11727 Kayıt Bulundu.
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu'be, ona da Hişam b. Zeyd b. Enes b. Malik, Enes b. Malik'in (ra) şöyle anlattığını rivayet etti:
(Bir seferde) -Mekke yakınında- Merru'z-Zahrân'da iken bir tavşanı ürkütüp kaçırdık. Orada bulunanlar (hayvanı yakalamak için) koştular (ama) yorulup pes ettiler. Ben hayvana yetiştim ve onu tutup Ebû Talha'ya getirdim. Ebu Talha onu kesti ve uyluğunun üst tarafını, veya iki budunu (benimle) Hz. Peygamber'e (sav) gönderdi. -Râvî Şu'be iki budu olduğunda şüphe yoktur, demiştir.- Hz. Peygamber (sav) onu kabul etti. Ben "Ondan yedi (mi)" dedim. Enes de "Ondan yedi" dedi. Sonra "yedi" sözünün ardından "onu kabul etti" ifadesini kullandı.
Açıklama: Rivayetin sonunda Hz. Peygamber'in yediği şek ile nakledilmiş onun hediye edilen tavşanı kabul ettiği kesin olarak nakledilmiştir. bkz.Bedrüddin el-Aynî, Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed, Umdetü'l-kârî fî şerhi Sahihi'l-Buhârî, (Beyrut:Dârü İhyâi Türasi'l-Arâbî, ts.), 13: 131.
Bize İbrahim b. Musa, ona Abde, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Hz. Ayşe (ra) şöyle rivayet etti:
"İnsanlar hediyelerini vermek için Ayşe'nin gününü (Hz. Peygamber'in benimle olduğum günü) araştırırak -ya da onlar bunu (Ayşe'nin gününde vermek hediyelerini vermek) istiyerek- bu hedeyileriyle Rasulullah’ın hoşnut olmasını istiyorlardı.
Açıklama: Ravilerden İbrâhim b. Musa, Hz. Ayşe’nin “yebteğûne” fiilinden sonra “bihâ= hediyelerle” mı yoksa “bi zâlike= bununla” mi dediğinde şüphe etmiştir. Buharî, diğer hadis kaynaklarda nakledilenin “bi zâlike" ibaresi aksine bab başlığına uygun olan “bihâ= hediyelerle ifadesini tercih etmektedir.
Bize Adem, ona Şu’be, ona Cafer b. İyas, ona Sa’id b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (ra) şöyle rivayet etti:
"Teyzem Ümmü Hufeyd bir defa Hz. Peygamber’e (sav) bir miktar keş, tereyağı ve birkaç tane keler hediye etmişti. Rasul-i Ekrem keşten (kurutulmuş yoğurt) ve tereyağından birer parça yedi ama, hoşlanmadığı için kelerden yemedi." Yine İbn Abbas şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber'in (sav) sofrasında keler yenilmiştir. Şayet keler (yemek) haram olsaydı, Rasulullah'ın (sav) sofrasında yenilmezdi."
Açıklama: Hz. Peygamber keleri yemeyi hoş görmediği hakkında onu yedikten sonra kerih kokusu olduğu ve meleklerle münacaatı sebebiyle yemediği şeklinde yorumlanmıştır. bkz. İbn Battal, Ebul Hasen Ali b. Halef b. Abdilmelik, Şerhu Sahihu'l-buhârî,thk. Ebû Temim Yasir b. İbrahim (Riyad: Mektebetü'r-Rüşd, 1423/2003),2/91.
Bize İbrahim b. Münzir, ona Ma’n, ona İbrahim b. Tahman, ona Muhammmed b. Ziyad, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etti:
Hz. Peygamber’e (sav) bir yiyecek maddesi getirildiği zaman “Bu hediye midir yoksa sadaka mıdır?” diye sorardı. Eğer “Sadakadır” denilirse Hz. Peygamber (sav) sahâbîlerine “Siz yiyiniz!” buyurur, kendisi yemezdi. Eğer “Hediyedir” denilirse Hz. Peygamber (sav) hemen sahâbîleriyle birlikte yemeye başlardı."
Açıklama: Rivayette "darabe bi yedihi" hemen o işe başlamak anlamındadır. bkz. (Bedrüddin el-Aynî, Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed, Umdetü'l-kârî fi şerhi sahihi'l-Buhârî, (Beyrut: Dârü İhyâi Türasi'l-Arabî, ts.), 13/135.)
Bize Abdulaziz b. Abdullah, ona Muhammed b. Cafer, ona Ebu Hazim, ona Abdullah b. Ebu Katade es-Selemî, ona da babası (Haris b. Rib'i) şöyle rivayet etti:
Ben bir gün Hz. Peygamber'in (sav) sahâbîlerinden bir takım adamlarla beraber Mekke yolundaki bir konakta oturuyordum. Rasûlullah önümüzde konaklamıştı. Sahâbîler ihrama girmişlerdi. Bense ihramlı değildim. Arkadaşlar bir yaban eşeği gördüler. Ben ayakkabımı dikmekle meşguldüm. Onlar (ihramlı oldukları için) yaban eşeğini bana bildirememişler; onu ben kendim göreyim istemişler. Döndüm ve hayvanı gördüm. Hemen ata doğru yöneldim ve onu eyerledim. Sonra bindim. Fakat kamçıyı ve mızrağı unuttum. Hemen arkadaşlara kamçı ile mızrağı bana uzatıverin, dedim. Onlar: Hayır, vallahi biz sana bu hayvan aleyhine hiçbir şekilde yardım edemeyiz, dediler. Ben öfkelendim ve attan aşağı inip, onları kendim aldım. Sonra ata bindim ve onu yaban eşeğinin üzerine koşturdum. Akabinde yaban eşeğini yaraladım. Sonra onu getirdim, fakat ölmüştü. Arkadaşlar onun üzerine üşüşüp etini yemeğe giriştiler. Sonra kendileri ihrâmlı iken bu av etinden yemeleri hususunda şüphe ettiler. Akabinde biz yürüdük. Ben beraberimde ön budunu sakladım. Hz. Peygamber'e (sav) yetiştik ve kendisine bu mes'eleyi sorduk. Hz. Peygamber: “Yanınızda ondan bir parça bir şey var mı?” diye sordu." Ben Evet var, dedim ve kendisine o budu uzatıp verdim. Rasûlullah ihramlı olduğu halde onu yedi ve tamâmiyle bitirdi."
Bu hadisi bana Zeyd b. Eslem, Atâ b. Yesâr, Ebu Katâde isnadıyla Hz. Peygamber’den rivayet etti.
Bize Hâlid b. Mahled, ona Süleyman b. Bilâl, ona Ebu Tuvâle (Abdullah b. Abdurrahman), ona Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) evimize geldi, içecek bir şey istedi. Biz de Onun sav için koyunumuzu sağdık. Sonra sağılan süte şu kuyumuzun suyundan kattım ve su katılmış sütü Rasulullah'a (sav) verdim. Ebu Bekir sol tarafında, Ömer karşısında, bir bedevi ise sağ tarafındaydı. Rasulullah (sav) sütü içmeyi bitirince Ömer, "İşte Ebu Bekir, Ey Allah’ın Rasulü!" diyerek onu Ebu Bekir'i gösterdi. Hz. Peygamber (sav) ise sütü bedeviye verdi ve "Sağdakiler! Sağdakiler! Sağdan başlayın" buyurdu.
Enes, üç defa "İşte bu (yani sağdan başlamak), sünnettir" demiştir.
Bize İsmail, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mes’ud, ona da Abudlah b. Abbas naklettiğine göre Sa’b Cessâme’nin (ra) şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber (sav) Ebvâ veya Veddân’da bulunduğu sırada kendisine bir yaban eşeği hediye ettim. Fakat Hz. Peygamber bu hediyeyi kabul etmeyip geri çevirdi. Bu sebepten yüzümde meydana gelen üzüntüyü görünce (gönlümü hoş etmek için) bana şöyle dedi: “Dikkat et! Biz senin hediyeni geri çevirmiyoruz ancak bizler ihramlı bulunuyoruz.”
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu’be, ona Katâde, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber’e (sav) bir keresinde bir miktar et getirildi. “Bu, Berîre’ye sadaka olarak verildi” denilince (Hz. Peygamber) şöyle dedi: “O Berîre’ye sadakadır bize hediyedir.”
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Abdurrahman b. Kasım, ona da Kasım şöyle rivayet etmiştir:
Âişe, Berîre'yi satın almak istedi, ancak sahipleri Berîre'nin velâyetinin kendilerine ait olmasını şart koştular. Âişe bu durumu Peygamber'e (sav) iletti. Bunun üzerine Peygamber (sav) "sen Berîre'yi satın al ve onu hürriyetine kavuştur. Hiç şüphesiz velâyet hakkı hürriyete kavuşturana aittir" buyurdu.
Berîre'ye bir miktar et hediye edilmişti. Hz. Peygamber'e (sav) “bu et Berîre'ye sadaka verilmiştir” denildi. Peygamber (sav) "o Berîre için sadaka, bizim için hediyedir" buyurdu. Berîre hürriyetine kavuşunca (nikâhının feshi veya devamı konusunda) serbest bırakıldı. Râvî Abdurrahman der ki: Berîre'nin kocası hür yahut köleydi. Şu'be de der ki: Ben Abdurrahman'a Berîre'nin kocasının durumunu sordum. Abdurrahman “hür mü, yoksa köle miydi, bilmiyorum” dedi.