11723 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyr, ona Hz. Peygamber'in (sav) eşi Aişe (ra) şöyle söylemiştir:
Veda haccı için Nebi (sav) ile birlikte yola çıktık, bir umre yapmak üzere ihrama girdik. Nebi (sav): "Beraberinde kurbanlık bulunan kimseler, umre ile birlikte hac yapmak niyetiyle telbiye getirip ihrama girsin. Sonra her ikisini de tamamlayıp ihramdan çıkma vakti gelinceye kadar da ihramdan çıkmasın" buyurdu. Mekke'ye geldiğimde hayız (regl) olmuştum. Ne Beyt'i tavaf edebildim ne de Safa ile Merve arasında sa'y yaptım. Bundan dolayı Allah Resulüne (sav) durumumu arz ederek rahatsızlığımı bildirdim. Bunun üzerine O şöyle dedi: "Saçlarını çöz, taran, hac niyetiyle ihrama gir ve umreyi bırak." Ben de böyle yaptım. Haccımızı bitirdikten sonra Nebi (sav) beni Ebu Bekir Sıddık'ın oğlu (kardeşim) Abdurrahman ile Tenim'e gönderdi ve umre yaptım. Allah Rasulü de: "İşte bu, senin (niyet ettiğin) o umren yerine geçti" buyurdu. Aişe dedi ki: Umre niyetiyle ihrama girmiş olanlar Beyt'i tavaf edip, Safa ile Merve arasında sa'y yaptıktan sonra ihramdan çıktılar. Daha sonra da Mina'dan döndükten sonra bir tavaf yaptılar. Hac ile umreyi birlikte (kıran haccı) niyet edenler ise sadece bir tavaf yaptılar.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ebu Bekr el-Hanefî, ona Eflah b. Humeyd, ona Kasım b. Muhammed, ona da Aişe (r.anhâ) şöyle rivayet etmiştir:
Hac aylarında, hac için ihram giymiş olarak Rasulullah (sav) ile birlikte yola çıktık ve Serif mevkiinde konakladık. Âişe der ki: Rasulullah (sav) ashabının yanına çıkıp onlara "yanında hediyelik kurbanlığı bulunmayan ve umreye niyet etmek isteyen kimse bunu yapsın. Ama beraberinde hediyelik kurbanlığı bulunanlar yapmasın" buyurdu. Âişe der ki: Sahabeden bazısı onun bu tavsiyesine uydu, bazısı uymadı. Rasulullah (sav) ve sahabeden bazı adamlar ise, gücü kuvveti yerinde ve beraberlerinde hediyelik kurbanlığı olduğundan dolayı umreye niyetlenmedi. Âişe der ki: Rasulullah (sav) yanıma girdi, bu sırada ben ağlıyordum. "Neden ağlıyorsun ey kadın" buyurdu. Ben de “ashabına söylediğin sözleri işittim ve benim umre yapma imkânımın olmadığını gördüm” dedim. "durumun ne?" buyurdu. “namaz kılamıyorum” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "bunun sana zararı olmaz, sen de Âdem’in kızlarından bir kadınsın. Allah onlar hakkında neyi yazıp takdir buyurmuş ise senin hakkında da onu yazmıştır. Bu sebeple sen hac niyetin üzere kal ve haccının gereklerini yerine getir. Allah’ın sana umreyi de nasip etmesi umulur" buyurdu.
Âişe der ki: Veda haccında çıkıp ve Mina’ya vardığımız zaman temizlenmiş oldum. Sonra Mina’dan yola çıkıp, Beyt’i tavaf ettim. Âişe der ki: Sonra Hz. Peygamber ile birlikte son kafile içinde Mina'dan yola çıktık, o Muhassab mevkiinde konaklayınca, biz de onunla birlikte konakladık. Ebu Bekir’in oğlu Abdurrahman’ı çağırarak "Kız kardeşini Harem’in dışına çıkart, o da bir umre yapmak üzere niyet edip ihrama girsin. Sonra bu umreyi bitirin. Arkasından her ikiniz de buraya gelin. Ben sizleri yanıma döneceğiniz vakte kadar bekleyeceğim" buyurdu. Âişe der ki: Biz de umre yapmak üzere Harem’in dışına çıktık. Nihâyet umremi yapıp, tavafı bitirdikten sonra seher vaktinde onun yanına geldim. Allah Rasulü "bitirdiniz mi?" buyurdu. Ben de “evet” dedim. Bunun üzerine yola koyulmak üzere hazırlık yapılmasını sahabesine ilan ettirdi. İnsanlar da hazırlıklarını yapıp yola koyuldular ve Medine istikametinde yoluna devam etti.
Hadisde geçen "ضَيْرُ " kelimesi "ضَارَ يَضِيرُ ضَيْرًا" kökünden gelen bir mastardır. "ضَارَ يَضُورُ ضَوْرًا" ve "ضَرَّ يَضُرُّ ضَرًّا" şeklinde söylendiği olur.
Bize Hasan b. Ali el-Hallâl el-Hüzelî, ona Abdussamed, ona Selim b. Hayyân, ona Mervan el-Asfer, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle söylemiştir:
Ali (ra) Yemen'den (Mekke'ye) Hz. Peygamber'in (sav) yanına geldi. Hz. Peygamber (sav), Ali'ye: "Hangi niyetle ihrama girip telbiye getirdin?" diye sordu. Ali de, 'Peygamber'in (sav) ihrama girdiği gibi ihrama girip telbiye getirdim' dedi. Hz. Peygamber (sav): "Benim yanımda kurbanlık olmasaydı (Mekke'ye varınca ziyaret tavafı yapıp ve sa'y yaptıktan sonra tıraş olup) ihramdan çıkardım." buyurdu.
Muhammed b. Bekir, ona İbn Cureyc, ona da Enes şöyle söylemiştir:
Hz. Peygamber (sav), Ali'ye: "Ey Ali! Sen hangi niyetiyle ihrama girip telbiye getirdin?" diye sordu. Ali, 'Hz. Peygamber'in (sav) ihrama girdiği gibi' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Öyleyse sen kurbanını sevk et ve ihramlı olarak kal."
Bize Musa b. İsmail, ona Vuheyb, ona İbn Tavus, ona babası (Tavus b. Keysan), ona da İbn Abbas (r.anhumâ) şöyle rivayet etmiştir:
Müşrikler hac aylarında yapılan umreyi yeryüzünde işlenebilecek günahların en çirkini olarak görürler ve Muharrem ayını Safer ayı diye değiştirerek “Develerin arkasındaki yaralar iyileşir, izler silinir, Safer ayı da çıkarsa, umre yapmak isteyen için de umre yapmak helal olur” derlerdi. Nebi (sav) ve ashabı Zilhiccenin dördüncü gecesi sabahında, hac niyetiyle ihrama girmiş olarak (Mekke’ye) geldiklerinde, kendilerine bu niyetlerini umre niyeti olarak değiştirmelerini emretti. Böyle bir iş onlara ağır geldi ve “ey Allah’ın Rasulü, hangi şartlarda girdiğimiz ihramdan çıkalım?” dediler. Peygamber (sav) "yasak olan şeylerin tamamı helal olmak üzere ihramdan çıkın" buyurdu.