11727 Kayıt Bulundu.
Bize İbn Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Câbir b. Abdullah, Vahyin kesilmesinden bahsederken Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Ardından, bir süre vahiy gelmedi. Birgün yürürken gökyüzünden aniden bir ses işittim. Gözümü gökyüzüne diktim ve baktım ki, Hira'da bana gelen melek; gök ile yer arasında bir kürsü üzerinde oturmuş!"
Açıklama: Rivayetin biraz daha uzun hali için bkz. B004954
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyan, ona Süleyman, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir:
İki adam Rasulullah'ın (sav) yanında aksırdılar. Bunun üzerine Rasulullah (sav) bunlardan birisine "Yerhamükallah (Allah sana merhamet eylesin)" diye dua etti. Diğerine ise böyle bir duada bulunmadı. Rasulullah'a (sav) "diğerine neden dua etmediniz" diye sorulduğunda şöyle buyurdu: "Bu, Allah'a hamd etti (ben de ona dua ettim). Diğeri ise hamd etmedi (bu sebeple ona dua etmedim)."
Bize Muhammed b. Selam, ona Mahled b. Yezid, ona İbn Cüreyc, ona İbn Şihab, ona Yahya b. Urve, ona Urve, ona da Hz. Aişe şöyle demiştir:
"İnsanlar Rasulullah'a (sav) kahinlerin durumu hakkında sordular. Rasulullah da (sav) 'Onlar bir şey bilmez' buyurdu. Bunun üzerine oradakiler 'Ey Allah'ın Rasulü! (sav) Onlar bazen bir şey söylüyorlar ve bu söyledikleri doğru çıkıyor' dediler. Rasulullah (sav) da onlara 'Bu doğru sözü, cinler (göklerden kulak hırsızlığı yapıp) kapar, sonra bunları tavuğun gıdakladığı gibi kahinlerin kulaklarına tekrar tekrar söyler dururlar. Kahinler de bunlara, yüzden fazla yalan karıştırırlar' buyurdu."
Açıklama: Cinlerin kelime kaçırması meleklerin kendi aralarında konuşurken kulak hızrsızlığı ile duydukları şeylerdir.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Osman b. Ğıyas b. Sabit, ona Ebu Osman, ona da Ebu Musa şöyle rivayet etmiştir:
Kendisi ile beraberken Hz. Peygamber (sav) Medine'deki bahçelerden birinde, elinde bulunan bir dalla su ile çamur arasına vuruyordu. Bu sırada bir adam geldi ve içeri girmek istedi. Hz. Peygamber (sav) "kapıyı aç ve gelen kişiyi cennetle müjdele" buyurdu. Gittim ve gelenin Ebu Bekir olduğunu gördüm. Hemen ona kapıyı açtım ve onu cennetle müjdeledim. Ondan sonra başka bir adam geldi ve içeri girmek istedi. Hz. Peygamber (sav) yine "kapıyı aç ve onu cennetle müjdele" buyurdu. Gittim ve gelenin Ömer olduğunu gördüm. Ona da kapıyı açtım ve onu cennetle müjdeledim. Sonra da başka bir adam geldi ve içeri girmek istedi. Hz. Peygamber (sav) de yaslanmış bir haldeyken oturdu ve "kapıyı aç ve meydana gelecek musibetlere karşılığında onu cennetle müjdele" buyurdu. Gittim ve gelenin Osman olduğunu gördüm. Ona kapıyı açtım ve onu da cennetle müjdeledim. Hz. Peygamber'in söylediklerini kendisine ilettim. Osman da “Kendisinden yardım istenilecek olan yalnızca Allah'tır” dedi.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Hind bt. Haris, ona da Ümmü Seleme'nin (r.anha) söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) uykusundan uyandı ve şöyle buyurdu:
"Subhanallah! (Allah (cc) her türlü noksandan münezzehtir) Bu gece ne hazineler, ne fitneler indirildi. Eşlerini kastederek odaların sahiplerini kim uyandırır. Kalkıp namazlarını kılsınlar. Dünyada nice giyinmiş kadınlar vardır ki onlar ahirette çıplaktır."
İbn Ebu Sevr'e İbn Abbas, ona da Ömer (ra) şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber'e (sav) eşlerini boşadın mı? diye sordum. Hz. Peygamber de (sav) "Hayır" dedi. Bunun üzerine ben de 'Allahu ekber' dedim.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona İbn Ebu Adiy, ona Şu'be, ona Süleyman ve Mansur, onlara Sa'd b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona da Hz. Ali şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav) ile birlikte bir cenazedeydik. Kendisi düşünceye dalmış elindeki sopayla yeri çiziyordu. Bu esnada şöyle buyurdu:
"Her biriniz için cennette veya cehennemde kalacağı yer boşaltılmış, sizin için hazırlanmıştır." Bunun üzerine sahabiler: Ya Rasulallah! Öyle ise buna dayanıp, güvenemez miyiz? yani (bizim amel etmemize ne gerek var) dediler. Hz. Peygamber (sav):
"Sizler amel edip çalışın. Çünkü herkes niçin yaratıldıysa, o kendisine kolaylaştırılmıştır." buyurdu ve şu ayetleri okudu: "Artık kim verir ve sakınırsa (en güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya hazırlarız, onda başarılı kılarız.) (Leyl-5-7)"
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî; (T)
Bize İsmail, ona kardeşi, ona Süleyman, ona Muhammed b. Ebu Atîk, ona İbn Şihâb, ona Ali b. Hüseyin, ona da Hz. Peygamber'in eşi Safiye bint Huyey şöyle rivayet etmiştir:
"Hz. Peygamber (sav) Ramazan ayının son on günü içinde mescitte itikaf halinde iken Hz. Safiye onu ziyaret etmiş ve yatsı vakti, onun yanında bir süre kalıp konuşmuştu. Ardından evine dönmek üzere kalkmış, Hz. Peygamber (sav) de onu eve götürmek için kalkmıştı. Hz. Peygamber'in (sav) eşi Ümmü Seleme'nin odasının yanındaki mescit kapısına vardıklarında, oradan Ensar'dan iki kişi geçmiş ve Hz. Peygamber'e (sav) selam verdikten sonra hızlıca yürüyüp geçmişlerdi. Hz. Peygamber (sav) “Acele etmeyin. Yanımdaki (eşim) Safiye bint Huyey'dir” buyurdu. O İki ensarlı “Sübhanallah! Ey Allah'ın rasulü” dediler. Hz. Peygamber'in bunu söylemek durumunda kalması onlara ağır gelmişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) “Şeytan insanoğlunun damarlarında kan gibi dolaşabilir. Sizin de kalbinize bir şey atmasından endişelendim” buyurdu."