11727 Kayıt Bulundu.
Bize Ali b. Abdullah, ona Sufyân, ona Amr, ona da Saîd b. Cubeyr şöyle demiştir:
İbn Ömer'e, (zina isnadından dolayı) birbiriyle lanetleşen karı-kocanın hükmünü sordum, şöyle dedi: Peygamber (sav) lanetleşecek karı ile kocaya "hesabınız Allah'a aittir. Zira ikinizden biri yalan söylüyor" dedi sonra kocaya "artık senin bu kadınla hiç bir bağın yok" buyurdu. Koca “benim malım (verdiğim mehr bedeli ne olacak)?” diye sordu. Peygamber (sav) "o mal artık senin değildir. Eğer sen kadına zina isnadında doğruysan, o mal karşılığında, bu kadınla birlikte olma sana helal kılındı. Yok eğer yalancı isen, zaten o mal senin mülkün olmaktan çok daha uzaktır" buyurdu.
Sufyân der ki: Ben bu hadisi Amr'dan işitip ezberledim.
Eyyûb de der ki: Ben Saîd b. Cubeyr'den işittim, şöyle dedi: İbn Umer'e “Karısıyle lanetleşmiş kimsenin durumu nedir?” diye sordum. İbn Ömer iki parmağıyla işaret ederek -Sufyân iki parmağı işaret parmağı ile orta parmağı arasını ayırdı- şöyle dedi: Peygamber (sav) Aclân oğullarından bir karı-kocanın arasını ayırdı ve "Allah biliyor ya ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?" diye üç kere sordu.
Sufyân der ki: Ben bu hadisi Amr ibn Dinar'dan ve Eyyûb'dan sana haber verdiğim gibi ezberledim.
Bize İbn Cureyc, ona Abdullah ibn Ebu Muleyke, ona da dedesi (Züheyr b. Abdullah) "Bir adam diğerinin elini ısırdı, o da elini çekmesiyle ısıranın dişini düşürdü. Ebu Bekir de o dişi heder kıldı" diyerek bu kıssanın benzerini rivayet etmiştir.
Açıklama: kıssanın detayı için B002265 numaralı hadise bakınız.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyir, ona da Hz. Peygamber'in eşi Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) ile Ebu Bekir, Dîloğullarından, kılavuzlukta son derece mahir olan bir adamı kılavuz olarak tuttular. Bu adam Kureyş kâfirlerinin dini üzere idi. Hz. Peygamber (sav) ile Ebu Bekir develerini ona teslim ettiler ve üç gece sonra, üçüncü gecenin sabahında Sevr mağarasında buluşmak üzere sözleştiler.
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Urve b. Zübeyir, ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) ile Ebu Bekir, Dîloğullarının Abd b. Adiyyoğulları koluna mensup, kılavuzlukta son derece mahir olan bir adamı kılavuz olarak tuttular. Bu adam Âs b. Vâil ailesi ile dayanışma yemini ederek elini kana batırmıştı ve halen Kureyş kâfirlerinin dini üzere idi. Fakat Peygamber ile Ebu Bekir ona güvenip develerini ona teslim ettiler ve üç gece sonra develeriyle beraber Sevr mağarasında buluşmak üzere sözleşip anlaşma yaptılar. Üçüncü gecenin sabahında bu kişi, Peygamber ile Ebu Bekir'in develerini de alarak Sevr'e, onların yanına geldi. Hz. Peygamber (sav) ve Ebu Bekir, beraberlerinde Âmir ibn Fuhayre halde yola çıktılar. Kılavuz Dîlî, onları Mekke'nin alt tarafına kalan sahil yolundan götürdü.
Bize Yakub b. İbrahim, ona İsmail b. Uleyye, ona İbn Cüreyc, ona Atâ, ona Safvân b. Ya'lâ, ona da Ya'lâ b. Umeyye (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Ben Peygamber (sav) ile birlikte zorluk ordusunda (Tebük seferinde) gazaya çıktım. Bu gaza benim amellerimin en sağlamı, en değerlisi idi. Benim ücretli bir hizmetçim vardı. Bu hizmetçi yolda birisi ile döğüştü. İki kavgacıdan biri öbürünün parmağını ısırdı. Hizmetçi elini, ısıran kişinin ağzından hızla çekti de, ısıranın ön dişini söktü. O da Peygamber'e (sav) gelip şikâyet etti. Hz. Peygamber (sav) dişin diyetini düşürdü ve "Bu adam elini senin ağzın içinde bırakır mı ki, sen erkek devenin (yan dişleriyle sert yem) yediği gibi, onun elini koparsa mıydın?" buyurdu.