1735 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Abdullah b. Ömer b. Ğânim, ona Abdurrahman b. Ziyad el-İfriki, ona Ziyad b. Nuaym el-Hadrami, ona da Ziyad b. Haris es-Sudai şöyle rivayet etmiştir:
"Sabah namazı vakti girince Hz. Peygamber (sav), bana ezan okumamı emir buyurdu. Ben de ezanı okudum. Ardından kamet de getireyim mi? diye sordum. O ise doğu tarafına, fecre bakmaya başladı ve 'hayır dedi. Nihayet fecr doğduğunda (bineğinden) indi, abdest aldı ve bana doğru yöneldi. O esnada ashab'ı grup grup olmuşlardı. Bilal kamet getirmek istedi. Hz. Peygamber (sav), ona, 'Sudâlı kardeş ezanı okudu; ezanı okuyan kameti de getirir' buyurdu. (Ziyad), ben de kamet getirdim dedi."
Açıklama: '' أَوَّلُ أَذَانِ الصُّبْحِ'', fecrin doğuşundan önceki an anlamına geldiğinden, tercümede vaktin girmesi olarak ifade edilmiştir.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Amr en-Nakıd ve Züheyr b. Harb, onlara Süfyan b. Uyeyne -Amr hocasıyla rivayet ilişkisini ifade etmek için 'haddesenâ Süfyan b. Uyeyne (Bize Süfyan b. Uyeyne rivayet etti' demiştir-, ona Zührî, ona da Urve, Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Mümin hanımlar sabah namazını Nebi (sav) ile kılarlardı. Sonra örtülerine bürünmüş olarak (evlerine) dönerlerdi. (Karanlıktan dolayı) Onları kimse tanıyamazdı."
Bize Harmele b. Yahya, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona da Urve b. ez-Zübeyr, Nebi'nin (sav) hanımı Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Mümin kadınlardan bazıları sabah namazını Rasulullah (sav) ile kılmak üzere örtülerine bürünmüş olarak gelirler, sonra da (namaz bitince) evlerine geri dönerlerdi. Rasulullah (sav) namazı karanlıkta kıldığından dolayı kimse onları tanımazdı."
Bize Nasr b. Ali el-Cahdamî ve İshak b. Musa el-Ensarî, o ikisine Ma'n, ona Malik, ona Yahya b. Said, ona da Amre, Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav) sabah namazını kıldırdığında, kadınlar örtülerine bürünmüş halde geri dönerlerdi. Hava hâlâ alacakaranlık (aydınlanmamış) olduğu için kimse onları tanımazdı."
Ensarî rivayetinde: ('Müteleffiât (Örtülerine bürünmüş oldukları halde) lafzı yerine) "müteleffifât (sarılıp sarmalanmış)" kelimesini kullanmıştır.
Bize Ebu Küreyb, ona Süveyd b. Amr el-Kelbi, ona Hammad b. Seleme, ona da Seyyar b. Selame Ebu Minhal, Ebu Berze el-Eslemi'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav) yatsı namazını gecenin üçte birine kadar ertelerdi. Yatsı namazını kılmadan uyumayı ve onu kıldıktan sonra konuşmayı hoş karşılamazdı. Sabah namazında altmış ile yüz ayet arası kadar (Kur'an) okurdu. Birbirimizin yüzünü tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman (namazdan) çıkardı."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Gunder, ona Şu'be; (T)
Bize Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşar, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona da Said b. İbrahim, Muhammed b. Amr b. Hasan b. Ali'nin şöyle dediğini rivayet etti:
Haccac, Medine'ye gelince Cabir b. Abdullah'a (namaz vakitlerini) sorduk, bize şöyle cevap verdi:
"Rasulullah (sav) öğle namazını sıcağın en şiddetli olduğu vakitte, ikindi namazını güneş hâlâ parlak iken, akşam namazını güneş battığında (hemen) kılardı. Yatsı namazını ise, bazen geciktirir, kimi zaman ise erken kıldırırdı. Cemaatin toplandığını görürse erken kıldırır, henüz toplanmadıklarını görürse geciktirirdi. Sabah namazını, onlar –ya da Nebi (sav) - alacakaranlıkta kılar(lar)dı."
Bize Ubeydullah b. Muaz, ona babası (Muaz b. Muaz el-Anberî), ona Şu'be, ona da Sa'd'ın rivayet ettiğine göre, Muhammed b. Amr b. el-Hasan b. Ali şöyle demiştir:
Haccac namazları geciktirirdi. Bizler de (namaz vakitlerini) Cabir b. Abdullah'a sorduk... Ravi, hadisin devamı olarak Gunder'in rivayetinin aynısını nakletmiştir.
"... Rasulullah (sav) öğle namazını sıcağın en şiddetli olduğu vakitte, ikindi namazını güneş hâlâ parlak iken, akşam namazını güneş battığında (hemen) kılardı. Yatsı namazını ise, bazen geciktirir, kimi zaman ise erken kıldırırdı. Cemaatin toplandığını görürse erken kıldırır, henüz toplanmadıklarını görürse geciktirirdi. Sabah namazını, onlar –ya da Nebi (sav) - alacakaranlıkta kılar(lar)dı."
Bize Yahya b. Habib el-Harisî, ona Halid b. Haris, ona da Şu'be, Seyyar b. Selame'den şöyle nakletmiştir:
Seyyar b. Selame: 'Babamı (Selame'yi) Ebu Berze'ye Rasulullah'ın (sav) namazını (namaz vakitlerini) sorarken işittim.' dedi. (Hadisi ondan dinleyen) Şu'be, Seyyar'a: 'Bunu bizzat sen duydun mu?' diye sordu. O da: 'Şu anda seni duyduğum gibi (duydum)' diye cevap verdi ve konuşmasına şöyle devam etti:'Babamı (Selame'yi) Ebu Berze'ye Rasulullah'ın (sav) namazını (namaz vakitlerini) sorarken işittim. Şöyle cevap verdi:
"Rasulullah (sav) -yatsı namazını- yani gecenin yarısına kadar biraz geciktirmekte bir sakınca görmezdi. Yatsı namazından önce uyumayı ve sonra konuşmayı da sevmezdi."
Şu'be şöyle dedi: 'Sonra onu (Seyyar b. Selame'yi) tekrar gördüm ve (aynı konuyu) sordum. Bana şöyle cevap verdi': "Rasulullah öğlen namazını güneş tam tepe noktasından (batıya doğru) meylettiği zaman kılardı. İkindi namazını kıldığında ise, birisi Medine'nin en uzak yerine gidip dönse bile güneş hala canlılığını koruyacak bir durumda olurdu. Akşam namazını kıldığı vakti tam hatırlamıyorum."
Şu'be: 'Daha sonra onunla tekrar karşılaştım ve aynı soruyu sordum. Bana şöyle cevap verdi' dedi: "Rasulullah, sabah namazını yanında oturan kişinin yüzünü tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman namazı tamamlayacağı bir vakitte kılardı. Sabah namazında altmış ile yüz ayet arasında okurdu."