11727 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe b. Sa’id, ona Ya’kub b. Abdurrahman, ona Ebu Hâzim, ona da Sehl b. Sa’d şöyle rivayet etti: (Bir gün) kadının biri bir bürde (cübbe) ile geldi. – Sehl Ebu Hâzim’e “Bilir misin, bürde nedir?” diye sordu. Ebu Hâzim “Evet bilirim. Kenarında saçaklar bırakılarak dokunmuş bir şemledir (omuz atkısı, pelerin)” diye cevap verdi.- (Sehl olayın devamını şöyle anlattı) Kadın Hz. Peygamber’e “Yâ Rasulallah! Bu bürdeyi sana giydirmek için kendi elimle dokudum” dedi. Hz. Peygamber (sav) de o bürdeyi aldı ve zaten kendisinin böyle bir bürdeye ihtiyacı vardı. Ardından Hz. Peygamber (sav) o bürdeyi omuzuna atmış olarak bizim yanımıza geldi. Orada bulunanlardan birisi (sa'd b. Ebî Vakkas veya Abdurrahman b. Avf) bürdeye eliyle dokundu ve “Yâ Rasülallah! Bunu bana giydir!” dedi. Rasûl-i Ekrem “Evet, (tamam)” dedi ve aramızda Allah’ın dilediği kadar oturdu. Sonra evine döndü. Ardından (o bürdeyi sırtından çıkarıp) dürdü. Sonra da onu isteyen adama gönderdi. Orada bulunanlar, o kişiye “Bunu söylemekle iyi etmedin. Hz. Peygamber’in hiçbir isteyeni reddetmez olduğunu bildiğin halde bunu kendisinden istedin” dediler. O da “Vallahi ben bu bürdeyi ancak öldüğüm gün kefenim olsun diye istedim” dedi. Sehl ibn Sa'd “Hakîkaten bu bürde o zâtın kefeni oldu” demiştir.
Açıklama: Hz. Peygamber'den bürdeyi isteyen sahabinin Abdurrahmna b. Avf veya Sa'd b. Ebî Vakkas olduğu zikredilmiştir. İbn Hacer, Ahmed b. Ali, Fethu'l-bârî şerhu Sahihu'l-Buhârî, thk. Muhammed Fuat Abdülbâkî (Beyrut: Dâru'l-Ma'rife, 1379), 1/268.
Bize Ebu Velid, ona Malik, ona Zührî, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle demiştir:
Peygamber (sav) fetih yılında, başında miğfer olduğu halde Mekke'ye girmiştir.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona Zührî, Übeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da Âişe ve Abdullah b. Abbas (r.anhum) şöyle demiştir:
Rasulullah (sav), hastalığı şiddetlendiğinde, kendisine ait yumuşak bir kumaşla yüzünü örtüyor, sonra da nefesi daraldığında yüzünü açıyordu. İşte bu halde iken "Allah'ın laneti Yahudilerin ve Hristiyanların üzerine olsun, Onlar peygamberlerinin kabirlerini kendilerine mescit edindiler" buyurarak, onların yaptıklarından ümmeti sakındırıyordu.
Açıklama: Hadiste geçen Hıbera kelimesi, "Keten veya pamuktan dokunarak çeşitli renklerdeki kumaşlardan yapılmış, nakışlı ve çizgili bir dış giysi" şeklinde tanımlanmıştır. (İbnu'l-Esîr, en-Nihâye, I, 328; Ali el-Kârî, Mirkâtu'l-mefâtih, IV, 415)
Açıklama: Hadiste geçen hıbera kelimesi, "Keten veya pamuktan dokunarak çeşitli renklerde yapılmış, nakışlı ve çizgili bir dış giysi" şeklinde tanımlanmıştır (İbnu'l-Esîr, en-Nihâye, I, 328; Ali el-Kârî, Mirkât, IV, 415)
Açıklama: Hadiste geçen Hamîsa kelimesi "Yün veya ketenden dokunan kumaşlardan yapılan iki tarafı da nakışlı ve çizgili siyah elbise" (İbn Fâris, Mu'cemu mekâyîsi'l-lüğa, 331; Ebu Ubeyd, Garîbu'l-hadîs, 226-227); Enbicâniyye ise "kalın yün kumaşlardan yapılan nakış ve saçağı olmayan elbise" (İbnu'l-Esîr, en-Nihâye, I, 73) şeklinde tanımlanmıştır.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ümmetimden yetmiş bin kişi (hesapsız) cennete girer. Onların yüzleri dolunay gibi parıldamaktadır." Bu sırada Ukkâşe b. Mıhsan el-Esedî, üzerinde kaplan derisi gibi çizgili bir elbise olduğu halde ayağa kalkarak “ey Allah'ın Rasulu, Allah'a dua et de beni onlardan kılsın” dedi. Rasulullah (sav) da "Allah'ım Ukkâşe'yi de onlardan kıl" diye dua etti. Ardından Ensâr'dan bir adam da ayağa kalktı ve “ey Allah'ın Rasulü, Allah'a dua et de beni de onlardan kılsın” dedi. Rasulullah (sav) de "Ukkâşe seni geçti" buyurdu.
Bana Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da Âişe ve İbn Abbâs (r.anhum) şöyle demişlerdir:
"Hz. Peygamber (sav) son hastalığında, ıstırabı arttığı zaman yanında bulunan çizgili kumaşı yüzüne örter, örtü onu bunalttığında da yüzünü açardı. İşte o hâlde iken, ümmetini uyarmak ve sakındırmak üzere “Allah'ın laneti Yahudilerin ve Hristiyanların üzerine olsun. Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescitler edindiler” buyurdu."