Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr, ona Muhammed b. Bişr, ona Yezid b. Ziyad b. Ebu Ca‘d, ona Zübeyd, ona Abdurrahman b. Ebu Leylâ, ona Ka‘b b. Ucre, ona da Ömer şöyle demiştir:
Muhammed’in (sav) dili ile, sefer namazı, Cuma namazı, Ramazan bayramı ve kurban bayramı namazı, her hangi bir kısaltma söz konusu olmaksızın tam olarak iki rekâttır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11965, İM001064
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ أَنْبَأَنَا يَزِيدُ بْنُ زِيَادِ بْنِ أَبِى الْجَعْدِ عَنْ زُبَيْدٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ عَنْ عُمَرَ قَالَ صَلاَةُ السَّفَرِ رَكْعَتَانِ وَصَلاَةُ الْجُمُعَةِ رَكْعَتَانِ وَالْفِطْرُ وَالأَضْحَى رَكْعَتَانِ تَمَامٌ غَيْرُ قَصْرٍ عَلَى لِسَانِ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr, ona Muhammed b. Bişr, ona Yezid b. Ziyad b. Ebu Ca‘d, ona Zübeyd, ona Abdurrahman b. Ebu Leylâ, ona Ka‘b b. Ucre, ona da Ömer şöyle demiştir:
Muhammed’in (sav) dili ile, sefer namazı, Cuma namazı, Ramazan bayramı ve kurban bayramı namazı, her hangi bir kısaltma söz konusu olmaksızın tam olarak iki rekâttır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, İkâmetu's-salât ve's-sünnetü fîhâ 73, /174
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. Ka'b b. Ucre el-Ensarî (Ka'b b. Ucre)
3. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
4. Ebu Abdurrahman Zübeyd b. Haris el-Yâmî (Zübeyd b. Haris b. Abdulkerim b. Amr b. Ka'b)
5. Yezid b. Ebu Ca'd el-Eşcei (Yezid b. Ziyad b. Rafi')
6. Ebu Abdullah Muhammed b. Bişr el-Abdî (Muhammed b. Bişr b. Fürâfisa b. Muhtar b. Rudeyh)
7. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Numeyr el-Hemdânî el-Hârifî (Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemedânî)
Konular:
Bayram, bayram namazı
Cuma Namazı, Cuma namazı
KTB, NAMAZ,
Namaz, seferde namazları kısaltmak
Bize Ebu Bekir b. Hallâd, ona Veki, ona Üsâme b. Zeyd şöyle demiştir: Ben Tavus’a yolculuk halindeyken namazın sünnetleri hakkında sordum, -o sırada Hasan b. Müslim b. Yenâk da yanında oturuyordu-, şöyle dedi: Bana Tavus, ona da İbn Abbas şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) Hazar (ikamet halinde) ve sefer namazını farz kılmıştır. Biz hem hazarda (ikamet halinde) hem de seferde iken namazın öncesinde de sonrasında sünnet kılardık.
Açıklama: Elbani bu hadisn hasen sahih olduğunu ifade etmiştir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12055, İM001072
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ قَالَ سَأَلْتُ طَاوُسًا عَنِ السُّبْحَةِ فِى السَّفَرِ - وَالْحَسَنُ بْنُ مُسْلِمِ بْنِ يَنَّاقٍ جَالِسٌ عِنْدَهُ - فَقَالَ حَدَّثَنِى طَاوُسٌ أَنَّهُ سَمِعَ ابْنَ عَبَّاسٍ يَقُولُ فَرَضَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم صَلاَةَ الْحَضَرِ وَصَلاَةَ السَّفَرِ فَكُنَّا نُصَلِّى فِى الْحَضَرِ قَبْلَهَا وَبَعْدَهَا وَكُنَّا نُصَلِّى فِى السَّفَرِ قَبْلَهَا وَبَعْدَهَا .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Hallâd, ona Veki, ona Üsâme b. Zeyd şöyle demiştir: Ben Tavus’a yolculuk halindeyken namazın sünnetleri hakkında sordum, -o sırada Hasan b. Müslim b. Yenâk da yanında oturuyordu-, şöyle dedi: Bana Tavus, ona da İbn Abbas şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) Hazar (ikamet halinde) ve sefer namazını farz kılmıştır. Biz hem hazarda (ikamet halinde) hem de seferde iken namazın öncesinde de sonrasında sünnet kılardık.
Açıklama:
Elbani bu hadisn hasen sahih olduğunu ifade etmiştir
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, İkâmetu's-salât ve's-sünnetü fîhâ 75, /175
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Tâvus b. Keysan el-Yemanî (Tâvus b. Keysan)
3. Hasan b. Müslim el-Huzaî (Hasan b. Müslim b. Yennâk)
4. Ebu Zeyd Üsame b. Zeyd el-Leysî (Üsame b. Zeyd)
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
6. Muhammed b. Hallad el-Bahili (Muhammed b. Hallad b. Kesir)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Nafile ibadet, yolculukta
Namaz, sefer namazının sünnetleri
Namaz, seferde namazları kısaltmak
Bize Müsedded, ona Bişr, ona el-Cüreyrî; (T)
Bize Müemmel, ona İsmail; (T) Bize Musa, ona Hammad, onlara el-Cüreyrî, ona da Ebu Nadre, Tafâvîli bir kişinin şöyle dediğini rivayet etti:
Medine'de Ebu Hureyre'ye (ra) misafir oldum. Peygamber'in (sav) ashabı içerisinde ondan daha çok ibadet eden ve ondan daha çok misafir ağırlayan kimse görmedim. Ben bir gün onun yanında bulunurken kendisi bir sedirin üzerinde bulunuyordu. Yanında, içinde çakıl yahut da çekirdek taneleri bulunan bir kese ve sedirin aşağısında da kendisine ait siyahi bir cariye vardı. Ebu Hüreyre (ra) onlarla tesbih çekiyordu. Kesedekiler bitince o keseyi cariyeye atıyor, cariye de atılanları toplayıp keseye koyarak keseyi ona geri veriyordu. Bana “Kendimden ve Rasulullah'tan (sav) sana bahsedeyim mi?” dedi. Ben de “evet” dedim. Bunun üzerine şöyle dedi: Ben mescitte sıtma ağrısıyla kıvranıyordum. Birden Rasulullah (sav) gelip mescide girdi ve "Devs'li genci kim gördü?" diye üç defa sordu. Bir adam da “Ey Allah'ın Rasulü! O mescidin bir tarafında acı içinde kıvranıyor” dedi. Bu sefer bana doğru yürümeye başladı, nihayet yanıma geldi, elini üzerime koydu, bana dua etti, ben de iyileşip ayağa kalktım. Sonra Rasulullah (sav) yürüyüp namaz kıldırdığı makama vardı, ashabına doğru döndü. Erkek ve kadınlardan oluşan iki saf, ya da kadınlardan iki, erkeklerden de bir saf cemaat vardı. Hz. Peygamber (sav) "eğer namazımda şeytan bana bir şey unutturacak olursa, cemaat subhanallah desin, kadınlar da el çırpsın!" buyurdu. Rasulullah (sav) hiçbir şey unutmadan namazı kıldırdı, sonra "yerinizden ayrılmayın yerinizden ayrılmayın" buyurdu. Ravi Musa'nın rivayetinde "buradan" ifadesi ve “Rasulullah (sav) Allah'a hamd'ü senada bulunup "sadede gelecek olursak" diye sözüne başladı” eklemesi vardır. Bundan sonra raviler ittifak halinde şöyle rivayet etmişlerdir. Sonra Rasulullah (sav.) erkeklere yönelip "Sizden bir kimse karısıyla birlikte olmak istediğinde kapıyı kilitleyip, Allah'ın kendisine örtü olarak bahşettiği bir örtü ile üzerini örter mi?" diye sordu. Onlar da “evet” dediler. Hz. Peygamber (sav) "sonra o kimse bu ilişkiden sonra oturup 'ben bugün hanımımla şöyle şöyle, yaptım' diye anlatır mı?" dedi. Onlar da sustular. Rasulullah (sav) kadınlara yöneldi ve "Aranızdan bu gibi sırları başkalarına anlatan kimse var mı?" buyurdu. Onlar da sükût ettiler. Bunun üzerine bir genç kız dizlerinden biri üzerine dikildi, sözünü işitmesi ve kendisini görmesi için boynunu Rasulullah'a doğru uzatarak “Ey Allah'ın Rasulü erkekler de kadınlar da bunu anlatıyorlar” dedi. Rasulullah (sav) da "bu (durum) neye benzer bilir misiniz? Bu bir şeytanın bir şeytanla yolda karşılaşıp halk kendilerine bakarken onunla cinsi münasebette bulunmasına benzer. Dikkat ediniz! Erkeğe yakışan koku, kokusu hissedilen, rengi ise belli olmayandır. Kadına uygun olan ise rengi belli olan, kokusu hissedilmeyendir." buyurdu. Ebu Davud der ki: Buradan itibaren Müemmel ile Musa'dan aldım. "Dikkat ediniz! Bir erkek, diğer bir erkekle, bir kadın da diğer bir kadınla (aralarında herhangi bir engel bulunmaksızın aynı yatakta) bulunmasın! Oğul veya baba hariç." Müemmel ile Musa üçüncü bir kelime daha söylediler. Ama ben onu istediğim gibi sağlam bir şekilde koruyamadım.
Musa der ki: Bize Hammad, ona Cüreyrî, ona Ebu Nadre, ona da Tafâvî bu hadisin rivayet etmiştir.
Medine'de Ebu Hureyre'ye (ra) misafir oldum. Peygamber'in (sav) ashabı içerisinde ondan daha çok ibadet eden ve ondan daha çok misafir ağırlayan kimse görmedim. Ben bir gün onun yanında bulunurken kendisi bir sedirin üzerinde bulunuyordu. Yanında, içinde çakıl yahut da çekirdek taneleri bulunan bir kese ve sedirin aşağısında da kendisine ait siyahi bir cariye vardı. Ebu Hüreyre (ra) onlarla tesbih çekiyordu. Kesedekiler bitince o keseyi cariyeye atıyor, cariye de atılanları toplayıp keseye koyarak keseyi ona geri veriyordu. Bana “Kendimden ve Rasulullah'tan (sav) sana bahsedeyim mi?” dedi. Ben de “evet” dedim. Bunun üzerine şöyle dedi: Ben mescitte sıtma ağrısıyla kıvranıyordum. Birden Rasulullah (sav) gelip mescide girdi ve "Devs'li genci kim gördü?" diye üç defa sordu. Bir adam da “Ey Allah'ın Rasulü! O mescidin bir tarafında acı içinde kıvranıyor” dedi. Bu sefer bana doğru yürümeye başladı, nihayet yanıma geldi, elini üzerime koydu, bana dua etti, ben de iyileşip ayağa kalktım. Sonra Rasulullah (sav) yürüyüp namaz kıldırdığı makama vardı, ashabına doğru döndü. Erkek ve kadınlardan oluşan iki saf, ya da kadınlardan iki, erkeklerden de bir saf cemaat vardı. Hz. Peygamber (sav) "eğer namazımda şeytan bana bir şey unutturacak olursa, cemaat subhanallah desin, kadınlar da el çırpsın!" buyurdu. Rasulullah (sav) hiçbir şey unutmadan namazı kıldırdı, sonra "yerinizden ayrılmayın yerinizden ayrılmayın" buyurdu. Ravi Musa'nın rivayetinde "buradan" ifadesi ve “Rasulullah (sav) Allah'a hamd'ü senada bulunup "sadede gelecek olursak" diye sözüne başladı” eklemesi vardır. Bundan sonra raviler ittifak halinde şöyle rivayet etmişlerdir. Sonra Rasulullah (sav.) erkeklere yönelip "Sizden bir kimse karısıyla birlikte olmak istediğinde kapıyı kilitleyip, Allah'ın kendisine örtü olarak bahşettiği bir örtü ile üzerini örter mi?" diye sordu. Onlar da “evet” dediler. Hz. Peygamber (sav) "sonra o kimse bu ilişkiden sonra oturup 'ben bugün hanımımla şöyle şöyle, yaptım' diye anlatır mı?" dedi. Onlar da sustular. Rasulullah (sav) kadınlara yöneldi ve "Aranızdan bu gibi sırları başkalarına anlatan kimse var mı?" buyurdu. Onlar da sükût ettiler. Bunun üzerine bir genç kız dizlerinden biri üzerine dikildi, sözünü işitmesi ve kendisini görmesi için boynunu Rasulullah'a doğru uzatarak “Ey Allah'ın Rasulü erkekler de kadınlar da bunu anlatıyorlar” dedi. Rasulullah (sav) da "bu (durum) neye benzer bilir misiniz? Bu bir şeytanın bir şeytanla yolda karşılaşıp halk kendilerine bakarken onunla cinsi münasebette bulunmasına benzer. Dikkat ediniz! Erkeğe yakışan koku, kokusu hissedilen, rengi ise belli olmayandır. Kadına uygun olan ise rengi belli olan, kokusu hissedilmeyendir." buyurdu. Ebu Davud der ki: Buradan itibaren Müemmel ile Musa'dan aldım. "Dikkat ediniz! Bir erkek, diğer bir erkekle, bir kadın da diğer bir kadınla (aralarında herhangi bir engel bulunmaksızın aynı yatakta) bulunmasın! Oğul veya baba hariç." Müemmel ile Musa üçüncü bir kelime daha söylediler. Ama ben onu istediğim gibi sağlam bir şekilde koruyamadım.
Musa der ki: Bize Hammad, ona Cüreyrî, ona Ebu Nadre, ona da Tafâvî bu hadisin rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Nikah 50, /503
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Tafâvî (Tafâvî)
3. Ebu Nadre Münzir b. Malik el-Avfî (Münzir b. Malik b. Kuta'a)
4. Ebu Mesud Said b. İyâs el-Cüreyrî (Said b. İyâs)
5. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
6. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Evlilik, cinsel münasebet
Kadın, cemaate gelmesi
Şeytan, ibadette vesvese vermesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12762, T002300
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ وَهُوَ ابْنُ زِيَادٍ الْعُصْفُرِىُّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ حَبِيبِ بْنِ النُّعْمَانِ الأَسَدِىِّ عَنْ خُرَيْمِ بْنِ فَاتِكٍ الأَسَدِىِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم :صَلَّى صَلاَةَ الصُّبْحِ فَلَمَّا انْصَرَفَ قَامَ قَائِمًا فَقَالَ :« عُدِلَتْ شَهَادَةُ الزُّورِ بِالشِّرْكِ بِاللَّهِ » . ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ تَلاَ هَذِهِ الآيَةَ :( وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ ) إِلَى آخِرِ الآيَةِ . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا عِنْدِى أَصَحُّ . وَخُرَيْمُ بْنُ فَاتِكٍ لَهُ صُحْبَةٌ وَقَدْ رَوَى عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَحَادِيثَ وَهُوَ مَشْهُورٌ .
Tercemesi:
Hureym b. Fatik el Esedî (r.a.)'den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), sabah namazını kıldıktan sonra kalkıp üç sefer: "Yalan söylemek veya yalan şâhidliği Allah'a ortak koşmaya denk tutulmuştur" diyerek, Hac sûresi 30. ayetini okumuştur: "Yalan söylemek ve yalan şâhidliğinden sakının." Tirmizî: Bu hadis bana göre daha sağlamdır. Hureym b. Fatik'in, Rasûlullah (s.a.v.) ile görüşüp konuşması vardır ve Rasûlullah (s.a.v.)'den pek çok hadis rivâyet etmiştir ve tanınmış biridir.
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّو
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Şehâdât 3, 4/547
Senetler:
()
Konular:
Şahitlik, yalancı şahitlik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12611, T000552
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ الْمُحَارِبِىُّ - يَعْنِى الْكُوفِىَّ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ هَاشِمٍ عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ عَطِيَّةَ وَنَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ صَلَّيْتُ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى الْحَضَرِ وَالسَّفَرِ فَصَلَّيْتُ مَعَهُ فِى الْحَضَرِ الظُّهْرَ أَرْبَعًا وَبَعْدَهَا رَكْعَتَيْنِ وَصَلَّيْتُ مَعَهُ فِى السَّفَرِ الظُّهْرَ رَكْعَتَيْنِ وَبَعْدَهَا رَكْعَتَيْنِ وَالْعَصْرَ رَكْعَتَيْنِ وَلَمْ يُصَلِّ بَعْدَهَا شَيْئًا وَالْمَغْرِبَ فِى الْحَضَرِ وَالسَّفَرِ سَوَاءً ثَلاَثَ رَكَعَاتٍ لاَ تَنْقُصُ فِى الْحَضَرِ وَلاَ فِى السَّفَرِ وَهِىَ وِتْرُ النَّهَارِ وَبَعْدَهَا رَكْعَتَيْنِ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ . سَمِعْتُ مُحَمَّدًا يَقُولُ مَا رَوَى ابْنُ أَبِى لَيْلَى حَدِيثًا أَعْجَبَ إِلَىَّ مِنْ هَذَا وَلاَ أَرْوِى عَنْهُ شَيْئًا .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ubeyd el-Muhâribî el-Kûfî, ona Ali b. Hâşim, ona İbn Ebu Leylâ, ona Atiyye ve Nâfi', onlara da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir:
Nebî (sav) ile beraber ikamet ve sefer (halinde) namaz kıldım. İkamet (halinde) onunla beraber öğle namazını 4 (rekat), ardından da iki rekat (sünnet) kıldım. Sefer (halinde) ise onunla beraber öğle namazını iki rekat, sonrasında iki rekat (sünnet) kıldım. İkindi namazını da (seferde) iki rekat kıldım (ancak) o, (ikindinin farzından) sonra bir namaz kılmadı. Akşam namazını ikamet ve sefer halinde (onunla beraber), aynı şekilde üç rekat kıldım. Ne ikamet ne sefer (halinde akşam namazını) azalttı. Zira o, gündüzün vitridir ve sonrasında iki rekat (sünnet kılmıştır).
Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen bir hadistir. Muhammed'i, ''İbn Ebu Leyla'nın rivayet ettiklerinin en çok hoşuma gideni budur. (Bu hadis dışında) ondan bir şey rivayet etmem'' derken işittim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Salât 41, 2/437
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. İbn Ebu Leyla Muhammed b. Abdurrahman el-Ensârî (Muhammed b. Abdurrahman b. Yesâr)
4. Ali b. Haşim el-Berîdi (Ali b. Haşim b. Berîd)
5. Muhammed b. Ubeyd el-Muharibi (Muhammed b. Ubeyd b. Vakıd)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, seferde kılmak, cemaatle yetişmiş olmak vs
Namaz,seferde Sünnet namazlar, nafile, vs
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ الْحَمِيدِ الْكُوفِىُّ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ الْمُغِيرَةِ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ كُنَّا نَتَمَنَّى أَنْ يَأْتِىَ الأَعْرَابِىُّ الْعَاقِلُ فَيَسْأَلَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَنَحْنُ عِنْدَهُ فَبَيْنَا نَحْنُ كذَلِكَ إِذْ أَتَاهُ أَعْرَابِىٌّ فَجَثَا بَيْنَ يَدَىِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ إِنَّ رَسُولَكَ أَتَانَا فَزَعَمَ لَنَا أَنَّكَ تَزْعُمُ أَنَّ اللَّهَ أَرْسَلَكَ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَبِالَّذِى رَفَعَ السَّمَاءَ وَبَسَطَ الأَرْضَ وَنَصَبَ الْجِبَالَ آللَّهُ أَرْسَلَكَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَإِنَّ رَسُولَكَ زَعَمَ لَنَا أَنَّكَ تَزْعُمُ أَنَّ عَلَيْنَا خَمْسَ صَلَوَاتٍ فِى الْيَوْمِ وَاللَّيْلَةِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا؟ قَالَ« نَعَمْ » . قَالَ فَإِنَّ رَسُولَكَ زَعَمَ لَنَا أَنَّكَ تَزْعُمُ أَنَّ عَلَيْنَا صَوْمَ شَهْرٍ فِى السَّنَةِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « صَدَقَ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَإِنَّ رَسُولَكَ زَعَمَ لَنَا أَنَّكَ تَزْعُمُ أَنَّ عَلَيْنَا فِى أَمْوَالِنَا الزَّكَاةَ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « صَدَقَ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَإِنَّ رَسُولَكَ زَعَمَ لَنَا أَنَّكَ تَزْعُمُ أَنَّ عَلَيْنَا الْحَجَّ إِلَى الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . فَقَالَ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لاَ أَدَعُ مِنْهُنَّ شَيْئًا وَلاَ أُجَاوِزُهُنَّ . ثُمَّ وَثَبَ. فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنْ صَدَقَ الأَعْرَابِىُّ دَخَلَ الْجَنَّةَ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ. وَقَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ هَذَا الْوَجْهِ عَنْ أَنَسٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . سَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ إِسْمَاعِيلَ يَقُولُ قَالَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ فِقْهُ هَذَا الْحَدِيثِ أَنَّ الْقِرَاءَةَ عَلَى الْعَالِمِ وَالْعَرْضَ عَلَيْهِ جَائِزٌ مِثْلُ السَّمَاعِ . وَاحْتَجَّ بِأَنَّ الأَعْرَابِىَّ عَرَضَ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَقَرَّ بِهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12770, T000619
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ الْحَمِيدِ الْكُوفِىُّ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ الْمُغِيرَةِ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ كُنَّا نَتَمَنَّى أَنْ يَأْتِىَ الأَعْرَابِىُّ الْعَاقِلُ فَيَسْأَلَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَنَحْنُ عِنْدَهُ فَبَيْنَا نَحْنُ كذَلِكَ إِذْ أَتَاهُ أَعْرَابِىٌّ فَجَثَا بَيْنَ يَدَىِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ إِنَّ رَسُولَكَ أَتَانَا فَزَعَمَ لَنَا أَنَّكَ تَزْعُمُ أَنَّ اللَّهَ أَرْسَلَكَ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَبِالَّذِى رَفَعَ السَّمَاءَ وَبَسَطَ الأَرْضَ وَنَصَبَ الْجِبَالَ آللَّهُ أَرْسَلَكَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَإِنَّ رَسُولَكَ زَعَمَ لَنَا أَنَّكَ تَزْعُمُ أَنَّ عَلَيْنَا خَمْسَ صَلَوَاتٍ فِى الْيَوْمِ وَاللَّيْلَةِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا؟ قَالَ« نَعَمْ » . قَالَ فَإِنَّ رَسُولَكَ زَعَمَ لَنَا أَنَّكَ تَزْعُمُ أَنَّ عَلَيْنَا صَوْمَ شَهْرٍ فِى السَّنَةِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « صَدَقَ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَإِنَّ رَسُولَكَ زَعَمَ لَنَا أَنَّكَ تَزْعُمُ أَنَّ عَلَيْنَا فِى أَمْوَالِنَا الزَّكَاةَ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « صَدَقَ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَإِنَّ رَسُولَكَ زَعَمَ لَنَا أَنَّكَ تَزْعُمُ أَنَّ عَلَيْنَا الْحَجَّ إِلَى الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . فَقَالَ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لاَ أَدَعُ مِنْهُنَّ شَيْئًا وَلاَ أُجَاوِزُهُنَّ . ثُمَّ وَثَبَ. فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنْ صَدَقَ الأَعْرَابِىُّ دَخَلَ الْجَنَّةَ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ. وَقَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ هَذَا الْوَجْهِ عَنْ أَنَسٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . سَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ إِسْمَاعِيلَ يَقُولُ قَالَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ فِقْهُ هَذَا الْحَدِيثِ أَنَّ الْقِرَاءَةَ عَلَى الْعَالِمِ وَالْعَرْضَ عَلَيْهِ جَائِزٌ مِثْلُ السَّمَاعِ . وَاحْتَجَّ بِأَنَّ الأَعْرَابِىَّ عَرَضَ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَقَرَّ بِهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. İsmail, ona Ali b. Abdülhamid el-Kûfî, ona Süleyman b. Muğire, ona Sâbit (b. Eslem), ona da Enes (b. Malik) şöyle demiştir:
Enes (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.)’in yanında otururken akıllı bir kimse gelse, soru sorsa da bizde bazı şeyleri öğrenmiş olsak derdik. Yine böyle bir durumda iken bir adam geldi ve Peygamber (s.a.v.)’in önüne diz çöküp oturdu ve; “Ya Muhammed! senin gönderdiğin kimse bize geldi ve senin Allah tarafından gönderilmiş bir Peygamber olduğunu söyledi.” Peygamber (s.a.v.)’de: “Evet” buyurdular. O kimse dedi ki: “Göğü yükselten, yeryüzünü serip döşeyen ve dağları meydana getiren Allah mı seni gönderdi?” Peygamber (s.a.v.): “Evet” dedi. Bunun üzerine o kimse dedi ki: “Senin gönderdiğin kimse bize; bir gün ve gecede beş vakit namaz kılınması gerektiğini söyledi” deyince, Peygamber (s.a.v.): “Evet” dediler. O kimse: “Seni gönderen zat hakkı için bunu Allah mı emretti?” deyince, Rasûlullah (s.a.v.): “Evet” dediler. Bunun üzerine o adam: “Senin gönderdiğin o görevli kimse bize senede bir ay oruç tutulmasının farz olduğunu söyledi” deyince; Peygamber (s.a.v.): “Doğrudur” dedi. Bu sefer o adam: “Seni gönderen zat hakkı için bunu sana Allah mı emretti” deyince, Peygamber (s.a.v.): “Evet” buyurdu. Yine o adam: “Senin gönderdiğin kimse mallarımızdan zekat verilmesi gerektiğini söyledi” deyince, Rasûlullah (s.a.v.): “Doğrudur” dedi. O adam da: “Seni gönderen zat hakkı için bunu sana Allah mı emretti” diye sorunca; Peygamber (s.a.v.) “Evet” dediler. Yine o adam: “Senin gönderdiğin yetkili kimse bize; gücü yetenlerin Hac yapması gerektiğini söyledi” deyince Peygamber (s.a.v.): “Evet” dediler. O adam da: “Seni gönderen zat hakkı için bunuda mı Allah emretti” deyince, Peygamber (s.a.v.): “Evet” dediler. Bunun üzerine o kimse: “Seni hak üzere gönderen o zat için bunlardan hiç birini terk etmeyeceğim ve fazlada yapmayacağım” dedi hızlıca kalkıp gitti. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: “Bu adam bu söylediklerinde doğru ve ciddi ise Cennete girer.” Tirmîzî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Enes vasıtasıyla Rasûlullah (s.a.v.)’den değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir. Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle diyordu: Bazı hadisçiler bu hadisten; “Alim bir kimseye bir şeyi okuyup arz etmenin ondan dinlemek gibi caiz olduğunu çıkarmışlardır.” Bu hadisteki kimsenin Rasûlullah (s.a.v.)’e bazı bilgileri sunması ve Rasûlullah (s.a.v.)’in de onları tasdik etmesini delil olarak göstermişlerdir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Zekât 2, 3/14
Senetler:
()
Konular:
Namaz, Dindeki Yeri, Müslüman Üzerindeki Etkisi
Oruç, arınma fırsatıdır
Sahabe, sünneti sorarak öğrenmeleri
Zekat, Sadaka, Fitre, ahiretteki karşılığı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12214, T002080
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مُوسَى الأَنْصَارِىُّ حَدَّثَنَا مَعْنٌ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ يَزِيدَ بْنِ خُصَيْفَةَ عَنْ عَمْرِو بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ كَعْبٍ السُّلَمِىِّ أَنَّ نَافِعَ بْنَ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ أَخْبَرَهُ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ أَبِى الْعَاصِى أَنَّهُ قَالَ : أَتَانِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَبِى وَجَعٌ قَدْ كَانَ يُهْلِكُنِى فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « امْسَحْ بِيَمِينِكَ سَبْعَ مَرَّاتٍ وَقُلْ أَعُوذُ بِعِزَّةِ اللَّهِ وَقُوَّتِهِ مِنْ شَرِّ مَا أَجِدُ » . قَالَ فَفَعَلْتُ فَأَذْهَبَ اللَّهُ مَا كَانَ بِى فَلَمْ أَزَلْ آمُرُ بِهِ أَهْلِى وَغَيْرَهُمْ . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Osman b. eb’îl As (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bana geldi. Benim de o anda çok sıkıntılı bir ağrım vardı. bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sağ elini ağrıyan yerine koy ve yedi sefer: “Bendeki duyduğum sancının şerrinden Allah’ın gücüne ve kuvvetine sığınırım.” Osman diyor ki: Bende, Peygamber (s.a.v.)’in buyurduğunu aynen yaptım. Allah’ta bendeki ağrıyı giderdi şimdi ben herkese bu duayı tavsiye ediyorum.” Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tıb 29, 4/408
Senetler:
()
Konular:
KTB, TIBB-I NEBEVİ
Sağlık, ve Tedavi (Tıbbu’n-Nebevi)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12300, T002124
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ أَنَّ عَائِشَةَ أَخْبَرَتْهُ أَنَّ بَرِيرَةَ جَاءَتْ تَسْتَعِينُ عَائِشَةَ فِى كِتَابَتِهَا وَلَمْ تَكُنْ قَضَتْ مِنْ كِتَابَتِهَا شَيْئًا فَقَالَتْ لَهَا عَائِشَةُ: ارْجِعِى إِلَى أَهْلِكِ فَإِنْ أَحَبُّوا أَنْ أَقْضِىَ عَنْكِ كِتَابَتَكِ وَيَكُونَ لِى وَلاَؤُكِ فَعَلْتُ . فَذَكَرَتْ ذَلِكَ بَرِيرَةُ لأَهْلِهَا فَأَبَوْا وَقَالُوا إِنْ شَاءَتْ أَنْ تَحْتَسِبَ عَلَيْكِ وَيَكُونَ لَنَا وَلاَؤُكِ فَلْتَفْعَلْ . فَذَكَرَتْ ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَال لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: « ابْتَاعِى فَأَعْتِقِى فَإِنَّمَا الْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ » ثُمَّ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ: « مَا بَالُ أَقْوَامٍ يَشْتَرِطُونَ شُرُوطًا لَيْسَتْ فِى كِتَابِ اللَّهِ ؟ مَنِ اشْتَرَطَ شَرْطًا لَيْسَ فِى كِتَابِ اللَّهِ؟ فَلَيْسَ لَهُ وَإِنِ اشْتَرَطَ مِائَةَ مَرَّةٍ » . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ وَقَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنْ عَائِشَةَ . وَالْعَمَلُ عَلَى هَذَا عِنْدَ أَهْلِ الْعِلْمِ أَنَّ الْوَلاَءَ لِمَنْ أَعْتَقَ .
Tercemesi:
Urve (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Âişe (r.anha), Urve’ye; Berire’nin kitabet bedeli hususunda Âişe’den yardım istemeye geldiğini bildirdi. Kitabet bedeli=(kölelikten kurtulmak için yapılan sözleşmedeki rakamı ödeyip kurtulama bedeli) nden hiçbir şey ödememişti. Âişe, ona: “Ailene dön! Eğer vela hakkın bana ait olmak üzere senin yerine kitabet bedelini ödememi isterlerse bu işi ben yaparım” dedi. Berire durumu ailesine anlatınca kabul etmediler, sana iyilik yapmayı diler, vela hakkının da bizim olması şartıyla yapsın dediler. Bunun üzerine Âişe durumu Rasûlullah (s.a.v.)’e anlattı. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Satın al sonra azâd et vela hakkı azâd eden kimseye aittir. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) kalkarak halka hitab etti ve şöyle buyurdu: “Ne oluyor bu insanlara ki Allah’ın kitabında olmayan şartları koşuyorlar. Her kim Allah’ın kitabında olmayan bir şartı şart koşarsa yüz sefer şart koşsa bile geçerli değildir.” Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Âişe’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. İlim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup vela hakkı köleyi azâd edene aittir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Vesâyâ 8, 4/436
Senetler:
()
Konular:
Köle, kölelik, cariyelik hukuku.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12409, T002179
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ عَنْ حُذَيْفَةَ بْنِ الْيَمَانِ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَدِيثَيْنِ قَدْ رَأَيْتُ أَحَدَهُمَا وَأَنَا أَنْتَظِرُ الآخَرَ حَدَّثَنَا « أَنَّ الأَمَانَةَ نَزَلَتْ فِى جَذْرِ قُلُوبِ الرِّجَالِ ثُمَّ نَزَلَ الْقُرْآنُ فَعَلِمُوا مِنَ الْقُرْآنِ وَعَلِمُوا مِنَ السُّنَّةِ » . ثُمَّ حَدَّثَنَا عَنْ رَفْعِ الأَمَانَةِ فَقَالَ : « يَنَامُ الرَّجُلُ النَّوْمَةَ فَتُقْبَضُ الأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ فَيَظَلُّ أَثَرُهَا مِثْلَ الْوَكْتِ ثُمَّ يَنَامُ نَوْمَةً فَتُقْبَضُ الأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ فَيَظَلُّ أَثَرُهَا مِثْلَ الْمَجْلِ كَجَمْرٍ دَحْرَجْتَهُ عَلَى رِجْلِكَ فَنَفِطَتْ فَتَرَاهُ مُنْتَبِرًا وَلَيْسَ فِيهِ شَىْءٌ » . ثُمَّ أَخَذَ حَصَاةً فَدَحْرَجَهَا عَلَى رِجْلِهِ قَالَ « فَيُصْبِحُ النَّاسُ يَتَبَايَعُونَ لاَ يَكَادُ أَحَدُهُمْ يُؤَدِّى الأَمَانَةَ حَتَّى يُقَالَ إِنَّ فِى بَنِى فُلاَنٍ رَجُلاً أَمِينًا وَحَتَّى يُقَالَ لِلرَّجُلِ مَا أَجْلَدَهُ وَأَظْرَفَهُ وَأَعْقَلَهُ وَمَا فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ » . قَالَ وَلَقَدْ أَتَى عَلَىَّ زَمَانٌ وَمَا أُبَالِى أَيُّكُمْ بَايَعْتُ فِيهِ لَئِنْ كَانَ مُسْلِمًا لَيَرُدَّنَّهُ عَلَىَّ دِينُهُ وَلَئِنْ كَانَ يَهُودِيًّا أَوْ نَصْرَانِيًّا لَيَرُدَّنَّهُ عَلَىَّ سَاعِيهِ فَأَمَّا الْيَوْمَ فَمَا كُنْتُ لأُبَايِعَ مِنْكُمْ إِلاَّ فُلاَنًا وَفُلاَنًا . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Huzeyfe b. Yemân (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle aktarmıştır: Rasûlullah (s.a.v.), bize iki konudan bahsetmişti birini gördüm diğerini beklemekteyim; Emanetten bahsetmişti ki: Emanet; önceleri insanların kalblerinin derinliklerine indiğini sonra Kur’ân’ın inip emanet konusunu insanların Kur’ân’dan ve sünnetten öğrendiklerini haber verip emanetin kalkacağından bahsederek şöyle buyurdu: Kişi uykuya dalacak kalbinden emanet duygusu yok edilecek ve basit bir nokta gibi iz kalacaktır. Sonra yine uykuya dalacak bu sefer emanet duygusunun geri kalanı da yok edilerek, çok çalışanın elindeki nasır izi gibi hafif bir iz kalacaktır. Sanki ayağının üzerinde yuvarladığın ve derinin kabarmasına sebeb olan ateş parçasının meydana getirdiği iz gibi onu şişkin görürsün fakat içinde bozuk sudan başka hiçbirşey yoktur. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) bir çakıl taşı alarak ayağının üzerinden yuvarladı ve şöyle buyurdu: Sonra insanlar aralarında alışveriş edecekleri hemen hemen hiç kimsenin emaneti yerine getirmeyeceği bir güne geleceklerdir. Hatta filan oğullarında dürüst bir kişi vardır… denilecek yine kalbinde hardal tanesi kadar imanı olmayan kişilere ne bahadır bir insan, ne kibar, ne akıllı insan denilecektir.Huzeyfe şöyle devam etti: Öyle zamanlarda yaşadım ki: O günlerde kiminle alışveriş ettiğime aldırmazdım. Müslüman ise o kişiyi dini dürüst olmaya sevkederdi. Yahudî ve Hıristiyan ise onunda başında bulunan devlet gücü ve otoritesi kötülük yapmasına engel olurdu. Ama bugün ise sizden şu birkaç kişiyle alışveriş yapabilmekteyim. (Buhârî, Rikak: 35; İbn Mâce: Fiten: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Fiten 17, 4/474
Senetler:
()
Konular:
Kıyamet, alametleri, Gelecek Tasavvuru