11723 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya, ona Süfyân, ona Mansûr; (T) Bize Zâide, ona Mansûr, onlara Talha, ona da Enes; (T) Bize Muhammed b. Mukâtîl, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Hemmâm b. Münebbih, ona da Ebu Hureyre (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Bazen aileme döndüğümde yatağımın üzerine düşmüş bir hurma buluyorum. Ancak yemek için aldığımda zekat (malı) olmasından endişe edip onu atıveriyorum."
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Zâide b. Kudâme arasında inkıta vardır.
Bize Saîd b. Ufeyr şöyle rivâyet etti: Bana Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Ebu Bekir b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuş:
"Zinâ eden kişi, (olgun bir) mümin olduğu hâlde zina edemez. içki içen de (olgun bir) mümin olarak içki içemez. Hırsız da (olgun bir) mümin olduğu halde hırsızlık yapamaz. Halkın gözü önünde yağmacılık eden kimse de (olgun bir) mümin olarak çapulculuk edemez" 58.
Bize Saîd b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre bu hadisin benzerini Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Ancak bu rivayette Çapulculuk ile ilgili bölüm yoktur.
Açıklama: Rivayet muallak olmayıp mevsuldür (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XII, 59).
Bize Saîd b. Ufeyr şöyle rivâyet etti: Bana Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Ebu Bekir b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuş:
"Zinâ eden kişi, (olgun bir) mümin olduğu hâlde zina edemez. içki içen de (olgun bir) mümin olarak içki içemez. Hırsız da (olgun bir) mümin olduğu halde hırsızlık yapamaz. Halkın gözü önünde yağmacılık eden kimse de (olgun bir) mümin olarak çapulculuk edemez" 58.
Bize Saîd b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre bu hadisin benzerini Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Ancak bu rivayette Çapulculuk ile ilgili bölüm yoktur.
Açıklama: Rivayet muallak olmayıp mevsuldür (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XII, 59).
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Hüşeym b. Beşir, ona Ubeydullah b. Ebubekir b. Enes ve Humeyd et-Tavîl, ona da Enes b. Malik'in (ra) rivayet ettiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Zalim de mazlum da olsa kardeşine yardım et."
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Cafer b. Raia (T) Bize başkası, ona Leys, ona Cafer b. Rabi'a, ona Abdurrahman b. Hürmüz, ona da Abdullah b. Ka'b b. Mâlik el-Ensarî, ona Ka'b b. Mâlik şöyle söylemiştir: Onun (Ka'b b. Mâlik) Abdullah b. Ebu Hadred el-Eslemî'den alacağı vardı. Ka'b onunla karşılaştı ve yakasına yapışarak (alacağını istedi.) Birbirleriyle konuşmaya (başladılar ve ) sesleri yükseldi. Derken Nebi (sav) onların karşısına çıktı. Ve "Ey Ka'b! dedi ve eliyle alacağından yarısını indir" der gibi işaret etti. Bunun üzerine Ka'b, İbn Hadred'deki alacağının yarısını aldı, diğer yarısını bıraktı.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile senetteki mübhem râvi arasında inkıta vardır.
Bana Abdülaziz b. Abdullah el-Âmirî el-Üveysî, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve şöyle rivayet etmiştir:
Urve, Âişe'ye "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin..." (Nisâ, 3) ayetinin tefsirini sordu. Âişe (ra) şöyle cevap verdi: Ey kız kardeşimin oğlu, ayetteki "Yetimler" ile velisinin velayet ve vasiliği altında bulunup, mal hissesinde veliye ortak olan yetim kız kast edilmektedir. Bu yetimin malı ve güzelliği velisinin hoşuna gider. Bu sebeple velisi ona, mihrinde adaleti gözetmeden ve başkasının vereceği kadar mehir vermeden onunla evlenmek ister. İşte bu velilerin, kendi himayeleri altındaki yetime kızlarla, haklarında adalet gözetmeden ve onların mehirlerini en yüksek miktara yükseltmeden evlenmeleri yasaklanmış, yerine kendilerine helâl olan başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir.
Urve der ki: Âişe şöyle devam etti: Bu ayet indikten sonra insanlar Rasulullah'tan (sav) fetva istediler. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: "Kadınlar hakkında senden fetvâ istiyorlar. De ki: Size onlar hakkındaki hükmü Allah açıklıyor. Haklarını vermeksizin nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar ile güçsüz ve korunmasız çocuklar hakkındaki hükümler ve yetimlerin hakkını âdil bir şekilde gözetmenize dair emirler, kitapta size okunuyor." (Nisâ, 127). Allah'ın bu ayette "Kitap'ta size karşı okunup duruyor" diye zikrettiği, surenin evvelinde geçen ve içinde "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan diğer kadınlardan... nikâh ediniz" buyruğunun yer aldığı ayettir.
Âişe der ki: Diğer ayette yer alan, Allah'ın "nikahlamayı istemediğiniz" buyruğu da herhangi birinizin himâyesi altında bulunan yetim kıza malı ve güzelliği az olduğu zaman rağbet göstermemesidir. Bu mal ve güzelliği az olan Öksüz kızlara rağbet etmediklerinden dolayı, malına ve güzelliğine rağbet ettikleri yetim kızları -adalete riayet etmedikçe- nikâhlamaları yetim velilerine yasaklandı.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
Bize İshak b.İbrahim, ona Muaz b. Hişâm, ona babası, ona Katâde, ona Ebu Mütevekkil en-Nâcî, ona da Ebu Said el-Hudrî'nin söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kıyamette müminler cehennemden (yani cehennem üzerine kurulmuş sırattan) kurtuldukları zaman cennetle cehennem arasındaki köprüde hapsedilirler. Burada dünyada aralarında bulunan ufak tefek haksızlıklardan dolayı birbirine haklarını vererek hesaplaşırlar. (Bu küçük günahlardan da) paklanıp arındıkları zaman bunların cennete girmelerine izin verilir. Muhammed'in can veren Allah'a yemin ederim ki, o müminlerden herhangi biri cennetteki meskenini dünyada yaşadığı meskeninden daha iyi bilir ve bulur."
Yunus b. Muhammed şöyle dedi: Bize Şeybân, ona Katâde, ona da Ebu Mütevekkil rivayet etti.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Yunus b. Muhammed arasında inkıta vardır.
Bize Adem, ona Şu'be (T); yine bana Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Seleme, ona Süveyd b. Ğafele şöyle demiştir:
Ubeyy b. Ka'b (ra) karşılaştım, bana şöyle dedi: Ben bir kese (bulup) aldım; içinde yüz dinar vardı. hemen Peygamber'e (sav) getirdim. O da bana "Onu bir sene boyunca ilan et" buyurdu. Ben de bu keseyi bir sene boyunca ilân ettim. Fakat onu tanıyan kimseye tesadüf etmedim. Sonra Peygamber'e geldim. Hz. Peygamber (sav) "Bir sene daha bildir" buyurdu. Onu bir sene daha ilân ettim. Fakat sahibini bulamadım. Sonra üçüncü defa Peygamber'e geldim. Bu sefer Hz. Peygamber (sav) "Bu paranın kesesini, sayısını ve kesenin ağız bağını iyi koru. Sahibi gelirse keseyi ona ver, gelmezse ondan yararlan" buyurdu. Ben de ondan faydalandım.
Ravi (Şu'be) der ki: Daha sonra onunla (Suveyd b. Ğafele ile) Mekke'de karşılaştım bana "ilanın üç yıl mı, yoksa bir yıl mı olduğunu tam bilmiyorum."
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu'be, ona Seleme b. Küheyl, ona da Süveyd b. Ğafele şöyle demiştir:
Selman b. Rabia ve Zeyd b. Sûhân ile birlikte bir gazada bulundum. Ben bir kamçı buldum. onlardan biri bana "at, o kamçıyı" dedi. Ben "hayır atmam, ama eğer sahibini bulursam ona veririm, bulamazsam onu kullanırım" dedim.
Gazadan döndüğümüzde hac yaptık. Ardından ben Medine'ye uğradım. Ubey b. Ka'b'a (ra) sordum. Ubey şöyle dedi: Ben Peygamber (sav) zamanında içinde yüz dinar olan bir kese buldum. Onu Hz. Peygamber'e getirdim. Peygamber (sav) "Bunu bir sene ilân et" buyurdu. Ben de bir yıl onu ilân ettim. Sonra Hz. Peygamber'e geldim. Peygamber (sav) yine: "Onu bir yıl daha ilân et" buyurdu. Ben onu bir yıl daha ilân ettim, sonra Hz. Peygamber'e geldim. Peygamber (sav) yine: "Onu bir yıl ilân et" buyurdu. Ben onu bir yıl ilân ettim, sonra dördüncü defa Hz. Peygamber'e geldim. Peygamber (sav) "Dinarların sayısını, ağız bağını, kabını iyi belle. Eğer sahibi gelirse keseyi ona ver, gelmezse onunla yararlan" buyurdu.
Bize Abdan, ona babası (Osman b. Cebele), ona Şu'be, ona Seleme, bu hadisi rivayet etti. Bu rivayette Şu'be şöyle demiştir: Ben bir zaman sonra Mekke'de Seleme b. Kuheyl ile karşılaştım. Bana "ilanın üç yıl mı, yoksa bir yıl mı, dendiğini tam olarak bilmiyorum" dedi.
Bize İshak b. İbrahim, ona Nadr, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona Berâ ona da Ebu Bekir; (T) Bize Abdullah b. Recâ, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona Berâ, ona da Ebu Bekir (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir:
(Hz. Peygamber (sav) ile hicret yolunda iken sığındığımız mağaranın etrafını keşif için) dolandım. Derken koyunlarını sürüp gelmekte olan bir çoban ile karşılaştım. Ona “sen kimin çobanısın?” dedim. O da Kureyş'ten tanıdığım bir adamın ismini söyledi. Ona “senin süt veren koyunun var mı?” dedim. “evet, var” dedi. “benim için süt sağar mısın?” dedim. “evet, sağarım” dedi. Benim talebim üzerine, sürüsünden bir koyun yakaladı. Ona koyunun memesindeki tozları, sonra ellerini silkelemesini söyledim. -Râvî, “bu şekilde” dedi ve silkeleme şeklini, avuçlarını birbirine vurarak gösterdi.- Daha sonra benim için bir miktar süt sağdı. Ben, Allah'n Rasulü (sav) için, deriden bir kap hazırlamıştım, ağzında bir bez vardı. Sütün üzerine, dibi soğusun diye, biraz su döktüm. Nihayet Peygamber Efendimizin yanına geldim ve “iç, Ey Allah'ın Rasulü” dedim. Allah'ın Rasulü (sav), ben razı olana kadar, sütten içti.