11724 Kayıt Bulundu.
Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Üsame, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir:
Peygamber (sav) Medine'ye hicret edip geldiğinde, babam Ebu Bekir ile Bilal sıtmaya tutuldular. Ebu Bekir, kendisini sıtma nöbeti tuttuğunda “Her kişi ailesi ile birlikte sabahlar. Halbuki ölüm ona pabucunun tasmasından daha yakındır” beytini söylerdi. Bilal ise sıtma nöbeti geçince yüksek sesle “Ah bir bilsem! bir kez olsun Mekke vadisinde geceleyecek miyim, etrafımda ızhır ve celîl otları? Bir gün Mecenne sularına varır mıyım? Bir kere daha görünür mü bana acaba Şâme ve Tafîl?” beytini söyler ve “Allah'ım! Yurdumuzdan çıkıp, veba yurduna gitmeye bizi mecbur bırakan Şeybe b. Rabîa'ya, Utbe b. Rabîa'ya ve Ümeyye b. Halef'e lanet et” diye beddua ederdi. Peygamber (sav) de bunları işittikten sonra "Allah'ım! Bizlere Mekke'yi sevdirdiğin gibi veya ondan daha fazla Medine'yi de sevdir. Allah'ım! Sâf ve müdd ile ölçülen rızıklarımızda bizim için bereket ihsan eyle! Allah'ım! Medine'nin havasını bizim için düzeltip hastalıklardan salim kıl! Hummasını ve sıtmasını da Cuhfe'ye gönder" diye dua etti.
Aişe der ki: Biz Medine'ye geldiğimizde, Medine Allah'ın arzı içinde veba hastalığının en yaygın olduğu yerdi.
Yine Aişe der ki: Medine'nin Buthân vadisinden acı bir su akardı.
Bize Müsedded, ona İsmail, ona Eyyûb, ona Nâfi, ona da İbn Ömer (r.anhüma) şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav) aşure günü oruç tutmuş ve o günün oruçlu geçirilmesini emretmiştir. Ramazan orucu farz kılındığında ise aşure orucu terk edildi."
Abdullah b. Ömer, adeti olduğu oruca denk gelmesi dışında aşure orucunu tutmazdı.
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona Yezid b. Ebu Habîb, ona İrâk b. Mâlik, ona Urve, ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir:
"Kureyş halkı, cahiliye döneminde aşure gününü oruçlu geçirirdi. Sonra Rasulullah (sav) da aşure orucunu emretti. Nihayet ramazan orucu farz kılındı ve Hz. Peygamber (sav) 'Dileyen aşure orucunu tutsun, dileyen tutmasın' buyurdu."
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Câmi', ona Ebû Vâil, ona da Huzeyfe şöyle rivayet etmiştir:
"Hz. Ömer, 'Fitne konusunda Hz. Peygamber'den (sav) kim hadis işitti?' diye sordu. Huzeyfe,
"- Ben işittim" dedi ve Hz. Peygamber'in (sav), 'İnsanın ailesi, malı ve komşusu hakkındaki fitnesine namaz, oruç ve sadaka keffaret olur' buyurduğunu rivayet etti. Hz. Ömer,
"- Ben onu sormuyorum. Ben, deniz dalgaları gibi gelecek olan fitneleri soruyorum" dedi. Huzeyfe cervaben,
"- Onun önünde kapalı bir kapı vardır" dedi. Hz. Ömer,
"- O kapı açılacak mı, yoksa kırılacak mı?" diye sorunca Huzeyfe,
"- Kırılacak" dedi. Bunun üzerine Hz Ömer, "Öyleyse bu kapı kıyamete dek kapanmaması gerekir" dedi.
Bizler Mesrûk'a dedik ki: "Huzeyfe'ye sor bakalım; Hz. Ömer o kapının kim olduğunu biliyor muydu?" Mesrûk, Huzeyfe'ye sordu, Huzeyfe de, "Evet! Yarından önce bu geceyi bildiği gibi biliyordu" dedi.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Said b. Ebu Hilal, ona Zeyd b. Eslem, ona babası, ona da Hz. Ömer (ra) şöyle söylemiştir:
'Allah'ım! Bana kendi yolunda şehitlik nasip et ve benim ölümümü de Rasulün Muhammed'in beldesinde gerçekleştir!'
İbn Zürey dedi ki; bize Ravh b. Kasım, ona Zeyd b. Eslem, ona babası, ona Hafsa bnt. Ömer, ona da Hz. Ömer (ra) bu hadisin benzerini nakletmiştir.
Hişâm dedi ki; ona Zeyd, ona babası, ona Hafsa, ona da Hz. Ömer söylemiştir.
Bize Halid b. Mahled, ona Süleyman b. Bilal, ona Ebu Hazim, ona da Sehl (ra) Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde yalnız oruç tutanlar girer; ondan oruç tutanlardan başka hiç kimse giremez. (Kıyamet gününde) Oruç tutanlar nerede? denilir. Oruç tutanlar kalkarlar (ve o kapıdan girerler.) Onların dışında hiçbir kimse bu kapıdan girmez. Onlar girdiği zaman kapı kapatılır, artık bu kapıdan hiçbir kimse girmez."