11627 Kayıt Bulundu.
Bize Saîd b. Telîd, ona İbn Vehb, ona Cerîr b. Hâzım; (T) Bize Süleyman b. Harb, ona Hammâd b. Zeyd, onlara Eyyûb, ona Muhammed, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"İbrahim yalnız üç kez hariç hiç yalan söylememiştir. İbrahim yanında eşi Sâre var iken bir gün bir zorba bir hükümdarın yanına yolu düştü..." -Hz. Peygamber olayın anlattı- "Nihayetinde o zorba hükümdar Sâre'ye, Hâcer'i hediye olarak verdi. Sâre, İbrahim'e “Allah o kâfirin bana zarar vermesini engelledi ve bana Hâcer'i hizmetçi olarak verdi” dedi.
Ebu Hureyre der ki: ey Mâu's-semâ oğulları (Araplar), işte sizin ananız budur.
Açıklama: Hadisin tam metni için B003358 numaralı hadise bakınız.
Bize Amr b. Ali, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Sellâm b. Ebu Mutî, ona Ebu İmrân el-Cevnî, ona da Cündeb'in rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kalpleriniz Kur'an'da birleştiği müddetçe Kur'an'ı okuyun, ihtilafa düştüğünüzde okumayı bırakıp kalkın."
Hâris b. Ubeyd ve Saîd b. Zeyd bu hadisin rivayetinde Ebu İmran'a mutabaat etmiştir. Hammâd b. Seleme ve Ebân da bu hadisi mevkuf olarak rivayet etmiştir. Gunder der ki: Şu'be bu hadisi İmran'dan, onun “Cündeb'in şu sözünü işittim” ifadesiyle (mevkuf) rivayet etmiştir. İbn Avn der ki: Ebu İmran bu hadisi Abdullah b. Sâmit'ten, o da Ömer'den, Ömer'in sözü (mevkuf) olarak rivayet etmiştir. Cundeb'in rivayeti en yaygın ve en sahih olanıdır.
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Hammâd, ona Sabit ve Şuayb b. Habhâb, ona da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Safiye'yi azat etmiş, azatlığını da mehir olarak saymıştır.
Bize Muhammed b. Selâm, ona İbn Fudayl, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir) şöyle demiştir:
Havle bt. Hakîm, kendisini Peygamber'e (sav) eş olarak teklif eden kadınlardan birisiydi. Âişe “bir kadın kendisini, bir erkeğe teklif etmekten etmekten haya etmez mi?” dedi. (Âişe der ki:) Bunun üzerine "Hanımlarından dilediğinin sırasını erteleyebilir, dilediğini yanına alabilirsin. Bir süre uzak durduklarından da arzu ettiğini tekrar yanına almakta senin için bir sakınca yoktur..." (Ahzâb, 51) ayeti inince ben “Ey Allah'ın Rasulü, görüyorum ki Rabbin senin arzunun hızla gerçekleştiriyor” dedim.
Bu hadisi, Ebu Saîd el-Müeddib, Muhammed b. Bişr ve Abde b. Süleyman, Hişâm'dan, o da babası (Urve'den) o da Âişe'den rivayet etmiş ve bir kısmı rivayetinde ziyade yapmıştır.
Bize Muhammed b. Selâm, ona İbn Fudayl, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir) şöyle demiştir:
Havle bt. Hakîm, kendisini Peygamber'e (sav) eş olarak teklif eden kadınlardan birisiydi. Âişe “bir kadın kendisini, bir erkeğe teklif etmekten etmekten haya etmez mi?” dedi. (Âişe der ki:) Bunun üzerine "Hanımlarından dilediğinin sırasını erteleyebilir, dilediğini yanına alabilirsin. Bir süre uzak durduklarından da arzu ettiğini tekrar yanına almakta senin için bir sakınca yoktur..." (Ahzâb, 51) ayeti inince ben “Ey Allah'ın Rasulü, görüyorum ki Rabbin senin arzunun hızla gerçekleştiriyor” dedim.
Bu hadisi, Ebu Saîd el-Müeddib, Muhammed b. Bişr ve Abde b. Süleyman, Hişâm'dan, o da babası (Urve'den) o da Âişe'den rivayet etmiş ve bir kısmı rivayetinde ziyade yapmıştır.
Yahya b. Süleyman der ki: Bize İbn Vehb, ona ona Yunus; (T) Bize Ahmed b. Salih, ona Anbese, ona Yunus, onlara İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyir, ona da Hz. Peygamber'in eşi Âişe şöyle rivayet etmiştir:
Cahiliye döneminde dört çeşit vardı. Birincisi bugün insanların yaptığı nikah şeklidir. Buna göre bir erkek birisinin velayeti altında bulunan bir hanıma veya kızına talip olur, sonra da mihrini vererek onunla evlenir.
İkincisi şöyledir: Bir adam, hayız halinden temizlenmiş olan karısına “Falanca (itibarlı) adama var git ve onunla cinsel ilişkiye girmeyi teklif et” der. Sonra, o adamdan hamile kaldığı belli oluncaya kadar eşine elini sürmez ve onunla ilişkiye girmez. Hamile olduğu belli olunca da kocası istediği zaman hamile eşiyle cinsel ilişkiye girer. Kocası bu (eşinin başka erkekten hamile kalması şeklindeki) nikahı soylu ve asil bir çocuk sahibi olma arzusu ile yapar. Bu nikâh, "Nikâhu'l-istibzâ" (eşinin bir başkasından, hamile kalmasını talep etme nikahı) olur.
Üçüncü nikah şekli şöyledir: On kişiden az bir grup erkek toplanıp bir kadının yanına girer ve o kadınla ayrı ayrı cinsel ilişkiye girerler. Kadın onlardan hamile kalır, ardından çocuğunu doğurduktan bir kaç gün sonra o erkeklere haber gönderir. Erkeklerin hepsi zorunlu olarak o kadının yanında toplanırlar. Kadın onlara “ilişkinizden doğan çocuk işte bu. Doğurduğum bu çocuk senin oğlundur ey Falanca” diyerek istediği ve hoşlandığı bir adamın adını söyler ve çocuk o adamın nesebine kaydedilir, adam da bunu reddedemez.
Dördüncü nikâh şöyledir: Fahişelik yapan, fahişelik yaptığı bilinsin diye kapısına flaması asan ve yanına gelip kendisi ile ilişkiye girmeyi arzu eden herkesle ilişkiye giren fahişe kadınların yanına bir çok erkek girer çıkar. Sonra bu şekilde fuhuş yapan kadınlardan biri hamile kalıp çocuğunu doğurduğu zaman, o erkekler toplanır ve nesep tespitinde ve iz sürmede uzman bir kaç kişiyi çağırırlar. Sonra bu uzmanlar, çocuğu, kendilerince belirledikleri kimsenin nesebine kaydederler. Böylece çocuk onun soyuna katılır ve o şahsın oğlu diye çağırılır. O kişi de bu nesep tespitini reddedemez.
Nihayet Muhammed (sav) hak peygamber olarak gönderilince insanların bugünkü nikâhı haricindeki tüm cahiliye nikâh şekillerini yok edip kaldırdı.
Bize Muhammed b. Selâm, ona İbn Fudayl, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir) şöyle demiştir:
Havle bt. Hakîm, kendisini Peygamber'e (sav) eş olarak teklif eden kadınlardan birisiydi. Âişe “bir kadın kendisini, bir erkeğe teklif etmekten etmekten haya etmez mi?” dedi. (Âişe der ki:) Bunun üzerine "Hanımlarından dilediğinin sırasını erteleyebilir, dilediğini yanına alabilirsin. Bir süre uzak durduklarından da arzu ettiğini tekrar yanına almakta senin için bir sakınca yoktur..." (Ahzâb, 51) ayeti inince ben “Ey Allah'ın Rasulü, görüyorum ki Rabbin senin arzunun hızla gerçekleştiriyor” dedim.
Bu hadisi, Ebu Saîd el-Müeddib, Muhammed b. Bişr ve Abde b. Süleyman, Hişâm'dan, o da babası (Urve'den) o da Âişe'den rivayet etmiş ve bir kısmı rivayetinde ziyade yapmıştır.
İbn Ebu Zi'b der ki: Bana İyâs b. Seleme b. Ekva, ona da babası (Seleme b. Ekva)'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Herhangi bir erkekle bir kadın, süre belirlemeden evlenme konusunda mutabık kalırsa aralarındaki ilişki süresi üç gündür. Bundan sonra isterlerse evliliğe devam eder, isterlerse sonlandırırlar."
(Seleme b. Ekva der ki:) Bunun bize özel bir hüküm mü olduğu, yoksa bütün insanları mı kapsadığı konusunda bir bilgim yok.
Ebu Abdullah der ki: Hz. Ali, Peygamber'den (sav) rivayetle muta nikahının kaldırıldığını açıklamıştır.
İbn Ebu Zi'b der ki: Bana İyâs b. Seleme b. Ekva, ona da babası (Seleme b. Ekva)'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Herhangi bir erkekle bir kadın, süre belirlemeden evlenme konusunda mutabık kalırsa aralarındaki ilişki süresi üç gündür. Bundan sonra isterlerse evliliğe devam eder, isterlerse sonlandırırlar."
(Seleme b. Ekva der ki:) Bunun bize özel bir hüküm mü olduğu, yoksa bütün insanları mı kapsadığı konusunda bir bilgim yok.
Ebu Abdullah der ki: Hz. Ali, Peygamber'den (sav) rivayetle muta nikahının kaldırıldığını açıklamıştır.