar vermez” dedi. Bunun üzerine Mervan “Eğer Fatıma'nın kötü durumu senin bir gerekçe ise, bu karı koca arasındaki kötü durum da kadının evinden çıkması için sana yeterli bir gerekçe olur” dedi
Bize Amr b. Zürâre, ona İsmail, ona Eyyûb, ona da Saîd b. Cübeyr şöyle demiştir:
İbn Ömer'e, karısına zina isnat eden kimsenin hükmünü sordum, şöyle dedi: Peygamber (sav), zina ithamından dolayı, Aclân oğullarından bir karı-kocayı ayırdı. Hz. Peygamber önce "Allah biliyor ya ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?" dedi. her ikisi de reddetti. Hz. Peygamber tekrar "Allah biliyor ya ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?" dedi. yine her ikisi de reddetti. bunun üzerine karı koca arasını ayırdı.
Eyyûb der ki: Amr b. Dînâr bana “gördüğüm kadarıyla bu hadiste bir şey var ki, seni onu rivayet etmiyorsun” dedi. Eyyûb (ben) de şöyle dedim: O adam Hz. Peygamber'e (sav) “benim kadındaki mihrim, malım var?” dedi. Peygamber (sav) de ona "artık senin malın yok. Eğer iddianda doğruysan, o mal karşılığında kadınla birlikte oldun. Yok eğer yalancı isen, zaten o mal senin mülkün olmaktan çok daha uzaktır" buyurdu.
Bana Zekeriya b. Yahya, ona İbn Nümeyr, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir), ona da Aişe'nin (r.anha) rivayet ettiğine göre Sa'd b. Muâz şöyle demiştir:
Allah'ım! Sen bilirsin ki, senin uğruna en çok savaşmak istediğim topluluk Rasulü'nü (sav) yalanlayan ve O'nu yurdundan çıkaran kavimdir. Allah'ım! Öyle zannediyorum ki, Sen bizimle onların arasında harbi bitirdin.
Ebân b. Yezîd der ki: Bize Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir), ona da Aişe'nin rivayet ettiği hadiste “Senin peygamberini yalanlayan ve O'nu vatanından çıkaran Kureyş” ifadesi yer almaktadır.
Açıklama: hadisin tamamı için B004122 numaralı rivayete bakınız. Rivayet muallaktır; Buhari ile Ebân b. Yezîd arasında inkıta vardır.
Bize İshak b. Mansur, ona Ravh b. Ubade, ona Şibl, ona da İbn Ebu Necîh, şöyle demiştir:
"İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler" (Bakara, 234). ayeti hakkında Mücâhid şöyle der: Burada zikredilen iddet, kadının, kocasının akrabaları yanında bekleyeceği iddettir ve bu vacip bir iddettir. Yine Yüce Allah: "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" ayetini (bakara, 240) indirdi. Yüce Allah (dört ay on gün iddet bekleyen) kadına, bu ayette, bir vasiyetle yedi ay yirmi gün daha ekleyip, senenin tamamını tahsis etti. O kadın isterse kendisi için yapılmış vasiyete uyarak orada kalır, isterse çıkar gider. Bu (hüküm) Yüce Allah'ın "evlerinden çıkarılmadan. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, size bir günah yoktur" sözü (gereğidir). İddet ifade edildiği gibi kadın üzerine vaciptir. İbn Ebu Necîh, bunu Mucâhid'in görüşü olarak söyledi.
Atâ'nın rivayetine göre İbn Abbas der ki: Bu ayet, kadının kendi ailesi yanında iddet beklemesini nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Bu, Yüce Allah'ın "Çıkarılmayarak..." sözünün gereğidir.
Atâ der ki: Kadın isterse kocasının ailesi yanında iddet bekler ve kendine yapılan vasiyet çerçevesinde ikamet eder, isterse Yüce Allah'ın: "Onların yaptıkları işlerden size günah yoktur" sözü gereği başka yere çıkar gider.
Yine Atâ der ki: Sonra miras ayeti (Nisâ: 11-12) geldi ve süknâ (mecburi ikamet) hakkını nesh etti. Artık mecburi ikamet olmaksızın dilediği yerde iddetini bekler.