Giriş

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona da Ebu İshak şöyle rivayet etmiştir:
Kays kabilesinden bir kişi Berâ'ya "Huneyn günü siz Hz. Peygamber'in (sav) yanından kaçtınız mı?" diye sordu. Berâ da "(Bizler kaçtık.) Lakin Allah Rasulü kaçmadı. Hevâzin kabilesi halkı iyi okçuydu. Biz bunların üzerine hücum edince, onlar açılıp bozuldular. Bizler de hemen ganimet derdine düştük. İşte bu sırada Hevâzin tarafından ok yağmuruyla kar­şılandık. (Biz kaçtık.) Yeminle söylüyorum ki, ben Allah Rasulü'nü be­yaz katırının üzerinde gördüm. Ebu Sufyân da katırın gemini tutuyordu. Bu sırada o da 'Ben o peygamberim yalan yok, ben o Ab­dulmuttalib oğluyum' diyordu."

İsrail b. Yunus ile Züheyr b. Muâviye rivayetlerinde "Bu esnada Hz. Peygamber (sav) katırından indi" ifadesini aktarmıştır.


    Öneri Formu
287240 B004317-2 Buhari, Megâzî, 54

Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb (T); bana İshak, ona Yakub b. İbrahim, ona İbn Şihâb'ın yeğeni (Muhammed b. Abdullah ez-Zührî), ona Muhammed İbn Şihâb, ona Urve b. Zubeyr, ona da Mervân ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir:

Hevâzin heyeti Müslüman olarak Hz. Peygamber'e (sav) gelip mal­larını ve kendilerinden esir düşenleri geri istedikleri zaman, Hz. Peygamber (sav) ayağa kalktı da onlara "beraberimdekileri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi en doğru olanıdır. Şimdi siz iki şeyden birini seçiniz: Ya esir­leri, ya da malları. Ben sizin (ganimet dağıtılmadan önce) gelmenizi beklemiştim" buyurdu. Gerçekten de Allah Rasulü (sav) on küsur gece onların gelmesini beklemişti. Hz. Peygamber'in (sav) iki şeyden sadece birisini vereceği apaçık belli olunca Hevâzin heyeti "biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı, Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla övdükten sonra "amma ba'du" deyip şöyle buyurdu:

"Kardeşleriniz tevbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. İçinizden kim gönül hoşluğu ile esirini geri vermeyi arzu ediyorsa bunu yapsın. Kim de hissesini bedelsiz vermeyi arzu etmiyorsa, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından ona payını vermek üzere esirini iade etsin" buyurdu. İnsanlar "gönül hoşluğu ile veriyoruz, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Hz. Peygamber (sav) de "şimdi kimin gönül hoşluğu ile verdiğini, kimin de razı olmadığını bilmiyoruz. Siz gidin, konuya vakıf temsilcileriniz muva­fakat işinizi bize arz etsin" buyurdu.

İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin temsilcileri, konuyu kendi adamlarıyla konuştuktan sonra Hz. Peygamber'e (sav) gelip her biri kendi kavminin, esirleri geri vermekten hoşnut olduklarını ve Hz. Peygamber'e esirleri iade hususunda izin verdiklerini haber verdiler.

İbn Şihâb der ki: Hevâzin esirleri konusunda bana ulaşan bilgi budur.


    Öneri Formu
287242 B004318-2 Buhari, Megâzî, 54

Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb (T); bana İshak, ona Yakub b. İbrahim, ona İbn Şihâb'ın yeğeni (Muhammed b. Abdullah ez-Zührî), ona Muhammed İbn Şihâb, ona Urve b. Zubeyr, ona da Mervân ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir:

Hevâzin heyeti Müslüman olarak Hz. Peygamber'e (sav) gelip mal­larını ve kendilerinden esir düşenleri geri istedikleri zaman, Hz. Peygamber (sav) ayağa kalktı da onlara "beraberimdekileri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi en doğru olanıdır. Şimdi siz iki şeyden birini seçiniz: Ya esir­leri, ya da malları. Ben sizin (ganimet dağıtılmadan önce) gelmenizi beklemiştim" buyurdu. Gerçekten de Allah Rasulü (sav) on küsur gece onların gelmesini beklemişti. Hz. Peygamber'in (sav) iki şeyden sadece birisini vereceği apaçık belli olunca Hevâzin heyeti "biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı, Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla övdükten sonra "amma ba'du" deyip şöyle buyurdu:

"Kardeşleriniz tevbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. İçinizden kim gönül hoşluğu ile esirini geri vermeyi arzu ediyorsa bunu yapsın. Kim de hissesini bedelsiz vermeyi arzu etmiyorsa, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından ona payını vermek üzere esirini iade etsin" buyurdu. İnsanlar "gönül hoşluğu ile veriyoruz, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Hz. Peygamber (sav) de "şimdi kimin gönül hoşluğu ile verdiğini, kimin de razı olmadığını bilmiyoruz. Siz gidin, konuya vakıf temsilcileriniz muva­fakat işinizi bize arz etsin" buyurdu.

İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin temsilcileri, konuyu kendi adamlarıyla konuştuktan sonra Hz. Peygamber'e (sav) gelip her biri kendi kavminin, esirleri geri vermekten hoşnut olduklarını ve Hz. Peygamber'e esirleri iade hususunda izin verdiklerini haber verdiler.

İbn Şihâb der ki: Hevâzin esirleri konusunda bana ulaşan bilgi budur.


    Öneri Formu
287243 B004318-3 Buhari, Megâzî, 54

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona da Ebu İshak şöyle rivayet etmiştir:
Kays kabilesinden bir kişi Berâ'ya "Huneyn günü siz Hz. Peygamber'in (sav) yanından kaçtınız mı?" diye sordu. Berâ da "(Bizler kaçtık.) Lakin Allah Rasulü kaçmadı. Hevâzin kabilesi halkı iyi okçuydu. Biz bunların üzerine hücum edince, onlar açılıp bozuldular. Bizler de hemen ganimet derdine düştük. İşte bu sırada Hevâzin tarafından ok yağmuruyla kar­şılandık. (Biz kaçtık.) Yeminle söylüyorum ki, ben Allah Rasulü'nü be­yaz katırının üzerinde gördüm. Ebu Sufyân da katırın gemini tutuyordu. Bu sırada o da 'Ben o peygamberim yalan yok, ben o Ab­dulmuttalib oğluyum' diyordu."

İsrail b. Yunus ile Züheyr b. Muâviye rivayetlerinde "Bu esnada Hz. Peygamber (sav) katırından indi" ifadesini aktarmıştır.


    Öneri Formu
287241 B004317-3 Buhari, Megâzî, 54

Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb (T); bana İshak, ona Yakub b. İbrahim, ona İbn Şihâb'ın yeğeni (Muhammed b. Abdullah ez-Zührî), ona Muhammed İbn Şihâb, ona Urve b. Zubeyr, ona da Mervân ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir:

Hevâzin heyeti Müslüman olarak Hz. Peygamber'e (sav) gelip mal­larını ve kendilerinden esir düşenleri geri istedikleri zaman, Hz. Peygamber (sav) ayağa kalktı da onlara "beraberimdekileri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi en doğru olanıdır. Şimdi siz iki şeyden birini seçiniz: Ya esir­leri, ya da malları. Ben sizin (ganimet dağıtılmadan önce) gelmenizi beklemiştim" buyurdu. Gerçekten de Allah Rasulü (sav) on küsur gece onların gelmesini beklemişti. Hz. Peygamber'in (sav) iki şeyden sadece birisini vereceği apaçık belli olunca Hevâzin heyeti "biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı, Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla övdükten sonra "amma ba'du" deyip şöyle buyurdu:

"Kardeşleriniz tevbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. İçinizden kim gönül hoşluğu ile esirini geri vermeyi arzu ediyorsa bunu yapsın. Kim de hissesini bedelsiz vermeyi arzu etmiyorsa, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından ona payını vermek üzere esirini iade etsin" buyurdu. İnsanlar "gönül hoşluğu ile veriyoruz, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Hz. Peygamber (sav) de "şimdi kimin gönül hoşluğu ile verdiğini, kimin de razı olmadığını bilmiyoruz. Siz gidin, konuya vakıf temsilcileriniz muva­fakat işinizi bize arz etsin" buyurdu.

İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin temsilcileri, konuyu kendi adamlarıyla konuştuktan sonra Hz. Peygamber'e (sav) gelip her biri kendi kavminin, esirleri geri vermekten hoşnut olduklarını ve Hz. Peygamber'e esirleri iade hususunda izin verdiklerini haber verdiler.

İbn Şihâb der ki: Hevâzin esirleri konusunda bana ulaşan bilgi budur.


    Öneri Formu
287244 B004318--4 Buhari, Megâzî, 54

Bize Mahmud, ona Abdurrezzak, ona Ma'mer (T); bana Nuaym, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Salim, ona da babası (Abdullah b. Ömer) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav), Halid b. Velid'i Cezîme Oğulları üzerine gönderdi, Halid onları İslâm'a davet etti. Fakat onlar "eslemnâ (biz İslâm'a girdik)" diyemediler, bunun yerine "saba'nâ, saba'nâ (Şirkten vazgeçtik)" demeğe başladılar. Bunun üzerine Halid, bunlardan bir kıs­mını öldürmeye, bir kısmını da esir almaya başladı ve bizden her birimize de esirimizi verdi. Ertesi gün Ha­lid, herkesin kendi esirini öldürmesini emretti. Ben "vallahi esirimi öldürmem, arkadaşlarım­dan hiçbirisi de esirini öldürmeyecektir" dedim. Sefer sonunda Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna geldiğimizde bu olanı kendisine anlattık. Bunu duyunca Peygamber (sav) elini kaldırdı da iki kere "Allah'ım, ben, Halid'in yaptığı bu işten uzak olduğumu sana arz ederim." di­ye dua etti


    Öneri Formu
287246 B004339-2 Buhari, Megâzî, 58

Bize Müslim, ona Şu'be, ona Saîd b. Ebu Bürde, ona babası (Ebu Burde) şöyle demiştir:
Hz. Peygamber (sav) Ebu Saîd'in dedesi Ebu Mûsâ ile Muâz'ı Yemen'e gönderdi ve onlara "kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin ve birbirinizle uyumlu olun" buyurdu. Ebu Musa "ey Allah'ın Peygamberi, bizim memlekette arpa­dan yapılan ve Mizr denen bir içki, bir de baldan yapılan ve Bit deni­len bir içki vardır" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Her sarhoşluk veren şey haramdır" buyurdu.

Her ikisi de yürüyüp gittiler. Muâz, Ebu Musa'ya "Kur'ân'ı nasıl okuyorsun?" diye sordu. Ebu Musa "Ben Kur'ân'ı ayaktayken, otururken ve binek üzerin­deyken okurum. bir defada değil ara vererek okurum" dedi. Muâz da "Ben geceleri hem uyurum hem de ibadete kalkarım. İbadete kalkışımdan sevap beklediğim gibi uyumaktan dolayı da sevap beklerim" dedi.

Kıldan bir çadır kurup birbirlerini ziyarete başladılar. Bir defasında Muâz, Ebu Musa'yı ziyarete gittiğinde, eli kolu bağlı bir adam gördü ve Ebu Musa'ya "Bu nedir?" diye sordu. Ebu Musa da "Müslüman olduktan sonra dinden çıkmış olan bir Yahudi" dedi. Bunun üzerine Muâz "vallahi onun boynunu vuracağım" dedi.

Bu hadisin Şu'be'den rivayetinde Akadî ile Vehb, Müslim'e mutabaat etmiştir.
Yine bu hadisi bize Veki, Nadr ve Ebu Davud, onlara Şu'be, ona Saîd, ona babası (Ebu Burde), ona da dedesi Ebu Musa, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.

Bu hadisi Cerîr b. Abdulhamid, Şeybânî'den, o da Ebu Burde'den rivayet etmiştir.


    Öneri Formu
287249 B004344-3 Buhari, Megâzî, 60

Bize Müslim, ona Şu'be, ona Saîd b. Ebu Bürde, ona babası (Ebu Burde) şöyle demiştir:
Hz. Peygamber (sav) Ebu Saîd'in dedesi Ebu Mûsâ ile Muâz'ı Yemen'e gönderdi ve onlara "kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin ve birbirinizle uyumlu olun" buyurdu. Ebu Musa "ey Allah'ın Peygamberi, bizim memlekette arpa­dan yapılan ve Mizr denen bir içki, bir de baldan yapılan ve Bit deni­len bir içki vardır" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Her sarhoşluk veren şey haramdır" buyurdu.

Her ikisi de yürüyüp gittiler. Muâz, Ebu Musa'ya "Kur'ân'ı nasıl okuyorsun?" diye sordu. Ebu Musa "Ben Kur'ân'ı ayaktayken, otururken ve binek üzerin­deyken okurum. bir defada değil ara vererek okurum" dedi. Muâz da "Ben geceleri hem uyurum hem de ibadete kalkarım. İbadete kalkışımdan sevap beklediğim gibi uyumaktan dolayı da sevap beklerim" dedi.

Kıldan bir çadır kurup birbirlerini ziyarete başladılar. Bir defasında Muâz, Ebu Musa'yı ziyarete gittiğinde, eli kolu bağlı bir adam gördü ve Ebu Musa'ya "Bu nedir?" diye sordu. Ebu Musa da "Müslüman olduktan sonra dinden çıkmış olan bir Yahudi" dedi. Bunun üzerine Muâz "vallahi onun boynunu vuracağım" dedi.

Bu hadisin Şu'be'den rivayetinde Akadî ile Vehb, Müslim'e mutabaat etmiştir.
Yine bu hadisi bize Veki, Nadr ve Ebu Davud, onlara Şu'be, ona Saîd, ona babası (Ebu Burde), ona da dedesi Ebu Musa, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.

Bu hadisi Cerîr b. Abdulhamid, Şeybânî'den, o da Ebu Burde'den rivayet etmiştir.


    Öneri Formu
287250 B004344-2 Buhari, Megâzî, 60

Bize Müslim, ona Şu'be, ona Saîd b. Ebu Bürde, ona babası (Ebu Burde) şöyle demiştir:
Hz. Peygamber (sav) Ebu Saîd'in dedesi Ebu Mûsâ ile Muâz'ı Yemen'e gönderdi ve onlara "kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin ve birbirinizle uyumlu olun" buyurdu. Ebu Musa "ey Allah'ın Peygamberi, bizim memlekette arpa­dan yapılan ve Mizr denen bir içki, bir de baldan yapılan ve Bit deni­len bir içki vardır" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Her sarhoşluk veren şey haramdır" buyurdu.

Her ikisi de yürüyüp gittiler. Muâz, Ebu Musa'ya "Kur'ân'ı nasıl okuyorsun?" diye sordu. Ebu Musa "Ben Kur'ân'ı ayaktayken, otururken ve binek üzerin­deyken okurum. bir defada değil ara vererek okurum" dedi. Muâz da "Ben geceleri hem uyurum hem de ibadete kalkarım. İbadete kalkışımdan sevap beklediğim gibi uyumaktan dolayı da sevap beklerim" dedi.

Kıldan bir çadır kurup birbirlerini ziyarete başladılar. Bir defasında Muâz, Ebu Musa'yı ziyarete gittiğinde, eli kolu bağlı bir adam gördü ve Ebu Musa'ya "Bu nedir?" diye sordu. Ebu Musa da "Müslüman olduktan sonra dinden çıkmış olan bir Yahudi" dedi. Bunun üzerine Muâz "vallahi onun boynunu vuracağım" dedi.

Bu hadisin Şu'be'den rivayetinde Akadî ile Vehb, Müslim'e mutabaat etmiştir.
Yine bu hadisi bize Veki, Nadr ve Ebu Davud, onlara Şu'be, ona Saîd, ona babası (Ebu Burde), ona da dedesi Ebu Musa, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.

Bu hadisi Cerîr b. Abdulhamid, Şeybânî'den, o da Ebu Burde'den rivayet etmiştir.


    Öneri Formu
287251 B004344-5 Buhari, Megâzî, 60

Bize Müslim, ona Şu'be, ona Saîd b. Ebu Bürde, ona babası (Ebu Burde) şöyle demiştir:
Hz. Peygamber (sav) Ebu Saîd'in dedesi Ebu Mûsâ ile Muâz'ı Yemen'e gönderdi ve onlara "kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin ve birbirinizle uyumlu olun" buyurdu. Ebu Musa "ey Allah'ın Peygamberi, bizim memlekette arpa­dan yapılan ve Mizr denen bir içki, bir de baldan yapılan ve Bit deni­len bir içki vardır" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Her sarhoşluk veren şey haramdır" buyurdu.

Her ikisi de yürüyüp gittiler. Muâz, Ebu Musa'ya "Kur'ân'ı nasıl okuyorsun?" diye sordu. Ebu Musa "Ben Kur'ân'ı ayaktayken, otururken ve binek üzerin­deyken okurum. bir defada değil ara vererek okurum" dedi. Muâz da "Ben geceleri hem uyurum hem de ibadete kalkarım. İbadete kalkışımdan sevap beklediğim gibi uyumaktan dolayı da sevap beklerim" dedi.

Kıldan bir çadır kurup birbirlerini ziyarete başladılar. Bir defasında Muâz, Ebu Musa'yı ziyarete gittiğinde, eli kolu bağlı bir adam gördü ve Ebu Musa'ya "Bu nedir?" diye sordu. Ebu Musa da "Müslüman olduktan sonra dinden çıkmış olan bir Yahudi" dedi. Bunun üzerine Muâz "vallahi onun boynunu vuracağım" dedi.

Bu hadisin Şu'be'den rivayetinde Akadî ile Vehb, Müslim'e mutabaat etmiştir.
Yine bu hadisi bize Veki, Nadr ve Ebu Davud, onlara Şu'be, ona Saîd, ona babası (Ebu Burde), ona da dedesi Ebu Musa, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.

Bu hadisi Cerîr b. Abdulhamid, Şeybânî'den, o da Ebu Burde'den rivayet etmiştir.


    Öneri Formu
287252 B004344-6 Buhari, Megâzî, 60