1735 Kayıt Bulundu.
Bize Mücahid b. Musa, Ebu Bekir b. Nadr b. Ebu Nadr ve Harun b. Abdullah, onlara Ebu Nadr, ona Ebu Bekir, ona Ebu -Nadr -Haşim b. Kasım-, ona Süleyman b. el-Müğîra, ona Sabit, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav) sabah namazını kıldığı vakit, Medine'nin hizmetçileri içi su dolu kaplarla (O'nun yanına) gelirlerdi. Her hangi bir kap getirildiğinde elini içine daldırırdı. Ona çok defalar sabahın soğuğunda getirdiklerinde de yine elini o kaplara daldırırdı."
Açıklama: Medineli sahâbe Resulullah'ın (sav) mübarek elinin dokunduğu su ile teberrük etmek maksadıyla O'na sabahları su dolu kaplarını gönderirler, Hz. Peygamber de onları kırmaz, hava soğuk da olsa isteklerini geri çevirmezdi. Bu hadisin olduğu bâba "Nebî'nin (sav) İnsanlara Yakın Olması ve O'nunla Teberrükte Bulunmaları" başlığının seçilmesi de bu manaya işaret etmektedir.
Bize Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ, ona Ebu Üsame, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe şöyle rivayet etti:
"Rasulullah'a (sav) soğuk bir sabah vaktinde vahiy indirilirdi de alnından ter boşanırdı".
Bize Kuteybe, ona Muğire b. Abdurrahman, ona Ebu Zinad, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Peygamber (sav) son rükûdan başını kaldırdığı zaman şöyle dua demiştir:
"Allah'ım! Ayyaş b. Ebu Rebîa'yı kurtar. Allah'ım! Seleme b. Hişam'ı kurtar. Allah'ım! Velid b. Velid'i kurtar. Allah'ım! Güçsüz ve zayıf olan müminleri kurtar! Allah'ım! Mudar (kafirleri) üstüne baskını daha da arttır. Allah'ım! Bu yılları onlar için Yusuf Peygamber'in yılları gibi kıtlık yılları yap!" Sonra da Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Ğıfâr kabilesine gelince Allah onlara mağfiret etsin. Eslem kabilesine Allah selamet versin."
İbn Ebu Zinâd, babası Ebu Zinâd'dan rivayetle 'bu duanın hepsi sabah namazındaydı' demiştir.
Bize Ahmed b. Cafer el-Ma'kirî, ona Nadr b. Muhammed, ona İkrime b. Ammâr, ona Ebu AmmÂr Şeddad b. Abdullah ve Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Ümame şöyle rivayet etmiştir. -İkrime şöyle demiştir: Şeddad Ebu Ümame ve Ebû Vâsile ile görüşmüş, Enes'le birlikte Şam'a gitmiştir. Enes kendisinin fazilet ve hayır sahibi bir kişi olduğunu söylemiştir.- ona da Amr b. Abese es-Sülemî şöyle rivayet etmiştir:
"Ben cahiliye zamanında bütün insanların sapkınlık içinde bulunduğunu, doğru yolda olmadıklarını biliyordum. Çünkü onlar putlara ibadet ediyorlardı. Mekke'de bir kişinin bir takım haberler getirdiğini duydum. Bineğime binip hemen ona geldim. Rasulullah (sav) gizlenmiş ve kavmi kendisine karşı cüretkar bir halde tavır takınmıştı. Bunun üzerine kalbim yumuşadı ve Mekke'de onun yanına giderek 'Sen nesin?' diye sordum. 'Ben Peygamberim' buyurdu. 'Peygamber ne demektir?' diye sordum. 'Allah beni gönderdi' buyurdu. 'Ne ile gönderdi seni?' diye sordum. 'Allah beni, akrabaya yardım edilmesi, putların kırılması, Allah'ın bir olduğunun kabul edilmesi ve O'na hiç bir şeyin ortak koşulmaması vazifesi ile gönderdi' buyurdu. 'Bu konuda seni destekleyecek kimler var?' diye sordum. 'Bir hür ve bir köle' cevabını verdi. O sırada onunla birlikte iman edenlerden sadece Ebu Bekir ve Bilal vardı. 'Bende sana tabi oluyorum' dedim. 'Sen bu gün bunu yapamazsın. Benim ve insanların ne halde olduğunu görmüyor musun? Şimdi ailenin yanına dön. Ortaya çıktığımı duyduğun zaman yanıma gel' buyurdu. Ben de ailemin yanıma gittim."
"Ben oradayken Rasulullah (sav) Medine'ye geldi. İnsanlardan haber alıyor ve onlara peygamberi soruyordum. Sonunda yanıma Yesriblilerden yani Medinelilerden bir grup geldi. Onlara 'Medine'ye gelen zat ne yaptı?' diye sordum. 'Halk ona koşuyor. Kavmi onu öldürmek istemiş ama bunu başaramamışlar' dediler. Ben de bunun üzerine Medine'ye gelip hemen onun huzuruna çıktım ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Beni tanıdın mı?' diye sordum. 'Evet, Sen benimle Mekke'de buluşan adamsın' buyurdu. 'Evet, ben o adamım' dedim ve 'ey Allah'ın peygamberi! Allah'ın sana bildirdiği ve benim bilmediğim şeyleri bana haber ver' diye ekledim. Bana namazdan bahsetti ve 'sabah namazını kıl! Sonra güneşin doğmasından yükselmesine kadarki zamanda namaz kılma. Çünkü güneş doğduğu zaman şeytanın iki boynuzu arasından doğar. Kafirler de o zaman ona secde ederler. Sonra namaz kılabilirsin. Çünkü namaz ispatlı ve şahitlidir. Mızrağın gölgesi dimdik olana kadar namaz kılabilirsin. Sonra namazı kes! Çünkü o zaman cehennem ateşi kızdırılır. Gölge döndüğü zaman yine namaz kılabilirsin. Bu namazın da ispatlı ve şahitlidir. İkindiye kadar namazı kılmaya devam edebilirsin. İkindiden sonra güneş batana kadar namaz kılma, çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından batar ve o vakitte kafirler güneşe secde ederler' buyurdu. Ben 'ey Allah'ın Peygamberi! Abdestten de bahsedin bana' dedim. Allah Rasulü (sav) 'Abdest suyunu yakınına alıp ağzına ve burnuna su veren kişinin günahları yüzünden, ağzından ve burnundan dökülür. Allah'ın emrettiği gibi yüzünü yıkarsa bütün günahları su ile birlikte sakalının etrafından dökülür. Sonra ellerini dirsekleriyle birlikte yıkar da eliyle işlediği günahlar parmak uçlarından suyla birlikte dökülür. Başını mesh eder ve başıyla işlediği günahlar su ile birlikte saçlarının kenarlarından dökülür. Sonra ayaklarını topukları ile birlikte yıkar da ayaklarının günahları suyla birlikte parmaklarından dökülür. Eğer bir de kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd eder, onu tazim eder ve Allah için kalbindeki başka şeyleri bırakırsa anasından doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış olur' buyurdu."
Amr b. Anbese bu hadisi Hz. Peygamber'in (sav) ashabından Ebu Ümame'ye anlatmıştı. Ebu Ümame “ey Amr b. Anbese! Bu adama nasıl bir makam verildiği hakkında söylediklerini bir düşün” deyince Amr “ey Ebu Ümame! Artık iyice yaşlandım. Kemiklerim zayıfladı. Ecelim geldi. Allah'a ve resulüne yalan söylemeye ihtiyacım mı var! Eğer bunu Rasulullah'tan (sav) bir, iki, üç hatta yedi defa duymasaydım onu anlatmazdım. Ama ben bunları Rasulullah'tan (sav) daha da çok duydum” dedi.
Bize Yahya b. Yahya, ona Ebu Hayseme, ona da Simak b. Harb şöyle demiştir:
"Cabir b. Semüre'ye; sen Rasulullah (sav) ile oturur muydun (O'nunla aynı mecliste bulunur muydun) diye sordum. Cabir; evet bu çok olurdu. Rasulullah (sav) sabah namazını kıldığı yerden, güneş doğana kadar kalkmaz, güneş doğduğunda kalkardı. Bazen (sahabe) konuşurlar, cahiliye döneminden bahseder ve gülerler, Rasulullah (sav) da tebessüm ederdi dedi."