11727 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Süleyman, ona İbn Vehb, ona Amr, Ebu’n-Nadr, ona Ebu Katâde’nin azatlısı Nâfi ve Tev’eme’nin azatlısı Ebu Salih, onlara da Ebu Katâde şöyle demiştir:
"Mekke ile Medine arasında Nebi (sav) ile birlikte idim. Onlar ihramlı ben ise atlı ve ihramsızdım. Dağlarda yükseklere iyice tırmanabiliyordum. Ben bu halde iken insanların bir şeylere göz dikip bakmakta olduklarını gördüm. Ben de bakmaya koyuldum. Bir yaban eşeği görüverdim. Onlara “bu nedir?” dedim. Onlar “Bilmiyoruz” dediler. Ben “O bir yaban eşeğidir” dedim. Onlar “Evet, o senin gördüğün gibidir” dediler. Kamçımı almayı unutmuştum, onlara “Kamçımı uzatın” dedim. Onlar “Onu avlamak üzere sana yardımcı olmayız” dediler. Kamçımı alıp hemen onun arkasından gitmeye koyuldum ve nihâyet onu ayaklarından yaraladım, onların yanına gittikten sonra onlara “Haydi kalkın, (onu) taşıyın” dedim. Onlar “Biz ona dokunmayız” dediler. Bu sefer onu ben taşıyarak onların önüne getirdim. Bazıları (yemeyi) kabul etmezken, bazıları (ondan) yedi. Ben “Sizin için Nebi’ye (sav) yetişip bunun hükmünü öğreneceğim” dedim. Nihâyet ona yetiştim, ona olanı biteni anlatınca, o bana “Yanınızda ondan bir şey kaldı mı?” buyurdu. Ben “Evet” dedim. “Yiyebilirsiniz, çünkü bu Allah’ın size ikram ettiği bir yiyecektir” buyurdu."
Bize Müsedded ona Yahya, ona İbn Cüreyc, ona Amr, ona da Câbir (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Ubeyde komutan olarak atandığı hâlde Ceyşü'l-habat gazasına çıktık ve şiddetli bir açlığa yakalandık. Sonra benzerini görmediğimiz amber denilen büyük bir balık denize vurdu. On beş gün boyunca ondan yedik. Ebu Ubeyde onun kemiklerinden birini aldı da bir süvari altından geçiverdi."
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Süfyân, ona Amr, ona da Câbir şöyle rivayet etmiştir:
"Komutanımız Ebu Ubeyde b. Cerrâh olduğu halde Rasulullah (sav) bizi üç yüz süvari ile Kureyş kervanını gözlememiz için sevk etti. Pek şiddetli bir açlığa yakalandık. Öyle ki ağaç yaprakları (الْخَبَطَ) yedik! Bundan ötürü bu ordu, “Ceyşü'l-habat” olarak isimlendirildi. Deniz kıyısına amber denilen büyük bir balık vurdu. on beş gün boyunca ondan yedik ve yağından yağlandık. Sonunda gücümüz kuvvetimiz yerine geldi. Ebu Ubeyde onun kaburga kemiklerinden birisini alıp onu dikti de altından bir süvari geçiverdi. İçimizde bir adam vardı. Açlık katlanılamaz hale geldiğinde üç dece kesiverdi. Sonra üç deve daha kesti! Ardından Ebu Ubeyde ona (deve kesmeyi) yasakladı."
Bize Ebu Velîd, ona Şu'be, ona Ebu Ya'fûr, ona da Abdullah b. Ebu Evfa şöyle demiştir:
Biz Rasulullah (sav) ile beraber yedi ya da altı savaş yaptık. Bu savaşlarda çekirge yerdik.
Bu hadisi Ebu Avâne ve İsrail, Ebu Ya'fûr'dan, o da İbn Ebu Evfâ'dan rivayet etmiş ve rivayetinde “yedi savaş" ifadesini kullanmıştır.
Bize Mualla b. Esed, ona Abdülaziz b. Muhtar, ona Musa b. Ukbe, ona Salim, ona da Abdullah şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) Mekke yakınındaki Beldan vadisinin alt tarafında Zeyd b. Amr b. Nufeyl ile buluştu. Bu buluşma kendisine vahiy gelmesinden önceydi. Orada Rasulullah (sav), Zeyd b. Amr'a içinde et yemeği bulunan bir sofra sundu. Zeyd bundan yemeyi kabul etmedi, sonra da: "Ben sizin putlarınız için kestiğiniz hayvanların etlerinden yemem, ben üzerine Allah'ın ismi anılmış olanlardan başkasını yemem" demiştir.