11722 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Abdulvehhâb, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Hafsa rivayet etti, Ebu Abdullah (Buhari) dedi ki: Yahut Hişam b. Hassan, ona Hafsa, ona Ümmü Atiyye’nin şöyle dediğini rivayet etti:
Bizlere bir ölü için üç günden fazla yas tutmamız yasaklanmıştı. Koca için dört ay on gün (yas tutmamız) müstesnâ. Bu süre zarfında sürme çekmememiz, hoş koku sürünmememiz, asb (denilen Yemen) kumaşı dışında, boyanmış elbise giymememiz emr olunmuştu. Ayrıca birimiz ay halinden gusledip temizlendiği esnada bir nebze Ezfâr kustu kokusu kullanmamıza ruhsat verilmişti. Diğer taraftan, cenazelerin arkasından gitmemiz de bize yasaklanıyordu.
(Buhari) dedi ki: Bu hadisi (bize) Hişâm b. Hassan, ona Hafsa, ona da Ümm Atiyye, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Bize Abdullah b. Ebu Şeybe, ona Yahya b. Saîd, ona Süfyân, ona Musa b. Ebu Âişe, ona Übeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da Hz. Aişe ve İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir:
Ebubekir (ra) Hz. Peygamber'i (sav) vefatından sonra öptü.
Bize Muhammed b. Sabık veya Fadl b. Yakub, ona Ebu Muaviye Şeyban , ona Firas, ona eş-Şa'bî, ona da Cabir b. Abdullah el-Ensârî şöyle rivayet etmiştir:
"Cabir’in babası (Abdullah) Uhud günü şehid düşmüş ve geriye altı kız evladı ve bir de üzerinde borç bırakmıştı. (Cabir der ki:) Hurma kesim ve hasat zamanı gelince Rasulullah’a (sav) geldim ve ona “Ey Allah’ın Rasulü! Bilmektesin ki babam Uhud günü şehid düştü ve geriye büyük miktarda borç bıraktı. Ben alacaklıların seni görmelerini arzu ediyorum” dedi. Rasulullah (sav) “Git! Hurmaları topla, her cins hurmayı ayrı ayrı yerlere yığıp, ayrı ayrı harman et (sonra gelip bana haber ver)” buyurdu. Ben Rasulullah’ın dediklerini yaptıktan sonra kendini davet ettim. Alacaklılar Rasulullah'ı orada görünce, alacaklarını hemen bu saatte almak üzere beni sıkıştırdılar. Rasulullah (sav) onların yaptıkları ısrarı görünce, hurma harmanlarının en büyüğünün etrafında üç defa dönüp dolaştı, sonra onun yanına oturdu. Ardından bana “Alacaklıları çağır!” buyurdu. Sonra da alacaklarına karşılık onlara ölçüp ölçüp hurma vermeye devam etti. Nihayet Allah babamın borçlarını tamamen ödedi. Vallahi ben, Allah’ın, babamın borçlarını tamamen ödemesine karşılık kız kardeşlerime bir tek hurma olmadan dönüp gitmeye razı idim. Allah'a yemin ederim ki, hurma yığınlarının hepsi kurtuldu. Ben, Rasulullah'ın (sav) yanına oturduğu yığına bakıp duruyordum. Sanki ondan bir tek hurma eksilmemiş gibi idi."
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik; (T) Bize İsmail, ona Mâlik, ona Nâfi' ona da Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Üç kişi (bir arada) bulunduğunda, (bunlardan) ikisi, üçüncüyü bırakıp da (kendi aralarında) gizlice konuşmasın."
Bize Abdullah b. Ebu'l-Esved, ona Mu'temir, ona Babası (Süleyman b. Tarhân), ona Katâde, ona Ukbe b. Abdulgâfir, ona da Ebu Saîd el-Hudrî şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) geçmiş milletler ya da sizden öncekiler içinde bir adamdan bahsetti ve şöyle buyurdu:
"Allah o adama mal ve evlâd verdi. Nihayet ona vefat zamanı yaklaştığında, oğullarına 'ben size nasıl babalık yaptım?' diye sordu. Oğulları 'Sen bize hayırlı bir baba oldun' dediler. Adam 'Gerçek olan şu ki babanızın Allah yanına gönderdiği ya da onun katında biriktirdiği bir hayrı yoktur. Bu yüzden Allah kudret pençesini geçirip onu yakalarsa azab edecektir. Bakın şimdi, ben öldüğüm zaman sizler beni kömür oluncaya kadar yakın, sonra ezip öğütün -ya da toz haline getirin. Sonra şiddetli rüzgar estiği bir gün küllerimi savurun' dedi." Hz. Peygamber (sav) şöyle devam etti: "O adam, 'Rabbime ant olsun' diyerek oğullarından böyle yapacaklarına dair söz aldı. Onlar da (babaları öldükten sonra onun vasiyet ettiği şekilde) yaptılar ve küllerini rüzgarlı bir günde savurdular. Azız ve Celîl olan Allah o küllere 'ol' dedi, tozlar derhal ayakta dikilen bir adam oluverdi. Allah: 'Ey kulum! Bu işleri yapmana seni sevk eden nedir?' diye sordu. O kişi 'Sen'in korkundan', ya da 'Sen'den korkmaktan dolayı' dedi. Bunun üzerine Allah 'Allah'ın merhameti o kusuru telafi eder, -Ravi bir defasında da- 'onu Allah korkusundan başkası telâfi edemez' buyurdu".
Râvî (Süleyman b. Tarhân) der ki: Ben bu hadisi Ebu Osman'a sordum, o da "ben bu hadisi veya benzerini Selmân'dan işittim. Ancak 'benim (küllerimi) denize savurun' eklemesini yaptı" dedi.
Râvi Musa der ki: Mu'temir bu hadisi bize "lem yebteir" ifadesiyle rivayet etti.
Râvî Halîfe de şöyle dedi: Mu'temir bu hadisi bize "lem yebteiz" ifadesiyle aktardı, Katâde de bunu "biriktirmedi" manasında tefsir etti.
Bize Abdullah b. Ebu'l-Esved, ona Mu'temir, ona Babası (Süleyman b. Tarhân), ona Katâde, ona Ukbe b. Abdulgâfir, ona da Ebu Saîd el-Hudrî şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) geçmiş milletler ya da sizden öncekiler içinde bir adamdan bahsetti ve şöyle buyurdu:
"Allah o adama mal ve evlâd verdi. Nihayet ona vefat zamanı yaklaştığında, oğullarına 'ben size nasıl babalık yaptım?' diye sordu. Oğulları 'Sen bize hayırlı bir baba oldun' dediler. Adam 'Gerçek olan şu ki babanızın Allah yanına gönderdiği ya da onun katında biriktirdiği bir hayrı yoktur. Bu yüzden Allah kudret pençesini geçirip onu yakalarsa azab edecektir. Bakın şimdi, ben öldüğüm zaman sizler beni kömür oluncaya kadar yakın, sonra ezip öğütün -ya da toz haline getirin. Sonra şiddetli rüzgar estiği bir gün küllerimi savurun' dedi." Hz. Peygamber (sav) şöyle devam etti: "O adam, 'Rabbime ant olsun' diyerek oğullarından böyle yapacaklarına dair söz aldı. Onlar da (babaları öldükten sonra onun vasiyet ettiği şekilde) yaptılar ve küllerini rüzgarlı bir günde savurdular. Azız ve Celîl olan Allah o küllere 'ol' dedi, tozlar derhal ayakta dikilen bir adam oluverdi. Allah: 'Ey kulum! Bu işleri yapmana seni sevk eden nedir?' diye sordu. O kişi 'Sen'in korkundan', ya da 'Sen'den korkmaktan dolayı' dedi. Bunun üzerine Allah 'Allah'ın merhameti o kusuru telafi eder, -Ravi bir defasında da- 'onu Allah korkusundan başkası telâfi edemez' buyurdu".
Râvî (Süleyman b. Tarhân) der ki: Ben bu hadisi Ebu Osman'a sordum, o da "ben bu hadisi veya benzerini Selmân'dan işittim. Ancak 'benim (küllerimi) denize savurun' eklemesini yaptı" dedi.
Râvi Musa der ki: Mu'temir bu hadisi bize "lem yebteir" ifadesiyle rivayet etti.
Râvî Halîfe de şöyle dedi: Mu'temir bu hadisi bize "lem yebteiz" ifadesiyle aktardı, Katâde de bunu "biriktirmedi" manasında tefsir etti.
Bize Abdullah b. Ebu'l-Esved, ona Mu'temir, ona Babası (Süleyman b. Tarhân), ona Katâde, ona Ukbe b. Abdulgâfir, ona da Ebu Saîd el-Hudrî şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) geçmiş milletler ya da sizden öncekiler içinde bir adamdan bahsetti ve şöyle buyurdu:
"Allah o adama mal ve evlâd verdi. Nihayet ona vefat zamanı yaklaştığında, oğullarına 'ben size nasıl babalık yaptım?' diye sordu. Oğulları 'Sen bize hayırlı bir baba oldun' dediler. Adam 'Gerçek olan şu ki babanızın Allah yanına gönderdiği ya da onun katında biriktirdiği bir hayrı yoktur. Bu yüzden Allah kudret pençesini geçirip onu yakalarsa azab edecektir. Bakın şimdi, ben öldüğüm zaman sizler beni kömür oluncaya kadar yakın, sonra ezip öğütün -ya da toz haline getirin. Sonra şiddetli rüzgar estiği bir gün küllerimi savurun' dedi." Hz. Peygamber (sav) şöyle devam etti: "O adam, 'Rabbime ant olsun' diyerek oğullarından böyle yapacaklarına dair söz aldı. Onlar da (babaları öldükten sonra onun vasiyet ettiği şekilde) yaptılar ve küllerini rüzgarlı bir günde savurdular. Azız ve Celîl olan Allah o küllere 'ol' dedi, tozlar derhal ayakta dikilen bir adam oluverdi. Allah: 'Ey kulum! Bu işleri yapmana seni sevk eden nedir?' diye sordu. O kişi 'Sen'in korkundan', ya da 'Sen'den korkmaktan dolayı' dedi. Bunun üzerine Allah 'Allah'ın merhameti o kusuru telafi eder, -Ravi bir defasında da- 'onu Allah korkusundan başkası telâfi edemez' buyurdu".
Râvî (Süleyman b. Tarhân) der ki: Ben bu hadisi Ebu Osman'a sordum, o da "ben bu hadisi veya benzerini Selmân'dan işittim. Ancak 'benim (küllerimi) denize savurun' eklemesini yaptı" dedi.
Râvi Musa der ki: Mu'temir bu hadisi bize "lem yebteir" ifadesiyle rivayet etti.
Râvî Halîfe de şöyle dedi: Mu'temir bu hadisi bize "lem yebteiz" ifadesiyle aktardı, Katâde de bunu "biriktirmedi" manasında tefsir etti.
Bize Abdullah b. Ebu'l-Esved, ona Mu'temir, ona Babası (Süleyman b. Tarhân), ona Katâde, ona Ukbe b. Abdulgâfir, ona da Ebu Saîd el-Hudrî şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) geçmiş milletler ya da sizden öncekiler içinde bir adamdan bahsetti ve şöyle buyurdu:
"Allah o adama mal ve evlâd verdi. Nihayet ona vefat zamanı yaklaştığında, oğullarına 'ben size nasıl babalık yaptım?' diye sordu. Oğulları 'Sen bize hayırlı bir baba oldun' dediler. Adam 'Gerçek olan şu ki babanızın Allah yanına gönderdiği ya da onun katında biriktirdiği bir hayrı yoktur. Bu yüzden Allah kudret pençesini geçirip onu yakalarsa azab edecektir. Bakın şimdi, ben öldüğüm zaman sizler beni kömür oluncaya kadar yakın, sonra ezip öğütün -ya da toz haline getirin. Sonra şiddetli rüzgar estiği bir gün küllerimi savurun' dedi." Hz. Peygamber (sav) şöyle devam etti: "O adam, 'Rabbime ant olsun' diyerek oğullarından böyle yapacaklarına dair söz aldı. Onlar da (babaları öldükten sonra onun vasiyet ettiği şekilde) yaptılar ve küllerini rüzgarlı bir günde savurdular. Azız ve Celîl olan Allah o küllere 'ol' dedi, tozlar derhal ayakta dikilen bir adam oluverdi. Allah: 'Ey kulum! Bu işleri yapmana seni sevk eden nedir?' diye sordu. O kişi 'Sen'in korkundan', ya da 'Sen'den korkmaktan dolayı' dedi. Bunun üzerine Allah 'Allah'ın merhameti o kusuru telafi eder, -Ravi bir defasında da- 'onu Allah korkusundan başkası telâfi edemez' buyurdu".
Râvî (Süleyman b. Tarhân) der ki: Ben bu hadisi Ebu Osman'a sordum, o da "ben bu hadisi veya benzerini Selmân'dan işittim. Ancak 'benim (küllerimi) denize savurun' eklemesini yaptı" dedi.
Râvi Musa der ki: Mu'temir bu hadisi bize "lem yebteir" ifadesiyle rivayet etti.
Râvî Halîfe de şöyle dedi: Mu'temir bu hadisi bize "lem yebteiz" ifadesiyle aktardı, Katâde de bunu "biriktirmedi" manasında tefsir etti.
Bize Abdullah b. Ebu'l-Esved, ona Mu'temir, ona Babası (Süleyman b. Tarhân), ona Katâde, ona Ukbe b. Abdulgâfir, ona da Ebu Saîd el-Hudrî şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) geçmiş milletler ya da sizden öncekiler içinde bir adamdan bahsetti ve şöyle buyurdu:
"Allah o adama mal ve evlâd verdi. Nihayet ona vefat zamanı yaklaştığında, oğullarına 'ben size nasıl babalık yaptım?' diye sordu. Oğulları 'Sen bize hayırlı bir baba oldun' dediler. Adam 'Gerçek olan şu ki babanızın Allah yanına gönderdiği ya da onun katında biriktirdiği bir hayrı yoktur. Bu yüzden Allah kudret pençesini geçirip onu yakalarsa azab edecektir. Bakın şimdi, ben öldüğüm zaman sizler beni kömür oluncaya kadar yakın, sonra ezip öğütün -ya da toz haline getirin. Sonra şiddetli rüzgar estiği bir gün küllerimi savurun' dedi." Hz. Peygamber (sav) şöyle devam etti: "O adam, 'Rabbime ant olsun' diyerek oğullarından böyle yapacaklarına dair söz aldı. Onlar da (babaları öldükten sonra onun vasiyet ettiği şekilde) yaptılar ve küllerini rüzgarlı bir günde savurdular. Azız ve Celîl olan Allah o küllere 'ol' dedi, tozlar derhal ayakta dikilen bir adam oluverdi. Allah: 'Ey kulum! Bu işleri yapmana seni sevk eden nedir?' diye sordu. O kişi 'Sen'in korkundan', ya da 'Sen'den korkmaktan dolayı' dedi. Bunun üzerine Allah 'Allah'ın merhameti o kusuru telafi eder, -Ravi bir defasında da- 'onu Allah korkusundan başkası telâfi edemez' buyurdu".
Râvî (Süleyman b. Tarhân) der ki: Ben bu hadisi Ebu Osman'a sordum, o da "ben bu hadisi veya benzerini Selmân'dan işittim. Ancak 'benim (küllerimi) denize savurun' eklemesini yaptı" dedi.
Râvi Musa der ki: Mu'temir bu hadisi bize "lem yebteir" ifadesiyle rivayet etti.
Râvî Halîfe de şöyle dedi: Mu'temir bu hadisi bize "lem yebteiz" ifadesiyle aktardı, Katâde de bunu "biriktirmedi" manasında tefsir etti.
Bize Muhammed b. Ar’ara, ona Şu’be, ona Adiy b. Sâbit, ona Ebu Hâzim, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir:
Rasulullah (sav), şehre mal getirenleri (şehir dışında) karşılamayı ve Muhacir'in bedevi adına satıp almasını, kadının kız kardeşinin boşanmasını şart koşmasını, adamın kardeşinin pazarlığını yaptığı mal üzerine pazarlık yapmasını da yasakladı. Satışı kızıştırmak maksadıyla alıcıymış gibi fiyat vermeyi, süt hayvanının memelerinin bağlanmasını da yasakladı.
Bu hususta Muâz ve Abdussamed (Muhammed b. Ar’ara’ya) mutabaat etmişlerdir. Ğunder ve Abdurrahman ise (nehâ: yasakladı, yerine): “nuhiye: yasaklandı” demişlerdir. Âdem ise rivayetinde: “Nuhînâ: Bize yasaklandı” derken, en-Nadr ve Haccac b. Minhâl: “Neha: yasakladı” demişlerdir.