Öneri Formu
Hadis Id, No:
36491, MU000946
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ أَيُّوبَ بْنِ أَبِى تَمِيمَةَ السَّخْتِيَانِىِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ قَالَ مَنْ نَسِىَ مِنْ نُسُكِهِ شَيْئًا أَوْ تَرَكَهُ فَلْيُهْرِقْ دَمًا . قَالَ أَيُّوبُ لاَ أَدْرِى قَالَ تَرَكَ أَوْ نَسِىَ . قَالَ مَالِكٌ مَا كَانَ مِنْ ذَلِكَ هَدْيًا فَلاَ يَكُونُ إِلاَّ بِمَكَّةَ وَمَا كَانَ مِنْ ذَلِكَ نُسُكًا فَهُوَ يَكُونُ حَيْثُ أَحَبَّ صَاحِبُ النُّسُكِ .
باب جَامِعِ الْفِدْيَةِ . قَالَ مَالِكٌ فِيمَنْ أَرَادَ أَنْ يَلْبَسَ شَيْئًا مِنَ الثِّيَابِ الَّتِى لاَ يَنْبَغِى لَهُ أَنْ يَلْبَسَهَا وَهُوَ مُحْرِمٌ أَوْ يُقَصِّرَ شَعَرَهُ أَوْ يَمَسَّ طِيبًا مِنْ غَيْرِ ضَرُورَةٍ لِيَسَارَةِ مُؤْنَةِ الْفِدْيَةِ عَلَيْهِ قَالَ لاَ يَنْبَغِى لأَحَدٍ أَنْ يَفْعَلَ ذَلِكَ وَإِنَّمَا أُرْخِصَ فِيهِ لِلضَّرُورَةِ وَعَلَى مَنْ فَعَلَ ذَلِكَ الْفِدْيَةُ . وَسُئِلَ مَالِكٌ عَنِ الْفِدْيَةِ مِنَ الصِّيَامِ أَوِ الصَّدَقَةِ أَوِ النُّسُكِ أَصَاحِبُهُ بِالْخِيَارِ فِى ذَلِكَ وَمَا النُّسُكُ وَكَمِ الطَّعَامُ وَبِأَىِّ مُدٍّ هُوَ وَكَمِ الصِّيَامُ وَهَلْ يُؤَخِّرُ شَيْئًا مِنْ ذَلِكَ أَمْ يَفْعَلُهُ فِى فَوْرِهِ ذَلِكَ قَالَ مَالِكٌ كُلُّ شَىْءٍ فِى كِتَابِ اللَّهِ فِى الْكَفَّارَاتِ كَذَا أَوْ كَذَا فَصَاحِبُهُ مُخَيَّرٌ فِى ذَلِكَ أَىَّ شَىْءٍ أَحَبَّ أَنْ يَفْعَلَ ذَلِكَ فَعَلَ . قَالَ وَأَمَّا النُّسُكُ فَشَاةٌ وَأَمَّا الصِّيَامُ فَثَلاَثَةُ أَيَّامٍ وَأَمَّا الطَّعَامُ فَيُطْعِمُ سِتَّةَ مَسَاكِينَ لِكُلِّ مِسْكِينٍ مُدَّانِ بِالْمُدِّ الأَوَّلِ مُدِّ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . قَالَ مَالِكٌ وَسَمِعْتُ بَعْضَ أَهْلِ الْعِلْمِ يَقُولُ إِذَا رَمَى الْمُحْرِمُ شَيْئًا فَأَصَابَ شَيْئًا مِنَ الصَّيْدِ لَمْ يُرِدْهُ فَقَتَلَهُ إِنَّ عَلَيْهِ أَنْ يَفْدِيَهُ وَكَذَلِكَ الْحَلاَلُ يَرْمِى فِى الْحَرَمِ شَيْئًا فَيُصِيبُ صَيْدًا لَمْ يُرِدْهُ فَيَقْتُلُهُ إِنَّ عَلَيْهِ أَنْ يَفْدِيَهُ لأَنَّ الْعَمْدَ وَالْخَطَأَ فِى ذَلِكَ بِمَنْزِلَةٍ سَوَاءٌ . قَالَ مَالِكٌ فِى الْقَوْمِ يُصِيبُونَ الصَّيْدَ جَمِيعًا وَهُمْ مُحْرِمُونَ أَوْ فِى الْحَرَمِ قَالَ أَرَى أَنَّ عَلَى كُلِّ إِنْسَانٍ مِنْهُمْ جَزَاءَهُ إِنْ حُكِمَ عَلَيْهِمْ بِالْهَدْىِ فَعَلَى كُلِّ إِنْسَانٍ مِنْهُمْ هَدْىٌ وَإِنْ حُكِمَ عَلَيْهِمْ بِالصِّيَامِ كَانَ عَلَى كُلِّ إِنْسَانٍ مِنْهُمُ الصِّيَامُ وَمِثْلُ ذَلِكَ الْقَوْمُ يَقْتُلُونَ الرَّجُلَ خَطَأً فَتَكُونُ كَفَّارَةُ ذَلِكَ عِتْقَ رَقَبَةٍ عَلَى كُلِّ إِنْسَانٍ مِنْهُمْ أَوْ صِيَامَ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ عَلَى كُلِّ إِنْسَانٍ مِنْهُمْ . قَالَ مَالِكٌ مَنْ رَمَى صَيْدًا أَوْ صَادَهُ بَعْدَ رَمْيِهِ الْجَمْرَةَ وَحِلاَقِ رَأْسِهِ غَيْرَ أَنَّهُ لَمْ يُفِضْ إِنَّ عَلَيْهِ جَزَاءَ ذَلِكَ الصَّيْدِ لأَنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى قَالَ وَإِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُوا وَمَنْ لَمْ يُفِضْ فَقَدْ بَقِىَ عَلَيْهِ مَسُّ الطِّيبِ وَالنِّسَاءِ . قَالَ مَالِكٌ لَيْسَ عَلَى الْمُحْرِمِ فِيمَا قَطَعَ مِنَ الشَّجَرِ فِى الْحَرَمِ شَىْءٌ وَلَمْ يَبْلُغْنَا أَنَّ أَحَدًا حَكَمَ عَلَيْهِ فِيهِ بِشَىْءٍ وَبِئْسَ مَا صَنَعَ . قَالَ مَالِكٌ فِى الَّذِى يَجْهَلُ أَوْ يَنْسَى صِيَامَ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ فِى الْحَجِّ أَوْ يَمْرَضُ فِيهَا فَلاَ يَصُومُهَا حَتَّى يَقْدَمَ بَلَدَهُ قَالَ لِيُهْدِ إِنْ وَجَدَ هَدْيًا وَإِلاَّ فَلْيَصُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ فِى أَهْلِهِ وَسَبْعَةً بَعْدَ ذَلِكَ .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Mâlik, ona Eyyûb b. Ebu Temîme es-Sahtiyânî, ona Saîd b. Cübeyr, Abdullah b. Abbas’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Hacda yapması gereken bir hac ibadetini unutan yahut terk eden bir kimse bir kan akıtsın (kurban kessin). Eyyûb dedi ki: Ben (Saîd’in) “terk ederse” mi yoksa “unutursa” mı dediğini bilemiyorum.
Mâlik dedi ki: Bu kurbanlıklardan hedy (hediyelik) olan ancak Mekke’de kesilir. Şayet hac amellerinden birisi ise (onun cezası), o ibadeti yapmamış olan kimsenin dilediği yerde olur.
Fidye ile ilgili meseleler: Mâlik ihramlı olduğu halde giymemesi gereken herhangi bir elbiseyi giymek isteyen yahut saçını kısaltmak yahut da yerine getirmekle yükümlü olacağı fidyenin önemsiz oluşundan dolayı zaruret gerekmediği halde koku sürünen kimse ile ilgili olarak şunları söylemiştir: (Böyle olsa dahi) herhangi bir kimsenin yapmaması gerekir. Buna ancak zaruret dolayısıyla ruhsat verilmiştir ve böyle bir işi yapana fidye gerekir.
Mâlik’e fidye yükümlülüğü olan bir kimse, oruç, sadaka ya da kurban kesmek hususunda muhayyer midir? Kesmesi gereken kurban nedir? Yedireceği miktar ne kadardır? Ve bu hangi müd (ölçek) ile ölçülür? Oruç tutması gerekiyorsa kaç gün tutar? Bunların herhangi birisi ertelenebilir mi yoksa derhal mı onu yapması gerekir? diye sorulması üzerine, Mâlik dedi ki: Allah’ın Kitabındaki keffaret şu yahut bu diye tespit edilmiş ise, keffaret yükümlüsü kişi bu hususta tercihte serbesttir, bunların hangisini yapmak isterse yapabilir.
(Mâlik devamla) dedi ki: Kurban fidyesi bir koyundur. (Hacda) oruç fidyesi üç gündür. Yemek yedirme fidyesi ise, ilk müd olan Nebi’nin (sav) müddü ile her bir yoksula iki müd vermek üzere altı yoksula yemek yedirir.
Mâlik dedi ki: Kimi ilim adamının şöyle dediğini dinledim: İhramlı bir kişi bir şeye atış yapıp, istemediği bir ava isabet ettirip, onu öldürürse, ona o av hayvanının fidyesini ödemesi icab eder. Aynı şekilde ihramlı olmayan bir kişi Harem bölgesinde bir şeye atış yapıp, istemediği bir av hayvanına isabet ettirip, onu öldürürse, ona fidyesini ödemek düşer. Çünkü bu hususta kasıt ve hata aynı seviyededir.
Birlikte av hayvanına atışları isabet eden ihramlı ya da (ihramsız olup) Harem bölgesinde bulunan bir topluluk hakkında Mâlik dedi ki: Benim görüşüme göre, aralarından her bir kimseye, o avın cezası ayrı ayrı düşer. Eğer haklarında kurban keseceklerine dair hüküm verilecek olursa, onların her birisine bir kurban kesmek icab eder. Eğer oruç tutmalarına dair hüküm verilirse, onların her birisinin (ayrı ayrı) oruç tutması gerekir. Bunun bir örneği ise hata yoluyla bir kişiyi öldüren bir topluluktur. Böyle birisinin keffareti, o topluluğunun her birisine köle azat etmek yahut da onların her birisine kesintisiz iki ay oruç tutmak düşer.
Mâlik dedi ki: Bir kimse bir av hayvanına atış yapar yahut da Cemreye taş atıp başını tıraş etmesinden sonra fakat henüz İfada tavafını yapmadan, o hayvanı avlarsa, onun cezasını yerine getirmesi gerekir. Çünkü şanı yüce Allah: “İhramdan çıktığınız zaman avlanın (avlanabilirsiniz)” buyurmuştur. İfâda tavafını henüz yapmamış olan kimse için ise koku sürmek ve hanıMinâ yaklaşmak yasağına riayet yükümlülüğü kalmaya devam eder.
Mâlik dedi ki: İhramlı bir kimseye Harem bölgesi içerisinde kestiği ağaçtan ötürü herhangi bir şey düşmez. Herhangi bir kimsenin, böyle bir kişi hakkında herhangi bir şeye hükmettiği bilgisi bize ulaşmamış olmakla birlikte, yaptığı bu iş oldukça kötü bir iştir.
Mâlik hac günlerinde üç gün oruç tutması gerektiğini bilmeyen ya da unutan yahut da bu süre içerisinde hastalanan kimse hakkında, bu günleri kendi ülkesine geri dönmedikçe tutamaz, demiştir. (Mâlik) dedi ki: Eğer bulabilirse bir kurban kessin aksi takdirde ailesi arasında önce üç gün oruç tutsun, daha sonra da diğer yedi günü tutsun.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 946, 1/153
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
3. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
Konular:
Hac, İhram, yasaklarını ihlâlin sonuçları