Öneri Formu
Hadis Id, No:
31467, D004131
Hadis:
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ بْنِ سَعِيدٍ الْحِمْصِىُّ حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ عَنْ بَحِيرٍ عَنْ خَالِدٍ قَالَ وَفَدَ الْمِقْدَامُ بْنُ مَعْدِيكَرِبَ وَعَمْرُو بْنُ الأَسْوَدِ وَرَجُلٌ مِنْ بَنِى أَسَدٍ مِنْ أَهْلِ قِنَّسْرِينَ إِلَى مُعَاوِيَةَ بْنِ أَبِى سُفْيَانَ فَقَالَ مُعَاوِيَةُ لِلْمِقْدَامِ أَعَلِمْتَ أَنَّ الْحَسَنَ بْنَ عَلِىٍّ تُوُفِّىَ فَرَجَّعَ الْمِقْدَامُ فَقَالَ لَهُ رَجُلٌ أَتَرَاهَا مُصِيبَةً قَالَ لَهُ وَلِمَ لاَ أَرَاهَا مُصِيبَةً وَقَدْ وَضَعَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى حِجْرِهِ فَقَالَ "هَذَا مِنِّى وَحُسَيْنٌ مِنْ عَلِىٍّ." فَقَالَ الأَسَدِىُّ جَمْرَةٌ أَطْفَأَهَا اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ. قَالَ فَقَالَ الْمِقْدَامُ أَمَّا أَنَا فَلاَ أَبْرَحُ الْيَوْمَ حَتَّى أُغِيظَكَ وَأُسْمِعَكَ مَا تَكْرَهُ. ثُمَّ قَالَ يَا مُعَاوِيَةُ إِنْ أَنَا صَدَقْتُ فَصَدِّقْنِى وَإِنْ أَنَا كَذَبْتُ فَكَذِّبْنِى قَالَ أَفْعَلُ. قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى عَنْ لُبْسِ الذَّهَبِ قَالَ نَعَمْ. قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ هَلْ سَمِعْتَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْهَى عَنْ لُبْسِ الْحَرِيرِ قَالَ نَعَمْ. قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى عَنْ لُبْسِ جُلُودِ السِّبَاعِ وَالرُّكُوبِ عَلَيْهَا قَالَ نَعَمْ. قَالَ فَوَاللَّهِ لَقَدْ رَأَيْتُ هَذَا كُلَّهُ فِى بَيْتِكَ يَا مُعَاوِيَةُ. فَقَالَ مُعَاوِيَةُ قَدْ عَلِمْتُ أَنِّى لَنْ أَنْجُوَ مِنْكَ يَا مِقْدَامُ قَالَ خَالِدٌ فَأَمَرَ لَهُ مُعَاوِيَةُ بِمَا لَمْ يَأْمُرْ لِصَاحِبَيْهِ وَفَرَضَ لاِبْنِهِ فِى الْمِائَتَيْنِ فَفَرَّقَهَا الْمِقْدَامُ فِى أَصْحَابِهِ قَالَ وَلَمْ يُعْطِ الأَسَدِىُّ أَحَدًا شَيْئًا مِمَّا أَخَذَ فَبَلَغَ ذَلِكَ مُعَاوِيَةَ فَقَالَ أَمَّا الْمِقْدَامُ فَرَجُلٌ كَرِيمٌ بَسَطَ يَدَهُ وَأَمَّا الأَسَدِىُّ فَرَجُلٌ حَسَنُ الإِمْسَاكِ لِشَيْئِهِ.
Tercemesi:
Bize Amr b. Osman b. Said el-Hımsî, ona Bakiyye, ona Bahîr, ona Halid b. Mikdam şöyle demiştir: Mikdam b. Madikerib ve Amr b. el-Esved ve Kınnesrîn halkından olan Esedoğullanndan bir kişi Muaviye b. Ebu Süfyan'a elçi olarak gelmişlerdi. Muaviye, Mikdam'a: Hasan b. Ali'nin vefat ettiğini biliyor musun? dedi. Mikdam (bu haberi işitince) hemen inna lillâhi ve inna ileyhi râciun dedi. (Esedoğullarından olan) kişi (yahut orada bulunan bir başka biri) Muaviye'ye: Sen bu hâdiseyi bir musibet olarak mı görüyorsun, dedi. Muaviye de ona: Onu Rasulullah (sav) kucağına koyup, "bu bendendir, Hüseyin de Ali'dendir" buyurduğu halde ben bu hadiseyi niçin bir musibet olarak görmeyeyim, dedi. Esedoğullanndan olan kişi de: Bu olay, Allah'ın söndürdüğü bir kor parçasıdır dedi. (Bu sözleri işiten) Mikdam (Hz. Muaviye'ye hitaben): Ben bugün seni öfkelendirmekten ve hoşuna gitmeyen şeylere sana işittirmekten geri durmayacağım, dedi. Sonra şöyle devam etti: Ey Muaviye! Eğer ben (şimdi söyleyeceğim sözlerimde) doğruyu söylemişsem beni tasdik et, eğer yalan söylemişsem o zaman da beni yalanla, dedi. (Hz. Muaviye de): (Peki öyle) yaparım, dedi. (Mikdam): (O halde ey Muaviye!) Allah aşkına söyle, sen Rasulullah'ın (sav) (erkeklere) altın (yüzük) takınmayı yasakladığını bil(m)iyor musun? dedi. (Muaviye); Evet, (biliyorum), cevabını verdi. Allah için söyle. Rasulullah'ın (sav) ipek giyinmeyi yasakladığını bil(m)iyor musun? Evet (biliyorum), dedi. Allah için söyle, Rasulullah'ın (sav) yırtıcı hayvanların derilerini elbise olarak giymeyi ve o derilerin üzerine binmeyi yasakladığını bil(m)iyor musun, dedi. Evet, karşılığını verdi. (Bunun üzerine Mikdam); Allah'a yemin olsun ki ey Muaviye, ben bunların hepsini senin evinde gördüm, diye konuştu. Muaviye ise; Ey Mikdam, gerçekten anladım ki ben senin elinden asla kurtulamayacağım, dedi. (Bu hâdiseyi nakleden Halid b. Mikdam sözlerine devam ederek) dedi ki: (Bu konuşmanın hemen arkasından) Muaviye (Mikdam'm) iki arkadaşına verilmesini emrettiğinden daha fazlasını Mikdam'a verilmesini emretti ve oğlunun da (divandan) iki yüz dinar (alanlar) arasına kaydedilmesini istedi. Mikdam (Muaviye'nin kendisine bağışladığı bu) bahşişleri (kendi yol) arkadaşlarına dağıttı. Esedoğullarından olan kişi ise (Hz. Muaviye'den aldıklarından) kimseye bir şey vermedi. Bu (haber) Muaviye'ye ulaştı (da Muaviye): Mikdam cömert bir insandır. (Bu yüzden) elini açtı ve (elinde olanı arkadaşlarına dağıttı). Esed oğulların dan olan kişi ise elindekileri çok iyi tutan (tutumlu) bir insandır dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Libâs 42, /941
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Muaviye b. Ebu Süfyan el-Ümevi (Muaviye b. Sahr b. Harb b. Ümeyye b. Abdü Şems)
2. Ebu Abdullah Halid b. Ma'dân el-Kilâ'î (Halid b. Ma'dân b. Ebu Küreyb)
3. Ebu Halid Bahîr b. Sa'd es-Suhûlî (Bahîr b. Sa'd)
4. Ebu Muhammed Bakiyye b. Velîd el-Kilâ'î (Bakiyye b. Velîd b. Sâid b. Ka'b b. Harîz)
5. Ebu Hafs Amr b. Osman el-Kuraşî (Amr b. Osman b. Said b. Kesir b. Dinar)
Konular:
Cenaze, yapılacak muamele
Ehl-i beyt
Fitne, Fesat, İfsat, fitnecilik, bozgunculuk
KTB, LİBAS, GİYİM-KUŞAM
Sahabe, Kur'an'a ve sünnete bağlılık
Sahâbe, sahabiler ve hadîs