Bize İbrahim b. Musa, ona Hişam b. Yusuf, ona İbn Cüreyc, Ya‘lâ b. Müslim ve Amr b. Dinar, onlara Saîd b. Cübeyr şöyle rivayet etmiştir:
Bizler, İbn Abbas’ın yanında, onun evindeydik. İbn Abbas “bana sorun” dedi. Ben de “Allah için sana feda olayım, ey Ebu Abbas, Kûfe’de Nevf isminde kıssa anlatan bir adam var (Hızırın arkadaşı Musa’nın) İsrailoğullarının Musa’sı olmadığını iddia ediyor” dedim. (Ravi) Amr der ki: Bunun üzerine İbn Abbas bana “Allah’ın düşmanı yalan söylüyor” dedi. Ya‘lâ'nın rivayetinde ise İbn Abbas der ki: Ubey b. Ka‘b'ın bana rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah’ın Rasulü Musa (as), insanlara bir gün hatırlatmalarda bulunurken, gözler yaşla doldu, kalpler inceldi. Musa arkasını dönüp gidince, bir adam ona yetişerek “ey Allah’ın Rasulü yeryüzünde senden daha bilgili kimse var mı?” dedi. Musa “Hayır” deyince, ilmi Allah’a havale etmediği için Allah onu kınadı ve kendisine “var”, denildi. Musa “Rabbim, nerede?” dedi. Allah “iki denizin birleştiği yerde” buyurdu. Musa “Rabbim, bana onu tanıyacağım bir işaret ver” dedi." (İbn Cüreyc) der ki: Amr bana rivayetinde "balığın senden ayrılacağı yerde" dedi. Ya'lâ ise "Sen cansız bir balık al, ona ruhun üfleneceği yerde" dedi.
"Bunun üzerine bir balık aldı, onu bir zembile koydu, yanındaki genç delikanlıya da “sen sadece balığın senden ayrılacağı yeri bana bildirmekle sorumlusun” dedi. Delikanlı “beni sorumlu tuttuğun şey çok fazla değilmiş” dedi." İşte şanı yüce Rabbimizin: “Hani Musa genç hizmetçisine şöyle demişti” (Kehf, 18/60) buyurduğu genç Yuşâ b. Nun’dur. -Bu açıklama Saîd'in rivayetinde yoktur- Hz. Peygamber devamında şöyle buyurdu: "Musa nemli bir arazide, bir kayanın gölgesinde uyurken balık çırpınmaya başladı. Musa’nın genç hizmetçisi “onu uyandırmamayım” diye düşündü ama Musa uyanınca da ona haber vermeyi unuttu. Balık çırpındı ve sonunda denize girdi. Allah denizin üzerinden akıntısını engelledi ve hatta bir taşta iz bıraktı." -Amr rivayetinde bana "İşte bu şekilde adeta taşta iz bırakmış gibi oldu" diyerek, iki başparmağı ile onların bitişiğindeki diğer (şehadet) parmaklarıyla halka yaptı.- "Musa “Bu yolculuğumuzdan gerçekten yorgun düştük” dedi." (Kehf, 18/62) "Ama Allah senden yorgunluğu kaldırmıştı, dedi." - Bu ibare Saîd’in rivayetinde yoktur.- "Ona (balığın durumunu haber verince) gerisin geri döndüler, Hızır’ı buldular." İbn Cüreyc der ki: Osman b. Ebu Süleyman bana "Onu denizin ortasında yeşil bir örtü üzerinde gördüler" demiştir. –Saîd b. Cübeyr (rivayetine devam ederek) der ki:- "Üzeri elbise ile örtülü olup, elbisenin ucunu ayakları üzerine, diğer ucunu da başının altına koymuştu. Musa ona selam verince yüzünü açtı ve “benim yaşadığım bu yerde selam mı, sen kimsin?” dedi. O da “ben Musa’yım” dedi. Hızır “İsrail oğullarının Musa’sı mı?” dedi. Musa “evet” dedi. Hızır: “senin durumun ne?” dedi. Musa “sana öğretilmiş olan doğru bilginin bir kısmını bana öğretmen için geldim” dedi. Hızır “Tevrat’ın senin ellerinde olması, sana vahyin gelmesi yetmiyor mu ey Musa? Benim kendime ait bir bilgim var, senin onu bilmene gerek yoktur. Senin de kendine ait bir ilmin var, benim onu bilmeme gerek yoktur” dedi. O esnada bir kuş gagasıyla denizden su aldı, Hızır “vallahi, benim ilmimle senin ilmin Allah’ın ilmine nispeti ancak bu kuşun gagasıyla denizden aldığı kadardır” dedi. Nihayet gemiye bindiklerinde, bu kıyı ahalisini diğer kıyı ahalisine taşıyan küçük kayıklar gördüler. (Gemiye bindiklerinde) onu tanıdılar ve “(bu adam) Allah’ın salih kuludur” dediler." (Ya‘lâ b. Müslim) der ki: Biz Saîd’e: “Hızır’ı mı kast ettiler” dedik. O “evet” dedi. "Biz ondan ücret alarak taşımayız (diye eklediler). Derken Hızır gemiyi deldi ve (deldiği yere) bir tahta parçası koydu. Musa “sen bu gemide yolculuk yapanları suda boğmak için mi gemiyi deldin, and olsun sen son derece kötü bir iş yaptın” dedi." –Mücâhid “imr” kelimesine “münker” anlamı verdi. "Hızır “ben sana, sen asla benimle (yolculuğa) dayanamazsın, dememiş miydim” dedi." (Allah Rasulü) buyurdu ki: "(Musa) birincisini unutarak sormuştu, ikincisi bir şarttı, üçüncüsü bir kasıt idi."
"(Musa) “unuttuğum için beni sorumlu tutma ve seninle arkadaşlığımda bana güçlük çıkarma” dedi. Sonra bir çocuk karşılarına çıktı, (Hızır) onu öldürüverdi." –Ya'lâ der ki: Saîd “Oyun oynayan çocuklar gördü, güzel yüzlü kâfir bir çocuğu yakalayıp onu yatırdıktan sonra bıçakla onu kesti” diye rivayet etmiştir. "Musa “sen başka bir can karşılığında olmaksızın ve günah da işlememiş tertemiz bir canı mı öldürdün” dedi. -İbn Abbas buradaki “zekiyyeten” kelimesini “zâkiyeten müslimeten” diye okumuştur. Bu senin “ğulâmen zekiyyen: tertemiz bir çocuk” demene benzer.-
"Sonra yollarına devam ettiler, yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, (Hızır) onu doğrultuverdi" –Saîd “eliyle şöyle yukarı doğru kaldırınca, duvar dosdoğru bir duvar oldu diye rivayet etmiştir” –Ya'lâ ise şöyle der: Sanıyorum Saîd “elini o duvarın üzerine sürdü ve duvar doğruldu” demiştir. "Musa “sen istesen bunun karşılığında bir ücret elbette alabilirdin” dedi." -Saîd “yemek için kullanacağımız bir ücret” dedi.- “Arkalarında yani önlerinde gidecekleri yerde (bir hükümdar vardı)” - İbn Abbas “verâehum” kelimesini “Emamehum melikun” şeklinde okumuştur.- Saîd dışındaki ravilerden gelen rivayette bu hükümdarın adının Huded b. Buded olduğu zikredilmiştir. Öldürülen çocuğun adı da söylediklerine göre Ceysûr idi. "Bu hükümdar zorbalık yaparak (sağlam) her bir gemiyi gasp ediyordu. Bunun için ben bu geminin, o hükümdarın, hâkim olduğu yerlerden geçtiği takdirde, kusurlu olduğu için bu gemiye ilişmemesini istedim. Burayı geçtikten sonra ise gemilerini tamir eder, ondan yararlanırlar." Kimileri ise, “o gedik açtığı yeri bir cam şişe ile kapattı”, kimileri ise “orayı ziftle sıvadı” demiştir. "(Öldürülen) çocuğun anne babası iki mümin idi, kendisi ise kâfirdi. Bizler bu azgın çocuğun azgınlık ederek ve kâfirlik ile onları yorup perişan etmesinden korktuk." Ona besledikleri sevginin, onları onun dinine tabi olmaya iteceğinden çekindik. "Bunun için biz de Rablerinin kendilerine o çocuklarından daha temiz" -“temiz (zekaten)” ifadesi Allah'ın “sen temiz bir canı mı (nefsen zekiyyeten) öldürdün” buyruğundan dolayıdır. "ve hayırlı bir evlat vermesini istedik." Anne babası, verilen çocuğa karşı, Hızır’ın öldürmüş olduğu birinci çocuktan daha merhametli idiler. Saîd dışında birinin iddiasına göre ise anne ve babaya, onun yerine bir kız çocuğu verilmiştir. Davud b. Ebu Âsım ise bir çok kişiden yaptığı rivayette “O bir kız çocuğu idi” demiştir.
Bizler, İbn Abbas’ın yanında, onun evindeydik. İbn Abbas “bana sorun” dedi. Ben de “Allah için sana feda olayım, ey Ebu Abbas, Kûfe’de Nevf isminde kıssa anlatan bir adam var (Hızırın arkadaşı Musa’nın) İsrailoğullarının Musa’sı olmadığını iddia ediyor” dedim. (Ravi) Amr der ki: Bunun üzerine İbn Abbas bana “Allah’ın düşmanı yalan söylüyor” dedi. Ya‘lâ'nın rivayetinde ise İbn Abbas der ki: Ubey b. Ka‘b'ın bana rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah’ın Rasulü Musa (as), insanlara bir gün hatırlatmalarda bulunurken, gözler yaşla doldu, kalpler inceldi. Musa arkasını dönüp gidince, bir adam ona yetişerek “ey Allah’ın Rasulü yeryüzünde senden daha bilgili kimse var mı?” dedi. Musa “Hayır” deyince, ilmi Allah’a havale etmediği için Allah onu kınadı ve kendisine “var”, denildi. Musa “Rabbim, nerede?” dedi. Allah “iki denizin birleştiği yerde” buyurdu. Musa “Rabbim, bana onu tanıyacağım bir işaret ver” dedi." (İbn Cüreyc) der ki: Amr bana rivayetinde "balığın senden ayrılacağı yerde" dedi. Ya'lâ ise "Sen cansız bir balık al, ona ruhun üfleneceği yerde" dedi.
"Bunun üzerine bir balık aldı, onu bir zembile koydu, yanındaki genç delikanlıya da “sen sadece balığın senden ayrılacağı yeri bana bildirmekle sorumlusun” dedi. Delikanlı “beni sorumlu tuttuğun şey çok fazla değilmiş” dedi." İşte şanı yüce Rabbimizin: “Hani Musa genç hizmetçisine şöyle demişti” (Kehf, 18/60) buyurduğu genç Yuşâ b. Nun’dur. -Bu açıklama Saîd'in rivayetinde yoktur- Hz. Peygamber devamında şöyle buyurdu: "Musa nemli bir arazide, bir kayanın gölgesinde uyurken balık çırpınmaya başladı. Musa’nın genç hizmetçisi “onu uyandırmamayım” diye düşündü ama Musa uyanınca da ona haber vermeyi unuttu. Balık çırpındı ve sonunda denize girdi. Allah denizin üzerinden akıntısını engelledi ve hatta bir taşta iz bıraktı." -Amr rivayetinde bana "İşte bu şekilde adeta taşta iz bırakmış gibi oldu" diyerek, iki başparmağı ile onların bitişiğindeki diğer (şehadet) parmaklarıyla halka yaptı.- "Musa “Bu yolculuğumuzdan gerçekten yorgun düştük” dedi." (Kehf, 18/62) "Ama Allah senden yorgunluğu kaldırmıştı, dedi." - Bu ibare Saîd’in rivayetinde yoktur.- "Ona (balığın durumunu haber verince) gerisin geri döndüler, Hızır’ı buldular." İbn Cüreyc der ki: Osman b. Ebu Süleyman bana "Onu denizin ortasında yeşil bir örtü üzerinde gördüler" demiştir. –Saîd b. Cübeyr (rivayetine devam ederek) der ki:- "Üzeri elbise ile örtülü olup, elbisenin ucunu ayakları üzerine, diğer ucunu da başının altına koymuştu. Musa ona selam verince yüzünü açtı ve “benim yaşadığım bu yerde selam mı, sen kimsin?” dedi. O da “ben Musa’yım” dedi. Hızır “İsrail oğullarının Musa’sı mı?” dedi. Musa “evet” dedi. Hızır: “senin durumun ne?” dedi. Musa “sana öğretilmiş olan doğru bilginin bir kısmını bana öğretmen için geldim” dedi. Hızır “Tevrat’ın senin ellerinde olması, sana vahyin gelmesi yetmiyor mu ey Musa? Benim kendime ait bir bilgim var, senin onu bilmene gerek yoktur. Senin de kendine ait bir ilmin var, benim onu bilmeme gerek yoktur” dedi. O esnada bir kuş gagasıyla denizden su aldı, Hızır “vallahi, benim ilmimle senin ilmin Allah’ın ilmine nispeti ancak bu kuşun gagasıyla denizden aldığı kadardır” dedi. Nihayet gemiye bindiklerinde, bu kıyı ahalisini diğer kıyı ahalisine taşıyan küçük kayıklar gördüler. (Gemiye bindiklerinde) onu tanıdılar ve “(bu adam) Allah’ın salih kuludur” dediler." (Ya‘lâ b. Müslim) der ki: Biz Saîd’e: “Hızır’ı mı kast ettiler” dedik. O “evet” dedi. "Biz ondan ücret alarak taşımayız (diye eklediler). Derken Hızır gemiyi deldi ve (deldiği yere) bir tahta parçası koydu. Musa “sen bu gemide yolculuk yapanları suda boğmak için mi gemiyi deldin, and olsun sen son derece kötü bir iş yaptın” dedi." –Mücâhid “imr” kelimesine “münker” anlamı verdi. "Hızır “ben sana, sen asla benimle (yolculuğa) dayanamazsın, dememiş miydim” dedi." (Allah Rasulü) buyurdu ki: "(Musa) birincisini unutarak sormuştu, ikincisi bir şarttı, üçüncüsü bir kasıt idi."
"(Musa) “unuttuğum için beni sorumlu tutma ve seninle arkadaşlığımda bana güçlük çıkarma” dedi. Sonra bir çocuk karşılarına çıktı, (Hızır) onu öldürüverdi." –Ya'lâ der ki: Saîd “Oyun oynayan çocuklar gördü, güzel yüzlü kâfir bir çocuğu yakalayıp onu yatırdıktan sonra bıçakla onu kesti” diye rivayet etmiştir. "Musa “sen başka bir can karşılığında olmaksızın ve günah da işlememiş tertemiz bir canı mı öldürdün” dedi. -İbn Abbas buradaki “zekiyyeten” kelimesini “zâkiyeten müslimeten” diye okumuştur. Bu senin “ğulâmen zekiyyen: tertemiz bir çocuk” demene benzer.-
"Sonra yollarına devam ettiler, yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, (Hızır) onu doğrultuverdi" –Saîd “eliyle şöyle yukarı doğru kaldırınca, duvar dosdoğru bir duvar oldu diye rivayet etmiştir” –Ya'lâ ise şöyle der: Sanıyorum Saîd “elini o duvarın üzerine sürdü ve duvar doğruldu” demiştir. "Musa “sen istesen bunun karşılığında bir ücret elbette alabilirdin” dedi." -Saîd “yemek için kullanacağımız bir ücret” dedi.- “Arkalarında yani önlerinde gidecekleri yerde (bir hükümdar vardı)” - İbn Abbas “verâehum” kelimesini “Emamehum melikun” şeklinde okumuştur.- Saîd dışındaki ravilerden gelen rivayette bu hükümdarın adının Huded b. Buded olduğu zikredilmiştir. Öldürülen çocuğun adı da söylediklerine göre Ceysûr idi. "Bu hükümdar zorbalık yaparak (sağlam) her bir gemiyi gasp ediyordu. Bunun için ben bu geminin, o hükümdarın, hâkim olduğu yerlerden geçtiği takdirde, kusurlu olduğu için bu gemiye ilişmemesini istedim. Burayı geçtikten sonra ise gemilerini tamir eder, ondan yararlanırlar." Kimileri ise, “o gedik açtığı yeri bir cam şişe ile kapattı”, kimileri ise “orayı ziftle sıvadı” demiştir. "(Öldürülen) çocuğun anne babası iki mümin idi, kendisi ise kâfirdi. Bizler bu azgın çocuğun azgınlık ederek ve kâfirlik ile onları yorup perişan etmesinden korktuk." Ona besledikleri sevginin, onları onun dinine tabi olmaya iteceğinden çekindik. "Bunun için biz de Rablerinin kendilerine o çocuklarından daha temiz" -“temiz (zekaten)” ifadesi Allah'ın “sen temiz bir canı mı (nefsen zekiyyeten) öldürdün” buyruğundan dolayıdır. "ve hayırlı bir evlat vermesini istedik." Anne babası, verilen çocuğa karşı, Hızır’ın öldürmüş olduğu birinci çocuktan daha merhametli idiler. Saîd dışında birinin iddiasına göre ise anne ve babaya, onun yerine bir kız çocuğu verilmiştir. Davud b. Ebu Âsım ise bir çok kişiden yaptığı rivayette “O bir kız çocuğu idi” demiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 3, 2/217
Senetler:
1. Ebu Münzir Übey b. Ka'b el-Ensarî (Übey b. Ka'b b. Kays b. Ubeyd b. Zeyd)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
4. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
5. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
6. Ebu Abdurrahman Hişam b. Yusuf el-Ebnâvî (Hişam b. Yusuf)
7. İbrahim b. Musa et-Temîmî (İbrahim b. Musa b. Yezid b. Zâzân)
Konular:
Allah İnancı, varlığı ve birliği
Kıssa, Musa Hızır'la kıssası
Bize İbrahim, ona Salih b. Keysan ona İbn Şihab, ona Urve, ona da Humran şöyle rivayet etmiştir:
Osman abdest aldıktan sonra 'Size bir hadis rivayet edeyim mi? Şu âyet olmasaydı onu size rivayet etmezdim' dedi. Ardından şöyle devam etti: Ben Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken işittim: "Güzelce abdest alıp namazını kılan bir kimsenin, kıldığı o namaz ile kılacağı bir sonraki namaz arasında işlediği günahlar bağışlanır."
Urve, Osman'ın kastettiği âyetin (İndirdiğimiz açık delilleri gizleyenler...) (Bakara 2/159) âyeti olduğunu söylemiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2574, B000160
Hadis:
وَعَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قَالَ صَالِحُ بْنُ كَيْسَانَ قَالَ ابْنُ شِهَابٍ وَلَكِنْ عُرْوَةُ يُحَدِّثُ عَنْ حُمْرَانَ ، فَلَمَّا تَوَضَّأَ عُثْمَانُ قَالَ أَلاَ أُحَدِّثُكُمْ حَدِيثًا لَوْلاَ آيَةٌ مَا حَدَّثْتُكُمُوهُ ، سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ "لاَ يَتَوَضَّأُ رَجُلٌ فَيُحْسِنُ وُضُوءَهُ ، وَيُصَلِّى الصَّلاَةَ إِلاَّ غُفِرَ لَهُ مَا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الصَّلاَةِ حَتَّى يُصَلِّيَهَا."
قَالَ عُرْوَةُ الآيَةُ ( إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنْزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ ) .
Tercemesi:
Bize İbrahim, ona Salih b. Keysan ona İbn Şihab, ona Urve, ona da Humran şöyle rivayet etmiştir:
Osman abdest aldıktan sonra 'Size bir hadis rivayet edeyim mi? Şu âyet olmasaydı onu size rivayet etmezdim' dedi. Ardından şöyle devam etti: Ben Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken işittim: "Güzelce abdest alıp namazını kılan bir kimsenin, kıldığı o namaz ile kılacağı bir sonraki namaz arasında işlediği günahlar bağışlanır."
Urve, Osman'ın kastettiği âyetin (İndirdiğimiz açık delilleri gizleyenler...) (Bakara 2/159) âyeti olduğunu söylemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Vudû 24, 1/229
Senetler:
1. Ebu Amr Osman b. Affân (Osman b. Affân b. Ebu Âs b. Ümeyye b. Abdüşems)
2. Humran b. Eban en-Nemri (Humran b. Eban b. Halid b. Abduamr)
3. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
6. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Abdulaziz b. Abdullah el-Üveysi (Abdulaziz b. Abdullah b. Yahya b. Amr b. Üveys)
Konular:
Abdest, alınış şekli
Abdest, eksiksiz almak gerekir
Abdest, önemi, fazileti / sevabı
KTB, ABDEST
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا اللَّيْثُ قَالَ حَدَّثَنِى يَزِيدُ عَنْ أَبِى الْخَيْرِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ أَبِى بَكْرٍ الصِّدِّيقِ - رضى الله عنه - أَنَّهُ قَالَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم عَلِّمْنِى دُعَاءً أَدْعُو بِهِ فِى صَلاَتِى . قَالَ « قُلِ اللَّهُمَّ إِنِّى ظَلَمْتُ نَفْسِى ظُلْمًا كَثِيرًا ، وَلاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ ، فَاغْفِرْ لِى مَغْفِرَةً مِنْ عِنْدِكَ ، وَارْحَمْنِى ، إِنَّكَ أَنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ » . وَقَالَ عَمْرٌو عَنْ يَزِيدَ عَنْ أَبِى الْخَيْرِ إِنَّهُ سَمِعَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو قَالَ أَبُو بَكْرٍ - رضى الله عنه - لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Açıklama: Aşağıdaki tarik muallaktır. Buhari ile Amr b. Haris arasında inkıta' vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282496, B006326-2
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا اللَّيْثُ قَالَ حَدَّثَنِى يَزِيدُ عَنْ أَبِى الْخَيْرِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ أَبِى بَكْرٍ الصِّدِّيقِ - رضى الله عنه - أَنَّهُ قَالَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم عَلِّمْنِى دُعَاءً أَدْعُو بِهِ فِى صَلاَتِى . قَالَ « قُلِ اللَّهُمَّ إِنِّى ظَلَمْتُ نَفْسِى ظُلْمًا كَثِيرًا ، وَلاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ ، فَاغْفِرْ لِى مَغْفِرَةً مِنْ عِنْدِكَ ، وَارْحَمْنِى ، إِنَّكَ أَنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ » . وَقَالَ عَمْرٌو عَنْ يَزِيدَ عَنْ أَبِى الْخَيْرِ إِنَّهُ سَمِعَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو قَالَ أَبُو بَكْرٍ - رضى الله عنه - لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys (b. Sa'd), ona Yezid (b. Ebu Habib), ona Ebu Hayr, ona Abdullah b. Amr Hz. Ebu Bekir'in (ra) Hz. Peygamber'e (sav) şöyle dediğini nakletmiştir: Bana namazda okuyacağım bir dua öğretir misin? Hz. Peygamber de (sav) şöyle demiştir. Deki: Allahümme innî zalemtü nefsî zülmen kesîra, Ve la yağfiru'z-zünûbe illâ ente, fa'ğfirlî mağfiraten min indike, verhamnî, inneke ente'l-ğafûru'r-rahîm. (Allahım! ben nefsime çok zülmettim. Günahları senden başka affedecek kimse yok. Beni senin katından bir bağışlamayla bağışla. Bana merhamet et. Sen bağışlayıcı ve merhamet edicisin.)
(Başka bir isnadda) Amr , ona Yezid, ona Ebu Hayr, ona Abdullah b. Amr, Hz. Ebu Bekir'in Hz. Peygamber'e (sav) şöyle dediğini işitmiştir.
Açıklama:
Aşağıdaki tarik muallaktır. Buhari ile Amr b. Haris arasında inkıta' vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Da'vât 17, 2/548
Senetler:
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
2. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
3. Ebu Hayr Mersed b. Abdullah el-Yeznî (Mersed b. Abdullah)
4. İbn Ebu Habib Yezid b. Kays el-Ezdî (Yezid b. Süveyd)
5. Amr b. Haris el-Ensarî (Amr b. Haris b. Yakub)
Konular:
Dua, Allah’la iletişim aracı
Dua, Namazda ve ardından yapılan
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Bize Yahya b. Bukeyr, ona Leys, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Enes b. Malik, ona da Ebu Zer'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ben Mekke’de iken evimin tavanı açıldı. Cebrail inerek göğsümü açtı. Sonra onu Zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman ile dolu altından bir leğen getirdi. Onun içindekileri benim göğsüme boşalttıktan sonra göğsümü kapattı. Sonra elimi tutup beni dünya semasına yükseltti. Ben dünya semasına gelince Cebrail semanın bekçisine “aç”, dedi. O “kim” diye sordu. Cebrail “bu Cebrail’dir” dedi. Bekçi “yanında kimse var mı?” dedi. Cebrail “evet, Muhammed (sav) var”, dedi. Bekçi “”ona davet gönderildi mi?” dedi. Cebrail “evet” dedi. Kapıyı açınca biz de dünya semasının üstüne çıktık. İki tarafında da karartılar bulunan, sağına baktığı zaman gülen, soluna baktığı zaman ağlayan, oturmakta olan bir adam gördük. O adam “salih Nebi’ye ve salih evlada merhaba” dedi. Ben Cebrail’e: “bu kim?” dedim. Cebrâil “o Âdem’dir. Sağ ve sol tarafındaki bu karartılar ise onun evlatlarının ruhlarıdır. Bunların sağda bulunanları cennetlikler, sol tarafında bulunanları ise cehennemliklerdir. Bundan dolayı sağ tarafına baktığı vakit güler, sol tarafına doğru bakınca ağlar” dedi. Nihayet beni ikinci semaya yükseltti. Bekçisine “aç” dedi. Bekçisi de birincisinin dediğinin aynısını ona söyledi ve sonra kapıyı açtı."
Enes der ki: (Ebu Zer) Hz. Peygamber'in (sav), semalarda Âdem, İdris, Musa, İsa ve İbrahim (Allah’ın salat ve selamları üzerlerine olsun) ile karşılaştığını söyledi ancak konumlarının nasıl olduğunu zikretmedi. Sadece, Âdem’i dünya semasında, İbrahim’i de altıncı semada gördüğünü zikretti.
Enes der ki: “Cebrail, Nebi (sav) ile birlikte İdris’in yanından geçince İdris “salih Nebi’ye ve salih kardeşe merhaba” dedi. Rasulullah (sav) "Ben “bu kim?” dedim. Cebrail “bu İdris’tir” dedi. Sonra Musa’nın yanından geçtik. O da “salih Nebi’ye ve salih kardeşe merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. Cebrail “bu Musa’dır” dedi. Sonra İsa’nın yanından geçtim. O da “salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. O “bu İsa’dır” dedi. Sonra İbrahim’in yanından geçtim. O da “salih Nebi’ye ve salih evlada merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. O “bu İbrahim’dir (as)” dedi."
İbn Şihab der ki: Bana İbn Hazm, ona da İbn Abbas ve Ebu Habbe el-Ensarî'nin haber verdiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Sonra beni alıp yükselttiler. Hatta kalemlerin cızırtısını duyacağım bir yüksekliğe kadar çıktım."
İbn Hazm ile Enes b. Malik der ki: Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Ben de bu farz ile birlikte döndüm. Musa’nın yanından geçerken o “Allah senin için ümmetine neyi farz kıldı” dedi. Ben “elli vakit namaz farz kıldı” dedim. O “Rabb'ine dön, şüphesiz senin ümmetinin buna gücü yetmez” dedi. Ben de Rabbime döndüm yarısını kaldırdı. Musa’nın yanına geri geldiğimde “yarısını kaldırdı” dedim. O “Rabbine dön, çünkü senin ümmetinin (buna) gücü yetmez” dedi. Ben de Rabbime müracaat edince, o kalanın yarısını da kaldırdı. Ona geri geldiğimde yine “Rabbine dön, senin ümmetinin buna gücü yetmez” dedi. Ben de ona müracaat ettim. Rabbim “Onlara, elli vaktin değerinde olan beş vakti farz kıldım. Söz benim katımda değişikliğe uğramaz” dedi. Musa’nın yanına döndüğümde bana “Rabb'ine müracaat et” dedi. Ben de “Rabbimden hayâ ettim” dedim. Sonra Cebrail beni Sidretü’l müntehâ’ya kadar alıp götürdü. Onu mahiyetlerini bilemediğim renkler bürüdü. Sonra beni cennete soktular. Cennette sıra sıra dizilmiş inciler vardı, toprağı da miskti."
"Ben Mekke’de iken evimin tavanı açıldı. Cebrail inerek göğsümü açtı. Sonra onu Zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman ile dolu altından bir leğen getirdi. Onun içindekileri benim göğsüme boşalttıktan sonra göğsümü kapattı. Sonra elimi tutup beni dünya semasına yükseltti. Ben dünya semasına gelince Cebrail semanın bekçisine “aç”, dedi. O “kim” diye sordu. Cebrail “bu Cebrail’dir” dedi. Bekçi “yanında kimse var mı?” dedi. Cebrail “evet, Muhammed (sav) var”, dedi. Bekçi “”ona davet gönderildi mi?” dedi. Cebrail “evet” dedi. Kapıyı açınca biz de dünya semasının üstüne çıktık. İki tarafında da karartılar bulunan, sağına baktığı zaman gülen, soluna baktığı zaman ağlayan, oturmakta olan bir adam gördük. O adam “salih Nebi’ye ve salih evlada merhaba” dedi. Ben Cebrail’e: “bu kim?” dedim. Cebrâil “o Âdem’dir. Sağ ve sol tarafındaki bu karartılar ise onun evlatlarının ruhlarıdır. Bunların sağda bulunanları cennetlikler, sol tarafında bulunanları ise cehennemliklerdir. Bundan dolayı sağ tarafına baktığı vakit güler, sol tarafına doğru bakınca ağlar” dedi. Nihayet beni ikinci semaya yükseltti. Bekçisine “aç” dedi. Bekçisi de birincisinin dediğinin aynısını ona söyledi ve sonra kapıyı açtı."
Enes der ki: (Ebu Zer) Hz. Peygamber'in (sav), semalarda Âdem, İdris, Musa, İsa ve İbrahim (Allah’ın salat ve selamları üzerlerine olsun) ile karşılaştığını söyledi ancak konumlarının nasıl olduğunu zikretmedi. Sadece, Âdem’i dünya semasında, İbrahim’i de altıncı semada gördüğünü zikretti.
Enes der ki: “Cebrail, Nebi (sav) ile birlikte İdris’in yanından geçince İdris “salih Nebi’ye ve salih kardeşe merhaba” dedi. Rasulullah (sav) "Ben “bu kim?” dedim. Cebrail “bu İdris’tir” dedi. Sonra Musa’nın yanından geçtik. O da “salih Nebi’ye ve salih kardeşe merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. Cebrail “bu Musa’dır” dedi. Sonra İsa’nın yanından geçtim. O da “salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. O “bu İsa’dır” dedi. Sonra İbrahim’in yanından geçtim. O da “salih Nebi’ye ve salih evlada merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. O “bu İbrahim’dir (as)” dedi."
İbn Şihab der ki: Bana İbn Hazm, ona da İbn Abbas ve Ebu Habbe el-Ensarî'nin haber verdiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Sonra beni alıp yükselttiler. Hatta kalemlerin cızırtısını duyacağım bir yüksekliğe kadar çıktım."
İbn Hazm ile Enes b. Malik der ki: Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Ben de bu farz ile birlikte döndüm. Musa’nın yanından geçerken o “Allah senin için ümmetine neyi farz kıldı” dedi. Ben “elli vakit namaz farz kıldı” dedim. O “Rabb'ine dön, şüphesiz senin ümmetinin buna gücü yetmez” dedi. Ben de Rabbime döndüm yarısını kaldırdı. Musa’nın yanına geri geldiğimde “yarısını kaldırdı” dedim. O “Rabbine dön, çünkü senin ümmetinin (buna) gücü yetmez” dedi. Ben de Rabbime müracaat edince, o kalanın yarısını da kaldırdı. Ona geri geldiğimde yine “Rabbine dön, senin ümmetinin buna gücü yetmez” dedi. Ben de ona müracaat ettim. Rabbim “Onlara, elli vaktin değerinde olan beş vakti farz kıldım. Söz benim katımda değişikliğe uğramaz” dedi. Musa’nın yanına döndüğümde bana “Rabb'ine müracaat et” dedi. Ben de “Rabbimden hayâ ettim” dedim. Sonra Cebrail beni Sidretü’l müntehâ’ya kadar alıp götürdü. Onu mahiyetlerini bilemediğim renkler bürüdü. Sonra beni cennete soktular. Cennette sıra sıra dizilmiş inciler vardı, toprağı da miskti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Salât 1, 1/265
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
Cehennem, Cehennemlikler
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Mirac, Sidretu'l-münteha
Namaz, Farziyeti
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2425, B000351
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ مُحَمَّدٍ عَنْ أُمِّ عَطِيَّةَ قَالَتْ أُمِرْنَا أَنْ نُخْرِجَ الْحُيَّضَ يَوْمَ الْعِيدَيْنِ وَذَوَاتِ الْخُدُورِ ، فَيَشْهَدْنَ جَمَاعَةَ الْمُسْلِمِينَ وَدَعْوَتَهُمْ ، وَيَعْتَزِلُ الْحُيَّضُ عَنْ مُصَلاَّهُنَّ . قَالَتِ امْرَأَةٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، إِحْدَانَا لَيْسَ لَهَا جِلْبَابٌ. قَالَ "لِتُلْبِسْهَا صَاحِبَتُهَا مِنْ جِلْبَابِهَا "
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona Yezid b. İbrahim, ona Muhammed, ona da Ümmü Atiye şöyle rivayet etmiştir:
Her iki bayram gününde ay hali olan kadınları da, perdelerinin arkasında bulunanları da çıkarmamız emredildi. Onlar da Müslümanların cemaatine ve dualarına tanık olsun istendi. Hayızlı kadınlar ise kadınların namaz yerlerinden ayrı dururlardı. Bir kadın: 'Ey Allah’ın Rasulü, birimizin eğer giyinecek cilbabı yoksa (ne yapar)' diye sorunca, Allah Rasulü: "Arkadaşı elbiselerinden birisini giymesi için ona versin" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Salât 2, 1/267
Senetler:
1. Ümmü Atıyye el-Ensariyye (Nesibe bt. Ka'b)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
3. Yezid b. İbrahim et-Tüsteri (Yezid b. İbrahim)
4. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Bayram, bayram kültürü
Kadın, hayızlı kadının toplu yapılan ibadetlere katılabilir mi?
KTB, NAMAZ,
Namaz, Hayız, gören kadının namazı
Ödünç, ödünç vermek / almak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2428, B000352
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ قَالَ حَدَّثَنَا عَاصِمُ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالَ حَدَّثَنِى وَاقِدُ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ قَالَ:
صَلَّى جَابِرٌ فِى إِزَارٍ قَدْ عَقَدَهُ مِنْ قِبَلِ قَفَاهُ ، وَثِيَابُهُ مَوْضُوعَةٌ عَلَى الْمِشْجَبِ قَالَ لَهُ قَائِلٌ تُصَلِّى فِى إِزَارٍ وَاحِدٍ فَقَالَ "إِنَّمَا صَنَعْتُ ذَلِكَ لِيَرَانِى أَحْمَقُ مِثْلُكَ ، وَأَيُّنَا كَانَ لَهُ ثَوْبَانِ عَلَى عَهْدِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم"
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Yunus, ona Âsım b. Muhammed, ona Vâkid b. Muhammed, ona Muhammed b. Münkedir şöyle rivayet etti:
Cabir, elbiseleri askının üzerineyken kendisi bir tek izârını boynunun ense tarafına bağlayarak namaz kıldı. Birisi ona: Bir tek izâr içinde namaz kılıyorsun öyle mi? dedi. Cabir: "Ben bunu senin gibi bir ahmak beni görsün diye böyle yaptım. Nebi (sav) zamanında hangimizin (altlı üstlü) iki elbisesi vardı ki?" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Salât 3, 1/267
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Abdullah Muhammed b. Münkedir el-Kuraşî (Muhammed b. Münkedir b. Abdullah b. Hüdeyr)
3. Vakid b. Muhammed el-Adevî (Vakid b. Muhammed b. Zeyd b. Abdullah b. Ömer)
4. Asım b. Muhammed el-Umerî (Asım b. Muhammed b. Zeyd b. Abdullah b. Ömer)
5. Ebu Abdullah Ahmed b. Yunus et-Temimî (Ahmed b. Abdullah b. Yunus b. Abdullah b. Kays)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, namazda giyim/elbise
حَدَّثَنَا مُطَرِّفٌ أَبُو مُصْعَبٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِى الْمَوَالِى عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ قَالَ رَأَيْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يُصَلِّى فِى ثَوْبٍ وَاحِدٍ وَقَالَ: "رَأَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يُصَلِّى فِى ثَوْبٍ ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2445, B000353
Hadis:
حَدَّثَنَا مُطَرِّفٌ أَبُو مُصْعَبٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِى الْمَوَالِى عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ قَالَ رَأَيْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يُصَلِّى فِى ثَوْبٍ وَاحِدٍ وَقَالَ: "رَأَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يُصَلِّى فِى ثَوْبٍ ."
Tercemesi:
Bize Mutarrif Ebu Musab, ona Abdurrahman b. Ebu Mevâlî, ona da Muhammed b. Münkedir şöyle rivayet etmiştir:
Cabir b. Abdullah’ı bir tek elbise içinde namaz kılarken gördüm ve o şöyle dedi: "Nebi’yi (sav) de bir tek elbise içinde namaz kılarken gördüm."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Salât 3, 1/267
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Abdullah Muhammed b. Münkedir el-Kuraşî (Muhammed b. Münkedir b. Abdullah b. Hüdeyr)
3. Ebu Muhammed Abdurrahman b. Ebu Mevali el-Medeni (Abdurrahman b. Ebu Meval)
4. Ebu Musab Mutarrif b. Abdullah el-Yesarî (Mutarrif b. Abdullah b. Yesar)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, namazda giyim/elbise
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عُمَرَ بْنِ أَبِى سَلَمَةَ: "أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم صَلَّى فِى ثَوْبٍ وَاحِدٍ قَدْ خَالَفَ بَيْنَ طَرَفَيْهِ ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2448, B000354
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عُمَرَ بْنِ أَبِى سَلَمَةَ: "أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم صَلَّى فِى ثَوْبٍ وَاحِدٍ قَدْ خَالَفَ بَيْنَ طَرَفَيْهِ ."
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Musa, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Ömer b. Ebu Seleme şöyle rivayet etti: "Nebi (sav) iki ucunu çapraz bağladığı bir elbise içinde namaz kılmıştır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Salât 4, 1/267
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Ebu Seleme el-Kuraşi (Ömer b. Abdullah b. Esed b. Hilal)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ubeydullah b. Musa el-Absi (Ubeydullah b. Musa b. Bazam)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, namazda giyim/elbise
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ عُمَرَ بْنِ أَبِى سَلَمَةَ: "أَنَّهُ رَأَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يُصَلِّى فِى ثَوْبٍ وَاحِدٍ فِى بَيْتِ أُمِّ سَلَمَةَ ، قَدْ أَلْقَى طَرَفَيْهِ عَلَى عَاتِقَيْهِ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2453, B000355
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ عُمَرَ بْنِ أَبِى سَلَمَةَ: "أَنَّهُ رَأَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يُصَلِّى فِى ثَوْبٍ وَاحِدٍ فِى بَيْتِ أُمِّ سَلَمَةَ ، قَدْ أَلْقَى طَرَفَيْهِ عَلَى عَاتِقَيْهِ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Yahya, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Ömer b. Ebu Seleme şöyle rivayet etti: "Nebi (sav) Ümmü Seleme’nin evinde bir tek elbise içerisinde namaz kılmıştır. Elbisenin iki ucunu omuzunun üzerine atmıştı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Salât 4, 1/267
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Ebu Seleme el-Kuraşi (Ömer b. Abdullah b. Esed b. Hilal)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, namazda giyim/elbise
Öneri Formu
Hadis Id, No:
287305, B004714-2
Hadis:
حَدَّثَنِى عَمْرُو بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا يَحْيَى حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنِى سُلَيْمَانُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ أَبِى مَعْمَرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ ( إِلَى رَبِّهِمِ الْوَسِيلَةَ ) قَالَ كَانَ نَاسٌ مِنَ الإِنْسِ يَعْبُدُونَ نَاسًا مِنَ الْجِنِّ ، فَأَسْلَمَ الْجِنُّ ، وَتَمَسَّكَ هَؤُلاَءِ بِدِينِهِمْ . زَادَ الأَشْجَعِىُّ عَنْ سُفْيَانَ عَنِ الأَعْمَشِ . ( قُلِ ادْعُوا الَّذِينَ زَعَمْتُمْ ) .
Tercemesi:
Bana Amr b. Ali, ona Yahya, ona Süfyan, ona Süleyman, ona İbrahim, ona Ebu Ma‘mer, ona da Abdullah’ın: “Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile (yol) ararlar” (İsra, 17/56) buyruğu hakkında dedi ki: İnsanlardan bazı kimseler cinlerden bazı kimselere ibadet ediyorlardı. Cinler İslam’a girdikleri halde, öbürleri kendi dinlerine sımsıkı bağlı kalmaya devam ettiler. El-Eşcaî’nin Süfyan’dan rivayetine göre el-A‘meş, rivayetinde: “De ki: Onu bırakıp boş yere ilah diye zannettiklerinizi çağırın” (İsra, 17/56) buyruğunu da ilave etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 7, 2/213
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Mamer Abdullah b. Sahbera el-Ezdî (Abdullah b. Sahbera)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Abdurrahman Ubeydullah b. Ubeydurrahman el-Eşcei (Ubeydullah b. Ubeydurrahman)
Konular:
Cin, Cinler
KTB, CİNLER
Kulluk, Allah'a ulaştıracak vesileler armak
Kur'an, sahabenin ve tabiunun tefsiri
Kur'an, tefsiri, bazı ayetlerin
Şirk, şirk koşmak