811 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona da İbn Şihâb, ona da Enes b. Malik (ra) –ki Enes, Rasulullah (sav ) Medine'ye geldiğinde on yaşında imiş- şöyle rivayet etti:
İşte o zaman annem ve teyzelerim benden Peygamber'in (sav) hizmetine devam etmemi istiyorlardı. Ben de Peygamber'e (sav) on sene hizmet ettim. Rasulullah (sav) vefat ettiği zaman ben yirmi yaşındaydım. (Bu yüzden) indirildiği sırada hicâb olayını insanların en iyi bileni ben oldum. Bu olay ilk defa Rasulullah'ın (sav) Zeyneb bt. Cahş ile evlenmesi sırasında oldu. Peygamber (sav), Zeyneb ile evlenmesi dolayısı ile damat olmuştu. Akabinde insanları düğün yemeğine davet etti. Gelenler yemekten yediler. Sonra çıktılar. Aralarından birkaç kişi, Peygamber'in (sav) yanında kaldı ve bu kalış sürelerini epey uzattılar. Peygamber (sav), onların çıkıp gitmeleri için dışarı çıktı, ben de Onunla (sav) birlikte çıktım. Rasulullah (sav) yürüdü, ben de yürüdüm. Nihayet Aişe’nin odasının eşiğine geldi. Sonra insanların çıkıp gittiklerini zannetti ve geri döndü. Ben de Onunla (sav) birlikte geri döndüm. Sonunda Zeyneb'in yanına girince bir de gördü ki o kişiler yerlerinden kalkmayıp hâlâ oturmaktalar. Bunun üzerine Rasulullah (sav) tekrar geri döndü, ben de onunla birlikte döndüm. Sonunda yine Aişe’nin odasının eşiğine vardığında, insanların çıkmış olduklarını düşündü. Geriye döndü, ben de beraberinde döndüm. Bu sefer gördük ki, onlar çıkıp gitmişler. Peygamber (sav) benimle kendisi (sav) arasına perde çekti ve hicâb emri de indirildi.
Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Asım b. Yusuf, Kutbe b. Abdülaziz, ona A‘meş, ona Şemr b. Atıyye, ona Şehr b. Havşeb, ona Ümmü Derdâ, ona da Ebu Derdâ’nın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Cehennem ehline, içinde bulundukları azaba denk bir açlık verilir. Bunun üzerine (kurtulmak için) yardım isterler. Onlara, 'ne doyuran ne de açlığı gideren' Ğâşiye, 7 kuru diken (ضَرِيعٍ) verilir. Yiyecek isterler, bu sefer boğazlarına düğümlenen bir yiyecek verilir. Dünyada boğaza takılan şeyleri suyla geçirdiklerini hatırlayıp su isterler. Bunun üzerine kendilerine, demir kancalarla yukarıdan çekilerek getirilen kaynar su (hamîm) sunulur. Kaynar su yüzlerine yaklaştığında, onların yüzlerini yakar, karınlarına ulaştığında, iç organlarını parçalar. Bunun üzerine 'Cehennem bekçilerini (meleklerini) çağırın' derler. Melekler onlara 'Rabbinizin peygamberleri açık delillerle size gelmedi mi?' diyecek, onlar da 'evet, geldi' diyecekler. Cehennem bekçileri 'yalvarın bakalım! Allah’tan gelen gerçekleri inkar edenlerin yalvarması boşunadır' Mü’min, 40/50 diyecek. Sonra kafirler Mâlik’i çağırın deyip 'Ey Mâlik, Rabbin hükmünü verip işimizi bitiriversin böyle yapmaktansa ölüp kül ve kömür olmak iyidir' diyecekler. Mâlik de 'hayır siz burada ölmeden bu şekilde ebedi kalacaksınız' der. Zuhruf, 43/77. A’meş der ki: Bize bildirdiğine göre kafirlerin çağırması ile Mâlik’in onlara cevap vermesi arasında bin yıl geçecektir. Sonra kafirler, 'Rabbinize dua edin çünkü Rabbinizden başka rahmeti bol bir kimse yoktur der' ve 'ey Rabbimiz biz kötülüklerimize mağlup olduk ve bu yüzden yoldan çıkan kimseler olduk. Ey Rabbimiz bizi bu Cehennemden çıkar eğer tekrar işlediğimiz günahlara dönersek o zaman gerçekten zalimlerden oluruz' diye niyazda bulunacaklar Müminûn, 23/106-107 Allah da onlara 'Alçaldıkça alçalın orada ve bana karşı konuşmayın artık' Müminûn, 23/108 diyecek. İşte o zaman bütün hayırdan ümitlerini kesip feryat etmeye, pişmanlık içinde 'yazıklar olsun bize' demeye başlayacaklardır."
Abdullah b. Abdurrahman der ki: Hadisçiler bu hadisi merfu olarak rivayet etmemiştir. Tirmizî der ki: Bu hadisi A’meş’in, Şimr b. Atıyye’den, onun Şehr b. Havşeb’den, onun da Ümmü Derdâ’dan ve Ebu Derdâ’dan, Ebu Derdâ'nın kendi sözü olarak, rivayet edildiğini bilmekteyiz. Dolayısıyla merfu değildir. Kutbe b. Abdulaziz hadisçiler yanında güvenilir bir kişidir.
Bize Esbağ, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Ebu Seleme, ona da Cabir şöyle rivayet etmiştir:
Peygamber (sav) mescitte iken Eslem kabilesinden bir adam geldi ve kendisinin zina etmiş olduğunu söyledi. Peygamber (sav) ondan yüz çevirdi. Bu sefer o adam, Peygamber'in yüzünü döndürdüğü tarafa geçti ve kendi aleyhine dört kere itirafta bulundu. Peygamber (sav) onu çağırıp "sende delilik var mı? Sen hiç evlilik yaptın mı?" diye sordu. Adam “(ben de delilik yok) ve ben evlilik yaptım” dedi. Bunun üzerine Peygamber, (sav) onun musalla mevkiinde recmedilmesini emretti. Taşlar ona değip ıstırap verince kaçtı, ama Harre'de yakalanıp öldürüldü.
Bize Leys, ona Ebu’z-Zinâd, ona Urve b. ez-Zübeyr, ona Harise oğullarından Sehl b. Ebu Hasme el-Ensarî, ona da Zeyd b. Sabit (ra) rivayet etmiştir:
"İnsanlar Rasulullah (sav) zamanında (henüz olgunlaşmadan) meyvelerin alım satımını yaparlardı. İnsanlar mahsulleri devşirip, borçlarını ödeme zamanı gelince, bu sefer satın alan, mahsul küflenip kararmış, mahsul hastalanmış, mahsul artık olgunlaşamaz hale gelmiş –bunlar itiraz için ileri sürdükleri hastalıklardı-, derlerdi. Bu hususta, huzuruna getirilen davalar çoğalınca, Rasulullah (sav): Madem böyle yapamıyorsunuz, o halde mahsulün olgunlaşacağı ortaya çıkmadıkça alıp satmayınız' buyurdu."
(Zeyd b. Sabit devamla dedi ki): Bu, Onun bu husustaki davalaşmaların çokluğundan ötürü, istişâre olarak gösterdiği bir yoldu.
Ayrıca bana Harice b. Zeyd b. Sabit’in haber verdiğine göre Zeyd b. Sabit, Süreyya yıldızı doğup, sararan hurma kızarandan açıkça seçilmedikçe arazisindeki mahsulleri satmazdı.
Ebu Abdullah (Buhari) dedi ki: Bunu Ali b. Bahr rivayet etmiştir. Bize Hakkâm, ona Anbese, ona Zekeriyya, ona Ebu’z-Zinâd, ona Urve, ona Sehl, o da Zeyd’den rivayet etmiştir.