- حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني الليث قال حدثني عبد الرحمن بن خالد عن بن شهاب عن عوف بن الحارث بن الطفيل وهو بن أخى عائشة لأمها أن عائشة رضي الله عنها حدثت : أن عبد الله بن الزبير قال في بيع أو عطاء أعطته عائشة والله لتنتهين عائشة أو لأحجرن عليها فقالت أهو قال هذا قالوا نعم قالت عائشة فهو لله نذر أن لا أكلم بن الزبير كلمة أبدا فاستشفع بن الزبير بالمهاجرين حين طالت هجرتها إياه فقالت والله لا أشفع فيه أحدا أبدا ولا احنث نذرى الذي نذرت أبدا فلما طال ذلك على بن الزبير كلم المسور بن مخرمة وعبد الرحمن بن الأسود بن يغوث وهما من بنى زهرة فقال لهما أنشد كما الله إلا دخلتما على عائشة فإنها لا يحل لها أن تنذر قطيعتى فأقبل به المسور وعبد الرحمن مشتملين عليه بأرديتهما حتى استأذنا على عائشة فقالا السلام على النبي ورحمة الله وبركاته أندخل فقالت عائشة ادخلوا قالا كلنا يا أم المؤمنين قالت نعم ادخلوا كلكم ولا تعلم عائشة أن معهما بن الزبير فلما دخلوا دخل بن الزبير في الحجاب واعتنق عائشة وطفق يناشدها يبكى وطفق المسور وعبد الرحمن يناشدان عائشة إلا كلمته وقبلت منه ويقولان قد علمت أن النبي صلى الله عليه وسلم نهى عما قد علمت من الهجرة وأنه لا يحل لمسلم أن يهجر اخاه فوق ثلاث ليال قال فلما أكثروا التذكير والتحريج طفقت تذكرهم وتبكى وتقول إني قد نذرت والنذر شديد فلم يزالا بها حتى كلمت بن الزبير ثم أعتقت في نذرها أربعين رقبة ثم كانت تذكر نذرها بعد ما أعتقت أربعين رقبة فتبكى حتى تبل دموعها خمارها
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164403, EM000397
Hadis:
- حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني الليث قال حدثني عبد الرحمن بن خالد عن بن شهاب عن عوف بن الحارث بن الطفيل وهو بن أخى عائشة لأمها أن عائشة رضي الله عنها حدثت : أن عبد الله بن الزبير قال في بيع أو عطاء أعطته عائشة والله لتنتهين عائشة أو لأحجرن عليها فقالت أهو قال هذا قالوا نعم قالت عائشة فهو لله نذر أن لا أكلم بن الزبير كلمة أبدا فاستشفع بن الزبير بالمهاجرين حين طالت هجرتها إياه فقالت والله لا أشفع فيه أحدا أبدا ولا احنث نذرى الذي نذرت أبدا فلما طال ذلك على بن الزبير كلم المسور بن مخرمة وعبد الرحمن بن الأسود بن يغوث وهما من بنى زهرة فقال لهما أنشد كما الله إلا دخلتما على عائشة فإنها لا يحل لها أن تنذر قطيعتى فأقبل به المسور وعبد الرحمن مشتملين عليه بأرديتهما حتى استأذنا على عائشة فقالا السلام على النبي ورحمة الله وبركاته أندخل فقالت عائشة ادخلوا قالا كلنا يا أم المؤمنين قالت نعم ادخلوا كلكم ولا تعلم عائشة أن معهما بن الزبير فلما دخلوا دخل بن الزبير في الحجاب واعتنق عائشة وطفق يناشدها يبكى وطفق المسور وعبد الرحمن يناشدان عائشة إلا كلمته وقبلت منه ويقولان قد علمت أن النبي صلى الله عليه وسلم نهى عما قد علمت من الهجرة وأنه لا يحل لمسلم أن يهجر اخاه فوق ثلاث ليال قال فلما أكثروا التذكير والتحريج طفقت تذكرهم وتبكى وتقول إني قد نذرت والنذر شديد فلم يزالا بها حتى كلمت بن الزبير ثم أعتقت في نذرها أربعين رقبة ثم كانت تذكر نذرها بعد ما أعتقت أربعين رقبة فتبكى حتى تبل دموعها خمارها
Tercemesi:
— Hazreti Âişe'nin anadan kardeşinin oğlu olan Avf ibni'1-Ha-ris'den rivayet ediliyor:
— Âİge (Radiyailahü ar.ha) 'ya haber verildi ki, Abdullah ibni Zübeyr. Hazreti Âişe'nin bir satışına — yahut bir bağışına — «Allah'a yemin ederim ya Âişe bundan vazgeçer yahut onun tasarrufuna engel olurum.» dedi, Hazreti Âişe :
« Bu sözü o mu söyledi?» dedi. Ashab: «— Evet!» dediler. Hazreti Âişe dedi ki:
«—Onun bu hareketinden dolayı Allah için büyük adak olsun; ebe-diyyen İbni Zübeyir'le kelime konuşmayacağım.»
üzerine Hazreti Âişe'nin İbni Zübeyr'e dargınlığı uzayınca, îbni Zübeyr (dargınlığı gidermek için) Muhacirlerle (Medine'ye hicret etmiş olan ashabla) şefaat diledi. Hazreti Âişe:
«— Vallahi bunun hakkında asla kimseyi şefaatçi kabul etmem ve ebedî şekilde adamış olduğum adağımı da bozmam.» dedi.
Bu olay Hazreti îbni Zübeyr üzerine uzayıp devam edince, îbni Zübeyr, (Hazreti Âişe'nin ana tarafından akrabaları olan) Benî Zühre kabilesinde Misver ibni Mahreme ve Abdurrahman ibni'l-Esved ibni Yeğu^ ile konuşup, bu ikisine şöyle dedi:
«— Allah aşkına! Muhakkak Hazreti Âişe'nin evine gireceksiniz; çünkü onun bana dargınlığına adağı, kendisine helâl olmaz.» Bunun üzerine Misver ve Abdurrahman, hırkalarını İbni Zübeyr'e sararak İbni Zübeyr'le (Hazreti Âişe'nin evine doğru) yöneldiler. Nihayet Hazreti Âişe'den izin isteyip şöyle dediler:
«— Selâm üzerine olsun; Allah'ın rahmeti ve bereketleri de... Girelim mi?» Hazreti Âişe:
«— Giriniz!» dedi. Onlar dediler ki:
«— Hepimiz mi girelim, ey müminlerin annesi?» Hazreti Âişe:
«— Evet, hepiniz giriniz!» dedi. Hazret Âişe, beraberlerinde İbni Zü-beyr'in bulunduğunu bilmiyordu. İçeri girdiklerinde, İbni Zübeyr hareme girip (teyzesi) Âişe'yi kucakladı ve ağlayarak ondan Allah aşkına barış dilemeğe koyuldu. Misver ile Abdurrahman da Hazreti Âişe'den Allah aşkına îbni Zübeyr ile konuşmasını ve itirazını kabul etmesini dilemeye başladılar. Bunlar şöyle diyorlardı:
«— Gerçekten sen biliyorsun, Peygamber (Saflallahü Aleyhi ve Sellem) dargınlıktan neyi yasakladığını ve bir müslümana, üç günden ziyade kardeşine dargın kalmasının helâl olmadığını...»
Ravi şöyle demiştir :
«— Misver ile Abdurrahman vakta ki, uj armayı çok yapıp işin günah olduğu üzerinde durdular, Hazreti Âişe, onlara adağını hatırlatmaya başladı ve ağlayarak şöyle diyordu:
«— Ben adak yaptım; adak ağırdır.» Onlar Hazreti Âişe'ye İsrara devam edince, İbni Zübeyr ile konuştu; sonra adağından ötürü kırk köle azad etti. Kırk köleyi azad ettikten sonra, geçmiş olayı hatırlar ve ağlardı, o kadar ki, göz yaşları baş örtüsünü ıslatırdı.»781
Hazreti Âişe ile Hazreti Abdullah İbni Zübeyr arasında geçen hâdisenin ebedî bir dargınlığa götürecek kadar büyümesi şu sebeple izah edilebilir:
Abdullah İbni Zübeyr, Hz. Âişe'nin yeğenidir. Yani, kız kardeşi Hz. Esmâ'nın oğlu ve Hz. Ebu Bekir'in torunudur. Hz. A i ş e 'nin, Peygamber'den ve babası Ebu Bekir 'den sonra en çok sevdiği kimse yeğeni Abdullah Ibni Zübeyr İdi. Bu kadar sevilen bir kimseden edebe aykırı düşecek bir hareket beklenemezdi. Hz. Âişe -nİn cömertliği 280 sayılı hadîsle beyan edildiği gibi, ele geçirdiği şeyleri biriktirip İhtiyaç sahiplerine dağıtmaktan ibaretti, öyle ki kendisine bir şey ayırmadığı olurdu. İşte böyle aşırı derecede bağtşta bulunan teyzesinin hareketini Abdullah İbni Zübeyr kendince uygun bulmadığından ona yakışacak sözde bulunmamış ve ağır konuşunuş : «Ya bu bağıştan vazgeçer, yoksa onun tasarrufuna engel olurum.» diye söz sarf etmişti.
Bir rivayette de, Hz. Âişe, kendine ait olan bir yeri satmıştı, Hz. Abdullah buna razı olmayıp, bu sözü kullanmıştı. İşte A b d u 11 a h 'in bu sözünü duyan Hz. Âişe haklı olarak hiddetlenmiş ve tam bu hiddeti üzerine büyük bir adakta bulunmuş. Hadîs-i şerifin başında adağın cinsi açıklanmamakla beraber, sonunda kırk köle azad etmesiyle keffaret ödediği bu adağın önemini göstermektedir.
Abdullah ibni Zübeyr'in haksız davranışından dolayı onu te'dib için Hz. Âişe büyük yeminde bulunmuştu. Üç günden ziyade bir Müslümanın din kardeşine dargın kalmasının helâl olmadığını Hz. Âişe biliyordu. Sonunda şefaatçilerin İsrarları üzerine yeğeni ile konuşmuş ve hemen arkasından, yeminini bozduğundan keffaret olarak kırk kölo azad etmişti. Buna rağmen yeminin ağırlığını hatırladıkça ağlar, Allah Tealâ'dan merhamet dilerdi.
Hayırlı bir işi engelleyen yeminleri bozmak, yerine göre vacİb, müs-tahab ve mubah olur. Anlaşılıyor kî, Hz. Âişe'yi yeminini bozmaktan kaçındıran husus, adağının ağır oluşu İdi.
Bir taraftan barış için devamlı İsrar, diğer taraftan adak ve yemine sadakat, her ikisinin samimî ve yüksek hislere sahip bulunuşlarının ifadesidir. Allah her ikisinden razı olsun.782
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 397, /324
Senetler:
1. Ebu Bekir Abdullah b. Zübeyr el-Esedî (Abdullah b. Zübeyr b. Avvam)
2. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
3. Avf b. Haris el-Ezdi (Avf b. Haris b. Tufeyl b. Sehbere)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Abdurrahman b. Halid el-Fehmi (Abdurrahman b. Halid b. Müsafir)
6. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
7. Ebu Salih Abdullah b. Salih el-Cüheni (Abdullah b. Salih b. Muhammed b. Müslim)
Konular:
Adak, gücünün yetmeyeceği şeyi adamak
Dargınlık, Küsmek, caiz olmaması, üç günden fazla
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Toplumsal Barış, kavgalı ve küskünleri barıştırmak, barışmak
Toplumsal barış, problemi insanları bir noktada buluşturarak çözmek