Öneri Formu
Hadis Id, No:
8499, M002842
Hadis:
حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مَنْصُورٍ وَأَبُو كَامِلٍ جَمِيعًا عَنْ أَبِى عَوَانَةَ - قَالَ سَعِيدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ - عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْتَشِرِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ "سَأَلْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ - رضى الله عنهما - عَنِ الرَّجُلِ يَتَطَيَّبُ ثُمَّ يُصْبِحُ مُحْرِمًا فَقَالَ مَا أُحِبُّ أَنْ أُصْبِحَ مُحْرِمًا أَنْضَخُ طِيبًا لأَنْ أَطَّلِىَ بِقَطِرَانٍ أَحَبُّ إِلَىَّ مِنْ أَنْ أَفْعَلَ ذَلِكَ. فَدَخَلْتُ عَلَى عَائِشَةَ - رضى الله عنها - فَأَخْبَرْتُهَا أَنَّ ابْنَ عُمَرَ قَالَ مَا أُحِبُّ أَنْ أُصْبِحَ مُحْرِمًا أَنْضَخُ طِيبًا لأَنْ أَطَّلِىَ بِقَطِرَانٍ أَحَبُّ إِلَىَّ مِنْ أَنْ أَفْعَلَ ذَلِكَ. فَقَالَتْ عَائِشَةُ أَنَا طَيَّبْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عِنْدَ إِحْرَامِهِ ثُمَّ طَافَ فِى نِسَائِهِ ثُمَّ أَصْبَحَ مُحْرِمًا."
Tercemesi:
Bize Said b. Mansur ve Ebu Kamil, onlara Ebu Avane, ona İbrahim b. Muhammed b. Münteşir, ona da babasının şöyle dediğini rivayet etti: "Abdullah b. Ömer'e (ra) hoş koku süründükten sonra ihramlı olarak sabahlayan kişinin durumunu sordum. O; ben hoş kokum etrafa yayılarak ihramlı halde sabahı etmeyi sevmem, katran ile sıvanmış olmayı böyle bir iş yapmaktan hiç şüphesiz daha çok severim dedi. Sonra Aişe'nin (r.anha) huzuruna girdim. Ona İbn Ömer'in; hoş kokunun benden etrafa yayıldığı halde ihramlı olarak sabah etmeyi arzu etmem. Çünkü şüphesiz katrana sıvanmayı böyle bir iş yapmaktan daha çok severim dediğini haber verince Aişe; ihrama gireceği sırada Rasulullah'a (sav) kendim hoş koku sürdüm, sonra hanımlarını dolaştı sonra da ihramlı olarak sabahı etti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Hac, 2842, /470
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhram, koku sürünerek ihrama girmek veya çıkmak,
Hac, İhramlıya mübah olan şeyler
Hadis Rivayeti
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ عَمْرَةَ عَنْ عَائِشَةَ رضى الله عنها قَالَتْ: "كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا أَرَادَ أَنْ يَعْتَكِفَ صَلَّى الْفَجْرَ ثُمَّ دَخَلَ مُعْتَكَفَهُ. وَإِنَّهُ أَمَرَ بِخِبَائِهِ فَضُرِبَ، أَرَادَ الاِعْتِكَافَ فِى الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ مِنْ رَمَضَانَ. فَأَمَرَتْ زَيْنَبُ بِخِبَائِهَا فَضُرِبَ، وَأَمَرَ غَيْرُهَا مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِخِبَائِهِ فَضُرِبَ. فَلَمَّا صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْفَجْرَ نَظَرَ فَإِذَا الأَخْبِيَةُ فَقَالَ آلْبِرَّ تُرِدْنَ؟ فَأَمَرَ بِخِبَائِهِ فَقُوِّضَ وَتَرَكَ الاِعْتِكَافَ فِى شَهْرِ رَمَضَانَ حَتَّى اعْتَكَفَ فِى الْعَشْرِ الأَوَّلِ مِنْ شَوَّالٍ."
Bize Yahya b. Yahya, ona Ebu Muaviye, ona Yahya b. Said, ona da Amre, Âişe'nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) itikafa girmek istediğinde sabah namazını kılar, sonra itikaf yapacağı yere girerdi. Bir defasında ramazan ayının son on gününde itikafa girmek istedi. Çadırının kurulmasını emretti ve kendisi için çadır kuruldu. Ardından Zeyneb (bt. Cahş) da kendisi için çadırının kurulmasını emretti. Ona da çadır kuruldu. Peygamber'in (sav) eşlerinden bir başkası da çadırının kurulmasını emretti. Onun çadırı da kuruldu. Rasulullah (sav) sabah namazını kılınca bir de baktı ki çadırlar kurulmuş. Bunu üzerine 'Bununla iyi bir şey yaptığınızı mı düşünüyorsunuz?' buyurdu ve derhal çadırının sökülmesini emretti ve çadırı söküldü. (O sene) Hz. Peygamber (sav) ramazan ayında itikâfı terk edip şevval ayının ilk on gününde itikâfa girdi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8304, M002785
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ عَمْرَةَ عَنْ عَائِشَةَ رضى الله عنها قَالَتْ: "كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا أَرَادَ أَنْ يَعْتَكِفَ صَلَّى الْفَجْرَ ثُمَّ دَخَلَ مُعْتَكَفَهُ. وَإِنَّهُ أَمَرَ بِخِبَائِهِ فَضُرِبَ، أَرَادَ الاِعْتِكَافَ فِى الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ مِنْ رَمَضَانَ. فَأَمَرَتْ زَيْنَبُ بِخِبَائِهَا فَضُرِبَ، وَأَمَرَ غَيْرُهَا مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِخِبَائِهِ فَضُرِبَ. فَلَمَّا صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْفَجْرَ نَظَرَ فَإِذَا الأَخْبِيَةُ فَقَالَ آلْبِرَّ تُرِدْنَ؟ فَأَمَرَ بِخِبَائِهِ فَقُوِّضَ وَتَرَكَ الاِعْتِكَافَ فِى شَهْرِ رَمَضَانَ حَتَّى اعْتَكَفَ فِى الْعَشْرِ الأَوَّلِ مِنْ شَوَّالٍ."
Tercemesi:
Bize Yahya b. Yahya, ona Ebu Muaviye, ona Yahya b. Said, ona da Amre, Âişe'nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) itikafa girmek istediğinde sabah namazını kılar, sonra itikaf yapacağı yere girerdi. Bir defasında ramazan ayının son on gününde itikafa girmek istedi. Çadırının kurulmasını emretti ve kendisi için çadır kuruldu. Ardından Zeyneb (bt. Cahş) da kendisi için çadırının kurulmasını emretti. Ona da çadır kuruldu. Peygamber'in (sav) eşlerinden bir başkası da çadırının kurulmasını emretti. Onun çadırı da kuruldu. Rasulullah (sav) sabah namazını kılınca bir de baktı ki çadırlar kurulmuş. Bunu üzerine 'Bununla iyi bir şey yaptığınızı mı düşünüyorsunuz?' buyurdu ve derhal çadırının sökülmesini emretti ve çadırı söküldü. (O sene) Hz. Peygamber (sav) ramazan ayında itikâfı terk edip şevval ayının ilk on gününde itikâfa girdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İ'tikâf 2785, /461
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Amre bt. Abdurrahman el-Ensâriyye (Amre bt. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürâre)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Ebu Zekeriyya Yahya b. Yahya en-Neysâbûrî (Yahya b. Yahya b. Bekir b. Abdurrahman)
Konular:
Hz. Peygamber, i'tikafı
KTB İTİKAF
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim, o ikisine Hatim b. İsmail, ona da Cafer b. Muhammed, ona da babası (Muhammed el-Bakır) şöyle rivayet etmiştir:
Cabir b. Abdullah'ın yanına girmiştik. Cabir (gelenlerin) kim olduklarını sordu. Sıra bana gelince; ben “Muhammed b. Ali b. Hüseyin'im” dedim. Bunun üzerine eliyle başıma uzanarak üst düğmemi çıkardı. Sonra alt düğmemi de çıkardı ve elini göğsümün ortasına koydu. Ben, o zamanlar genç bir çocuktum. Sonra bana “Merhaba! Ey kardeşim oğlu! Dilediğini sor” dedi. Ben de sordum. Cabir gözlerini kaybetmişti. Namaz vakti gelince bir şala sarınarak (namaza) kalktı. Şal küçük olduğu için omuzlarına koydukça iki tarafı geriye dönüyordu. Ridası (cübbe) da yanı başında askıda duruyordu. Cabir bize namazı kıldırdı. Ardından ona “bana, Rasulullah'ın (sav) haccı hakkında bilgi verir misin?” dedim. Cabir eliyle dokuz işareti yaparak şöyle dedi:
"Şüphesiz ki Rasulullah (sav) haccetmeden dokuz sene durdu. Sonra onuncu yılda halka haccedeceğini bildirdi. Bunun üzerine Medine'ye birçok insan geldi. Bunların hepsi Rasulullah'a (sav) uymanın bir yolunu arıyor, onun yaptığı gibi yapmak istiyorlardı. Derken onunla yola çıktık. Zülhuleyfe'ye varınca Esma bt. Umeys, Muhammed b. Ebu Bekir'i dünyaya getirdi. Ardından Rasulullah'a (sav) haber gönderip 'ben şimdi ne yapacağım' diye sordurdu. Peygamber (sav) 'boy abdesti al, bir bez bağlayarak loğusalık kanını kes ve ihrama gir' cevabını verdi. Rasulullah (sav) mescitte namaz kıldırdıktan sonra Kasvâ (isimli devesine) bindi. Devesi, kendisini Beydâ düzüne çıkardığı vakit, onun önünde, binekle ve yaya olarak, gözümün görebildiği kadar insan gördüm. Bir o kadar da sağında, solunda ve arkasında vardı. Rasulullah (sav) aramızda bulunuyordu. Ona Kur'an iniyor, te'vilini de kendisi biliyordu. O ne yaparsa biz de aynısını yapıyorduk. Derken Rasulullah 'Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerîke lek, lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk! Lâ şerîke lek! (Buyur Allah'ım, buyur! Buyur, hiçbir ortağın yok, buyur! Şüphesiz tüm hamd ve nimet sana ait, mülk de sana aittir, hiçbir ortağın yoktur)' diyerek telbiye getirdi. İnsanlar da onunla birlikte telbiye getirdiler. Rasulullah (sav) bundan dolayı kendilerine bir şey demedi. Rasulullah (sav), kendi telbiyesine devam etti."
Cabir (sözlerine) şöyle devam etti: "(O sıralarda) biz sadece hacca niyet ediyor, umreyi bilmiyorduk. Kâbe'ye varınca Efendimiz (sav) rüknü (Hacerü’l-esvedi) istilâm etti ve tavafın üç dönüşünü remel (hızlı) şeklinde, dört dönüşünü de normal yürüyüşle yaptıktan sonra Makam-ı İbrahim'e geçti ve 'siz de İbrahim'in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin' Bakara 2/125 mealindeki ayeti okudu. Makam'ı kendisiyle Beyt-i şerif arasına aldı. Babam, Onun kıldığı iki rekât namazda İhlas ile Kâfirûn surelerini okuduğunu söylerdi. Bunu Nebi'den (sav) işitmeden söyleyeceğini hiç zannetmem. Rasul-i Ekrem (sav) sonra yine Hacerü’l-esved'e dönerek onu istilâm etti. Sonra (Safa) kapısından Safa'ya çıktı ve Safa'ya yaklaşınca 'Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır' Bakara 2/158 mealindeki ayeti okudu. 'Allah'ın (zikrine) başladığı yerden başlıyorum' diyerek Safa'dan sa'y yapmaya başladı, onun üzerine çıktı. Beyt-i şerifi görünce kıbleye dönerek, Allah'ı birleyip O'na tekbir getirdi ve 'Lâ ilâhe illallahu vahdehû, lâ şerîke leh. lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Lâ ilâhe illallahu vahdehû, enceze va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’lahzâbe vahdehu (Bir tek Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Mülk onundur, hamd de ona mahsustur. Hem o, her şeye kâdirdir! Bir tek Allah'tan başka ilâh yoktur. Vaadini yerine getirdi, kulunu muzaffer kıldı. Yalnız başına bütün hizipleri bozguna uğrattı)' dedi. Bu arada dua okudu ve bunun aynısını üç kez tekrarladı. Sonra Merve'ye indi. Ayakları, vadinin ortasına indiği vakit hızlıca yürüdü. Ayakları vadiden yükselince (normal) yürüyüş geçti. Nihayet Merve'ye geldi. Merve'de Safâ'da yaptığı gibi hareket etti. Merve üzerinde (sa'yin) son tavafını (şavtını) yaparken 'sonradan öğrendiğimi baştan bilseydim (beraberimde) hedy (kurbanlık) getirmez, (önce) umre yapardım. Şimdi sizden hanginizin yanında hedy yoksa hemen ihramdan çıksın ve haccını umreye çevirsin!' dedi. Bunun üzerine Süraka b. Malik b. Cü'şum ayağa kalkarak 'ey Allah'ın Resulü! Bu iş, içinde bulunduğumuz bu yıla mı mahsus, yoksa ilelebet devam edecek mi?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) parmaklarını birbirine kenetledi ve iki kez 'umre, hacca dahil olmuştur! Hayır! Ebedi olarak devam edecektir' buyurdu. Ali (ra) Yemen'den Nebi'nin (sav) develerini getirdi. Fatıma'yı da (r. anha) ihramdan çıkanlar arasında buldu. Fatıma boyalı elbise giymiş ve sürme çekmişti. Ali onun bu yaptığına tepki gösterdiyse de Fatıma 'bunu bana babam emretti' dedi." Cabir der ki: "Ali, Irak'ta iken şöyle derdi: Bunun üzerine ben Fatıma'yı bu yaptığından dolayı azarlatmak ve Rasulullah (sav) adına söylediklerini sormak için Rasulullah'a (sav) gittim. Ona Fatıma'nın yaptıklarına tepki gösterdiğimi söyledim. Rasul-i Ekrem (sav) bana 'doğru söylemiş. Doğru söylemiş. Sen, hacca niyetlenirken ne dedin?' diye sordu. Ben de 'ya Rabbi! Rasulün neye niyetlendiyse, ben de ona niyet ettim' cevabını verdim. Rasul-i Ekrem (sav) 'benim yanımda hedyim (kurbanlığım) var. Sen de ihramdan çıkma' buyurdu. Hz. Ali'nin Yemen'den getirdikleri ile Nebi'nin (sav) beraberinde getirdikleri hedy (kurbanlık) yüz adetti."
Cabir şöyle devam etti: "Nebi (sav) ile yanlarında hedy (kurbanlık) bulunanların dışındaki insanların hepsi ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Terviye günü gelince Mina'ya doğru hareket edip hacca niyetlendiler. Rasulullah (sav) hayvanına binmişti. Mina'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı. Sonra güneş doğuncaya kadar biraz durdu. Ve kendisine Nemire denilen yere kıldan bir çadır kurulmasını emir buyurdu. Müteakiben Rasulullah (sav) yola koyuldu. Kureyş, kendilerinin cahiliye devrinde yaptıkları gibi onun da Meş'ar-i Haram'da duracağında şüphe etmiyorlardı. Halbuki Rasulullah (sav) o yeri geçerek Arafat'a vardı ve Nemire denilen yerde çadırının kurulduğunu görerek, oraya indi. Güneş zevalden kayınca Kasvânın hazırlanmasını emretti ve hayvana semer vuruldu. Müteakiben Urane vadisine geldi ve cemaate hutbe okuyarak şöyle buyurdu:"
"Şüphesiz ki sizin kanlarınız ve mallarınız şu beldenizde, şu ayınız, su gününüzün hürmeti gibi birbirinize haramdır. Dikkat edin! Cahiliye dönemine ait her şey ayaklarımın altına konulmuştur. Cahiliye devrinin kan davaları kaldırılmıştır. Bize ait olan kan davalarından ilk kaldırdığım dava, İbn Rabîa b. Haris'in kan davasıdır. İbn Rabîa, Sa'd oğulları kabilesinde süt anadaydı. Onu Hüzeyl kabilesi öldürdü. Cahiliye devrinin faizi (ribâ) de kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz bizim Abbas b. Abdulmuttalib'in faizidir. Çünkü faizin hepsi muhakkak kaldırılmıştır. Kadınlar hakkında Allah'tan korkun. Çünkü siz, onları Allah'ın emanıyla aldınız ve onların kadınlıklarını Allah'ın kelimesiyle kendinize helâl kıldınız. Döşeklerinize sevmediğiniz bir kimseye ayak bastırmamaları, sizin onlar üzerindeki hakkınızdır. Bunu yaparlarsa, onları hafifçe dövün. Onların sizin üzerinizdeki hakkı da yiyeceklerini ve giyeceklerini normal ölçülerde vermenizdir. Size öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı sarılırsanız bir daha asla sapmazsınız. Size Allah'ın Kitabını bıraktım. Size, ben sorulacağım, acaba ne diyeceksiniz?' Ashab; '(risaletini) tebliğ, vazifeni eda ve nasihatte bulunduğuna şehadet ederiz' dediler. Bunun üzerine şehadet parmağını semaya kaldırıp onunla insanlara işaret ederek; üç defa 'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab' dedi."
"Sonra (Bilal) ezan okuyup kamet getirdi, Rasul-i Ekrem de öğle namazını kıldırdı. Sonra (Bilal) kamet getirdi ve ikindiyi de kıldırdı. Bunların arasında başka namaz kılmadı. Bundan sonra Rasulullah (sav) hayvanına binerek vakfe yerine geldi. Devesi Kasvâ'nın göğsünü kayalara çevirdi. Yayaların toplandığı yeri önüne aldı ve kıbleye döndü. Artık güneş batıncaya, sarılığı biraz gidip, nihayet güneş yuvarlağı tamamen kayboluncaya kadar vakfe halinde kaldı. Rasulullah (sav) Üsame'yi arkasına aldı ve yola koyuldu. Kasva'nın yularını o kadar kasmıştı ki başı, semerin kaşının altındaki deriye çarpıyordu. Sağ eliyle de 'ey insanlar! Sakin olun! Sakin olun!' diye işaret ediyordu. Kum tepeciklerinden birine geldiğinde hayvanın dizginini, düze çıkıncaya kadar biraz gevşetiyordu. Nihayet Müzdelife'ye vardı, orada akşamla yatsıyı bir ezan, iki kametle kıldı. Aralarında hiçbir nafile namaz kılmadı. Sonra Rasulullah (sav) tan yeri ağarıncaya kadar uzandı. Sabah aydınlanınca bir ezan ve bir kametle sabah namazını kıldı. Sonra Kasvâ'ya binerek Meş'ar-i Harâm'a geldi. Kıbleye karşı dönerek Allah'a dua etti, tekbir getirdi, tehlîl ve tevhidde bulundu. Ve ortalık iyice aydınlanıncaya kadar vakfeye devam etti. Sonra güneş doğmadan yola koyuldu. Terkisine de Fadl b. Abbas'ı aldı. Fadl, saçı güzel, beyaz ve yakışıklı biriydi. Rasulullah (sav) yola çıkınca yanından koşarak, birtakım kadınlar geçtiler. Fadl onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) elini Fadl'ın yüzüne koydu. Fadl da yüzünü öbür tarafa çevirerek bakmağa başladı. Bu sefer de Rasulullah (sav) elini öbür taraftan Fadl'ın yüzüne götürerek bakışlarını çevirdi. Nihayet Muhassir Vadisine varınca hayvanı biraz sürdü. Sonra büyük cemreye çıkan orta yolu tuttu. Nihayet ağacın yanındaki cemreye vardı. Oraya yedi ufak taş attı. Bakla kadar olan bu taşları vadinin ortasından atarken her bir taşta tekbir getirdi. Bunun ardından kurban yerine giderek kendi eliyle altmış üç deve boğazladı. Sonra (bıçağı) Ali'ye verdi. Geri kalanını da o boğazladı. Ve Ali'yi hedyine ortak yaptı. Sonra her deveden bir parça alınmasını emir buyurdu. Bunlar bir tencereye konarak pişirildi. İkisi de develerin etinden yiyip, çorbasından içtiler. Ondan sonra Rasulullah (sav) oradan ilerleyerek Kâbe'ye gitti. (Tavafı müteakip) Mekke'de Öğle namazını kıldı. Arkasından zemzem sâkiliği yapan Abdulmuttalib oğullarına gitti. Ve onlara 'ey Abdulmuttalib oğulları! (Kuyudan) su çekin! İnsanların size galip gelip (bu verme işini elinizden almayacağından) endişe etmeseydim, ben de sizinle çıkarırdım' buyurdu. Onlar da kendisine bir kova su takdim ettiler. Rasulullah (sav) da bu sudan içti."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8656, M002950
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ جَمِيعًا عَنْ حَاتِمٍ - قَالَ أَبُو بَكْرٍ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ الْمَدَنِىُّ - عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ دَخَلْنَا عَلَى جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ فَسَأَلَ عَنِ الْقَوْمِ حَتَّى انْتَهَى إِلَىَّ فَقُلْتُ أَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَلِىِّ بْنِ حُسَيْنٍ. فَأَهْوَى بِيَدِهِ إِلَى رَأْسِى فَنَزَعَ زِرِّى الأَعْلَى ثُمَّ نَزَعَ زِرِّى الأَسْفَلَ ثُمَّ وَضَعَ كَفَّهُ بَيْنَ ثَدْيَىَّ وَأَنَا يَوْمَئِذٍ غُلاَمٌ شَابٌّ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ يَا ابْنَ أَخِى سَلْ عَمَّا شِئْتَ. فَسَأَلْتُهُ وَهُوَ أَعْمَى وَحَضَرَ وَقْتُ الصَّلاَةِ فَقَامَ فِى نِسَاجَةٍ مُلْتَحِفًا بِهَا كُلَّمَا وَضَعَهَا عَلَى مَنْكِبِهِ رَجَعَ طَرَفَاهَا إِلَيْهِ مِنْ صِغَرِهَا وَرِدَاؤُهُ إِلَى جَنْبِهِ عَلَى الْمِشْجَبِ فَصَلَّى بِنَا فَقُلْتُ أَخْبِرْنِى عَنْ حَجَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَقَالَ بِيَدِهِ فَعَقَدَ تِسْعًا فَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَكَثَ تِسْعَ سِنِينَ لَمْ يَحُجَّ ثُمَّ أَذَّنَ فِى النَّاسِ فِى الْعَاشِرَةِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَاجٌّ فَقَدِمَ الْمَدِينَةَ بَشَرٌ كَثِيرٌ كُلُّهُمْ يَلْتَمِسُ أَنْ يَأْتَمَّ بِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَيَعْمَلَ مِثْلَ عَمَلِهِ فَخَرَجْنَا مَعَهُ حَتَّى أَتَيْنَا ذَا الْحُلَيْفَةِ فَوَلَدَتْ أَسْمَاءُ بِنْتُ عُمَيْسٍ مُحَمَّدَ بْنَ أَبِى بَكْرٍ فَأَرْسَلَتْ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَيْفَ أَصْنَعُ قَالَ "اغْتَسِلِى وَاسْتَثْفِرِى بِثَوْبٍ وَأَحْرِمِى." فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى الْمَسْجِدِ ثُمَّ رَكِبَ الْقَصْوَاءَ حَتَّى إِذَا اسْتَوَتْ بِهِ نَاقَتُهُ عَلَى الْبَيْدَاءِ نَظَرْتُ إِلَى مَدِّ بَصَرِى بَيْنَ يَدَيْهِ مِنْ رَاكِبٍ وَمَاشٍ وَعَنْ يَمِينِهِ مِثْلَ ذَلِكَ وَعَنْ يَسَارِهِ مِثْلَ ذَلِكَ وَمِنْ خَلْفِهِ مِثْلَ ذَلِكَ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَ أَظْهُرِنَا وَعَلَيْهِ يَنْزِلُ الْقُرْآنُ وَهُوَ يَعْرِفُ تَأْوِيلَهُ وَمَا عَمِلَ بِهِ مِنْ شَىْءٍ عَمِلْنَا بِهِ فَأَهَلَّ بِالتَّوْحِيدِ "لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ." وَأَهَلَّ النَّاسُ بِهَذَا الَّذِى يُهِلُّونَ بِهِ فَلَمْ يَرُدَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَيْهِمْ شَيْئًا مِنْهُ وَلَزِمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَلْبِيَتَهُ قَالَ جَابِرٌ - رضى الله عنه - لَسْنَا نَنْوِى إِلاَّ الْحَجَّ لَسْنَا نَعْرِفُ الْعُمْرَةَ حَتَّى إِذَا أَتَيْنَا الْبَيْتَ مَعَهُ اسْتَلَمَ الرُّكْنَ فَرَمَلَ ثَلاَثًا وَمَشَى أَرْبَعًا ثُمَّ نَفَذَ إِلَى مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَقَرَأَ "(وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى)" فَجَعَلَ الْمَقَامَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْبَيْتِ فَكَانَ أَبِى يَقُولُ وَلاَ أَعْلَمُهُ ذَكَرَهُ إِلاَّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَقْرَأُ فِى الرَّكْعَتَيْنِ "(قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ)" وَ "(قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ)" ثُمَّ رَجَعَ إِلَى الرُّكْنِ فَاسْتَلَمَهُ ثُمَّ خَرَجَ مِنَ الْبَابِ إِلَى الصَّفَا فَلَمَّا دَنَا مِنَ الصَّفَا قَرَأَ "(إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ)""أَبْدَأُ بِمَا بَدَأَ اللَّهُ بِهِ." فَبَدَأَ بِالصَّفَا فَرَقِىَ عَلَيْهِ حَتَّى رَأَى الْبَيْتَ فَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَوَحَّدَ اللَّهَ وَكَبَّرَهُ وَقَالَ "لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كَلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ أَنْجَزَ وَعْدَهُ وَنَصَرَ عَبْدَهُ وَهَزَمَ الأَحْزَابَ وَحْدَهُ." ثُمَّ دَعَا بَيْنَ ذَلِكَ قَالَ مِثْلَ هَذَا ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ نَزَلَ إِلَى الْمَرْوَةِ حَتَّى إِذَا انْصَبَّتْ قَدَمَاهُ فِى بَطْنِ الْوَادِى سَعَى حَتَّى إِذَا صَعِدَتَا مَشَى حَتَّى أَتَى الْمَرْوَةَ فَفَعَلَ عَلَى الْمَرْوَةِ كَمَا فَعَلَ عَلَى الصَّفَا حَتَّى إِذَا كَانَ آخِرُ طَوَافِهِ عَلَى الْمَرْوَةِ فَقَالَ "لَوْ أَنِّى اسْتَقْبَلْتُ مِنْ أَمْرِى مَا اسْتَدْبَرْتُ لَمْ أَسُقِ الْهَدْىَ وَجَعَلْتُهَا عُمْرَةً فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ لَيْسَ مَعَهُ هَدْىٌ فَلْيَحِلَّ وَلْيَجْعَلْهَا عُمْرَةً." فَقَامَ سُرَاقَةُ بْنُ مَالِكِ بْنِ جُعْشُمٍ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلِعَامِنَا هَذَا أَمْ لأَبَدٍ فَشَبَّكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَصَابِعَهُ وَاحِدَةً فِى الأُخْرَى وَقَالَ "دَخَلَتِ الْعُمْرَةُ فِى الْحَجِّ - مَرَّتَيْنِ - لاَ بَلْ لأَبَدٍ أَبَدٍ." وَقَدِمَ عَلِىٌّ مِنَ الْيَمَنِ بِبُدْنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَوَجَدَ فَاطِمَةَ - رضى الله عنها - مِمَّنْ حَلَّ وَلَبِسَتْ ثِيَابًا صَبِيغًا وَاكْتَحَلَتْ فَأَنْكَرَ ذَلِكَ عَلَيْهَا فَقَالَتْ إِنَّ أَبِى أَمَرَنِى بِهَذَا. قَالَ فَكَانَ عَلِىٌّ يَقُولُ بِالْعِرَاقِ فَذَهَبْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُحَرِّشًا عَلَى فَاطِمَةَ لِلَّذِى صَنَعَتْ مُسْتَفْتِيًا لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِيمَا ذَكَرَتْ عَنْهُ فَأَخْبَرْتُهُ أَنِّى أَنْكَرْتُ ذَلِكَ عَلَيْهَا فَقَالَ "صَدَقَتْ صَدَقَتْ مَاذَا قُلْتَ حِينَ فَرَضْتَ الْحَجَّ." قَالَ قُلْتُ اللَّهُمَّ إِنِّى أُهِلُّ بِمَا أَهَلَّ بِهِ رَسُولُكَ. قَالَ "فَإِنَّ مَعِىَ الْهَدْىَ فَلاَ تَحِلُّ." قَالَ فَكَانَ جَمَاعَةُ الْهَدْىِ الَّذِى قَدِمَ بِهِ عَلِىٌّ مِنَ الْيَمَنِ وَالَّذِى أَتَى بِهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مِائَةً - قَالَ - فَحَلَّ النَّاسُ كُلُّهُمْ وَقَصَّرُوا إِلاَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَمَنْ كَانَ مَعَهُ هَدْىٌ فَلَمَّا كَانَ يَوْمُ التَّرْوِيَةِ تَوَجَّهُوا إِلَى مِنًى فَأَهَلُّوا بِالْحَجِّ وَرَكِبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَصَلَّى بِهَا الظُّهْرَ وَالْعَصْرَ وَالْمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ وَالْفَجْرَ ثُمَّ مَكَثَ قَلِيلاً حَتَّى طَلَعَتِ الشَّمْسُ وَأَمَرَ بِقُبَّةٍ مِنْ شَعَرٍ تُضْرَبُ لَهُ بِنَمِرَةَ فَسَارَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ تَشُكُّ قُرَيْشٌ إِلاَّ أَنَّهُ وَاقِفٌ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ كَمَا كَانَتْ قُرَيْشٌ تَصْنَعُ فِى الْجَاهِلِيَّةِ فَأَجَازَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى أَتَى عَرَفَةَ فَوَجَدَ الْقُبَّةَ قَدْ ضُرِبَتْ لَهُ بِنَمِرَةَ فَنَزَلَ بِهَا حَتَّى إِذَا زَاغَتِ الشَّمْسُ أَمَرَ بِالْقَصْوَاءِ فَرُحِلَتْ لَهُ فَأَتَى بَطْنَ الْوَادِى فَخَطَبَ النَّاسَ وَقَالَ "إِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ حَرَامٌ عَلَيْكُمْ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِى شَهْرِكُمْ هَذَا فِى بَلَدِكُمْ هَذَا أَلاَ كُلُّ شَىْءٍ مِنْ أَمْرِ الْجَاهِلِيَّةِ تَحْتَ قَدَمَىَّ مَوْضُوعٌ وَدِمَاءُ الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعَةٌ وَإِنَّ أَوَّلَ دَمٍ أَضَعُ مِنْ دِمَائِنَا دَمُ ابْنِ رَبِيعَةَ بْنِ الْحَارِثِ كَانَ مُسْتَرْضِعًا فِى بَنِى سَعْدٍ فَقَتَلَتْهُ هُذَيْلٌ وَرِبَا الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ وَأَوَّلُ رِبًا أَضَعُ رِبَانَا رِبَا عَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَإِنَّهُ مَوْضُوعٌ كُلُّهُ فَاتَّقُوا اللَّهَ فِى النِّسَاءِ فَإِنَّكُمْ أَخَذْتُمُوهُنَّ بِأَمَانِ اللَّهِ وَاسْتَحْلَلْتُمْ فُرُوجَهُنَّ بِكَلِمَةِ اللَّهِ وَلَكُمْ عَلَيْهِنَّ أَنْ لاَ يُوطِئْنَ فُرُشَكُمْ أَحَدًا تَكْرَهُونَهُ. فَإِنْ فَعَلْنَ ذَلِكَ فَاضْرِبُوهُنَّ ضَرْبًا غَيْرَ مُبَرِّحٍ وَلَهُنَّ عَلَيْكُمْ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَقَدْ تَرَكْتُ فِيكُمْ مَا لَنْ تَضِلُّوا بَعْدَهُ إِنِ اعْتَصَمْتُمْ بِهِ كِتَابَ اللَّهِ. وَأَنْتُمْ تُسْأَلُونَ عَنِّى فَمَا أَنْتُمْ قَائِلُونَ." قَالُوا نَشْهَدُ أَنَّكَ قَدْ بَلَّغْتَ وَأَدَّيْتَ وَنَصَحْتَ. فَقَالَ بِإِصْبَعِهِ السَّبَّابَةِ يَرْفَعُهَا إِلَى السَّمَاءِ وَيَنْكُتُهَا إِلَى النَّاسِ "اللَّهُمَّ اشْهَدِ اللَّهُمَّ اشْهَدْ." ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ أَذَّنَ ثُمَّ أَقَامَ فَصَلَّى الظُّهْرَ ثُمَّ أَقَامَ فَصَلَّى الْعَصْرَ وَلَمْ يُصَلِّ بَيْنَهُمَا شَيْئًا ثُمَّ رَكِبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى أَتَى الْمَوْقِفَ فَجَعَلَ بَطْنَ نَاقَتِهِ الْقَصْوَاءِ إِلَى الصَّخَرَاتِ وَجَعَلَ حَبْلَ الْمُشَاةِ بَيْنَ يَدَيْهِ وَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَلَمْ يَزَلْ وَاقِفًا حَتَّى غَرَبَتِ الشَّمْسُ وَذَهَبَتِ الصُّفْرَةُ قَلِيلاً حَتَّى غَابَ الْقُرْصُ وَأَرْدَفَ أُسَامَةَ خَلْفَهُ وَدَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَدْ شَنَقَ لِلْقَصْوَاءِ الزِّمَامَ حَتَّى إِنَّ رَأْسَهَا لَيُصِيبُ مَوْرِكَ رَحْلِهِ وَيَقُولُ بِيَدِهِ الْيُمْنَى "أَيُّهَا النَّاسُ السَّكِينَةَ السَّكِينَةَ." كُلَّمَا أَتَى حَبْلاً مِنَ الْحِبَالِ أَرْخَى لَهَا قَلِيلاً حَتَّى تَصْعَدَ حَتَّى أَتَى الْمُزْدَلِفَةَ فَصَلَّى بِهَا الْمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ بِأَذَانٍ وَاحِدٍ وَإِقَامَتَيْنِ وَلَمْ يُسَبِّحْ بَيْنَهُمَا شَيْئًا ثُمَّ اضْطَجَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى طَلَعَ الْفَجْرُ وَصَلَّى الْفَجْرَ - حِينَ تَبَيَّنَ لَهُ الصُّبْحُ - بِأَذَانٍ وَإِقَامَةٍ ثُمَّ رَكِبَ الْقَصْوَاءَ حَتَّى أَتَى الْمَشْعَرَ الْحَرَامَ فَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَدَعَاهُ وَكَبَّرَهُ وَهَلَّلَهُ وَوَحَّدَهُ فَلَمْ يَزَلْ وَاقِفًا حَتَّى أَسْفَرَ جِدًّا فَدَفَعَ قَبْلَ أَنْ تَطْلُعَ الشَّمْسُ وَأَرْدَفَ الْفَضْلَ بْنَ عَبَّاسٍ وَكَانَ رَجُلاً حَسَنَ الشَّعْرِ أَبْيَضَ وَسِيمًا فَلَمَّا دَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّتْ بِهِ ظُعُنٌ يَجْرِينَ فَطَفِقَ الْفَضْلُ يَنْظُرُ إِلَيْهِنَّ فَوَضَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ عَلَى وَجْهِ الْفَضْلِ فَحَوَّلَ الْفَضْلُ وَجْهَهُ إِلَى الشِّقِّ الآخَرِ يَنْظُرُ فَحَوَّلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ مِنَ الشِّقِّ الآخَرِ عَلَى وَجْهِ الْفَضْلِ يَصْرِفُ وَجْهَهُ مِنَ الشِّقِّ الآخَرِ يَنْظُرُ حَتَّى أَتَى بَطْنَ مُحَسِّرٍ فَحَرَّكَ قَلِيلاً ثُمَّ سَلَكَ الطَّرِيقَ الْوُسْطَى الَّتِى تَخْرُجُ عَلَى الْجَمْرَةِ الْكُبْرَى حَتَّى أَتَى الْجَمْرَةَ الَّتِى عِنْدَ الشَّجَرَةِ فَرَمَاهَا بِسَبْعِ حَصَيَاتٍ يُكَبِّرُ مَعَ كُلِّ حَصَاةٍ مِنْهَا مِثْلِ حَصَى الْخَذْفِ رَمَى مِنْ بَطْنِ الْوَادِى ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى الْمَنْحَرِ فَنَحَرَ ثَلاَثًا وَسِتِّينَ بِيَدِهِ ثُمَّ أَعْطَى عَلِيًّا فَنَحَرَ مَا غَبَرَ وَأَشْرَكَهُ فِى هَدْيِهِ ثُمَّ أَمَرَ مِنْ كُلِّ بَدَنَةٍ بِبَضْعَةٍ فَجُعِلَتْ فِى قِدْرٍ فَطُبِخَتْ فَأَكَلاَ مِنْ لَحْمِهَا وَشَرِبَا مِنْ مَرَقِهَا ثُمَّ رَكِبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَفَاضَ إِلَى الْبَيْتِ فَصَلَّى بِمَكَّةَ الظُّهْرَ فَأَتَى بَنِى عَبْدِ الْمُطَّلِبِ يَسْقُونَ عَلَى زَمْزَمَ فَقَالَ "انْزِعُوا بَنِى عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَلَوْلاَ أَنْ يَغْلِبَكُمُ النَّاسُ عَلَى سِقَايَتِكُمْ لَنَزَعْتُ مَعَكُمْ." فَنَاوَلُوهُ دَلْوًا فَشَرِبَ مِنْهُ.
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim, o ikisine Hatim b. İsmail, ona da Cafer b. Muhammed, ona da babası (Muhammed el-Bakır) şöyle rivayet etmiştir:
Cabir b. Abdullah'ın yanına girmiştik. Cabir (gelenlerin) kim olduklarını sordu. Sıra bana gelince; ben “Muhammed b. Ali b. Hüseyin'im” dedim. Bunun üzerine eliyle başıma uzanarak üst düğmemi çıkardı. Sonra alt düğmemi de çıkardı ve elini göğsümün ortasına koydu. Ben, o zamanlar genç bir çocuktum. Sonra bana “Merhaba! Ey kardeşim oğlu! Dilediğini sor” dedi. Ben de sordum. Cabir gözlerini kaybetmişti. Namaz vakti gelince bir şala sarınarak (namaza) kalktı. Şal küçük olduğu için omuzlarına koydukça iki tarafı geriye dönüyordu. Ridası (cübbe) da yanı başında askıda duruyordu. Cabir bize namazı kıldırdı. Ardından ona “bana, Rasulullah'ın (sav) haccı hakkında bilgi verir misin?” dedim. Cabir eliyle dokuz işareti yaparak şöyle dedi:
"Şüphesiz ki Rasulullah (sav) haccetmeden dokuz sene durdu. Sonra onuncu yılda halka haccedeceğini bildirdi. Bunun üzerine Medine'ye birçok insan geldi. Bunların hepsi Rasulullah'a (sav) uymanın bir yolunu arıyor, onun yaptığı gibi yapmak istiyorlardı. Derken onunla yola çıktık. Zülhuleyfe'ye varınca Esma bt. Umeys, Muhammed b. Ebu Bekir'i dünyaya getirdi. Ardından Rasulullah'a (sav) haber gönderip 'ben şimdi ne yapacağım' diye sordurdu. Peygamber (sav) 'boy abdesti al, bir bez bağlayarak loğusalık kanını kes ve ihrama gir' cevabını verdi. Rasulullah (sav) mescitte namaz kıldırdıktan sonra Kasvâ (isimli devesine) bindi. Devesi, kendisini Beydâ düzüne çıkardığı vakit, onun önünde, binekle ve yaya olarak, gözümün görebildiği kadar insan gördüm. Bir o kadar da sağında, solunda ve arkasında vardı. Rasulullah (sav) aramızda bulunuyordu. Ona Kur'an iniyor, te'vilini de kendisi biliyordu. O ne yaparsa biz de aynısını yapıyorduk. Derken Rasulullah 'Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerîke lek, lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk! Lâ şerîke lek! (Buyur Allah'ım, buyur! Buyur, hiçbir ortağın yok, buyur! Şüphesiz tüm hamd ve nimet sana ait, mülk de sana aittir, hiçbir ortağın yoktur)' diyerek telbiye getirdi. İnsanlar da onunla birlikte telbiye getirdiler. Rasulullah (sav) bundan dolayı kendilerine bir şey demedi. Rasulullah (sav), kendi telbiyesine devam etti."
Cabir (sözlerine) şöyle devam etti: "(O sıralarda) biz sadece hacca niyet ediyor, umreyi bilmiyorduk. Kâbe'ye varınca Efendimiz (sav) rüknü (Hacerü’l-esvedi) istilâm etti ve tavafın üç dönüşünü remel (hızlı) şeklinde, dört dönüşünü de normal yürüyüşle yaptıktan sonra Makam-ı İbrahim'e geçti ve 'siz de İbrahim'in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin' Bakara 2/125 mealindeki ayeti okudu. Makam'ı kendisiyle Beyt-i şerif arasına aldı. Babam, Onun kıldığı iki rekât namazda İhlas ile Kâfirûn surelerini okuduğunu söylerdi. Bunu Nebi'den (sav) işitmeden söyleyeceğini hiç zannetmem. Rasul-i Ekrem (sav) sonra yine Hacerü’l-esved'e dönerek onu istilâm etti. Sonra (Safa) kapısından Safa'ya çıktı ve Safa'ya yaklaşınca 'Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır' Bakara 2/158 mealindeki ayeti okudu. 'Allah'ın (zikrine) başladığı yerden başlıyorum' diyerek Safa'dan sa'y yapmaya başladı, onun üzerine çıktı. Beyt-i şerifi görünce kıbleye dönerek, Allah'ı birleyip O'na tekbir getirdi ve 'Lâ ilâhe illallahu vahdehû, lâ şerîke leh. lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Lâ ilâhe illallahu vahdehû, enceze va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’lahzâbe vahdehu (Bir tek Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Mülk onundur, hamd de ona mahsustur. Hem o, her şeye kâdirdir! Bir tek Allah'tan başka ilâh yoktur. Vaadini yerine getirdi, kulunu muzaffer kıldı. Yalnız başına bütün hizipleri bozguna uğrattı)' dedi. Bu arada dua okudu ve bunun aynısını üç kez tekrarladı. Sonra Merve'ye indi. Ayakları, vadinin ortasına indiği vakit hızlıca yürüdü. Ayakları vadiden yükselince (normal) yürüyüş geçti. Nihayet Merve'ye geldi. Merve'de Safâ'da yaptığı gibi hareket etti. Merve üzerinde (sa'yin) son tavafını (şavtını) yaparken 'sonradan öğrendiğimi baştan bilseydim (beraberimde) hedy (kurbanlık) getirmez, (önce) umre yapardım. Şimdi sizden hanginizin yanında hedy yoksa hemen ihramdan çıksın ve haccını umreye çevirsin!' dedi. Bunun üzerine Süraka b. Malik b. Cü'şum ayağa kalkarak 'ey Allah'ın Resulü! Bu iş, içinde bulunduğumuz bu yıla mı mahsus, yoksa ilelebet devam edecek mi?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) parmaklarını birbirine kenetledi ve iki kez 'umre, hacca dahil olmuştur! Hayır! Ebedi olarak devam edecektir' buyurdu. Ali (ra) Yemen'den Nebi'nin (sav) develerini getirdi. Fatıma'yı da (r. anha) ihramdan çıkanlar arasında buldu. Fatıma boyalı elbise giymiş ve sürme çekmişti. Ali onun bu yaptığına tepki gösterdiyse de Fatıma 'bunu bana babam emretti' dedi." Cabir der ki: "Ali, Irak'ta iken şöyle derdi: Bunun üzerine ben Fatıma'yı bu yaptığından dolayı azarlatmak ve Rasulullah (sav) adına söylediklerini sormak için Rasulullah'a (sav) gittim. Ona Fatıma'nın yaptıklarına tepki gösterdiğimi söyledim. Rasul-i Ekrem (sav) bana 'doğru söylemiş. Doğru söylemiş. Sen, hacca niyetlenirken ne dedin?' diye sordu. Ben de 'ya Rabbi! Rasulün neye niyetlendiyse, ben de ona niyet ettim' cevabını verdim. Rasul-i Ekrem (sav) 'benim yanımda hedyim (kurbanlığım) var. Sen de ihramdan çıkma' buyurdu. Hz. Ali'nin Yemen'den getirdikleri ile Nebi'nin (sav) beraberinde getirdikleri hedy (kurbanlık) yüz adetti."
Cabir şöyle devam etti: "Nebi (sav) ile yanlarında hedy (kurbanlık) bulunanların dışındaki insanların hepsi ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Terviye günü gelince Mina'ya doğru hareket edip hacca niyetlendiler. Rasulullah (sav) hayvanına binmişti. Mina'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı. Sonra güneş doğuncaya kadar biraz durdu. Ve kendisine Nemire denilen yere kıldan bir çadır kurulmasını emir buyurdu. Müteakiben Rasulullah (sav) yola koyuldu. Kureyş, kendilerinin cahiliye devrinde yaptıkları gibi onun da Meş'ar-i Haram'da duracağında şüphe etmiyorlardı. Halbuki Rasulullah (sav) o yeri geçerek Arafat'a vardı ve Nemire denilen yerde çadırının kurulduğunu görerek, oraya indi. Güneş zevalden kayınca Kasvânın hazırlanmasını emretti ve hayvana semer vuruldu. Müteakiben Urane vadisine geldi ve cemaate hutbe okuyarak şöyle buyurdu:"
"Şüphesiz ki sizin kanlarınız ve mallarınız şu beldenizde, şu ayınız, su gününüzün hürmeti gibi birbirinize haramdır. Dikkat edin! Cahiliye dönemine ait her şey ayaklarımın altına konulmuştur. Cahiliye devrinin kan davaları kaldırılmıştır. Bize ait olan kan davalarından ilk kaldırdığım dava, İbn Rabîa b. Haris'in kan davasıdır. İbn Rabîa, Sa'd oğulları kabilesinde süt anadaydı. Onu Hüzeyl kabilesi öldürdü. Cahiliye devrinin faizi (ribâ) de kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz bizim Abbas b. Abdulmuttalib'in faizidir. Çünkü faizin hepsi muhakkak kaldırılmıştır. Kadınlar hakkında Allah'tan korkun. Çünkü siz, onları Allah'ın emanıyla aldınız ve onların kadınlıklarını Allah'ın kelimesiyle kendinize helâl kıldınız. Döşeklerinize sevmediğiniz bir kimseye ayak bastırmamaları, sizin onlar üzerindeki hakkınızdır. Bunu yaparlarsa, onları hafifçe dövün. Onların sizin üzerinizdeki hakkı da yiyeceklerini ve giyeceklerini normal ölçülerde vermenizdir. Size öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı sarılırsanız bir daha asla sapmazsınız. Size Allah'ın Kitabını bıraktım. Size, ben sorulacağım, acaba ne diyeceksiniz?' Ashab; '(risaletini) tebliğ, vazifeni eda ve nasihatte bulunduğuna şehadet ederiz' dediler. Bunun üzerine şehadet parmağını semaya kaldırıp onunla insanlara işaret ederek; üç defa 'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab' dedi."
"Sonra (Bilal) ezan okuyup kamet getirdi, Rasul-i Ekrem de öğle namazını kıldırdı. Sonra (Bilal) kamet getirdi ve ikindiyi de kıldırdı. Bunların arasında başka namaz kılmadı. Bundan sonra Rasulullah (sav) hayvanına binerek vakfe yerine geldi. Devesi Kasvâ'nın göğsünü kayalara çevirdi. Yayaların toplandığı yeri önüne aldı ve kıbleye döndü. Artık güneş batıncaya, sarılığı biraz gidip, nihayet güneş yuvarlağı tamamen kayboluncaya kadar vakfe halinde kaldı. Rasulullah (sav) Üsame'yi arkasına aldı ve yola koyuldu. Kasva'nın yularını o kadar kasmıştı ki başı, semerin kaşının altındaki deriye çarpıyordu. Sağ eliyle de 'ey insanlar! Sakin olun! Sakin olun!' diye işaret ediyordu. Kum tepeciklerinden birine geldiğinde hayvanın dizginini, düze çıkıncaya kadar biraz gevşetiyordu. Nihayet Müzdelife'ye vardı, orada akşamla yatsıyı bir ezan, iki kametle kıldı. Aralarında hiçbir nafile namaz kılmadı. Sonra Rasulullah (sav) tan yeri ağarıncaya kadar uzandı. Sabah aydınlanınca bir ezan ve bir kametle sabah namazını kıldı. Sonra Kasvâ'ya binerek Meş'ar-i Harâm'a geldi. Kıbleye karşı dönerek Allah'a dua etti, tekbir getirdi, tehlîl ve tevhidde bulundu. Ve ortalık iyice aydınlanıncaya kadar vakfeye devam etti. Sonra güneş doğmadan yola koyuldu. Terkisine de Fadl b. Abbas'ı aldı. Fadl, saçı güzel, beyaz ve yakışıklı biriydi. Rasulullah (sav) yola çıkınca yanından koşarak, birtakım kadınlar geçtiler. Fadl onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) elini Fadl'ın yüzüne koydu. Fadl da yüzünü öbür tarafa çevirerek bakmağa başladı. Bu sefer de Rasulullah (sav) elini öbür taraftan Fadl'ın yüzüne götürerek bakışlarını çevirdi. Nihayet Muhassir Vadisine varınca hayvanı biraz sürdü. Sonra büyük cemreye çıkan orta yolu tuttu. Nihayet ağacın yanındaki cemreye vardı. Oraya yedi ufak taş attı. Bakla kadar olan bu taşları vadinin ortasından atarken her bir taşta tekbir getirdi. Bunun ardından kurban yerine giderek kendi eliyle altmış üç deve boğazladı. Sonra (bıçağı) Ali'ye verdi. Geri kalanını da o boğazladı. Ve Ali'yi hedyine ortak yaptı. Sonra her deveden bir parça alınmasını emir buyurdu. Bunlar bir tencereye konarak pişirildi. İkisi de develerin etinden yiyip, çorbasından içtiler. Ondan sonra Rasulullah (sav) oradan ilerleyerek Kâbe'ye gitti. (Tavafı müteakip) Mekke'de Öğle namazını kıldı. Arkasından zemzem sâkiliği yapan Abdulmuttalib oğullarına gitti. Ve onlara 'ey Abdulmuttalib oğulları! (Kuyudan) su çekin! İnsanların size galip gelip (bu verme işini elinizden almayacağından) endişe etmeseydim, ben de sizinle çıkarırdım' buyurdu. Onlar da kendisine bir kova su takdim ettiler. Rasulullah (sav) da bu sudan içti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Hac, 2950, /489
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Muhammed el-Bakır (Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali)
3. Ebu Abdullah Cafer es-Sâdık (Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib)
4. Ebu İsmail Hatim b. İsmail el-Harisî (Hatim b. İsmail b. Muhammed)
5. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Aile, ailede şiddet
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Hac, Hacc-ı temettu
Hutbe, Hz. Peygamber'in veda hutbesi
Hz. Peygamber, veda haccı
Kadın, hak ve sorumlulukları
KTB, HAC, UMRE
NESLİN KORUNMASI
Umre, Hac aylarında umre
Umre, Tavaf, tavafa başlama noktası
Zemzem, Hz. Peygamber'in taşıması
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona İshak b. Süleyman, ona Eflah b. Humeyd, ona Kasım, ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etti:
"Rasulullah (sav) ile hac aylarında, hac yerlerinde ve hac gecelerinde hacca niyet ederek yola çıktık. Şerif denilen yere indiğimizde Peygamber (sav) ashabının yanına çıkarak 'sizden hanginizin yanında hedy kurbanı yok da haccını umre ile yapmak isterse yapsın. Beraberinde hedy kurbanı olanlar bunu yapmasın' buyurdu. Bunun üzerine beraberinde hedyi olmayanlardan bazıları umreye niyet etti, bazıları da onu terk ettiler. Rasulullah'ın (sav) yanında hedyi vardı. Ashabından vakti hâli yerinde olan bazı kimselerin de hedyleri vardı. Müteakiben Rasulullah (sav) benim yanıma girdi. Ben ağlıyordum. 'Neye ağlıyorsun' diye sordu. Ben de 'ashabına söylediklerini işittim, umreyi de duydum. (Halbuki ben, umreden mahrumum)' dedim. Rasulullah (sav) 'neyin var?' diye sordu, 'Namaz kılamıyorum' dedim. 'O sana zarar etmez. Sen, haccında daim ol! Umulur ki Allah onu sana nasip edecektir. Sen, Âdem'in kızlarından birisin. Allah onlara neyi takdir buyurduysa, sana da onu takdir etmiştir' buyurdu. Bunun üzerine haccıma devamla yola çıktım. Mina'ya indiğimiz vakit temizlendim. Sonra Kâbe'yi tavaf ettik. Rasulullah (sav), el-Muhassab denilen yere indi. Ve Abdurrahman b. Ebu Bekir'i çağırarak 'kız kardeşini haremden çıkar da umreye niyet etsin, sonra Kâbe'yi tavaf eylesin! Ben, sizi burada bekleyeceğim' dedi. Biz de (Tenîm'e) çıktık, (orada umreye) niyetlendim. Sonra Kâbe'yi tavaf ettim, Safa ile Merve arasında sa'y yaptım. Müteakiben Rasulullah'ın (sav) yanına geldik gece yarısı, konakladığı yerde duruyordu. Bana 'bitirdin mi' diye sordu. 'Evet' cevabını verdim. Bunun üzerine ashabına hareket emrini verdi. Yola çıktı, (Mekke'ye varınca) evvelâ Kâbe'ye uğrayarak sabah namazından önce onu tavaf etti. Daha sonra Medine'ye doğru yola çıktı."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8628, M002922
Hadis:
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ أَفْلَحَ بْنِ حُمَيْدٍ عَنِ الْقَاسِمِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُهِلِّينَ بِالْحَجِّ فِى أَشْهُرِ الْحَجِّ وَفِى حُرُمِ الْحَجِّ وَلَيَالِى الْحَجِّ حَتَّى نَزَلْنَا بِسَرِفَ فَخَرَجَ إِلَى أَصْحَابِهِ فَقَالَ "مَنْ لَمْ يَكُنْ مَعَهُ مِنْكُمْ هَدْىٌ فَأَحَبَّ أَنْ يَجْعَلَهَا عُمْرَةً فَلْيَفْعَلْ وَمَنْ كَانَ مَعَهُ هَدْىٌ فَلاَ." فَمِنْهُمُ الآخِذُ بِهَا وَالتَّارِكُ لَهَا مِمَّنْ لَمْ يَكُنْ مَعَهُ هَدْىٌ فَأَمَّا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَكَانَ مَعَهُ الْهَدْىُ وَمَعَ رِجَالٍ مِنْ أَصْحَابِهِ لَهُمْ قُوَّةٌ فَدَخَلَ عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَنَا أَبْكِى فَقَالَ "مَا يُبْكِيكِ." قُلْتُ سَمِعْتُ كَلاَمَكَ مَعَ أَصْحَابِكَ فَسَمِعْتُ بِالْعُمْرَةِ فَمُنِعْتُ الْعُمْرَةَ. قَالَ "وَمَا لَكِ." قُلْتُ لاَ أُصَلِّى. قَالَ "فَلاَ يَضُرُّكِ فَكُونِى فِى حَجِّكِ فَعَسَى اللَّهُ أَنْ يَرْزُقَكِيهَا وَإِنَّمَا أَنْتِ مِنْ بَنَاتِ آدَمَ كَتَبَ اللَّهُ عَلَيْكِ مَا كَتَبَ عَلَيْهِنَّ." قَالَتْ فَخَرَجْتُ فِى حَجَّتِى حَتَّى نَزَلْنَا مِنًى فَتَطَهَّرْتُ ثُمَّ طُفْنَا بِالْبَيْتِ وَنَزَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْمُحَصَّبَ فَدَعَا عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ أَبِى بَكْرٍ فَقَالَ "اخْرُجْ بِأُخْتِكَ مِنَ الْحَرَمِ فَلْتُهِلَّ بِعُمْرَةٍ ثُمَّ لْتَطُفْ بِالْبَيْتِ فَإِنِّى أَنْتَظِرُكُمَا هَا هُنَا." قَالَتْ فَخَرَجْنَا فَأَهْلَلْتُ ثُمَّ طُفْتُ بِالْبَيْتِ وَبِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ فَجِئْنَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ فِى مَنْزِلِهِ مِنْ جَوْفِ اللَّيْلِ فَقَالَ "هَلْ فَرَغْتِ." قُلْتُ نَعَمْ. فَآذَنَ فِى أَصْحَابِهِ بِالرَّحِيلِ فَخَرَجَ فَمَرَّ بِالْبَيْتِ فَطَافَ بِهِ قَبْلَ صَلاَةِ الصُّبْحِ ثُمَّ خَرَجَ إِلَى الْمَدِينَةِ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona İshak b. Süleyman, ona Eflah b. Humeyd, ona Kasım, ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etti:
"Rasulullah (sav) ile hac aylarında, hac yerlerinde ve hac gecelerinde hacca niyet ederek yola çıktık. Şerif denilen yere indiğimizde Peygamber (sav) ashabının yanına çıkarak 'sizden hanginizin yanında hedy kurbanı yok da haccını umre ile yapmak isterse yapsın. Beraberinde hedy kurbanı olanlar bunu yapmasın' buyurdu. Bunun üzerine beraberinde hedyi olmayanlardan bazıları umreye niyet etti, bazıları da onu terk ettiler. Rasulullah'ın (sav) yanında hedyi vardı. Ashabından vakti hâli yerinde olan bazı kimselerin de hedyleri vardı. Müteakiben Rasulullah (sav) benim yanıma girdi. Ben ağlıyordum. 'Neye ağlıyorsun' diye sordu. Ben de 'ashabına söylediklerini işittim, umreyi de duydum. (Halbuki ben, umreden mahrumum)' dedim. Rasulullah (sav) 'neyin var?' diye sordu, 'Namaz kılamıyorum' dedim. 'O sana zarar etmez. Sen, haccında daim ol! Umulur ki Allah onu sana nasip edecektir. Sen, Âdem'in kızlarından birisin. Allah onlara neyi takdir buyurduysa, sana da onu takdir etmiştir' buyurdu. Bunun üzerine haccıma devamla yola çıktım. Mina'ya indiğimiz vakit temizlendim. Sonra Kâbe'yi tavaf ettik. Rasulullah (sav), el-Muhassab denilen yere indi. Ve Abdurrahman b. Ebu Bekir'i çağırarak 'kız kardeşini haremden çıkar da umreye niyet etsin, sonra Kâbe'yi tavaf eylesin! Ben, sizi burada bekleyeceğim' dedi. Biz de (Tenîm'e) çıktık, (orada umreye) niyetlendim. Sonra Kâbe'yi tavaf ettim, Safa ile Merve arasında sa'y yaptım. Müteakiben Rasulullah'ın (sav) yanına geldik gece yarısı, konakladığı yerde duruyordu. Bana 'bitirdin mi' diye sordu. 'Evet' cevabını verdim. Bunun üzerine ashabına hareket emrini verdi. Yola çıktı, (Mekke'ye varınca) evvelâ Kâbe'ye uğrayarak sabah namazından önce onu tavaf etti. Daha sonra Medine'ye doğru yola çıktı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Hac, 2922, /484
Senetler:
()
Konular:
Hac, hayızlı/lohusa kadının
Hz. Peygamber, veda haccı
Bize İshak b. Nasr, ona Ebu Üsâme, ona Ebu Hayyân, ona Ebu Zur’a, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah (sav) ile Bilal arasında bir sabah namazı esnasında şöyle bir konuşma geçtiğini rivayet etti:
Rasulullah (sav); “- Ya Bilal! İslamda işlediğin ve en çok ümit bağladığın amelini bana söyle, çünkü ben (bu gece) cennette, önümde senin ayaklarının yürüyüş tıkırtısını işittim” dedi. Bilal de;
“- Ben kanaatimce şundan daha ümitli olan bir amel işlemedim. Ben gece veya gündüzün herhangi bir saatinde iyice abdest alır almaz bu abdestle ne kadar kalmak nasip olmuşsa o kadar namaz kıldım” dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8863, B001149
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ نَصْرٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ أَبِى حَيَّانَ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ لِبِلاَلٍ عِنْدَ صَلاَةِ الْفَجْرِ « يَا بِلاَلُ حَدِّثْنِى بِأَرْجَى عَمَلٍ عَمِلْتَهُ فِى الإِسْلاَمِ ، فَإِنِّى سَمِعْتُ دَفَّ نَعْلَيْكَ بَيْنَ يَدَىَّ فِى الْجَنَّةِ » . قَالَ مَا عَمِلْتُ عَمَلاً أَرْجَى عِنْدِى أَنِّى لَمْ أَتَطَهَّرْ طُهُورًا فِى سَاعَةِ لَيْلٍ أَوْ نَهَارٍ إِلاَّ صَلَّيْتُ بِذَلِكَ الطُّهُورِ مَا كُتِبَ لِى أَنْ أُصَلِّىَ .
Tercemesi:
Bize İshak b. Nasr, ona Ebu Üsâme, ona Ebu Hayyân, ona Ebu Zur’a, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah (sav) ile Bilal arasında bir sabah namazı esnasında şöyle bir konuşma geçtiğini rivayet etti:
Rasulullah (sav); “- Ya Bilal! İslamda işlediğin ve en çok ümit bağladığın amelini bana söyle, çünkü ben (bu gece) cennette, önümde senin ayaklarının yürüyüş tıkırtısını işittim” dedi. Bilal de;
“- Ben kanaatimce şundan daha ümitli olan bir amel işlemedim. Ben gece veya gündüzün herhangi bir saatinde iyice abdest alır almaz bu abdestle ne kadar kalmak nasip olmuşsa o kadar namaz kıldım” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Teheccüd 17, 1/414
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Zür'a b. Amr el-Beceli (Herim b. Amr b. Cerir b. Abdullah)
3. Ebu Hayyan Yahya b. Saîd et-Teymî (Yahya b. Saîd b. Hayyan)
4. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
5. Ebu İbrahim İshak b. İbrahim el-Buhari (İshak b. İbrahim b. Nasr)
Konular:
Abdest, abdest ve namaza teşvik
İbadet, Nafile ibadet, abdestten sonra
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8830, B001123
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ أَنَّ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - أَخْبَرَتْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يُصَلِّى إِحْدَى عَشْرَةَ رَكْعَةً ، كَانَتْ تِلْكَ صَلاَتَهُ ، يَسْجُدُ السَّجْدَةَ مِنْ ذَلِكَ قَدْرَ مَا يَقْرَأُ أَحَدُكُمْ خَمْسِينَ آيَةً قَبْلَ أَنْ يَرْفَعَ رَأْسَهُ ، وَيَرْكَعُ رَكْعَتَيْنِ قَبْلَ صَلاَةِ الْفَجْرِ ، ثُمَّ يَضْطَجِعُ عَلَى شِقِّهِ الأَيْمَنِ حَتَّى يَأْتِيَهُ الْمُنَادِى لِلصَّلاَةِ .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Urve b. Zübeyr, ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: “Rasulullah (sav) on bir rekat namaz kılardı. Bu onun geceleyin kıldığı namazdı. Sizden birinin elli ayet okuyabileceği süre kadar başını kaldırmadan secdede kalırdı. Sabah namazından önce de iki rekat namaz kılar, ardından sağ tarafına uzanır ve müezzinin kendisine sabah namazı için gelmesini beklerdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Teheccüd 3, 1/410
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Adab, yatma-kalkma adabı
KTB, ADAB
Namaz, Teheccüt namazı
Uyku, sağ tarafa yönelerek uyumak
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ قَالَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ - رضى الله عنها أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم صَلَّى ذَاتَ لَيْلَةٍ فِى الْمَسْجِدِ فَصَلَّى بِصَلاَتِهِ نَاسٌ ، ثُمَّ صَلَّى مِنَ الْقَابِلَةِ فَكَثُرَ النَّاسُ ، ثُمَّ اجْتَمَعُوا مِنَ اللَّيْلَةِ الثَّالِثَةِ أَوِ الرَّابِعَةِ ، فَلَمْ يَخْرُجْ إِلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، فَلَمَّا أَصْبَحَ قَالَ « قَدْ رَأَيْتُ الَّذِى صَنَعْتُمْ وَلَمْ يَمْنَعْنِى مِنَ الْخُرُوجِ إِلَيْكُمْ إِلاَّ أَنِّى خَشِيتُ أَنْ تُفْرَضَ عَلَيْكُمْ » ، وَذَلِكَ فِى رَمَضَانَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8839, B001129
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ قَالَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ - رضى الله عنها أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم صَلَّى ذَاتَ لَيْلَةٍ فِى الْمَسْجِدِ فَصَلَّى بِصَلاَتِهِ نَاسٌ ، ثُمَّ صَلَّى مِنَ الْقَابِلَةِ فَكَثُرَ النَّاسُ ، ثُمَّ اجْتَمَعُوا مِنَ اللَّيْلَةِ الثَّالِثَةِ أَوِ الرَّابِعَةِ ، فَلَمْ يَخْرُجْ إِلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، فَلَمَّا أَصْبَحَ قَالَ « قَدْ رَأَيْتُ الَّذِى صَنَعْتُمْ وَلَمْ يَمْنَعْنِى مِنَ الْخُرُوجِ إِلَيْكُمْ إِلاَّ أَنِّى خَشِيتُ أَنْ تُفْرَضَ عَلَيْكُمْ » ، وَذَلِكَ فِى رَمَضَانَ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona İbn Şihab, ona Urve b. Zübeyr, ona da müminlerin annesi Aişe (r.anha) şöyle demiştir:
Peygamber (sav) bir gece mescitte namaz kıldı. Bazıları da O'na uyup gece namazı kıldılar. Sonraki gece de namaz kıldı. Bu sefer O'na uyanlar çoğaldı. Sonra üçüncü veya dördüncü gecede insanlar iyice toplandılar. Fakat Peygamber (sav) onların yanına çıkmadı. Sabah olunca: "Yaptığınız işi gördüm. Beni sizin yanınıza çıkmaktan alıkoyan bu namazın üzerinize farz kılınması korkusu olmuştur" buyurdu. Bu da ramazanda olmuştu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Teheccüd 5, 1/411
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Kila'î (Abdullah b. Yusuf)
Konular:
Hz. Peygamber, farz olur endişesiyle terk ettikleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8850, B001137
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى سَالِمُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ إِنَّ رَجُلاً قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، كَيْفَ صَلاَةُ اللَّيْلِ قَالَ « مَثْنَى مَثْنَى ، فَإِذَا خِفْتَ الصُّبْحَ فَأَوْتِرْ بِوَاحِدَةٍ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Salim, ona Salim b. Abdullah, ona da Abdullah b. Ömer şöyle demiştir:
Bir adam: 'Ey Allah'ın Rasylü! Gece namazı nasıldır?' diye sordu. Peygamber (sav) de şöyle buyurdu: "İkişer ikişer. Sabah vaktinin gireceğinden korktuğunda, bir rekatla vitr namazı kıl."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Teheccüd 10, 1/412
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Namaz, Teheccüt namazı
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ قَالَ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ قَالَ أَخْبَرَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ أَبِى حَصِينٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ وَثَّابٍ عَنْ مَسْرُوقٍ قَالَ سَأَلْتُ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - عَنْ صَلاَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِاللَّيْلِ . فَقَالَتْ سَبْعٌ وَتِسْعٌ وَإِحْدَى عَشْرَةَ سِوَى رَكْعَتَىِ الْفَجْرِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8852, B001139
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ قَالَ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ قَالَ أَخْبَرَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ أَبِى حَصِينٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ وَثَّابٍ عَنْ مَسْرُوقٍ قَالَ سَأَلْتُ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - عَنْ صَلاَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِاللَّيْلِ . فَقَالَتْ سَبْعٌ وَتِسْعٌ وَإِحْدَى عَشْرَةَ سِوَى رَكْعَتَىِ الْفَجْرِ .
Tercemesi:
Bize İshak, ona Ubeydullah, ona İsrail, ona Ebu Hasîn, ona Yahya b. Vessâb, ona da Mesruk şöyle demiştir: Ben, Aişe'ye (r.anha) Peygamber'in (sav) gece nasıl namaz kıldığını sordum.
O da şöyle dedi: "Sabah namazının iki rekat sünnetinden başka bazen yedi, bazen dokuz, bazen de on bir rekat kılardı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Teheccüd 10, 1/412
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Aişe Mesruk b. Ecda' (Mesruk b. Ecda' b. Malik b. Ümeyye b. Abdullah)
3. Yahya b. Vessâb el-Esedi (Yahya b. Vessâb)
4. Ebu Hasîn Osman b. Asım el-Esedî (Osman b. Asım b. Husayn)
5. Ebu Yusuf İsrail b. Yunus es-Sebîî (İsrail b. Yunus b. Ebu İshak)
6. Ubeydullah b. Musa el-Absi (Ubeydullah b. Musa b. Bazam)
7. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Namaz, Teheccüt namazı
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى قَالَ أَخْبَرَنَا حَنْظَلَةُ عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُصَلِّى مِنَ اللَّيْلِ ثَلاَثَ عَشْرَةَ رَكْعَةً مِنْهَا الْوِتْرُ وَرَكْعَتَا الْفَجْرِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8853, B001140
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى قَالَ أَخْبَرَنَا حَنْظَلَةُ عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُصَلِّى مِنَ اللَّيْلِ ثَلاَثَ عَشْرَةَ رَكْعَةً مِنْهَا الْوِتْرُ وَرَكْعَتَا الْفَجْرِ .
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Musa, ona Hanzala, ona Kasım b. Muhammed, ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir:
Peygamber (sav) gecenin bir bölümünde on üç rekat namaz kılardı. Vitir namazı ile sabah namazının iki rekat sünneti de bu sayıya dahildir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Teheccüd 10, 1/412
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Muhammed Kasım b. Muhammed et-Teymî (Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddîk)
3. Hanzala b. Ebu Süfyan el-Cümahi (Hanzala b. Esved b. Abdurrahman b. Safvan)
4. Ubeydullah b. Musa el-Absi (Ubeydullah b. Musa b. Bazam)
Konular:
Namaz, Teheccüt namazı