Öneri Formu
Hadis Id, No:
1364, M000475
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ فُضَيْلُ بْنُ حُسَيْنٍ الْجَحْدَرِىُّ وَمُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ الْغُبَرِىُّ - وَاللَّفْظُ لأَبِى كَامِلٍ - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "يَجْمَعُ اللَّهُ النَّاسَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيَهْتَمُّونَ لِذَلِكَ - وَقَالَ ابْنُ عُبَيْدٍ فَيُلْهَمُونَ لِذَلِكَ - فَيَقُولُونَ لَوِ اسْتَشْفَعْنَا عَلَى رَبِّنَا حَتَّى يُرِيحَنَا مِنْ مَكَانِنَا هَذَا - قَالَ - فَيَأْتُونَ آدَمَ صلى الله عليه وسلم فَيَقُولُونَ أَنْتَ آدَمُ أَبُو الْخَلْقِ خَلَقَكَ اللَّهُ بِيَدِهِ وَنَفَخَ فِيكَ مِنْ رُوحِهِ وَأَمَرَ الْمَلاَئِكَةَ فَسَجَدُوا لَكَ اشْفَعْ لَنَا عِنْدَ رَبِّكَ حَتَّى يُرِيحَنَا مِنْ مَكَانِنَا هَذَا. فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - فَيَذْكُرُ خَطِيئَتَهُ الَّتِى أَصَابَ فَيَسْتَحْيِى رَبَّهُ مِنْهَا - وَلَكِنِ ائْتُوا نُوحًا أَوَّلَ رَسُولٍ بَعَثَهُ اللَّهُ - قَالَ - فَيَأْتُونَ نُوحًا صلى الله عليه وسلم فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - فَيَذْكُرُ خَطِيئَتَهُ الَّتِى أَصَابَ فَيَسْتَحْيِى رَبَّهُ مِنْهَا - وَلَكِنِ ائْتُوا إِبْرَاهِيمَ صلى الله عليه وسلم الَّذِى اتَّخَذَهُ اللَّهُ خَلِيلاً. فَيَأْتُونَ إِبْرَاهِيمَ صلى الله عليه وسلم فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - وَيَذْكُرُ خَطِيئَتَهُ الَّتِى أَصَابَ فَيَسْتَحْيِى رَبَّهُ مِنْهَا - وَلَكِنِ ائْتُوا مُوسَى صلى الله عليه وسلم الَّذِى كَلَّمَهُ اللَّهُ وَأَعْطَاهُ التَّوْرَاةَ. قَالَ فَيَأْتُونَ مُوسَى - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - وَيَذْكُرُ خَطِيئَتَهُ الَّتِى أَصَابَ فَيَسْتَحْيِى رَبَّهُ مِنْهَا - وَلَكِنِ ائْتُوا عِيسَى رُوحَ اللَّهِ وَكَلِمَتَهُ. فَيَأْتُونَ عِيسَى رُوحَ اللَّهِ وَكَلِمَتَهُ فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ. وَلَكِنِ ائْتُوا مُحَمَّدًا صلى الله عليه وسلم عَبْدًا قَدْ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأَخَّرَ." قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "فَيَأْتُونِى فَأَسْتَأْذِنُ عَلَى رَبِّى فَيُؤْذَنُ لِى فَإِذَا أَنَا رَأَيْتُهُ وَقَعْتُ سَاجِدًا فَيَدَعُنِى مَا شَاءَ اللَّهُ فَيُقَالُ يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ قُلْ تُسْمَعْ سَلْ تُعْطَهْ اشْفَعْ تُشَفَّعْ. فَأَرْفَعُ رَأْسِى فَأَحْمَدُ رَبِّى بِتَحْمِيدٍ يُعَلِّمُنِيهِ رَبِّى ثُمَّ أَشْفَعُ فَيَحُدُّ لِى حَدًّا فَأُخْرِجُهُمْ مِنَ النَّارِ وَأُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ ثُمَّ أَعُودُ فَأَقَعُ سَاجِدًا فَيَدَعُنِى مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدَعَنِى ثُمَّ يُقَالُ ارْفَعْ رَأْسَكَ يَا مُحَمَّدُ قُلْ تُسْمَعْ سَلْ تُعْطَهْ اشْفَعْ تُشَفَّعْ. فَأَرْفَعُ رَأْسِى فَأَحْمَدُ رَبِّى بِتَحْمِيدٍ يُعَلِّمُنِيهِ ثُمَّ أَشْفَعُ فَيَحُدُّ لِى حَدًّا فَأُخْرِجُهُمْ مِنَ النَّارِ وَأُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ - قَالَ فَلاَ أَدْرِى فِى الثَّالِثَةِ أَوْ فِى الرَّابِعَةِ قَالَ - فَأَقُولُ يَا رَبِّ مَا بَقِىَ فِى النَّارِ إِلاَّ مَنْ حَبَسَهُ الْقُرْآنُ أَىْ وَجَبَ عَلَيْهِ الْخُلُودُ." - قَالَ ابْنُ عُبَيْدٍ فِى رِوَايَتِهِ قَالَ قَتَادَةُ أَىْ وَجَبَ عَلَيْهِ الْخُلُودُ.
Tercemesi:
Bize Ebu Kamil Fudayl b. Hüseyin el-Cahderî ve Muhammed b. Ubeyd el-Ğuberî, -lafız, İbn Kamil'e aittir- ona Ebu Avane, ona Katade, ona da Enes b. Malik, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah, Kıyamet günü insanları toplar da onlar buna ihtimam gösterirler." -İbn Ubeyd, bu onlara ilham edilir demiştir.- "Onlar (biri), Rabbimizle aramızda şefaatçi olsa da şu durumumuzdan bizi kurtarsa derler de Adem'e (sav) gelip sen, insanların babası Ademsin! Allah seni kudreti ile yarattı, sana ruhundan üfledi ve meleklere emretti de sana secde ettiler! Rabbin nezdinde bize şefaat et de şu durumumuzdan bizi kurtar! derler. (Adem) Sizin sandığınız gibi değilim! deyip işlediği kötülüğü zikreder (ve) ondan (dolayı) Rabbinden haya eder. Ancak; siz Allah'ın gönderdiği ilk peygamber Nuh'a gidin! Onlar da Nuh'a (sav) gelirler. (Nuh), sizin sandığınız gibi değilim! deyip işlediği kötülüğü zikreder (ve) ondan (dolayı) Rabbinden haya eder. Lakin der, Allah'ın dost edindiği İbrahim'e (sav) gidin! Onlar İbrahim'e gelirler. (İbrahim) Sizin sandığınız gibi değilim! deyip işlediği kötülüğü zikreder (ve) ondan (dolayı) Rabbinden haya eder. Ancak der, siz, Allah'ın kendisi ile konuştuğu ve kendisine Tevrât'ı verdiği Musa'ya (sav) gidin! Musa'ya (as) gelirler. (Musa) Sizin sandığınız gibi değilim! deyip işlediği kötülüğü zikreder (ve) ondan (dolayı) Rabbinden haya eder. Lakin der, siz Allah'ın ruhu ve kelimesi İsa'ya gidin! Onlar İsa'ya gelirler. (İsa), sizin sandığınız gibi değilim. Ama, Allah'ın geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığı kul(u) Muhammed'e (sav) gidin! der. Onlar (nihayet) bana gelirler! Ben de Rabbimden izin isterim; bana izin verilir. (Rabbimi) gördüğümde secdeye kapanırım da Allah, beni dilediği kadar o halde bırakır. (Derken) Ya Muhammed! Kaldır başını! Söyle; dinlenilecek! İste; verilecek! Şefaat et; şefaatin kabul edilecek! denilir. Ben de başımı kaldırıp Rabbimin bana öğrettiği şekilde ona hamdederim. Ardından şefaatte bulurum da bana bir sınır konulur! Onları cehennemden çıkarır ve cennete koyarım. Sonra dönüp secdeye kapanırım. Allah, beni dilediği kadar o hal üzere bırakır. Daha sonra; Ey Muhammed! Başını kaldır! Söyle; dinlenilecek! İste; verilecek! Şefaat et; şefaatin kabul edilecek! denilir. Ben de başımı kaldırıp Rabbimin bana öğrettiği şekilde ona hamdederim. Ardından şefaatte bulurum da bana bir sınır konulur! Onları cehennemden çıkarır ve cennete koyarım."
Ravilerden biri şüpheye düşüp üçüncü ya da dördüncü defada diyerek Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Ben, ya Rabbi! Cehennemde sadece Kur'an'ın hapsettiği yani, ebedi olarak cehennemde olacak kimseler kaldı derim.
İbn Ubeyd, rivayetinde, Katade'den naklen, yani, ebedi olarak cehennemde olacaklar ifadesini zikretmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 475, /103
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cehennem, toplanma yeri
Cennet,
Kıyamet, ahvali
Peygamberler, Hz. Adem
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Peygamberler, Hz. İsa
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Peygamberler, Hz. Nuh
Şefaat, şefaat