Giriş

Bize Ebu Velîd, ona Şu'be, ona Süleyman el-A'meş, ona Ebu Vâil, ona da Abdullah ve Sabit, onlara da Enes'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Verdiği sözden dönen her hain için Kıyamet gününde onun alameti farikası olacak bir bayrak dikilir,-diğer bir rivayet göre- bir bayrak görülür."


    Öneri Formu
280491 B003186-2 Buhari, Cizye ve Muvâdea, 22

Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona İbn Müseyyeb, ona da Cubeyr b. Mut'im şöyle demiştir:

Osmân b. Affân ile birlikte Rasulullah'ın yanına gittik ve “ey Allah'ın Rasulü, Muttalib oğullarına verdin de bizleri bıraktın. Hâlbuki biz de senin yanında, nesep bakımından Muttalib oğulları ile aynı konumdayız” dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Muttalib oğulları ile Hâşim oğulları bir soydur" buyurdu.

Leys der ki: Bana Yunus, bu hadisi rivayet etmiş ve şu eklemeyi yapmıştır: Cubeyr “Peygamber (sav) (yaptığı taksimatta) Abduşşems ve Nevfel oğullarına birer pay ayırmamıştı" demiştir.

İbn İshâk der ki: Abduşşems, Hâşim ve Muttalib ana bir kardeşlerdir, anaları da Âtike bt. Murre'dir. Nevfel de bu üçü ile baba bir kardeştir.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır. İbn Hacer, rivayetin muttasıl olduğunu ifade ettikten sonra onun muallak olabileceği ihtimalini de kaydetmektedir (Fethü'l-Bârî, Dârü'l-Ma'rife, VI, 245). Tarafımızdan, ihtiyaten, rivayetin muallak olduğu tercih edilmiştir.

    Öneri Formu
280481 B003140-2 Buhari, Farzu'l-Humus, 17

Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Ebu Üsâme, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Esma bt. Ebu Bekir şöyle demiştir:

Ben, Rasulullah'ın (sav) Zübeyir'e vermiş olduğu hurmalıktan başımın üstünde hurma çekirdeği taşırdım. Bu hurmalık, benim evimden bir fer­sahın üçte ikisi kadar uzaklıkta idi.

Ebu Damra'nın, Hişâm'dan, onun da babasından yaptığı rivayette Ebu Damra “Hz. Peygamber (sav) Zübeyir'e Nadîroğulları mallarından bir arazi verdi” demiştir.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Enes b. İyaz arasında inkıta vardır.

    Öneri Formu
280486 B003151-2 Buhari, Farzu'l-Humus, 19

Bize Ebu Numan, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Nafi şöyle rivayet etmiştir:

Ömer b. Hattâb “ey Allah'ın Rasulü, Cahiliye döneminde (Mescid-i Harâm'da) bir gün itikâf etmeyi adamıştım borç olarak üzerimde bulunmaktadır.” dedi. Peygamber (sav) ona adağını yerine getirmesini emretti. Ömer, Huneyn'de elde edilen esirlerinden iki cariye elde etti. Bunları Mekke'deki evlerden birinin içine koydu. Daha sonra Rasulullah (sav), Huneyn esirlerini hürriyetlerine kavuşturdu. Esirler de sokaklarda koşmaya başladılar. Bunun üzerine Ömer, oğluna “ey Abdullah! Bak bakalım ne oluyor?” dedi. Abdullah “Rasulullah (sav) esirleri hürriyetlerine kavuşturmuş” dedi. Ömer de oğluna “haydi sen de git ve o iki cariyeyi salıver” dedi.

Nafi der ki: Rasulullah (sav) Ci'râne'den umre yapmamıştır. Eğer orada umre yapmış olaydı bu husus Abdullah b. Ömer'e gizli kalmazdı. Cerir b. Hazım, ona Eyyüb, ona Nafi, ona da İbn Ömer'in rivayetinde “Bu iki cariye ganimetin beşte birinden idi” ziyadesi vardır.
Mamer b. Raşid, Eyyüb'den, oda Nafi'den, oda İbn Ömer'den bu rivayeti Nezir konusunda aktarmış, ancak burada “Yevme” lafzına yer vermemiştir.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Cerîr b. Hazım arasında inkıta vardır.

    Öneri Formu
280484 B003144-2 Buhari, Farzu'l-Humus, 19

Bize Ebu Numan, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Nafi şöyle rivayet etmiştir:

Ömer b. Hattâb “ey Allah'ın Rasulü, Cahiliye döneminde (Mescid-i Harâm'da) bir gün itikâf etmeyi adamıştım borç olarak üzerimde bulunmaktadır.” dedi. Peygamber (sav) ona adağını yerine getirmesini emretti. Ömer, Huneyn'de elde edilen esirlerinden iki cariye elde etti. Bunları Mekke'deki evlerden birinin içine koydu. Daha sonra Rasulullah (sav), Huneyn esirlerini hürriyetlerine kavuşturdu. Esirler de sokaklarda koşmaya başladılar. Bunun üzerine Ömer, oğluna “ey Abdullah! Bak bakalım ne oluyor?” dedi. Abdullah “Rasulullah (sav) esirleri hürriyetlerine kavuşturmuş” dedi. Ömer de oğluna “haydi sen de git ve o iki cariyeyi salıver” dedi.

Nafi der ki: Rasulullah (sav) Ci'râne'den umre yapmamıştır. Eğer orada umre yapmış olaydı bu husus Abdullah b. Ömer'e gizli kalmazdı. Cerir b. Hazım, ona Eyyüb, ona Nafi, ona da İbn Ömer'in rivayetinde “Bu iki cariye ganimetin beşte birinden idi” ziyadesi vardır.
Mamer b. Raşid, Eyyüb'den, oda Nafi'den, oda İbn Ömer'den bu rivayeti Nezir konusunda aktarmış, ancak burada “Yevme” lafzına yer vermemiştir.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Mamer b. Raşid arasında inkıta vardır.

    Öneri Formu
280485 B003144-3 Buhari, Farzu'l-Humus, 19

Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Usame, ona Hişam, ona da babası (Urve b. Zübeyir) şöyle haber vermiştir:

Ervâ hakkının ihlal edilmesinden dolayı Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'i Mervan'a şikayet etti. Said bunun üzerine şöyle dedi: Ben mi onun hakkını ihlal ederek ondan bir şey almışım. Vallahi ben Hz. Peygamber'den (sav) şöyle işittim: "Kim bir karış toprağı haksızca bir araziden alırsa bu arazi kıyamet günü yerin yedi katıyla birlikte onun boynuna dolanır."

İbn Ebu Zinad, Hişam'dan o da babasından (Urve b. Zübeyr), Said b. Zeyd'in hadisi naklederken şöyle dediğini haber vermiştir: "Hz. Peygamber'in huzuruna girdim."


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Abdurrahman b. Ebu Zinad arasında inkıta vardır.

    Öneri Formu
280492 B003198-2 Buhari, Bed'ü'l-Halk, 2

Bize Fadl b. Yakub, ona Abdullah b. Cafer er-Rakkî, ona Mu'temir b. Süleyman, ona Saîd b. Übeydullah es-Sakafî, ona Bekir b. Abdullah el-Müzenî ve Ziyâd b. Cübyr, onlara da Cübeyr b. Hayye şöyle demiştir:

Ömer müşriklerle savaşmaları için İran'ın büyük şehirleri üzerine ordular gönderdi. (Yapılan savaşlarda) Hürmüzân Müslüman oldu. Bunun üzerine Ömer “ey Hürmüzân, şu (Fars, Isfahan, Azerbaycan) gazalarım hakkında sana danışmak istiyorum” dedi. Hürmüzân “evet, bu topraklarda yaşayan Müslüman düşmanları, iki kanadı, iki ayağı ve bir başı bulunan bir kuşa benzer. Bu kuşun kanatlarından biri kırılsa, bir kanadı ve bir başı ile iki ayağı üstünde durur. Öbür kanadı da kırılmış olsa bir başı ve iki ayağı ile yaşar durur. Amma kuşun başı ezilirse ayakları da, kanatları da, başı da gider. İşte bu baş, Kisrâ'dır. Kanadın biri Kayser'dir, diğeri de Fâris'tir. Ey Müminlerin Emiri, Müslümanlara, Kisrâ üzerine yürümelerini emret” dedi.

Bekir ve Ziyâd, Cübeyr b. Hayye'den rivayetle şöyle demişlerdir: Ömer bizi gaza için çağırdı ve başımıza Numan b. Mukarrin'i kumandan yaptı. Düşman diyarına varınca Kisrâ'nın kumandanı kırk bin asker ile karşımıza çıktı. Bir tercüman ayağa kalktı ve “içinizden bir kişi bana cevap versin” dedi. Bunun üzerine Muğîre “ne istersen sor” dedi. Tercüman “sizler kimsiniz?” dedi. Muğîre şöyle cevap verdi: “biz Arap soyundan kimseleriz. Vaktiyle azgın bir eşkıyalık, zorlu bir belâ içinde yaşar, açlıktan hurma çekirdeği ve deri parçası yer, deve yününden ve kıldan elbise giyer, ağaçlara ve taşlara tapardık. Biz böyle bir vahşet ve cehalet içinde iken, göklerin ve yerlerin, şanı büyük, azameti yüce Rabbi, bize kendi aramızdan bir peygamber gönderdi. Biz O'nun anasını, babasını tanırız. Rabbimizin elçisi Peygamberimiz (sav) bize, bir olan Allah'a inanıncaya ya da cizye ödeyinceye kadar, sizinle savaşmamızı emretti ve Rabbimizin şu mesajını iletti: Bizden şehit olanlar, benzeri asla görülmemiş nimetlerle dopdolu olan cennete gidecek. Gazi olup hayatta kalanlar ise size sahip olacaklardır.”


    Öneri Formu
280489 B003159-2 Buhari, Cizye ve Muvâdea, 1

Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:

"Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu."

Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.


    Öneri Formu
280493 B003207-2 Buhari, Bed'ü'l-Halk, 6

Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:

"Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu."

Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.


    Öneri Formu
280494 B003207-3 Buhari, Bed'ü'l-Halk, 6

Numan (b. Mukarrin, Muğîre'ye) şöyle demiştir:

Allah sana, Rasulullah (sav) ile beraber bu gibi nice seferde bulunma fırsatı vermiştir. (Sabır ve teenni ile hareket etmek) seni pişman etmez ve küçük düşürmez. Ben de Rasulullah (sav) ile beraberinde savaşa katıldım. Rasulullah (sav) Sabahaın ilk vakitlerinde savaşa girmemiş ise öğlen ve ikindi namazlarının kılınıp, rüzgarın esintisiyle havanın serinlediği vakte kadar beklerdi.


    Öneri Formu
280490 B003160-2 Buhari, Cizye ve Muvâdea, 1