Giriş

Bize Âdem b. Ebu İyâs, ona Şu'be, ona Adiy b. Sabit, ona da anne tarafından dedesi olan Abdullah b. Zeyd el-Ensârî (ra) şöyle dedi:
"Hz. Peygamber (sav) zorla bir kişinin malını gasp etmeyi ve işkence ederek cezalandırmayı yasakladı."


    Öneri Formu
18379 B002474 Buhari, Mezalim, 30

Bize Saîd b. Ufeyr şöyle rivâyet etti: Bana Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Ebu Bekir b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuş:
"Zinâ eden kişi, (olgun bir) mümin olduğu hâlde zina edemez. içki içen de (olgun bir) mümin olarak içki içemez. Hırsız da (olgun bir) mümin olduğu halde hırsızlık yapamaz. Hal­kın gözü önünde yağmacılık eden kimse de (olgun bir) mümin olarak çapulculuk edemez" 58.

Bize Saîd b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre bu hadisin benzerini Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Ancak bu rivayette Çapulculuk ile ilgili bölüm yoktur.


    Öneri Formu
18383 B002475 Buhari, Mezalim, 30


    Öneri Formu
18410 B002480 Buhari, Mezalim, 33

Bize Müsedded, ona Yahya b. Said, ona Humeyd, ona da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etti:
"Hz. Peygamber (sav) hanımlarından birisinin (Ayşe'nin) yanında bulunuyordu. Bu sırada Mü’minlerin annelerinden (eşlerinden) birisi (Safiyye) bir hizmetçisi ile içi yemek dolu bir çanak göndermişti. Ev sahibesi olan eş, bir eliyle çanağa vurdu ve onu kırdı. Hz. Peygamber hemen (kırılan kısmı) birleştirdi ve yemeği tekrar içine koydu. Ve orada bulunanlara “Yiyiniz” dedi. Rasul-i Ekrem (sav) onlar yemeği bitirinceye kadar elçi olan hizmetçiyi ve kırık çanağı orada tuttu. Sonra yerine sağlam bir çanak verdi ve kırık çanağı alıkoydu."
İbn Ebu Meryem bu hadisi “Yahya b. Eyyûb’un Humeyd vasıtasi ile Enes’ten nakline göre…” şeklinde rivayet etmiştir.


Açıklama: Hadisin şerhinde verilen zararın misli ile tazmin edilmesi gerektiği dile getirilmiştir. Bkz. İbn Battal Ebu'l-Hüseyn Hüseyn b. Ali, Şerhü Sahihu'l-buhârî li İbn Battal, thk. Ebû Temim Yasir b. İbrahim (Riyad: Mektebetü'r-rüşd, 1423/2003), 6: 610.

    Öneri Formu
18413 B002481 Buhari, Mezalim, 34

Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak aranıza inerek, haçı kırmadan, domuzu öldürmeden, cizye vergisini koymadan ve kimsenin mala el sürmeye tenezzül etmeyeceği kadar (yeryüzünde) zenginlik artmadan kıyamet kopmayacaktır."


    Öneri Formu
18388 B002476 Buhari, Mezalim, 31

Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona İbn Necîh, ona Mücahid, ona Ebu Ma'mer, ona da Abdullah b. Mesud (ra) şöyle demiştir:

"Peygamber (sav) Mekke'ye girdi. Kâbe’nin etrafında dikilmiş üç yüz altmış put vardı. Peygamber elindeki bir sopa ile bunları dürtüyor ve "Hak geldi, bâtıl yok oldu." (İsrâ, 17/81) ayetini okuyordu."


    Öneri Formu
18425 B002478 Buhari, Mezalim, 32

Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Vehb. b. Keysân, ona da Cabir b. Abdullah (r.anhuma) şöyle demiştir:

Rasulullah (sav) sahil tarafına, üç yüz kişilik bir askerî kuvvet gönderip başlarına da Ebu Ubeyde b. Cerrâh'ı kumandan tayin etti. Biz yola çıktık ve bir süre yol aldıktan sonra azığımız tükendi. Bunun üzerine Ebu Ubeyde müfrezenin bütün azıklarının bir araya getirilmesini emretti. Tamamı iki azık torbası kadar hurma idi. Ebu Ubeyde, bitinceye kadar, her gün bize o azıktan azar azar veriyordu. Artık her birimize günde birer hurmadan başka bir şey düşmü­yordu. (Râvi Vehb der ki:) Ben Câbir'e “günde bir hurma sizin beslenmenize yeter mi?” dedim. Câbir de şu cevabı verdi: Bu bir hurma da tükenince onun yokluğunun acısını da tat­tık. Sonra deniz sahiline ulaştık, bir de baktık ki, küçük dağ gibi büyük bir ba­lık duruyor. Müfreze on sekiz gün boyunca bu balığın etin­den yedi. Sonra Ebû Ubeyde balığın iki kaburga kemiğinin yukarı dikilerek (köprü gibi) çatılmasını emretti. Ardından bir deve hazırlanarak sürülmesini emretti, deve bu iki kaburga kemiğine değmeden, altından geçti.


    Öneri Formu
18450 B002483 Buhari, Şirket, 1


Açıklama: Manastır: Müfessirler, Kur’an’daki savâmi‘ (tekili savmaa) kelimesinin (el-Hac 22/40) “üst kısmı sivri yüksek binalar” anlamında hıristiyan rahiplerinin manastırlarını veya Sâbiî mistiklerinin zâviyelerini tanımladığını belirtmişlerdir (İbn Kesîr, X, 76; Elmalılı, V, 3409) bk. https://islamansiklopedisi.org.tr/manastir

    Öneri Formu
18418 B002482 Buhari, Mezalim, 35


    Öneri Formu
18397 B002477 Buhari, Mezalim, 32


    Öneri Formu
18406 B002479 Buhari, Mezalim, 32