Öneri Formu
Hadis Id, No:
2505, M004577
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَسْمَاءَ الضُّبَعِىُّ حَدَّثَنَا جُوَيْرِيَةُ عَنْ مَالِكٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَنَّ مَالِكَ بْنَ أَوْسٍ حَدَّثَهُ قَالَ أَرْسَلَ إِلَىَّ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ فَجِئْتُهُ حِينَ تَعَالَى النَّهَارُ - قَالَ - فَوَجَدْتُهُ فِى بَيْتِهِ جَالِسًا عَلَى سَرِيرٍ مُفْضِيًا إِلَى رِمَالِهِ مُتَّكِئًا عَلَى وِسَادَةٍ مِنْ أَدَمٍ . فَقَالَ لِى يَا مَالُ إِنَّهُ قَدْ دَفَّ أَهْلُ أَبْيَاتٍ مِنْ قَوْمِكَ وَقَدْ أَمَرْتُ فِيهِمْ بِرَضْخٍ فَخُذْهُ فَاقْسِمْهُ بَيْنَهُمْ - قَالَ - قُلْتُ لَوْ أَمَرْتَ بِهَذَا غَيْرِى قَالَ خُذْهُ يَا مَالُ . قَالَ فَجَاءَ يَرْفَا فَقَالَ هَلْ لَكَ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ فِى عُثْمَانَ وَعَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ وَالزُّبَيْرِ وَسَعْدٍ فَقَالَ عُمَرُ نَعَمْ . فَأَذِنَ لَهُمْ فَدَخَلُوا ثُمَّ جَاءَ . فَقَالَ هَلْ لَكَ فِى عَبَّاسٍ وَعَلِىٍّ قَالَ نَعَمْ . فَأَذِنَ لَهُمَا فَقَالَ عَبَّاسٌ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ اقْضِ بَيْنِى وَبَيْنَ هَذَا الْكَاذِبِ الآثِمِ الْغَادِرِ الْخَائِنِ . فَقَالَ الْقَوْمُ أَجَلْ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ فَاقْضِ بَيْنَهُمْ وَأَرِحْهُمْ . فَقَالَ مَالِكُ بْنُ أَوْسٍ يُخَيَّلُ إِلَىَّ أَنَّهُمْ قَدْ كَانُوا قَدَّمُوهُمْ لِذَلِكَ - فَقَالَ عُمَرُ اتَّئِدَا أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ » . قَالُوا نَعَمْ . ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَى الْعَبَّاسِ وَعَلِىٍّ فَقَالَ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ أَتَعْلَمَانِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَاهُ صَدَقَةٌ » . قَالاَ نَعَمْ . فَقَالَ عُمَرُ إِنَّ اللَّهَ جَلَّ وَعَزَّ كَانَ خَصَّ رَسُولَهُ صلى الله عليه وسلم بِخَاصَّةٍ لَمْ يُخَصِّصْ بِهَا أَحَدًا غَيْرَهُ قَالَ ( مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَى فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ ) مَا أَدْرِى هَلْ قَرَأَ الآيَةَ الَّتِى قَبْلَهَا أَمْ لاَ . قَالَ فَقَسَمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَكُمْ أَمْوَالَ بَنِى النَّضِيرِ فَوَاللَّهِ مَا اسْتَأْثَرَ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَخَذَهَا دُونَكُمْ حَتَّى بَقِىَ هَذَا الْمَالُ فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَأْخُذُ مِنْهُ نَفَقَةَ سَنَةٍ ثُمَّ يَجْعَلُ مَا بَقِىَ أُسْوَةَ الْمَالِ . ثُمَّ قَالَ أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ أَتَعْلَمُونَ ذَلِكَ قَالُوا نَعَمْ . ثُمَّ نَشَدَ عَبَّاسًا وَعَلِيًّا بِمِثْلِ مَا نَشَدَ بِهِ الْقَوْمَ أَتَعْلَمَانِ ذَلِكَ قَالاَ نَعَمْ . قَالَ فَلَمَّا تُوُفِّىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ أَبُو بَكْرٍ أَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَجِئْتُمَا تَطْلُبُ مِيرَاثَكَ مِنَ ابْنِ أَخِيكَ وَيَطْلُبُ هَذَا مِيرَاثَ امْرَأَتِهِ مِنْ أَبِيهَا فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَا نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ » . فَرَأَيْتُمَاهُ كَاذِبًا آثِمًا غَادِرًا خَائِنًا وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّهُ لَصَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ ثُمَّ تُوُفِّىَ أَبُو بَكْرٍ وَأَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَوَلِىُّ أَبِى بَكْرٍ فَرَأَيْتُمَانِى كَاذِبًا آثِمًا غَادِرًا خَائِنًا وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنِّى لَصَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ فَوَلِيتُهَا ثُمَّ جِئْتَنِى أَنْتَ وَهَذَا وَأَنْتُمَا جَمِيعٌ وَأَمْرُكُمَا وَاحِدٌ فَقُلْتُمَا ادْفَعْهَا إِلَيْنَا فَقُلْتُ إِنْ شِئْتُمْ دَفَعْتُهَا إِلَيْكُمَا عَلَى أَنَّ عَلَيْكُمَا عَهْدَ اللَّهِ أَنْ تَعْمَلاَ فِيهَا بِالَّذِى كَانَ يَعْمَلُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَخَذْتُمَاهَا بِذَلِكَ قَالَ أَكَذَلِكَ قَالاَ نَعَمْ . قَالَ ثُمَّ جِئْتُمَانِى لأَقْضِىَ بَيْنَكُمَا وَلاَ وَاللَّهِ لاَ أَقْضِى بَيْنَكُمَا بِغَيْرِ ذَلِكَ حَتَّى تَقُومَ السَّاعَةُ فَإِنْ عَجَزْتُمَا عَنْهَا فَرُدَّاهَا إِلَىَّ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed b. Esmâ ed-Dube'î, ona Cüveyriye, ona Mâlik, ona ez-Zührî, ona da Mâlik b. Evs şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Hattâb (bana bir haber) yolladı. Ben de gündüz vakti onun huzuruna geldim. Onu, divan ile arasında örtü bulunmaksızın onun üzerinde oturur vaziyette ve deriden bir yastığa yaslanmış hâlde buldum. Bana, "Ey Mâl(ik), senin kabilenden topluluklar geldiler, onlara az bir miktar atiyye verilmesini emrettim. Onları al da aralarında dağıt" dedi. Ben, "Onu benden başkasına emretsen ya!" dedim. (Ömer), "Ey Mâl(ik)! Onu al" dedi. (Derken) Yerfâ gelip "Ey müminlerin emiri! Osman, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr ve Sa'd'a destur var mı?" dedi. (Ömer), "Evet, (gelsinler)" dedi. Onlara izi verdi, (onlar da) huzura girdiler. Ardından da (Yerfâ) gelip "Abbâs ve Ali'ye de destûr var mı?" dedi. (Ömer), "Evet" dedi. (Böylece Ömer) onlara izin verdi. Abbas, "Ey müminlerin emiri! Benimle bu yalancı, günahkâr, aldatan ve hain arasında hüküm ver!" dedi. Topluluk da "Ey müminlerin emiri! Evet! Aralarında hükmet de onları huzura kavuştur!" dedi. (Ali ve Abbas'ın), aralarındaki husumeti Ömer'e iletmeleri için bu topluluğu öne sürdüğünü zannediyorum. Ömer, "Az bir durun bakalım! İzni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına sizlere soruyorum! Rasulullah'ın (sav), 'Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz?" dedi. Onlar, "Evet" dediler. Ardından (Ömer), Ali ve Abbâs'a yönelip "İzni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına ikinize soruyorum! Rasulullah'ın, 'Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz?" dedi. (İkisi de) "Evet" dediler. (Bunun üzerine Ömer), "Allah (ac), hiç kimseye tahsis etmediğini Rasulullah'a (sav) tahsis etmiştir" deyip "Allah'ın, rasulüne fey olarak verdiği şehir ahalisi(nin malları) Allah'a ve Rauslü'ne aittir" ayetini okudu. Ayetin öncesini okuyup okumadığını bilemiyorum. (Ömer, sözlerine devam ederek) "Benî Nazîr mallarını sizin aranızda taksim etti. Vallahi! Sizi kendisine tercih etti ve bu (husumete sebep olan) mal kalana dek onu size verdi. Rasulullah (sav) ondan senelik nafakasını alır, sonra kalanını da beytü'l-mâle aktarırdı" dedi. Daha sonra (Ömer), "İzni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına sizlere soruyorum! Bunu biliyor musunuz?" dedi. Onlar, "Evet" dediler. Akabinde topluluğa yemin ederek sorduğu gibi Abbâs ile Ali'ye de sorup "Bunu biliyor musunuz?" dedi. (İkisi de) "Evet" dediler. (Ömer), "Hz. Peygamber (sav) vefat ettiğinde Ebu Bekir, 'Ben, Rasulullah'ın (sav) velisiyim!' dedi. Siz ikiniz (Ebu Bekir'e) geldiniz. (Sen Abbâs)! Hz. Peygamber'den (sav) kalan mirasını istedin. Bu (Ali de) karısının babasından kalan mirasını istedi. Ebu Bekir, 'Hz. Peygamber'in (sav) 'Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır'' buyurduğunu söyledi. Sizler de onu yalancı, günahkâr, aldatıcı ve hain gördünüz! Allah, onun doğru sözlü, iyi, doğruya ileten, hakkı izleyen biri olduğunu biliyor(du)! Sonra Ebu Bekir vefat etti. Ben de Rasulullah'ın (sav) ve Ebu Bekir'in velisiyim! Siz ikiniz beni yalancı, günahkâr, aldatıcı ve hain olarak görüyorsunuz! Allah da benim doğru, iyi, doğruya ileten, hakkı izleyen ve o mal üzerinde yetki sahibi olduğumu biliyor! Sonra sen (Abbas)! Bana geldin ve bu (Ali de bana geldi). Hâlbuki sizler birsiniz ve durumunuz da birdir. 'Bize o malı ver' dediniz. Ben de, O malı Rasulullah'ın (sav) kullandığı gibi kullanacağınıza dair Allah için söz vermeniz karşılığında size vereyim' dedim. Siz de onu bu (şartla) aldınız! Öyle mi?" dedi. (İkisi de) "Evet" dedi. (Ömer), "Sonra da aranızda hüküm vermem için bana geliyorsunuz! Yok öyle! Vallahi! Kıyamet kopana dek bundan başka bir şeyle aranızda hükmetmeyeceğim! Eğer (o malı layıkıyla işletmekten) aciz kalırsanız onu bana iade edin!" dedi.
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
نُورَثُ مَا تَرَكْنَاهُ صَدَقَةٌ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cihâd ve's-Siyer 4577, /747
Senetler:
()
Konular:
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
Hz. Peygamber, mirası