11627 Kayıt Bulundu.
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammad b. Zeyd, ona Yahya b. Said, ona Ensar'ın mevlâsı Büşeyr b. Yesar ona da Rafi b. Hadic ve Sehl b. Ebu Hasme şöyle rivayet etmiştir:
Abdullah b. Sehl ve Muhayyisa b. Mesud birlikte Hayber'e gelmişlerdi. Hurmalıklar içinde birbirlerinden ayrıldılar. Abdullah b. Sehl de (burada) öldürüldü. Abdurrahman b. Sehl ve İbn Mesud'un oğulları Huveyyisa ile Muhayyisa, Hz. Peygamber'e (sav) geldiler ve (öldürülen) arkadaşlarının durumu hakkında konuştular. Abdurrahman söze başladı fakat oradakilerin en küçüğüydü. Hz. Peygamber (sav) ona "(ilk söz konusunda) büyüğe öncelik ver." buyurdu -Yahya "(ilk) söz büyük olanındır" şeklinde rivayet etmiştir-. Böylece onlar arkadaşlarının durumu hakkında konuştular. Hz. Peygamber (sav) de onlara: "Maktulünüzün veya arkadaşınızın (Hayberliler tarafından) öldürüldüğüne sizden elli kişinin yemin etmesi yoluyla (diyet) hakkı elde etmek ister misiniz?" diye sordu. Onlar da: "Ey Allah'ın Rasulü (sav), biz bu işi görmedik ki (nasıl yemin edelim?)" dediler. Hz. Peygamber (sav) de onlara: "Öyleyse Yahudiler'den elli kişinin (bu cinayeti biz işlemedik şeklinde) yemin etmesi sizin davanızı düşürür" buyurdu. Dediler ki: "Ey Allah'ın Rasulü (sav) Yahudiler kâfir bir topluluktur (onların yeminlerine güvenemeyiz)." Hz. Peygamber de (sav) onun diyetini Beytülmal'den ödedi. Sehl dedi ki: "Ben (Hz. Peygamber'in diyet olarak verdiği) o develerin toplandığı ağıla vardığımda bir dişi deve ayağıyla beni tekmelemişti."
Leys dedi ki: Bana Yahya, ona Büşeyr, ona da Sehl rivayet etti. Yahya, "Büşeyr'in, '(Sehl), Rafi b. Hadic'le birlikte nakletti' dediğini sanıyorum." dedi. İbn Uyeyne ise, "Bize Yahya, Büşeyr'den o da Sehl'den tek başına rivayet etmiştir." dedi.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Yahyâ, ona da Amra’nın rivayet ettiğine göre Aişe şöyle demiştir:
"Berîre özgürlüğünü kazanmak için yaptığı yazışma bedeli hususunda, kendisine yardım etmesi için gelmişti. Aişe ‘Dilersen senin sahiplerine kalan borcunu ben verebilirim, velilik hakkı da bana ait olur’, dedi. Berîre’nin sahipleri ‘Sen istersen ona (borcunun) kalanını verebilirsin’, dediler.
Süfyân bir keresinde ‘Sen istersen onun (Berîre’nin) hürriyetini ona verebilirsin. Bununla birlikte velâ hakkı, bizim olur’ dedi. Rasulullah (sav) gelince, Aişe Ona (sav) bu meseleyi sordu. O (sav), ‘Sen onu (Berîre’yi) satın alıp ona hürriyetini ver. Şüphesiz velâ hakkı, hürriyeti veren kimseye aittir.” buyurdu. Sonra Rasulullah (sav) minberin üzerinde durdu. -Bir defasında Süfyân ‘Rasulullah (sav) minberin üzerine çıktı’ dedi- ve ‘Bir takım kimselere ne oluyor’ Allah’ın Kitabında olmayan şartlar öne sürüyorlar! Kim Allah’ın Kitabında bulunmayan bir şart koşarsa, isterse yüz defa şart koşmuş olsun, bundan dolayı onun bir hakkı bulunmaz’ buyurdu."
Bize Ali, ona Abdülvehhab ve Yahya, onlara Amra rivayet etti.
Cafer b. Avn ise Yahya’dan, o da Amra’dan ‘Ben Aişe’yi dinledim’ dediğini rivayet etti.
Bu rivayeti Malik’e Yahya, ona Amra, ona da Berîre nakletmiştir. Ancak ilgili rivayette “Peygamber (sav) minbere çıktı” ifadesi zikredilmemiştir.
Açıklama: Muallak hadis. Cafer b. Avn ile Buhari arasında ta'lik vardır.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Yahyâ, ona da Amra’nın rivayet ettiğine göre Aişe şöyle demiştir:
"Berîre özgürlüğünü kazanmak için yaptığı yazışma bedeli hususunda, kendisine yardım etmesi için gelmişti. Aişe ‘Dilersen senin sahiplerine kalan borcunu ben verebilirim, velilik hakkı da bana ait olur’, dedi. Berîre’nin sahipleri ‘Sen istersen ona (borcunun) kalanını verebilirsin’, dediler.
Süfyân bir keresinde ‘Sen istersen onun (Berîre’nin) hürriyetini ona verebilirsin. Bununla birlikte velâ hakkı, bizim olur’ dedi. Rasulullah (sav) gelince, Aişe Ona (sav) bu meseleyi sordu. O (sav), ‘Sen onu (Berîre’yi) satın alıp ona hürriyetini ver. Şüphesiz velâ hakkı, hürriyeti veren kimseye aittir.” buyurdu. Sonra Rasulullah (sav) minberin üzerinde durdu. -Bir defasında Süfyân ‘Rasulullah (sav) minberin üzerine çıktı’ dedi- ve ‘Bir takım kimselere ne oluyor’ Allah’ın Kitabında olmayan şartlar öne sürüyorlar! Kim Allah’ın Kitabında bulunmayan bir şart koşarsa, isterse yüz defa şart koşmuş olsun, bundan dolayı onun bir hakkı bulunmaz’ buyurdu."
Bize Ali, ona Abdülvehhab ve Yahya, onlara Amra rivayet etti.
Cafer b. Avn ise Yahya’dan, o da Amra’dan ‘Ben Aişe’yi dinledim’ dediğini rivayet etti.
Bu rivayeti Malik’e Yahya, ona Amra, ona da Berîre nakletmiştir. Ancak ilgili rivayette “Peygamber (sav) minbere çıktı” ifadesi zikredilmemiştir.
Açıklama: Muallak hadis. Buhari ile Malik b. Enes arasında ta'lik vardır.
Bize İbn Ebu Meryem, ona Yahya, ona Humeyd, ona da Enes, Nebi’den (sav) rivayet etmiştir; (T)
Ali b. Abdullah dedi ki: Bize Halid b. el-Hâris, ona Humeyd, ona da Meymûn b. Siyâh, Enes b. Mâlik’e “Ey Ebu Hamza, kulun kanını (canını) ve malını haram kılan nedir?” diye sordu. Enes, “Kim Allah’tan başka ilâh olmadığına şehadet getirir, kıblemize yönelir, namazımızı kılar, kestiğimizi yerse o kişi müslümandır. Artık müslümanın lehine olan, onun da lehinedir. Müslümanın aleyhine olan onun da aleyhinedir” dedi.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Said b. Ebu Meryem arasında inkita vardır.
Bize Ebu Mamer, ona Abdülvaris, ona Hüseyin, ona Yahya; (T)
Bize Ebu Seleme, ona Atâ b. Yesar, ona da Zeyd b. Halid el-Cühenî şöyle demiştir:
Osman b. Affân'a şöyle bir soru sordum: "Erkek, eşi ile cinsel ilişkiye girip de meni akmadığı durumda ne yapsın, ne dersin?' Osman da şöyle cevap verdi: "Namaz için abdest aldığı gibi abdest alsın, cinsel organını yıkasın." Osman bunu Peygamber'den (sav) duyduğunu söyledi. Osman şöyle devam etti: "Ben, bunu Ali b. Ebu Talib'e, Zübeyr b. Avvâm'a, Talha b. Ubeydullah'a ve Übey b. Ka'b'a (r. anhüm) sordum, onlar da bana bu şekilde yapmayı emretti."
Yahya dedi ki: Bana Ebu Seleme, ona Urve b. Zübeyr, ona da Ebu Eyyûb aynı şeyi Rasulullah'dan (sav) duyduğunu haber verdi.
Bize İbrahim b. Münzir, ona Ma'n, ona İbn Ebu Vehb, ona İbn Şihâb, ona Urve ve Amra, onlara da Peygamber'in eşi Aişe şöyle demiştir:
Ümmü Habibe'nin yedi yıl boyunca sürekli adet kanaması geçirdi. Rasulullah'a (sav) bunu sordu. Rasulullah da ona yıkanmasını emretti ve "Bu bir damardır" buyurdu. Artık Ümmü Habibe her namaz için yıkanır oldu.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Yahyâ, ona da Amra’nın rivayet ettiğine göre Aişe şöyle demiştir:
"Berîre özgürlüğünü kazanmak için yaptığı yazışma bedeli hususunda, kendisine yardım etmesi için gelmişti. Aişe ‘Dilersen senin sahiplerine kalan borcunu ben verebilirim, velilik hakkı da bana ait olur’, dedi. Berîre’nin sahipleri ‘Sen istersen ona (borcunun) kalanını verebilirsin’, dediler.
Süfyân bir keresinde ‘Sen istersen onun (Berîre’nin) hürriyetini ona verebilirsin. Bununla birlikte velâ hakkı, bizim olur’ dedi. Rasulullah (sav) gelince, Aişe Ona (sav) bu meseleyi sordu. O (sav), ‘Sen onu (Berîre’yi) satın alıp ona hürriyetini ver. Şüphesiz velâ hakkı, hürriyeti veren kimseye aittir.” buyurdu. Sonra Rasulullah (sav) minberin üzerinde durdu. -Bir defasında Süfyân ‘Rasulullah (sav) minberin üzerine çıktı’ dedi- ve ‘Bir takım kimselere ne oluyor’ Allah’ın Kitabında olmayan şartlar öne sürüyorlar! Kim Allah’ın Kitabında bulunmayan bir şart koşarsa, isterse yüz defa şart koşmuş olsun, bundan dolayı onun bir hakkı bulunmaz’ buyurdu."
Bize Ali, ona Abdülvehhab ve Yahya, onlara Amra rivayet etti.
Cafer b. Avn ise Yahya’dan, o da Amra’dan ‘Ben Aişe’yi dinledim’ dediğini rivayet etti.
Bu rivayeti Malik’e Yahya, ona Amra, ona da Berîre nakletmiştir. Ancak ilgili rivayette “Peygamber (sav) minbere çıktı” ifadesi zikredilmemiştir.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Yahyâ, ona da Amra’nın rivayet ettiğine göre Aişe şöyle demiştir:
"Berîre özgürlüğünü kazanmak için yaptığı yazışma bedeli hususunda, kendisine yardım etmesi için gelmişti. Aişe ‘Dilersen senin sahiplerine kalan borcunu ben verebilirim, velilik hakkı da bana ait olur’, dedi. Berîre’nin sahipleri ‘Sen istersen ona (borcunun) kalanını verebilirsin’, dediler.
Süfyân bir keresinde ‘Sen istersen onun (Berîre’nin) hürriyetini ona verebilirsin. Bununla birlikte velâ hakkı, bizim olur’ dedi. Rasulullah (sav) gelince, Aişe Ona (sav) bu meseleyi sordu. O (sav), ‘Sen onu (Berîre’yi) satın alıp ona hürriyetini ver. Şüphesiz velâ hakkı, hürriyeti veren kimseye aittir.” buyurdu. Sonra Rasulullah (sav) minberin üzerinde durdu. -Bir defasında Süfyân ‘Rasulullah (sav) minberin üzerine çıktı’ dedi- ve ‘Bir takım kimselere ne oluyor’ Allah’ın Kitabında olmayan şartlar öne sürüyorlar! Kim Allah’ın Kitabında bulunmayan bir şart koşarsa, isterse yüz defa şart koşmuş olsun, bundan dolayı onun bir hakkı bulunmaz’ buyurdu."
Bize Ali, ona Abdülvehhab ve Yahya, onlara Amra rivayet etti.
Cafer b. Avn ise Yahya’dan, o da Amra’dan ‘Ben Aişe’yi dinledim’ dediğini rivayet etti.
Bu rivayeti Malik’e Yahya, ona Amra, ona da Berîre nakletmiştir. Ancak ilgili rivayette “Peygamber (sav) minbere çıktı” ifadesi zikredilmemiştir.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Nafi‘, ona Abdullah b. Ömer’in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav), Usame b. Zeyd, Bilal ve Osman b. Talha el-Hacebî ile birlikte Kâbe’nin içine girdi, üzerine kapıyı kapattı ve içinde bir süre kaldı. Dışarı çıktığı zaman ben Bilal’e: Nebi (sav) ne yaptı? diye sordum. O: Bir sütunu sol tarafına, bir diğerini sağına, üç sütunu da arkasına aldı, dedi. -O gün, Beyt altı sütün üzerine bina edilmişti.- Sonra namaz kıldı.
İsmail bize dedi ki: Bana Malik tahdis etti ve: (Bilal bu rivayette) iki sütunu da sağına aldı, demiştir.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Hâlid, ona Said, ona Muhammed b. Amr b. Halhale, ona da Muhammed b. Amr b. Ata rivayet etmiştir; (T)
Bize Leys, ona Yezid b. Ebu Habib ile Yezid b. Muhammed, ikisine Muhammed b. Amr b. Halhale, ona da Muhammed b. Amr b. Ata şöyle rivayet etti:
Hz. Peygamber'in (sav) ashabından birkaç kişi ile birlikte oturuyordu. Hz. Peygamber'in (sav) namazını söz konusu ettik. Ebu Humeyd es-Saidî dedi ki:
"Ben aranızda Rasulullah’ın (sav) namazını nasıl kıldığını en iyi öğrenenizim. Ben onu şöyle namaz kılarken gördüm: Tekbir aldığı vakit ellerini omuzlarının hizasına getirirdi. Rükûya vardığı vakit diz kapaklarını elleriyle iyice tutar ve sırtını yere doğru bükerdi. Başını kaldırdığı vakit her bir omuru yerli yerince dönünceye kadar doğrulurdu. Secdeye vardığında ellerini yaymaksızın ve toplamaksızın yere koyar, ayaklarının parmak uçları da kıbleye bakardı. İki rekâtın sonunda oturdu mu, sol ayağının üzerine oturur, sağ ayağını dikerdi. Son rekâtta oturduğu vakit sol ayağını öne geçirir, diğerini diker ve kaba etleri üzerine otururdu."
Leys, Yezid b. Ebu Habib'den, Yezid, Muhammed b. Halhale'den, İbn Halhale de İbn Atâ’dan dinlemişlerdir. Ebu Salih, Leys’den rivayetle ‘her bir omuru’ demiştir. İbn Mübârek de Yahya b. Eyyub'den, o Yezid b. Ebu Habib'den, o da Muhammed b. Amr'den rivayetle 'her bir omur' şeklinde nakletmiştir.