فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا

İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/11, /

وَجَزَاهُم بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا

Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve (cennetteki) ipekleri lütfeder.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/12, /

مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا

Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/13, /

وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًا

(Cennet ağaçlarının) gölgeleri, üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/14, /

وَيُطَافُ عَلَيْهِم بِآنِيَةٍ مِّن فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا

Yanlarında gümüşten kaplar ve billûr kupalar dolaştırılır.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/15, /

قَوَارِيرَ مِن فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا

Gümüşten öyle kadehler ki onları istedikleri ölçüde tayin ve takdir etmişlerdir.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/16, /

وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنجَبِيلًا

Onlara orada bir kâseden içirilir ki (bu şarabın) karışımında zencefil vardır.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/17, /

عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّى سَلْسَبِيلًا

(Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına "Selsebîl" denir.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/18, /

وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَّنثُورًا

O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedîmler dolaşır ki, onları gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/19, /

وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/20, /