11727 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe b. Said, ona da Yakub (b. Abdurrahman), Ebu Hazim'in (Seleme b. Dinâr) şöyle dediğini rivayet etti:
"Sehl b. Sa'd'a: Rasulullah (sav) beyaz ekmek yedi mi? diye sordum. Sehl: Rasulullah (sav), Allah kendisini peygamber olarak gönderdiği andan ruhunu kabzettiğini vakte kadar beyaz ekmek görmedi, dedi. Sehl'e:
Rasulullah'ın (sav) zamanında elekleriniz var mıydı? dedim. Sehl:Allah kendisini peygamber olarak gönderdiği andan ruhunu aldığı vakte kadar Allah Rasulü (sav) elekten geçirilmiş un görmedi, dedi.
(Ebu Hazım) dedi ki: Ben: Arpa ununu sizler nasıl yerdiniz? dedim. Sehl: Biz onu öğütür, üflerdik de ondan kabuklar uçar, geriye kalanı da hamur yoğurup (pişirdikten sonra) yerdik, dedi."
Bize Kuteybe (b. Said), ona Cerir (Abdulhamid), ona Mansur (b. Mutemir), ona İbrahim (b. Yezid), ona da Esved (b. Yezid), Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etti:
"Hz. Muhammed'in (sav) ailesi, Medine'ye hicret edip geldikleri zamandan (Peygamber'in) ruhu alınıncaya kadar arka arkaya üç gün buğday ekmeği ile karınlan doymadı."
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Amr b. Mürre el-Cemelî, ona Mürre el-Hemdanî, ona da Ebu Musa el-Eş'arî'den rivayet edildiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Erkeklerden çok kimse olgunluğa ulaştı. Kadınlardan ise İmran'ın kızı Meryem ve Firavunun karısı Asiye'den başka kimse kemâl derecesine ulaşmadı. Âişe'nin diğer kadınlara üstünlüğü de şüphesiz, tiridin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir."
Bize Kuteybe b. Saîd ve Abdurrahman b. Mübârek, onlara Ebu Avâne, ona Katâde, ona da Enes'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Eğer bir Müslüman bir ağaç diker yahut ekin eker de, ondan bir kuş veya insan yahut hayvan yerse, bundan dolayı ona mutlaka sadaka (sevabı) olur.".
Yine bize Müslim, ona Ebân, ona Kâtâde, ona da Enes, Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisi rivayet etmiştir.
Açıklama: Un veya kepekten yapılan ve bazen içine bal katılan bir tür çorbadır. Hz. Âişe, kendisine gelen hastalara ve hüzünlü (stresli) olanlara telbine çorbasını içmelerini tavsiye ederdi. Kalbi cemm etmek, onu rahatlatmak, istirahat ettirmek, elem ve hüznü gidermek anlamındadır.