11727 Kayıt Bulundu.
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Hüşeym b. Beşir, ona Ubeydullah b. Ebubekir b. Enes ve Humeyd et-Tavîl, ona da Enes b. Malik'in (ra) rivayet ettiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Zalim de mazlum da olsa kardeşine yardım et."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: انْصُرْ أَخَاكَ ظَالِمًا أَوْ مَظْلُومًا
Bize Müsedded, ona Ebu Avâne, ona A'meş, ona Ebu Hâzım, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:
"Bir adam eşini yatağına davet eder de kadın reddederse ve bu yüzden koca da, karısına öfkeli bir halde gecelerse melekler o kadına sabaha kadar lanet eder."
Şu'be, Ebu Hamza, İbn Davud ve Ebu Muaviye bu hadisi A'meş'ten rivayet ederek Ebu Avâne'ye mutâbaat etmişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Şu'be arasında inkıta vardır.
Açıklama: Tirmizî'nin naklettiğine göre rivayet munkatıdır. Katade ile Süleyman el-Yeşkurî arasında inkıta' vardır.
Bize Kuteybe b. Saîd, ona İsmail b. Cafer, ona Rabia b. Ebu Abdurrahman, ona Münbais'in azatlısı Yezîd, ona da Zeyd b. Halid el-Cüheni (ra) şöyle demiştir:
Bir adam Hz. Peygamber'e (sav) buluntu malın hükmünü sordu. Rasulullah (sav) "onu bir sene ilân et. Sonra onun ağız bağını ve çıkınını iyice belle ve ondan nafaka olarak faydalan. Eğer sahibi gelirse, onu sahibine iade et" buyurdu. (Orada bulunanlar) "ey Allah'ın Rasulü, buluntu koyunun hükmü nedir?" dediler. Rasulullah "onu tut. Çünkü o ya senin, ya mümin kardeşinin, yahut da kurdundur" buyurdu. Adam "ey Allah'ın Rasulü, buluntu devenin hükmü nedir?" diye sordu. Zeyd ibn Hâlid der ki: Rasulullah (sav) yanakları ya da yüzü kızaracak kadar öfkelendi ve "ondan sana ne? Sâhibi ona kavuşuncaya kadar o hayvanın ayakkabısı ve su tulumu beraberindedir" buyurdu.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyân, Rabia, ona Münbais'in azatlısı Yezîd, ona da Zeyd b. Halid (ra) şöyle demiştir:
Bir bedevi Hz. Peygamber'e (sav) buluntu malın hükmünü sordu. Rasulullah (sav) "onu bir sene ilân et. Eğer ağız bağını ve çıkınını bildiren biri gelirse, ona iade et, gelmezse ondan nafaka olarak faydalan" buyurdu. Adam buluntu devenin hükmünü sordu. Rasulullah'ın (sav) yüzü öfkeden kızardı ve "ondan sana ne? O hayvanın ayakkabısı ve su tulumu beraberindedir, su kaynağına ulaşır ve ağaçlardan yer. Bırak sahibi onu bulsun" buyurdu. Bedevi buluntu koyunun hükmünü sordu. Hz. Peygamber (sav) "O senin veya mümin kardeşinin yahut da kurdundur" buyurdu.
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu'be, ona Seleme b. Küheyl, ona da Süveyd b. Ğafele şöyle demiştir:
Selman b. Rabia ve Zeyd b. Sûhân ile birlikte bir gazada bulundum. Ben bir kamçı buldum. onlardan biri bana "at, o kamçıyı" dedi. Ben "hayır atmam, ama eğer sahibini bulursam ona veririm, bulamazsam onu kullanırım" dedim.
Gazadan döndüğümüzde hac yaptık. Ardından ben Medine'ye uğradım. Ubey b. Ka'b'a (ra) sordum. Ubey şöyle dedi: Ben Peygamber (sav) zamanında içinde yüz dinar olan bir kese buldum. Onu Hz. Peygamber'e getirdim. Peygamber (sav) "Bunu bir sene ilân et" buyurdu. Ben de bir yıl onu ilân ettim. Sonra Hz. Peygamber'e geldim. Peygamber (sav) yine: "Onu bir yıl daha ilân et" buyurdu. Ben onu bir yıl daha ilân ettim, sonra Hz. Peygamber'e geldim. Peygamber (sav) yine: "Onu bir yıl ilân et" buyurdu. Ben onu bir yıl ilân ettim, sonra dördüncü defa Hz. Peygamber'e geldim. Peygamber (sav) "Dinarların sayısını, ağız bağını, kabını iyi belle. Eğer sahibi gelirse keseyi ona ver, gelmezse onunla yararlan" buyurdu.
Bize Abdan, ona babası (Osman b. Cebele), ona Şu'be, ona Seleme, bu hadisi rivayet etti. Bu rivayette Şu'be şöyle demiştir: Ben bir zaman sonra Mekke'de Seleme b. Kuheyl ile karşılaştım. Bana "ilanın üç yıl mı, yoksa bir yıl mı, dendiğini tam olarak bilmiyorum" dedi.
Bize İshak b. İbrahim, ona Nadr, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona Berâ ona da Ebu Bekir; (T) Bize Abdullah b. Recâ, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona Berâ, ona da Ebu Bekir (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir:
(Hz. Peygamber (sav) ile hicret yolunda iken sığındığımız mağaranın etrafını keşif için) dolandım. Derken koyunlarını sürüp gelmekte olan bir çoban ile karşılaştım. Ona “sen kimin çobanısın?” dedim. O da Kureyş'ten tanıdığım bir adamın ismini söyledi. Ona “senin süt veren koyunun var mı?” dedim. “evet, var” dedi. “benim için süt sağar mısın?” dedim. “evet, sağarım” dedi. Benim talebim üzerine, sürüsünden bir koyun yakaladı. Ona koyunun memesindeki tozları, sonra ellerini silkelemesini söyledim. -Râvî, “bu şekilde” dedi ve silkeleme şeklini, avuçlarını birbirine vurarak gösterdi.- Daha sonra benim için bir miktar süt sağdı. Ben, Allah'n Rasulü (sav) için, deriden bir kap hazırlamıştım, ağzında bir bez vardı. Sütün üzerine, dibi soğusun diye, biraz su döktüm. Nihayet Peygamber Efendimizin yanına geldim ve “iç, Ey Allah'ın Rasulü” dedim. Allah'ın Resulü (sav), ben razı olana kadar, sütten içti.
Bize İshak b.İbrahim, ona Muaz b. Hişâm, ona babası, ona Katâde, ona Ebu Mütevekkil en-Nâcî, ona da Ebu Said el-Hudrî'nin söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kıyamette müminler cehennemden (yani cehennem üzerine kurulmuş sırattan) kurtuldukları zaman cennetle cehennem arasındaki köprüde hapsedilirler. Burada dünyada aralarında bulunan ufak tefek haksızlıklardan dolayı birbirine haklarını vererek hesaplaşırlar. (Bu küçük günahlardan da) paklanıp arındıkları zaman bunların cennete girmelerine izin verilir. Muhammed'in can veren Allah'a yemin ederim ki, o müminlerden herhangi biri cennetteki meskenini dünyada yaşadığı meskeninden daha iyi bilir ve bulur."
Yunus b. Muhammed şöyle dedi: Bize Şeybân, ona Katâde, ona da Ebu Mütevekkil rivayet etti.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Salim, ona da Abdullah b. Ömer Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletti:
"Müslüman müslümanın (din) kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz. Her kim (din) kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını yerine getirir. Her kim bir Müslümanın sıkıntısını giderir (ve onu ferahlatır) sa Allah da onun kıyamet gününün sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir (ve onu ferahlatır.) Her kim bir müslümanın (dünyada bir ayıbını) örterse, Allah da kıyamet günü (mahşer halkı huzurunda onun günahlarını ve ayıplarını) örter."