1739 Kayıt Bulundu.
Bize el-Ka'neb, ona Malik, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Abdurrahman, ona babası, ona da Ebu Said el-Hudrî'nin (ra) rivayet ettiğine göre; bir adam, birinin İhlâs suresini tekrar tekrar okuduğunu duymuş, sabah olunca Rasulullah'a (sav) gelip adamın bu sureyi sürekli okuyuşunu azımsayarak durumu anlatmıştı.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav.);
"Hayatım elinde olan Allah adına yemin ederim ki, o sure Kur'an-ı Kerîm'in üçte birine denktir" buyurdu.
Açıklama: İhlâs suresinin, neden dolayı Kur'an'ın üçte birine eşit olduğu konusu iki şekilde izaha çalışılmıştır. Birincisi, okuyana verilecek olan sevap itibariyle Kur'an'ın üçte birine denk olduğudur. Buna göre İhlâs suresini okuyan, Kur'an'ın üçte birini okumuş gibi sevap kazanır. Ancak surenin hangi özelliğinden dolayı bu kadar sevap kazanılacağı açık değildir. Yüce Mevlâ’nın, bazı zahmetsiz ibadetlere, zahmetli ibadetlerden daha çok sevap vermesine mani bir şey olmamakla birlikte yine de bu husus izaha muhtaçtır. Diğer bir görüşe göre de bu sûrenin fazileti, mana ve muhtevâsında aranmalıdır. Buna göre Kur’ân, ahkâm, ahbâr ve tevhîd olmak üzere üç ana konuyu ihtivâ etmektedir. İhlâs suresi de bunlardan Tevhîd’i özet olarak içine almaktadır, dolayısıyla bu da Kur'an'ın üçte biri demektir. Özellikle de Allah'ın eşi olmadığını ifade eden “Ehad” ismi ile, herkesin daima kendisine muhtaç olduğunu, üstünlüklerin son noktası ve isteklerin tek mercii olduğunu ifade eden “Samed” ismine ve bu iki ismin bir arada zikredilen tek sure olduğuna dikkat çekilir.
Bize Ahmed b. Ubeydullah el-Ğudânî, ona Ğassan b. Avf, el-Cüreyrî, ona Ebu Nadra, ona da Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) bir gün mescide girdi. O sırada Ensar'dan Ebu Ümame denilen bir adam da orada bulunuyordu. Ebu Ümame şöyle devam etti: Rasulullah (sav) bana 'Ey Ebu Ümame! Neden, namaz vakti dışında da seni mescitte görüyorum?' dedi. Ben de 'Ey Allah'ın Rasulü! (canımı sıkan) bazı sıkıntılarım ve borçlarım var. Rasulullah (sav) 'Sana bir dua öğreteyim mi? Sen o duayı ettiğinde Allah sendeki sıkıntıları giderir, borcunu da ödemeni nasip eder' buyurdu. Ben de' elbette, öğret Ey Allah'ın Rasulü' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Sabah akşam şu duayı oku' buyurdu:"
"Allah'ım! Gelecek endişesinden, geçmişe üzüntüden sana sığınırım! Acizlikten ve tembellikten sana sığınırım! Korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım! Borcun yükünden ve insanların üzerime gelmesinden (kahrından) sana sığınırım."
(Ebu Ümame der ki:) Ben de böyle dua ettim. Allah da benim sıkıntılarımı giderdi, borcumu da ödemeyi bana nasip etti.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ
Bize Ahmed b. Amr b. es-Serh, ona İbn Vehb, ona Muaviye, ona el-Ala b. el-Haris, ona Muaviye'nin azadlısı el-Kasım, ona da Ukbe b. Âmir (ra) rivayet etmiştir:
Bir yolculuk sırasında ben Rasulullah'ın (sav) bindiği deveyi sevk ediyordum. Bana "Ya Ukbe! Sana okunan iki hayırlı sureyi öğreteyim mi?" buyurdu ve bana Felak ve Nâs surelerini öğretti. Ama benim pek fazla sevinmediğimi de gördü. Sabah namazı için konaklayınca cemaate namazı o iki sure ile kıldırdı. Namazı bitirince bana dönüp "nasıl buldun, ya Ukbe?" dedi.
Bize Yezid b. Halid b. Mevheb er-Remlî, ona el-Leys, ona İbn Ebu Müleyke, ona Ya'la b. Memlek rivayet etmiştir:
"Ümmü Seleme'ye (r.anha) Rasulullah'ın (sav) kırâatını ve (gece) namazını sordum. Dedi ki:
Onun namazından size ne? O namaz kılar, sonra namaz kıldığı süre kadar uyur, sonra uyuduğu süre kadar namaz kılar, sonra yine namaz kıldığı süre kadar uyurdu. Bu hal sabah oluncaya kadar böyle devam ederdi. Sonra Ümmü Seleme Rasulullah'ın (sav) kırâatını da şöyle tarif etti: O'nun okuyuşunu tane tane idi."
Bize Hennâd b. Serî, ona Abdurrahman b. Ebu Zinâd, ona Abdurrahman b. Hبris b. Ayyâş b. Ebu Rabî'a, ona İbn Abbâd b. Huneyf, ona Nâfi' b. Cübeyr b. Mut'im, ona da İbn Abbas, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Cebrâil (as) Kâbe'nin yanında bana iki defa imam oldu. İlk seferinde öğle namazını, güneşin gölgesi (ayakkabı) bağcığı gibi (kısa) olduğunda kıldı. Sonra ikindi namazını, her şeyin gölgesi kendi kadar olduğunda kıldı. Akşam namazını, güneşin battığı ve oruçlunun iftar ettiği vakitte kıldı. Yatsı namazını şafak (akşamın aydınlığı) kaybolduğunda kıldı. Sabah namazını fecrin parladığı ve oruçluya yemenin haram olduğu vakitte kıldı. İkinci seferinde ise, öğle namazını her şeyin gölgesi kendisi kadar olduğunda, yani dün ikindiyi kıldığı vakitte kıldı. İkindi namazını her şeyin gölgesi iki misli olduğunda kıldı. Akşam namazını ilk vaktinde (güneş batar batmaz) kıldı. Yatsı namazını, gecenin üçte biri geçtiğinde kıldı. Sabah namazını ise, yeryüzü aydınlandığı zaman kıldı. Ardından Cebrail bana dönüp: 'Ey Muhammed! Bu, senden önceki peygamberlerin (namaz) vakitleridir. Namaz Vakitleri, (gösterdiğim) bu iki vakit arasındadır."
Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu konuda Ebu Hureyre, Büreyde, Ebu Musa, Ebu Mesud el-Ensârî, Ebu Said, Câbir, Amr b. Hazm, Berâ ve Enes'ten de hadis rivayet edilmiştir.
Bize Hennâd, ona Muhammed b. Fudayl, ona A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Namazın başlangıç ve sonu (olmak üzere iki vakti) vardır. Öğle namazının ilk vakti, güneşin (tepeden) batıya doğru meyletmeye başladığı; son vakti ise ikindi namazının girdiği vakittir. İkindi namazının ilk vakti, kendi vaktinin girdiği; son vakti ise güneşin sarardığı vakittir. Akşam namazının ilk vakti, güneşin battığı; son vakti ise ufkun (çizgisinin) kaybolduğu vakittir. Yatsı namazının ilk vakti, ufkun (çizgisinin) kaybolduğu vakit; son vakti ise gece yarısıdır. Sabah namazının ilk vakti fecrin doğduğu; son vakti ise güneşin doğduğu vakittir."
Tirmizî şöyle demiştir: Bu konuda Abdullah b. Amr'dan da hadis rivayet edilmiştir.
Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Muhammed'i (Buhârî'yi) şöyle derken işittim: 'Namaz vakitleri konusunda el-A'meş'in Mücahid'den rivayet ettiği hadis, Muhammed b. Fudayl'ın el-A'meş'ten naklettiği hadisten daha sahihtir. Muhammed b. Fudayl'ın rivayet ettiği hadis hatalıdır; hata eden de Muhammed b. Fudayl'dır.' derken işittim.
Bize Hennâd, ona Ebu Üsame, ona Ebu İshak el-Fezârî, ona el-A'meş, ona da Mücahid şöyle rivayet etmiştir:
"Namazın başlangıç ve sonu (olmak üzere iki vakti) olduğu söylenirdi...' (Ravi hadisin bundan sonrasını), Muhammed b. Fudayl'ın el-A'meş'ten rivayet ettiği hadisin manasına benzer bir şekilde nakletmiştir.
Bize Ahmed b. Menî', Hasan b. Sabbâh el-Bezzâr ve Ahmed b. Muhammed b. Musa, -hadis mana bakımından birbirine yakınolarak nakledilmiştir- onlara İshâk b. Yusuf el-Ezrak, ona Süfyân es-Sevrî, ona Alkame b. Mersed, ona da Süleyman b. Büreyde, babasının (Büreyde b. Husayb) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Bir adam Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldi ve namaz vakitlerini sordu. Allah Rasulü (sav): (Bir müddet (burada) Bizimle kal, inşaallah (gösteririz.)' buyurdu. Bilal'e emretti, o da fecir doğduğunda (sabah ezanını) okudu. Akabinde ona emretti, güneş (tepeden batıya doğru) meylettiğinde (öğle ezanını) okudu, Nebi de (sav) öğleyi kıldı. Sonra yine (Bilal'e) emretti, o da güneş parlak halde ve (hâlâ) yüksekteyken (ikindi ezanını) okudu, Rasulullah (sav) da ikindi namazını kıldı. Sonra güneş battığında (Bilal'e), akşamı (ezanı okumasını) emretti. Ardından (Bilal'e) yatsıyı (ezanı okumasını) emretti, şafak iyice kaybolduğunda da kalktı (namaz kıldı). Ertesi gün (ezanları yine Bilal'e) emretti, (sabah namazında) fecri belirgin hale getirdi. Sonra (Bilal'e) öğleyi (ezanını okumasını) emretti, (ama bu sefer) namazı serinliğe bıraktı ve epeyce geciktirdi. Daha sonra (Bilal'e) ikindiyi (ezanını okumasını) emretti, güneş tepede son demlerini yaşarken namazı kıldı. Sonra yine (Bilal'e ezan okumasını) emretti. Akşam namazını da şafağın kaybolmasına az bir zaman kala kıldı. Ardından (Bilal'e) yatsıyı (ezanı okumasını) emretti. Gecenin üçte biri geçtiğinde namazı kıldı. Sonra, 'namaz vakitlerini soran kişi nerede?' diye sordu. Adam, 'Benim.' deyince Rasulullah (sav): 'Namaz vakitleri (gösterdiğim) iki vakit arasındadır' buyurdu.
Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen-garîb-sahih bir hadistir.
Tirmizî şöyle demiştir: Bu hadisi Şu'be de, Alkame b. Mersed'den rivayet etmiştir.