Bize Muâz b. Fadâle, ona Ebu Ömer Hafs b Meysera, ona Zeyd b. Eslem, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra)’nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
“Sakın yol üstüne oturmayın”. Bunu üzerine ashâb-ı kiramdan bazıları “Ey Allah’ın resulü! Bazen konuşmak için oturmamız gerekebiliyor. Ne yapmamız gerekir” dediler. Hz. Peygamber “Eğer illa oturacaksanız, yola hakkını veriniz” buyurdu. “Yol hakkı nedir?” diye sordular. Hz. Peygamber “Gözü haramdan sakınmak, yoldan geçenlere rahatsızlık vermemek, selamı almak, iyiliği emredip kötülükten alıkoymaktır” buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18340, B002465
Hadis:
حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ فَضَالَةَ حَدَّثَنَا أَبُو عُمَرَ حَفْصُ بْنُ مَيْسَرَةَ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِيَّاكُمْ وَالْجُلُوسَ عَلَى الطُّرُقَاتِ » . فَقَالُوا مَا لَنَا بُدٌّ ، إِنَّمَا هِىَ مَجَالِسُنَا نَتَحَدَّثُ فِيهَا . قَالَ « فَإِذَا أَبَيْتُمْ إِلاَّ الْمَجَالِسَ فَأَعْطُوا الطَّرِيقَ حَقَّهَا » قَالُوا وَمَا حَقُّ الطَّرِيقِ قَالَ « غَضُّ الْبَصَرِ ، وَكَفُّ الأَذَى ، وَرَدُّ السَّلاَمِ ، وَأَمْرٌ بِالْمَعْرُوفِ ، وَنَهْىٌ عَنِ الْمُنْكَرِ » .
Tercemesi:
Bize Muâz b. Fadâle, ona Ebu Ömer Hafs b Meysera, ona Zeyd b. Eslem, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra)’nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
“Sakın yol üstüne oturmayın”. Bunu üzerine ashâb-ı kiramdan bazıları “Ey Allah’ın resulü! Bazen konuşmak için oturmamız gerekebiliyor. Ne yapmamız gerekir” dediler. Hz. Peygamber “Eğer illa oturacaksanız, yola hakkını veriniz” buyurdu. “Yol hakkı nedir?” diye sordular. Hz. Peygamber “Gözü haramdan sakınmak, yoldan geçenlere rahatsızlık vermemek, selamı almak, iyiliği emredip kötülükten alıkoymaktır” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Mezâlim 22, 1/680
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
3. Ebu Üsame Zeyd b. Eslem el-Kuraşî (Zeyd b. Eslem)
4. Ebu Amr Hafs b. Meysere el-Ukaylî (Hafs b. Meysere)
5. Ebu Zeyd Muaz b. Fedale ez-Zehrani (Muaz b. Fedale)
Konular:
Göz, haramdan korumak
Hak, yola oturma/yol hakkı
Teşvik edilenler, Ma'rufu emr/münkerden nehy
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Ubeydullah b. Ebu Sevr’in rivayet ettiğine göre Abdullah b. Abbas (r.anhumâ) şöyle demiştir:
Haklarında, Allah’ın "Siz ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olacaktır. Çünkü kalpleriniz haksızlığa doğru kaymış bulunuyor" (Tahrim 66/4) buyurduğu Hz. Peygamber’in (sav) eşlerinden iki kadının kim olduğunu Hz. Ömer’e (ra) hep sormak istiyordum. Nihayet onunla birlikte hac ibadetini eda ettim. Derken Hz. Ömer (ra) yanında deri bir kırba olduğu (abdest bozmak üzere) yoldan ayrıldı. Ben de onunla birlikte ayrıldım. Sonra dönüp geldi, ben kaptan eline su döktüm, abdest aldı. Ardından “ey Müminlerin Emiri, Allah’ın haklarında "Siz ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olacaktır" buyurduğu Peygamber eşlerinden o iki kadın kimdi?” diye sordum, Ömer “hayret ediyorum sana ey İbn Abbas, onlar Âişe ve Hafsa idiler” dedi, sonra da olayı anlatmaya başlayarak şöyle dedi:
Ben ve Ensar'dan bir komşum, Medine'nin dışında kalan Ümeyye b. Zeyd oğulları bölgesindeydik. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in (sav) yanında nöbetleşe, bir gün o, bir gün ben, kalırdık. Ben indiğimde o günün hadiselerini vs. kendisine getirirdim, o indiğinde de aynı şeyi o yapardı. Biz Kureyş Topluluğunun kadınlar üzerinde otoritesi vardı. Ama Ensâr'ın yanına gelince gördük ki Ensar kadınları kocalarına daha baskın. Bizim kadınlarımız da Ensâr kadınlarının tutumlarından etkilenip bir şeyler kapmaya başladılar. İşte böyle bir ortamda bir gün karıma bağırdım, o da bana karşılık verdi. Karşılık vermesine tepki gösterdim. Bana “sana karşılık vermeme neden tepki gösteriyorsun ki? Vallahi, Hz. Peygamber’in (sav) eşleri de ona karşılık veriyorlar. Öyle ki onlardan biri, sabahtan akşama kadar Hz. Peygamber’e (sav) dargın kalabiliyor” dedi. Bu durum beni korkuttu. O nedenle “Onlardan böylesine büyük bir kusur işleyen kişi, hüsrana uğramış demektir” dedim ve hemen toparlanıp Hafsa’nın yanına vardım. Ona “ey Hafsa, İçinizden birileri Rasulullah’a (sav) sabahtan akşama kadar dargın mı kalıyor” diye sordum, o da “evet” dedi. Ben de ona “o kişi, kaybetmiş ve hüsrana uğramış demektir. O kişi, Rasulullah’ın (sav) kızacak olması sebebiyle Allah’ın öfkesinden emin mi ki? Helak olursun, Sen sakın Rasulullah’a karşı aşırı isteklerde bulunma. Hiçbir konuda ona karşılık verme. Ona darılma. Bir ihtiyacın olursa benden iste. -Hz. Aişe'yi kast ederek- Arkadaşının senden daha güzel ve Rasulullah’a (sav) daha sevimli olması seni yanlış bir şey yapmaya sevk etmesin” dedim. Bu sırda bizler, Gassânîlerin bize karşı savaşmak için hayvanlarını hazırladıklarından söz ediyorduk. Derken bir gün arkadaşım, kendi nöbeti olan günde Medine’ye indi ve akşamleyin döndü. Kapımı sert sert çaldı. Bu esnada ben uyuyordum. Endişelendim. Hemen onun yanına çıktım. bana “Büyük bir hadise oldu” dedi. Ben “ne oldu? Gassânîler mi geldi?” dedim. “hayır, aksine ondan daha büyük ve daha önemli bir şey oldu. Rasulullah (sav), eşlerini boşadı” dedi. Ben de “Hafsa kaybetti ve hüsrana uğradı” dedim. Böyle olacağını zaten tahmin ediyordum. Hemen elbiselerimi üzerime toparladım ve sabah namazını Hz. Peygamber (sav) ile birlikte kıldım. Namazdan sonra Hz. Peygamber (sav) kendisine ait odaya geçti, orada yalnız kaldı. Ben, Hafsa’nın yanına geçtim. Bir de baktım ki ağlıyor. “Seni ağlatan şey de nedir? Seni uyarmamış mıydım? Rasulullah (sav) sizleri boşadı mı?” dedim. “Bilmiyorum. İşte o (sav), odasında bir başına duruyor” dedi. Onun yanından ayrıldım ve minberin yanına geldim. Baktım ki minberin etrafında bir grup var ve içlerinden bazıları ağlıyor. Onlarla birlikte biraz oturdum. Sonra içimdeki kaygıya yenik düşüp Hz. Peygamber’in (sav) bulunduğu odaya geldim. Siyahi hizmetlisine “Ömer için izin ister misin?” dedim. Köle içeri girdi, Hz. Peygamber’le (sav) konuştu sonra da dışarı çıktı ve “izin istediğini Hz. Peygamber'e söyledim, fakat, bir şey söylemedi” dedi. Bunun üzerine oradan ayrıldım, minberin yanındaki grupla birlikte oturdum. İçimdeki kaygıya yine yenik düşüp hemen geri geldim ama hizmetlisi aynı şeyleri söyledi. Tekrar grupla birlikte oturdum. Sonra içimdeki endişe yine galip geldi, kölenin yanına geldim ve “Ömer için izin isteyebilir misin?” dedim. Köle, aynı şeyleri tekrar söyledi. Geri dönüp gidiyordum ki köle beni çağırdı ve “Rasulullah (sav) sana izin verdi” dedi. Huzuruna vardım. Bir de baktım ki hasır örgülerin üzerinde uzanmış, hasırla arasında hiç bir örtü de yok ve hasır örgüler, vücudunun yan kısımlarında iz bırakmış; içi lif dolu deriden bir yastığa dayanmış duruyor. Kendisine selam verdim. Ardından ayakta olduğum halde “eşlerini boşadın mı?” diye sordum. Gözlerini bana doğru kaldırdı ve “hayır” dedi. Sonra yumuşayıp yumuşamadığını anlamaya çalışarak ayakta olduğum halde kendisine “ey Allah'ın Rasulü, biz Kureyş topluluğu kadınlara hâkimken beni bir görseydin, oysa şimdi kadınların eşlerine baskın olduğu bir topluluğa gelince …” dedim. (Ravi der ki:) Hz. Ömer daha önce söylediği şeyleri Hz. Peygamber’e (sav) anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), tebessüm etti. Sonra da “Hafsa’nın yanına gidip -Aişe'yi kast ederek- 'Arkadaşının senden daha güzel ve Rasulullah’a (sav) daha sevimli olması seni yanlış bir şey yapmaya sevk etmesin’ derken beni bir görseydin” dedim. Hz. Peygamber (sav) tekrar tebessüm etti. Onun tebessüm ettiğini görünce oturdum. Ardından gözümü kaldırıp odanın içerisinde bakındım. Vallahi, odanın içerisinde tabaklanmış üç deriden başka göze çarpacak bir şey göremedim. “Allah’a dua et de ümmetine genişlik verilsin. Şüphesiz İranlılara ve Rumlara, Allah’a kulluk etmemelerine rağmen genişlik verilmiş ve kendilerine dünya ihsan edilmiş” dedim. Bu esnada Hz. Peygamber (sav) yaslanmış bir halde duruyordu. Bu sözlerim üzerine "Şüphe içerisinde misin, ey Hattab oğlu? Onlar, dünya hayatında nimetleri kendilerine peşin verilen bir topluluktur" buyurdu. Hemen “ey Allah'ın Rasulü, benim için af diler misiniz?” diye karşılık verdim.
Hz. Peygamber (sav), Hafsa'nın, Âişe’ye ifşa ettiği sözden dolayı Allah'ın, Hz. Peygamber'i (sav) azarlamasından duyduğu üzüntü sebebiyle "Bir ay sizin yanınıza gelmeyeceğim" diyerek onlardan ayrılıp yalnızlığa çekildi. Yirmi dokuz gün geçince Hz. Peygamber (sav), Âişe’nin yanına geldi ve ilk onunla görüşmeye başladı. Âişe, “Kuşkusuz sen, bizim yanımıza bir ay gelmeyeceğine dair yemin etmiştin. Oysa biz, yirmi dokuzuncu gecenin sabahına girdik. Ben, bu günleri dikkatlice sayıyorum” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Bu ay, yirmi dokuz gündür" buyurdu. Nitekim o ay, yirmi dokuz çekmişti.
Âişe der ki: Bunun üzerine (Hz. Peygamber’i (sav), boşanmakla evliliklerini sürdürmek arasında eşlerini muhayyer bırakmasını bildiren) Tahyîr ayeti (Ahzab, 28) indi ve Rasulullah (sav) ilk olarak benimle görüşmeye başladı. Bana "Sana bir hususu hatırlatayım. Hemen cevap vermemen halinde sana dair bir sıkıntı söz konusu değil. Anne banana danışmadan önce de karar verme" buyurdu. Anne babamın, ayrılmamı istemeyeceğini çok iyi biliyordum. Hz. Peygamber'in (sav), bu sözlerinin ardından "Ey Peygamber, eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim. Eğer Allah'ı, Peygamberini ve Âhiret Yurdu’nu istiyorsanız bilin ki Allah içinizden iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır." (Ahzab 33/28-29) ayetlerini okudu. Bunun üzerine ben “Bu konuda mı anne babama danışacağım? Hiç şüphesiz ben Allah’ı, Peygamberini ve Âhiret Yurdu’nu istiyorum.” dedim. Daha sonra Hz. Peygamber (sav), diğer eşlerini de bu konuda muhayyer bıraktı. Onlar da Âişe’nin söylediği sözlerin aynısını söylediler.
Haklarında, Allah’ın "Siz ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olacaktır. Çünkü kalpleriniz haksızlığa doğru kaymış bulunuyor" (Tahrim 66/4) buyurduğu Hz. Peygamber’in (sav) eşlerinden iki kadının kim olduğunu Hz. Ömer’e (ra) hep sormak istiyordum. Nihayet onunla birlikte hac ibadetini eda ettim. Derken Hz. Ömer (ra) yanında deri bir kırba olduğu (abdest bozmak üzere) yoldan ayrıldı. Ben de onunla birlikte ayrıldım. Sonra dönüp geldi, ben kaptan eline su döktüm, abdest aldı. Ardından “ey Müminlerin Emiri, Allah’ın haklarında "Siz ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olacaktır" buyurduğu Peygamber eşlerinden o iki kadın kimdi?” diye sordum, Ömer “hayret ediyorum sana ey İbn Abbas, onlar Âişe ve Hafsa idiler” dedi, sonra da olayı anlatmaya başlayarak şöyle dedi:
Ben ve Ensar'dan bir komşum, Medine'nin dışında kalan Ümeyye b. Zeyd oğulları bölgesindeydik. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in (sav) yanında nöbetleşe, bir gün o, bir gün ben, kalırdık. Ben indiğimde o günün hadiselerini vs. kendisine getirirdim, o indiğinde de aynı şeyi o yapardı. Biz Kureyş Topluluğunun kadınlar üzerinde otoritesi vardı. Ama Ensâr'ın yanına gelince gördük ki Ensar kadınları kocalarına daha baskın. Bizim kadınlarımız da Ensâr kadınlarının tutumlarından etkilenip bir şeyler kapmaya başladılar. İşte böyle bir ortamda bir gün karıma bağırdım, o da bana karşılık verdi. Karşılık vermesine tepki gösterdim. Bana “sana karşılık vermeme neden tepki gösteriyorsun ki? Vallahi, Hz. Peygamber’in (sav) eşleri de ona karşılık veriyorlar. Öyle ki onlardan biri, sabahtan akşama kadar Hz. Peygamber’e (sav) dargın kalabiliyor” dedi. Bu durum beni korkuttu. O nedenle “Onlardan böylesine büyük bir kusur işleyen kişi, hüsrana uğramış demektir” dedim ve hemen toparlanıp Hafsa’nın yanına vardım. Ona “ey Hafsa, İçinizden birileri Rasulullah’a (sav) sabahtan akşama kadar dargın mı kalıyor” diye sordum, o da “evet” dedi. Ben de ona “o kişi, kaybetmiş ve hüsrana uğramış demektir. O kişi, Rasulullah’ın (sav) kızacak olması sebebiyle Allah’ın öfkesinden emin mi ki? Helak olursun, Sen sakın Rasulullah’a karşı aşırı isteklerde bulunma. Hiçbir konuda ona karşılık verme. Ona darılma. Bir ihtiyacın olursa benden iste. -Hz. Aişe'yi kast ederek- Arkadaşının senden daha güzel ve Rasulullah’a (sav) daha sevimli olması seni yanlış bir şey yapmaya sevk etmesin” dedim. Bu sırda bizler, Gassânîlerin bize karşı savaşmak için hayvanlarını hazırladıklarından söz ediyorduk. Derken bir gün arkadaşım, kendi nöbeti olan günde Medine’ye indi ve akşamleyin döndü. Kapımı sert sert çaldı. Bu esnada ben uyuyordum. Endişelendim. Hemen onun yanına çıktım. bana “Büyük bir hadise oldu” dedi. Ben “ne oldu? Gassânîler mi geldi?” dedim. “hayır, aksine ondan daha büyük ve daha önemli bir şey oldu. Rasulullah (sav), eşlerini boşadı” dedi. Ben de “Hafsa kaybetti ve hüsrana uğradı” dedim. Böyle olacağını zaten tahmin ediyordum. Hemen elbiselerimi üzerime toparladım ve sabah namazını Hz. Peygamber (sav) ile birlikte kıldım. Namazdan sonra Hz. Peygamber (sav) kendisine ait odaya geçti, orada yalnız kaldı. Ben, Hafsa’nın yanına geçtim. Bir de baktım ki ağlıyor. “Seni ağlatan şey de nedir? Seni uyarmamış mıydım? Rasulullah (sav) sizleri boşadı mı?” dedim. “Bilmiyorum. İşte o (sav), odasında bir başına duruyor” dedi. Onun yanından ayrıldım ve minberin yanına geldim. Baktım ki minberin etrafında bir grup var ve içlerinden bazıları ağlıyor. Onlarla birlikte biraz oturdum. Sonra içimdeki kaygıya yenik düşüp Hz. Peygamber’in (sav) bulunduğu odaya geldim. Siyahi hizmetlisine “Ömer için izin ister misin?” dedim. Köle içeri girdi, Hz. Peygamber’le (sav) konuştu sonra da dışarı çıktı ve “izin istediğini Hz. Peygamber'e söyledim, fakat, bir şey söylemedi” dedi. Bunun üzerine oradan ayrıldım, minberin yanındaki grupla birlikte oturdum. İçimdeki kaygıya yine yenik düşüp hemen geri geldim ama hizmetlisi aynı şeyleri söyledi. Tekrar grupla birlikte oturdum. Sonra içimdeki endişe yine galip geldi, kölenin yanına geldim ve “Ömer için izin isteyebilir misin?” dedim. Köle, aynı şeyleri tekrar söyledi. Geri dönüp gidiyordum ki köle beni çağırdı ve “Rasulullah (sav) sana izin verdi” dedi. Huzuruna vardım. Bir de baktım ki hasır örgülerin üzerinde uzanmış, hasırla arasında hiç bir örtü de yok ve hasır örgüler, vücudunun yan kısımlarında iz bırakmış; içi lif dolu deriden bir yastığa dayanmış duruyor. Kendisine selam verdim. Ardından ayakta olduğum halde “eşlerini boşadın mı?” diye sordum. Gözlerini bana doğru kaldırdı ve “hayır” dedi. Sonra yumuşayıp yumuşamadığını anlamaya çalışarak ayakta olduğum halde kendisine “ey Allah'ın Rasulü, biz Kureyş topluluğu kadınlara hâkimken beni bir görseydin, oysa şimdi kadınların eşlerine baskın olduğu bir topluluğa gelince …” dedim. (Ravi der ki:) Hz. Ömer daha önce söylediği şeyleri Hz. Peygamber’e (sav) anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), tebessüm etti. Sonra da “Hafsa’nın yanına gidip -Aişe'yi kast ederek- 'Arkadaşının senden daha güzel ve Rasulullah’a (sav) daha sevimli olması seni yanlış bir şey yapmaya sevk etmesin’ derken beni bir görseydin” dedim. Hz. Peygamber (sav) tekrar tebessüm etti. Onun tebessüm ettiğini görünce oturdum. Ardından gözümü kaldırıp odanın içerisinde bakındım. Vallahi, odanın içerisinde tabaklanmış üç deriden başka göze çarpacak bir şey göremedim. “Allah’a dua et de ümmetine genişlik verilsin. Şüphesiz İranlılara ve Rumlara, Allah’a kulluk etmemelerine rağmen genişlik verilmiş ve kendilerine dünya ihsan edilmiş” dedim. Bu esnada Hz. Peygamber (sav) yaslanmış bir halde duruyordu. Bu sözlerim üzerine "Şüphe içerisinde misin, ey Hattab oğlu? Onlar, dünya hayatında nimetleri kendilerine peşin verilen bir topluluktur" buyurdu. Hemen “ey Allah'ın Rasulü, benim için af diler misiniz?” diye karşılık verdim.
Hz. Peygamber (sav), Hafsa'nın, Âişe’ye ifşa ettiği sözden dolayı Allah'ın, Hz. Peygamber'i (sav) azarlamasından duyduğu üzüntü sebebiyle "Bir ay sizin yanınıza gelmeyeceğim" diyerek onlardan ayrılıp yalnızlığa çekildi. Yirmi dokuz gün geçince Hz. Peygamber (sav), Âişe’nin yanına geldi ve ilk onunla görüşmeye başladı. Âişe, “Kuşkusuz sen, bizim yanımıza bir ay gelmeyeceğine dair yemin etmiştin. Oysa biz, yirmi dokuzuncu gecenin sabahına girdik. Ben, bu günleri dikkatlice sayıyorum” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Bu ay, yirmi dokuz gündür" buyurdu. Nitekim o ay, yirmi dokuz çekmişti.
Âişe der ki: Bunun üzerine (Hz. Peygamber’i (sav), boşanmakla evliliklerini sürdürmek arasında eşlerini muhayyer bırakmasını bildiren) Tahyîr ayeti (Ahzab, 28) indi ve Rasulullah (sav) ilk olarak benimle görüşmeye başladı. Bana "Sana bir hususu hatırlatayım. Hemen cevap vermemen halinde sana dair bir sıkıntı söz konusu değil. Anne banana danışmadan önce de karar verme" buyurdu. Anne babamın, ayrılmamı istemeyeceğini çok iyi biliyordum. Hz. Peygamber'in (sav), bu sözlerinin ardından "Ey Peygamber, eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim. Eğer Allah'ı, Peygamberini ve Âhiret Yurdu’nu istiyorsanız bilin ki Allah içinizden iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır." (Ahzab 33/28-29) ayetlerini okudu. Bunun üzerine ben “Bu konuda mı anne babama danışacağım? Hiç şüphesiz ben Allah’ı, Peygamberini ve Âhiret Yurdu’nu istiyorum.” dedim. Daha sonra Hz. Peygamber (sav), diğer eşlerini de bu konuda muhayyer bıraktı. Onlar da Âişe’nin söylediği sözlerin aynısını söylediler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Mezâlim 25, 1/681
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ubeydullah b. Abdullah el-Kuraşi (Abdullah b. Abdullah b. Ebu Sevr)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
6. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
7. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
Dünya, Hz. Peygamber gözünde
Dünya, Mülk, Hz. Peygamberin mala-mülke karşı tavrı
Ensar, ensar kadınlarının fazileti
Geçim, Hz. Peygamber'in geçim sıkıntısı
Geçim, Hz. Peygamber, ailesinin geçimini sağlaması
Hz. Peygamber, hanımlarını kendisine haram kılması
Hz. Peygamber, hanımlarını muhayyer bırakması
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Hz. Peygamber, Hüznü ve Sevinci
Hz. Peygamber, tebessüm etmesi
Kadın, Hz. Peygamber döneminde
Tecessüs, gizli halin araştırılması
Yemin, Hz. Peygamber'in hanımlarına yaklaşmamak için yaptığı
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ حُذَيْفَةَ رضى الله عنه قَالَ:
لَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم، أَوْ قَالَ لَقَدْ أَتَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم سُبَاطَةَ قَوْمٍ، فَبَالَ قَائِمًا .
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu'be, ona Mansur, ona Ebu Vâil, ona da Huzeyfe (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah'ın (sav) bir mahallenin çöplüğüne geldiğini ve (orada) ayakta durarak küçük abdestini bozduğunu gördüm. Ya da (ravi, hadisin lafzında şüpheye düşerek hadisi şöyle nakletmiştir) Rasulullah (sav) bir mahallenin çöplüğüne geldi ve (orada) ayakta durarak küçük abdestini bozdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18365, B002471
Hadis:
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ حُذَيْفَةَ رضى الله عنه قَالَ:
لَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم، أَوْ قَالَ لَقَدْ أَتَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم سُبَاطَةَ قَوْمٍ، فَبَالَ قَائِمًا .
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu'be, ona Mansur, ona Ebu Vâil, ona da Huzeyfe (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah'ın (sav) bir mahallenin çöplüğüne geldiğini ve (orada) ayakta durarak küçük abdestini bozduğunu gördüm. Ya da (ravi, hadisin lafzında şüpheye düşerek hadisi şöyle nakletmiştir) Rasulullah (sav) bir mahallenin çöplüğüne geldi ve (orada) ayakta durarak küçük abdestini bozdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Mezâlim 27, 1/682
Senetler:
1. Ebu Abdullah Huzeyfe b. Yeman el-Absî (Huzeyfe b. Huseyl b. Cabir)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Eyyüb Süleyman b. Harb el-Vâşihî (Süleyman b. Harb b. Büceyl)
Konular:
Bevletmek, ayakta işemek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18335, B002464
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحِيمِ أَبُو يَحْيَى أَخْبَرَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا ثَابِتٌ عَنْ أَنَسٍ - رضى الله عنه - كُنْتُ سَاقِىَ الْقَوْمِ فِى مَنْزِلِ أَبِى طَلْحَةَ ، وَكَانَ خَمْرُهُمْ يَوْمَئِذٍ الْفَضِيخَ ، فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُنَادِيًا يُنَادِى « أَلاَ إِنَّ الْخَمْرَ قَدْ حُرِّمَتْ » . قَالَ فَقَالَ لِى أَبُو طَلْحَةَ اخْرُجْ فَأَهْرِقْهَا ، فَخَرَجْتُ فَهَرَقْتُهَا ، فَجَرَتْ فِى سِكَكِ الْمَدِينَةِ فَقَالَ بَعْضُ الْقَوْمِ قَدْ قُتِلَ قَوْمٌ وَهْىَ فِى بُطُونِهِمْ . فَأَنْزَلَ اللَّهُ ( لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَا طَعِمُوا ) الآيَةَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdurrahîm Ebû Yahya, ona Affân, ona Hammâd b. Zeyd, ona Sâbit, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle anlatmış: Ben Ebû Talha'nın evinde içki servisi yapıyordum, o gün onların içkisi fadîh denilen hurmadan yapılmış bir şaraptı. O sırada Rasûlullah (sav) bir münâdiye emretmiş, o da "Haberiniz olsun ki şarâb haram kılınmıştır" diye nida ediyordu.
Enes dedi ki: Ebû Talha bana; çık, şarapları dök! dedi. Ben çıkıp şarapları döktüm. Medine sokaklarında su gibi şarap aktı. Halktan bazıları, bir kısım müminler karınlarında şarap olduğu halde öldürüldüler, (bunlar ne olacak)? dediler. Bunun üzerine Allah şu âyeti indirdi:
"îmân edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara, günahlardan sakındıkları ve imânlarını koruyup iyi işler yapmayı sürdürdükleri, sakınmaya devam edip imânlarına bağlı kaldıkları, hem günahlardan sakınıp hem de iyi işler yapmaya çalıştıkları takdirde daha önce yiyip içtiklerinden ötürü bir günah yoktur. Allah, rızawsına uygun davrananları sever." (ei-Mâide: 93)
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Mezâlim 21, 1/680
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
3. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
4. Ebu Osman Affân b. Müslim el-Bahilî (Affân b. Müslim b. Abdullah)
5. Muhammed b. Abdurrahim el-Kuraşi (Muhammed b. Abdurrahim b. Ebu Züheyr)
Konular:
İçki, yasaklanması
İman, imanın amelle ilişkisi
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Sahabe, Kur'an'a ve sünnete bağlılık
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18343, B002466
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنْ سُمَىٍّ مَوْلَى أَبِى بَكْرٍ عَنْ أَبِى صَالِحٍ السَّمَّانِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « بَيْنَا رَجُلٌ بِطَرِيقٍ ، اشْتَدَّ عَلَيْهِ الْعَطَشُ فَوَجَدَ بِئْرًا فَنَزَلَ فِيهَا فَشَرِبَ ، ثُمَّ خَرَجَ ، فَإِذَا كَلْبٌ يَلْهَثُ يَأْكُلُ الثَّرَى مِنَ الْعَطَشِ ، فَقَالَ الرَّجُلُ لَقَدْ بَلَغَ هَذَا الْكَلْبَ مِنَ الْعَطَشِ مِثْلُ الَّذِى كَانَ بَلَغَ مِنِّى ، فَنَزَلَ الْبِئْرَ ، فَمَلأَ خُفَّهُ مَاءً ، فَسَقَى الْكَلْبَ ، فَشَكَرَ اللَّهُ لَهُ ، فَغَفَرَ لَهُ » . قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَإِنَّ لَنَا فِى الْبَهَائِمِ لأَجْرًا فَقَالَ « فِى كُلِّ ذَاتِ كَبِدٍ رَطْبَةٍ أَجْرٌ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik (b. Enes), ona Ebu Bekir'in azatlısı Sumey, ona Ebu Salih es-Semmân (Zekvân), ona da Ebu Hureyre (Abdurrahman b. Sahr) (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir adam yolda yürürken iyice susadı. Hemen bir kuyuya inip su içti sonra da kuyudan çıktı. Çıktığında bir köpek gördü, köpek susuzluktan dilini çıkarıp soluyor, yaş toprağı yalıyordu. Adam kendi kendine dedi ki: 'Benim susuz kalmam gibi bu köpekte susuz kalmış.' Sonra da kuyuya indi ayakkabısına su doldurdu ve ayakkabısını ağzında taşıyarak kuyudan çıktı. Onunla da köpeği suladı. Bundan dolayı Allah o kulunu mükafatlandırdı ve ona mağfiret etti. Orada bulunanlar (Sahabiler): 'Ya Rasulallah (sav) bize hayvanları sulamada bize ecir (mükafat) var mıdır?' diye sordular. Rasulullah da (sav): 'Evet, hayatta olan her ciğeri (canlıyı) sulamada size ecir (mükafat) vardır' buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Mezâlim 23, 1/680
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Sümey el-Kuraşi (Sümey)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Amel, salih amel
Merhamet, hayvanlara
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ سُمَىٍّ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « بَيْنَمَا رَجُلٌ يَمْشِى بِطَرِيقٍ ، وَجَدَ غُصْنَ شَوْكٍ فَأَخَذَهُ ، فَشَكَرَ اللَّهُ لَهُ ، فَغَفَرَ لَهُ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18368, B002472
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ سُمَىٍّ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « بَيْنَمَا رَجُلٌ يَمْشِى بِطَرِيقٍ ، وَجَدَ غُصْنَ شَوْكٍ فَأَخَذَهُ ، فَشَكَرَ اللَّهُ لَهُ ، فَغَفَرَ لَهُ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah (b. Yusuf el-Kila'î), ona Malik (b. Ene el-Esbahî), ona Sümey (el-Kuraşi), ona Ebu Salih (es-Semmân), ona da Ebu Hüreyre Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletti: “Bir adam yolda yürüdüğü sırada bir diken dalına rastladı ve onu (insanlara rahatsızlık vermesin diye) yoldan aldı. Bundan dolayı Allah o kulun yaptığından razı olup kabul etti de onu mağfiret eyledi.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Mezâlim 27, 1/683
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Sümey el-Kuraşi (Sümey)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Kila'î (Abdullah b. Yusuf)
Konular:
Amel, salih amel
Sadaka, faydalı eylemlerde bulunmak
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ خِرِّيتٍ عَنْ عِكْرِمَةَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَضَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا تَشَاجَرُوا فِى الطَّرِيقِ الْمِيْتَاءِ بِسَبْعَةِ أَذْرُعٍ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18371, B002473
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ خِرِّيتٍ عَنْ عِكْرِمَةَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَضَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا تَشَاجَرُوا فِى الطَّرِيقِ الْمِيْتَاءِ بِسَبْعَةِ أَذْرُعٍ .
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail rivayet etti ve şöyle dedi: Bize Cerir b. Hazîm, Zübeyr b. Hırrît’ten, o da İkrime’den rivayet ettiğine göre şöyle dedi: Ebû Hureyre (ra)’ı şöyle derken duydum: Hz. Peygamber (sav) arazi sahipleri umumi yol hakkında çekiştikleri zaman, onun yedi zira miktarında olduğuna hükmetti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Mezâlim 29, 1/683
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Zübeyr b. Hirrît el-Basri (Zübeyr b. Hırrit)
4. Ebu Nadr Cerîr b. Hazım el-Ezdî (Cerir b. Hâzim b. Zeyd b. Abdullah b. Şucâ')
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Hak, yola oturma/yol hakkı
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا ابْنُ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ - رضى الله عنهما - قَالَ أَشْرَفَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَى أُطُمٍ مِنْ آطَامِ الْمَدِينَةِ ثُمَّ قَالَ « هَلْ تَرَوْنَ مَا أَرَى إِنِّى أَرَى مَوَاقِعَ الْفِتَنِ خِلاَلَ بُيُوتِكُمْ كَمَوَاقِعِ الْقَطْرِ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18351, B002467
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا ابْنُ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ - رضى الله عنهما - قَالَ أَشْرَفَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَى أُطُمٍ مِنْ آطَامِ الْمَدِينَةِ ثُمَّ قَالَ « هَلْ تَرَوْنَ مَا أَرَى إِنِّى أَرَى مَوَاقِعَ الْفِتَنِ خِلاَلَ بُيُوتِكُمْ كَمَوَاقِعِ الْقَطْرِ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed, ona İbn Uyeyne, ona ez-Zührî, ona da Üsâme b. Zeyd’in (ra) şöyle dediğini rivayet eti: Nebi (sav) bir kere Medine’nin yüksek evleri üstünden bir baktı sonra da: “Sizler benim görmekte olduğum şeyleri görüyor musunuz? Gerçek şu ki ben evlerinizin arasında fitnelerinizin düştüğü yerleri, yağmur tanelerinin düştüğü yerler gibi (gözümle) görüyorum.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Mezâlim 25, 1/681
Senetler:
1. Üsame b. Zeyd el-Kelbî (Üsame b. Zeyd b. Harise)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
Bilgi, gayb olan konular ve muğayyebatı hamse
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Fitne, Fesat, İfsat, fitnecilik, bozgunculuk
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18360, B002469
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ سَلاَمٍ حَدَّثَنَا الْفَزَارِىُّ عَنْ حُمَيْدٍ الطَّوِيلِ عَنْ أَنَسٍ - رضى الله عنه - قَالَ آلَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ نِسَائِهِ شَهْرًا ، وَكَانَتِ انْفَكَّتْ قَدَمُهُ فَجَلَسَ فِى عِلِّيَّةٍ لَهُ ، فَجَاءَ عُمَرُ ، فَقَالَ أَطَلَّقْتَ نِسَاءَكَ قَالَ « لاَ ، وَلَكِنِّى آلَيْتُ مِنْهُنَّ شَهْرًا » . فَمَكُثَ تِسْعًا وَعِشْرِينَ ، ثُمَّ نَزَلَ ، فَدَخَلَ عَلَى نِسَائِهِ .
Tercemesi:
Bize İbn Selam (Muhammed b. Selam), ona el-Fezârî (Mervan b. Muaviye), ona Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Ebu Humeyd), ona da Enes (b. Malik) (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) eşlerinden bir ay ayrı kalmaya yemin etmişti. Fakat ayağı (yerinden) da çıkmıştı. Bundan dolayı kendisine özel olan yüksekçe bir odaya yerleşti. Sonra da Ömer geldi ve: 'Eşlerini boşadın mı?' diye sordu. Hz. Peygamber de (sav) "Hayır, fakat onlardan bira ay ayrı kalmaya yemin ettim" buyurdu. Yirmi dokuz gün geçtiğinde oradan indi ve eşlerinin yanına girdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Mezâlim 25, 1/682
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Ebu Abdullah Mervan b. Muaviye el-Fezârî (Mervan b. Muaviye b. Haris b. Esma b. Harice)
4. Muhammed b. Selam el-Bikendî (Muhammed b. Selam b. Ferec)
Konular:
Hz. Peygamber, hanımlarını kendisine haram kılması
Hz. Peygamber, hanımlarını muhayyer bırakması
Hz. Peygamber, kızması
Yemin, Hz. Peygamber'in hanımlarına yaklaşmamak için yaptığı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18363, B002470
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسْلِمٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَقِيلٍ حَدَّثَنَا أَبُو الْمُتَوَكِّلِ النَّاجِىُّ قَالَ أَتَيْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - قَالَ دَخَلَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم الْمَسْجِدَ ، فَدَخَلْتُ إِلَيْهِ ، وَعَقَلْتُ الْجَمَلَ فِى نَاحِيَةِ الْبَلاَطِ فَقُلْتُ هَذَا جَمَلُكَ . فَخَرَجَ فَجَعَلَ يُطِيفُ بِالْجَمَلِ قَالَ « الثَّمَنُ وَالْجَمَلُ لَكَ » .
Tercemesi:
Bize Müslim, ona Ebu Akîl, ona da Ebu Mütevekkil en-Nâcî şöyle demiştir: Ben, Câbir b. Abdullah'a (ra) geldim, o şöyle dedi: "Hz. Peygamber (sav) mescide girdi. Ben de deveyi taş döşemenin kenarına bağladım ve mescide girdim ve işte deven, dedim. Peygamber dışarı çıktı ve deveyi çevirmeye, ona yaklaşmaya başladı ve 'Para da, deve de senindir.' Buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Mezâlim 26, 1/682
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Mütevekkil Ali b. Davud en-Nâcî (Ali b. Davud)
3. Ebu Akil Beşir b. Ukbe ed-Devrakî (Beşir b. Ukbe)
4. Ebu Amr Müslim b. İbrahim el-Ferahidi (Müslim b. İbrahim)
Konular:
Hz. Peygamber, cömertliği