Öneri Formu
Hadis Id, No:
18471, T003049
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا إِسْرَائِيلُ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْحَاقَ عَنْ عُمَرَ بْنِ شُرَحْبِيلَ أَبِى مَيْسَرَةَ عَنْ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ أَنَّهُ قَالَ : اللَّهُمَّ بَيِّنْ لَنَا فِى الْخَمْرِ بَيَانَ شِفَاءٍ فَنَزَلَتِ الَّتِى فِى الْبَقَرَةِ ( يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ ) الآيَةَ فَدُعِىَ عُمَرُ فَقُرِئَتْ عَلَيْهِ فَقَالَ : اللَّهُمَّ بَيِّنْ لَنَا فِى الْخَمْرِ بَيَانَ شِفَاءٍ فَنَزَلَتِ الَّتِى فِى النِّسَاءِ ( يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَقْرَبُوا الصَّلاَةَ وَأَنْتُمْ سُكَارَى ) فَدُعِىَ عُمَرُ فَقُرِئَتْ عَلَيْهِ فَقَالَ : اللَّهُمَّ بَيِّنْ لَنَا فِى الْخَمْرِ بَيَانَ شِفَاءٍ فَنَزَلَتِ الَّتِى فِى الْمَائِدَةِ ( إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِى الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ ) إِلَى قَوْلِهِ ( فَهَلْ أَنْتُمْ مُنْتَهُونَ ) فَدُعِىَ عُمَرُ فَقُرِئَتْ عَلَيْهِ فَقَالَ: انْتَهَيْنَا انْتَهَيْنَا . قَالَ أَبُو عِيسَى : وَقَدْ رُوِىَ عَنْ إِسْرَائِيلَ هَذَا الْحَدِيثُ مُرْسَلٌ . حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ أَبِى مَيْسَرَةَ عَمْرِو بْنِ شُرَحْبِيلَ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ قَالَ : اللَّهُمَّ بَيِّنْ لَنَا فِى الْخَمْرِ بَيَانَ شِفَاءٍ . فَذَكَرَ نَحْوَهُ وَهَذَا أَصَحُّ مِنْ حَدِيثِ مُحَمَّدِ بْنِ يُوسُفَ .
Tercemesi:
Tirmizî'nin, Abdullah b. Abdurrahman-Muhammed b. Yusuf-İsrail-Ebû İshak-Ömer b. Şurahbîl Ebû Meysere-Ömer b. el-Hattâb isnadıyla aktardığına göre,
"Hz. Ömer 'Allah’ım! İçkinin hükmünü, sadra şifa olacak şekilde açıkla' diye dua etti. Çok geçmedi ki, Bakara suresinin 219. ayeti nazil oldu:
Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz
Sonra Ömer, çağrılarak bu ayet kendisine okundu. Fakat Ömer, (aradığını tam olarak bulamamış olacak ki,) 'Allah’ım! İçkinin hükmünü, sadra şifa olacak şekilde açıkla' diye yine dua etti.
Bu sefer Nisa suresinin 43. ayeti nazil oldu:
'Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.'
Aynı şekilde Ömer çağrıldı ve bu ayet de kendisine okundu. Fakat Ömer aynı şekilde dua etmekte ısrar ediyordu. Çok geçmedi ki, Maide suresinin 90–91. ayeti nazil oldu:
‘Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?’
Yine Ömer çağrıldı ve bu ayet kendisine okundu. Bunun üzerine Ömer'in ağzından 'Vazgeçtik, vazgeçtik' sözleri döküldü.
Tirmizî, (hadisle ilgili bazı teknik bilgileri vermektedir): Bu hadis İsrail’den mürsel olarak rivayet edilmiştir. Muhammed b. Alâ, Vekîî’ vasıtasıyla İsrail’den, Ebû İshâk’tan, Ebû Meysere, Amr b. Şurahbil’ten, Ömer b. Hattâb’ın şöyle duâ ettiği rivâyet edilmiştir. 'Allah’ım içki konusunda, sadra şifa bir hüküm açıkla…” Şurahbîl, geçen hadisin bir benzerini böylece aktarmıştır. Bu hadis Muhammed b. Yusuf’un hadisinden daha sahihtir.
Açıklama:
Hükmen merfu
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 5, 5/253
Senetler:
()
Konular:
Gusül, cünüplük
İçki, alış-verişinin yasaklanması
İçki, yasaklanması
İçki, yasaklanmasının hikmeti
Kur'an, Nüzul sebebleri
Teyemmüm, cünüplükten dolayı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18386, N001936
Hadis:
أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ قَالاَ حَدَّثَنَا دَاوُدُ بْنُ أَبِى الْفُرَاتِ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ عَنْ أَبِى الأَسْوَدِ الدِّيلِىِّ قَالَ أَتَيْتُ الْمَدِينَةَ فَجَلَسْتُ إِلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ فَمُرَّ بِجَنَازَةٍ فَأُثْنِىَ عَلَى صَاحِبِهَا خَيْرًا فَقَالَ عُمَرُ وَجَبَتْ . ثُمَّ مُرَّ بِأُخْرَى فَأُثْنِىَ عَلَى صَاحِبِهَا خَيْرًا فَقَالَ عُمَرُ وَجَبَتْ . ثُمَّ مُرَّ بِالثَّالِثِ فَأُثْنِىَ عَلَى صَاحِبِهَا شَرًّا فَقَالَ عُمَرُ وَجَبَتْ . فَقُلْتُ وَمَا وَجَبَتْ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ قَالَ قُلْتُ كَمَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَيُّمَا مُسْلِمٍ شَهِدَ لَهُ أَرْبَعَةٌ قَالُوا خَيْرًا أَدْخَلَهُ اللَّهُ الْجَنَّةَ » . قُلْنَا أَوْ ثَلاَثَةٌ قَالَ « أَوْ ثَلاَثَةٌ » . قُلْنَا أَوِ اثْنَانِ قَالَ « أَوِ اثْنَانِ » .
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, ona Hişam b. Abdülmelik ve Abdullah b. Yezid, o ikisine Davud b. Ebu'l-Fürat, ona Abdullah b. Büreyde, ona da Ebu'l-Esved ed-Düeli'den (ra) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Medine'ye geldim, Ömer b. Hattab'ın yanına oturdum. Bir cenaze geçti ve hayırla anıldı o zaman Ömer: 'Vacip oldu,' dedi. Sonra başka bir cenaze daha geçti o da hayırla anıldı yine Ömer: 'Vacip oldu,' dedi. Üçüncü bir cenaze geçti o da şer ile kötülükle anıldı yine Ömer: 'Vacip oldu,' dedi. Bu sefer ben: 'Nedir o vacip olan ey mü'minlerin emiri,' dedim. O da: 'Ben Rasulullah'ın (sav) buyurduğunu size aktardım,' dedi. "Bir Müslüman hakkında dört kişi onun iyiliğine şahitlik ederse; Allah onu Cennetine koyar." 'Biz de üç kişi olursa da böyle midir?' dedik. "Evet üç kişi olursa da böyledir," dedi. 'İki kişi olursa da böyle midir?' Dedik. "Evet, iki kişi de olsa böyledir," buyurmuşlardı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Cenâiz 1936, /2214
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. Ebu Esved ed-Düeli (Zâlim b. Amr b. Süfyan b. Cendel b. Ya'mer b. Hıls b. Nüfâse b. Adiy b. ed-Düil)
3. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
4. Davud b. Ebu Fürat el-Eşcei' (Davud b. Ebu Bekir b. Ebu Fürat)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Yezid el-Adevî (Abdullah b. Yezid)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Hayır, müslüman ve kafirin yaptığı hayrın karşılığı
Müslüman, kafirden farkı ve kafirle ilişkisi
Müslüman, Mü'min-Kafir farkı, ölüm ve hayata bakışta
Yargı, Şahitliğin önemi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18697, B005807
Hadis:
حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى أَخْبَرَنَا هِشَامٌ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ هَاجَرَ إِلَى الْحَبَشَةِ نَاسٌ مِنَ الْمُسْلِمِينَ ، وَتَجَهَّزَ أَبُو بَكْرٍ مُهَاجِرًا ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « عَلَى رِسْلِكَ ، فَإِنِّى أَرْجُو أَنْ يُؤْذَنَ لِى » . فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ أَوَ تَرْجُوهُ بِأَبِى أَنْتَ قَالَ « نَعَمْ » . فَحَبَسَ أَبُو بَكْرٍ نَفْسَهُ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لِصُحْبَتِهِ ، وَعَلَفَ رَاحِلَتَيْنِ كَانَتَا عِنْدَهُ وَرَقَ السَّمُرِ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ . قَالَ عُرْوَةُ قَالَتْ عَائِشَةُ فَبَيْنَا نَحْنُ يَوْمًا جُلُوسٌ فِى بَيْتِنَا فِى نَحْرِ الظَّهِيرَةِ فَقَالَ قَائِلٌ لأَبِى بَكْرٍ هَذَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُقْبِلاً مُتَقَنِّعًا ، فِى سَاعَةٍ لَمْ يَكُنْ يَأْتِينَا فِيهَا . قَالَ أَبُو بَكْرٍ فِدًا لَهُ بِأَبِى وَأُمِّى ، وَاللَّهِ إِنْ جَاءَ بِهِ فِى هَذِهِ السَّاعَةِ إِلاَّ لأَمْرٍ . فَجَاءَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَاسْتَأْذَنَ ، فَأَذِنَ لَهُ فَدَخَلَ ، فَقَالَ حِينَ دَخَلَ لأَبِى بَكْرٍ « أَخْرِجْ مَنْ عِنْدَكَ » . قَالَ إِنَّمَا هُمْ أَهْلُكَ بِأَبِى أَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « فَإِنِّى قَدْ أُذِنَ لِى فِى الْخُرُوجِ » . قَالَ فَالصُّحْبَةُ بِأَبِى أَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « نَعَمْ » . قَالَ فَخُذْ بِأَبِى أَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِحْدَى رَاحِلَتَىَّ هَاتَيْنِ . قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « بِالثَّمَنِ » . قَالَتْ فَجَهَّزْنَاهُمَا أَحَثَّ الْجِهَازِ ، وَضَعْنَا لَهُمَا سُفْرَةً فِى جِرَابٍ ، فَقَطَعَتْ أَسْمَاءُ بِنْتُ أَبِى بَكْرٍ قِطْعَةً مِنْ نِطَاقِهَا ، فَأَوْكَتْ بِهِ الْجِرَابَ ، وَلِذَلِكَ كَانَتْ تُسَمَّى ذَاتَ النِّطَاقِ ، ثُمَّ لَحِقَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَأَبُو بَكْرٍ بِغَارٍ فِى جَبَلٍ يُقَالُ لَهُ ثَوْرٌ ، فَمَكُثَ فِيهِ ثَلاَثَ لَيَالٍ يَبِيتُ عِنْدَهُمَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى بَكْرٍ ، وَهْوَ غُلاَمٌ شَابٌّ لَقِنٌ ثَقِفٌ ، فَيَرْحَلُ مِنْ عِنْدِهِمَا سَحَرًا ، فَيُصْبِحُ مَعَ قُرَيْشٍ بِمَكَّةَ كَبَائِتٍ ، فَلاَ يَسْمَعُ أَمْرًا يُكَادَانِ بِهِ إِلاَّ وَعَاهُ ، حَتَّى يَأْتِيَهُمَا بِخَبَرِ ذَلِكَ حِينَ يَخْتَلِطُ الظَّلاَمُ ، وَيَرْعَى عَلَيْهِمَا عَامِرُ بْنُ فُهَيْرَةَ مَوْلَى أَبِى بَكْرٍ مِنْحَةً مِنْ غَنَمٍ ، فَيُرِيحُهَا عَلَيْهِمَا حِينَ تَذْهَبُ سَاعَةٌ مِنَ الْعِشَاءِ ، فَيَبِيتَانِ فِى رِسْلِهَا حَتَّى يَنْعِقَ بِهَا عَامِرُ بْنُ فُهَيْرَةَ بِغَلَسٍ ، يَفْعَلُ ذَلِكَ كُلَّ لَيْلَةٍ مِنْ تِلْكَ اللَّيَالِى الثَّلاَثِ .
Tercemesi:
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona Ma'mer, ona Zührî, ona da Urve'nin bildird,iğine göre Aişe (ra) şöyle anlatmıştır:
'Müslümanlardan birçok kişi Habeşistan'a muhacir olarak gittiler. Ebû Bekr de muhacir olmak üzere hazırlık yapmıştı. Bu sırada Peygamber (sav) ona:
"Sabret, çünkü ben, bana da (hicret için) izin verileceğini ümîd etmekteyim" buyurdu.
Bunun üzerine Ebû Bekr (ra):
'(Yâ Rasûlallah!) Babam anam Sana feda olsun! Böyle bir izin gelmesini umuyor musunuz? diye sordu.
Rasûlullah da:
"Evet" diye cevâp verdi.
Bu sebeble Ebû Bekr de Peygamber'e hicrette yoldaşlık etmek • üzere hemen hareket etmekten vazgeçip beklemeye koyuldu. Bu arada Ebû Bekr, evinde bulunan kuvvetli iki binek devesini dört ay ağaç yapraklarıyla besledi.
Râvî Urve dedi ki: Âişe şöyle dedi: Bir gün biz güneşin en sıcak anında Ebû Bekr'in evinde oturuyorduk. Ev halkından biri Ebû Bekr'e:
'İşte Rasûlullah, bize gelmesine alışık olmadığımız bir saatte, başına bir sargı sarıp yüzünü örtmüş olarak geliyor!' dedi.
Ebû Bekr de:
'Babam anam O'na feda olsun! Vallahi O'nu bu saatte buraya muhakkak mühim bir iş getirmiştir' dedi.
Akabinde Peygamber (sav) geldi, içeri girmeye izin istedi, Ebû Bekr
O'na izin verip buyurun, dedi. Bunun üzerine içeriye girdi. Girdiği zaman Ebû Bekr'e:.
"Yanında kim varsa dışarı çıkar!" buyurdu, Ebû Bekr de:
'Babam Sana feda olsun yâ Rasûlallah! Onlar ancak Sen'in ehlin ve mahremindir (yabancı yoktur)' dedi.
Rasûlullah:
"Bana Mekke'den çıkmak hususunda izin verilmiştir"buyurdu.
Ebû Bekr de:
'Yâ Rasûlallah! Babam Sana feda olsun! Ben de sana refakat etmek, seninle birlikte bulunmak isterim' dedi.
Rasûlullah:
"Evet (sen de benimle birlikte olacaksın)" buyurdu.
Ebû Bekr:
'Babam sana feda olsun, yâ Rasûlallah! Şu iki binitten birini al' dedi.
Peygamber:
"Ancak bedeliyle alırım" buyurdu.
Âişe dedi ki: Biz Rasûlullah ile Ebû Bekr'in sefer malzemelerini çabucak hazırladık. Her ikisi için bir dağarcık içinde bir mikdâr azık hazırlayıp bir sofra olarak koyduk. Ağzı bağlanacağı sıra Ebû Bekr'in kızı kardeşim Esma, belinin kuşağından bir parça kesip ayırdı ve onunla dağarcığın ağzını bağladı. İşte bundan dolayı Esmâ'ya "Zâtu'n-Nitâkayn = İki Kuşaklı" diye isim verildi. Sonra Rasûlullah ile Ebû Bekr Sevr denilen dağdaki bir mağaraya ulaştılar. Ve orada üç gece kaldılar. Her gece yanlarında Ebû Bekr'in oğlu Abdullah gecelerdi. Abdullah kıvrak zekâlı ve becerikli bir gençti. Seher vakti onların yanlarından ayrılır, Mekke'de Kureyş ile geceyi geçirmiş gibi sabaha uyanırdı. Abdullah Rasûlullah ile Ebû Bekr hakkında Kureyş müşriklerinin hilelerinden duyduğu şeyleri akılında tutar, sonunda karanlık basınca gelir, Rasûlullah ile babası Ebû Bekr'e olup bitenleri haber verirdi. Ebû Bekr'in kölesi Âmir ibn Fuheyre (o civarda) bol sütlü sağmal koyun otlatır ve akşam bir süre geçince Rasûlullah ile Ebû Bekr'e getirirdi. Onlar da taze süt içerek gecelerlerdi. Nihayet gecenin sonunda Âmir ibn Fuheyre (mağaranın önüne gelir) sağmal koyuna seslenirdi (ve alır, otlatmaya götürürdü). Rasûlullah ile Ebû Bekr'in mağarada bulundukları üç gecenin hepsinde Âmir bu şekilde davranırdı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Libâs 16, 2/463
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdurrahman Hişam b. Yusuf el-Ebnâvî (Hişam b. Yusuf)
6. İbrahim b. Musa et-Temîmî (İbrahim b. Musa b. Yezid b. Zâzân)
Konular:
İHANET
KTB, LİBAS, GİYİM-KUŞAM
Siyer, Hicret
Siyer, Hicret Medine'ye
Yönetim, istihbaratın gerekliliği, savaş için
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ دَاوُدَ بْنِ سُفْيَانَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ رَجُلٍ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّ كُفَّارَ قُرَيْشٍ كَتَبُوا إِلَى ابْنِ أُبَىٍّ وَمَنْ كَانَ يَعْبُدُ مَعَهُ الأَوْثَانَ مِنَ الأَوْسِ وَالْخَزْرَجِ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَوْمَئِذٍ بِالْمَدِينَةِ قَبْلَ وَقْعَةِ بَدْرٍ إِنَّكُمْ آوَيْتُمْ صَاحِبَنَا وَإِنَّا نُقْسِمُ بِاللَّهِ لَتُقَاتِلُنَّهُ أَوْ لَتُخْرِجُنَّهُ أَوْ لَنَسِيرَنَّ إِلَيْكُمْ بِأَجْمَعِنَا حَتَّى نَقْتُلَ مُقَاتِلَتَكُمْ وَنَسْتَبِيحَ نِسَاءَكُمْ . فَلَمَّا بَلَغَ ذَلِكَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أُبَىٍّ وَمَنْ كَانَ مَعَهُ مِنْ عَبَدَةِ الأَوْثَانِ اجْتَمَعُوا لِقِتَالِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَلَمَّا بَلَغَ ذَلِكَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم لَقِيَهُمْ فَقَالَ "لَقَدْ بَلَغَ وَعِيدُ قُرَيْشٍ مِنْكُمُ الْمَبَالِغَ مَا كَانَتْ تَكِيدُكُمْ بِأَكْثَرَ مِمَّا تُرِيدُونَ أَنْ تَكِيدُوا بِهِ أَنْفُسَكُمْ تُرِيدُونَ أَنْ تُقَاتِلُوا أَبْنَاءَكُمْ وَإِخْوَانَكُمْ." فَلَمَّا سَمِعُوا ذَلِكَ مِنَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم تَفَرَّقُوا فَبَلَغَ ذَلِكَ كُفَّارَ قُرَيْشٍ فَكَتَبَتْ كُفَّارُ قُرَيْشٍ بَعْدَ وَقْعَةِ بَدْرٍ إِلَى الْيَهُودِ إِنَّكُمْ أَهْلُ الْحَلْقَةِ وَالْحُصُونِ وَإِنَّكُمْ لَتُقَاتِلُنَّ صَاحِبَنَا أَوْ لَنَفْعَلَنَّ كَذَا وَكَذَا وَلاَ يَحُولُ بَيْنَنَا وَبَيْنَ خَدَمِ نِسَائِكُمْ شَىْءٌ - وَهِىَ الْخَلاَخِيلُ - فَلَمَّا بَلَغَ كِتَابُهُمُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم أَجْمَعَتْ بَنُو النَّضِيرِ بِالْغَدْرِ فَأَرْسَلُوا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم اخْرُجْ إِلَيْنَا فِى ثَلاَثِينَ رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِكَ وَلْيَخْرُجْ مِنَّا ثَلاَثُونَ حَبْرًا حَتَّى نَلْتَقِىَ بِمَكَانِ الْمَنْصَفِ فَيَسْمَعُوا مِنْكَ . فَإِنْ صَدَّقُوكَ وَآمَنُوا بِكَ آمَنَّا بِكَ فَقَصَّ خَبَرَهُمْ فَلَمَّا كَانَ الْغَدُ غَدَا عَلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِالْكَتَائِبِ فَحَصَرَهُمْ فَقَالَ لَهُمْ "إِنَّكُمْ وَاللَّهِ لاَ تَأْمَنُونَ عِنْدِى إِلاَّ بِعَهْدٍ تُعَاهِدُونِى عَلَيْهِ." فَأَبَوْا أَنْ يُعْطُوهُ عَهْدًا فَقَاتَلَهُمْ يَوْمَهُمْ ذَلِكَ ثُمَّ غَدَا الْغَدُ عَلَى بَنِى قُرَيْظَةَ بِالْكَتَائِبِ وَتَرَكَ بَنِى النَّضِيرِ وَدَعَاهُمْ إِلَى أَنْ يُعَاهِدُوهُ فَعَاهَدُوهُ فَانْصَرَفَ عَنْهُمْ وَغَدَا عَلَى بَنِى النَّضِيرِ بِالْكَتَائِبِ فَقَاتَلَهُمْ حَتَّى نَزَلُوا عَلَى الْجَلاَءِ فَجَلَتْ بَنُو النَّضِيرِ وَاحْتَمَلُوا مَا أَقَلَّتِ الإِبِلُ مِنْ أَمْتِعَتِهِمْ وَأَبْوَابِ بُيُوتِهِمْ وَخَشَبِهَا فَكَانَ نَخْلُ بَنِى النَّضِيرِ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَاصَّةً أَعْطَاهُ اللَّهُ إِيَّاهَا وَخَصَّهُ بِهَا فَقَالَ "(وَمَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْهُمْ فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلاَ رِكَابٍ)" يَقُولُ بِغَيْرِ قِتَالٍ فَأَعْطَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَكْثَرَهَا لِلْمُهَاجِرِينَ وَقَسَمَهَا بَيْنَهُمْ وَقَسَمَ مِنْهَا لِرَجُلَيْنِ مِنَ الأَنْصَارِ وَكَانَا ذَوِى حَاجَةٍ لَمْ يَقْسِمْ لأَحَدٍ مِنَ الأَنْصَارِ غَيْرَهُمَا وَبَقِىَ مِنْهَا صَدَقَةُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الَّتِى فِى أَيْدِى بَنِى فَاطِمَةَ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18763, D003004
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ دَاوُدَ بْنِ سُفْيَانَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ رَجُلٍ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّ كُفَّارَ قُرَيْشٍ كَتَبُوا إِلَى ابْنِ أُبَىٍّ وَمَنْ كَانَ يَعْبُدُ مَعَهُ الأَوْثَانَ مِنَ الأَوْسِ وَالْخَزْرَجِ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَوْمَئِذٍ بِالْمَدِينَةِ قَبْلَ وَقْعَةِ بَدْرٍ إِنَّكُمْ آوَيْتُمْ صَاحِبَنَا وَإِنَّا نُقْسِمُ بِاللَّهِ لَتُقَاتِلُنَّهُ أَوْ لَتُخْرِجُنَّهُ أَوْ لَنَسِيرَنَّ إِلَيْكُمْ بِأَجْمَعِنَا حَتَّى نَقْتُلَ مُقَاتِلَتَكُمْ وَنَسْتَبِيحَ نِسَاءَكُمْ . فَلَمَّا بَلَغَ ذَلِكَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أُبَىٍّ وَمَنْ كَانَ مَعَهُ مِنْ عَبَدَةِ الأَوْثَانِ اجْتَمَعُوا لِقِتَالِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَلَمَّا بَلَغَ ذَلِكَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم لَقِيَهُمْ فَقَالَ "لَقَدْ بَلَغَ وَعِيدُ قُرَيْشٍ مِنْكُمُ الْمَبَالِغَ مَا كَانَتْ تَكِيدُكُمْ بِأَكْثَرَ مِمَّا تُرِيدُونَ أَنْ تَكِيدُوا بِهِ أَنْفُسَكُمْ تُرِيدُونَ أَنْ تُقَاتِلُوا أَبْنَاءَكُمْ وَإِخْوَانَكُمْ." فَلَمَّا سَمِعُوا ذَلِكَ مِنَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم تَفَرَّقُوا فَبَلَغَ ذَلِكَ كُفَّارَ قُرَيْشٍ فَكَتَبَتْ كُفَّارُ قُرَيْشٍ بَعْدَ وَقْعَةِ بَدْرٍ إِلَى الْيَهُودِ إِنَّكُمْ أَهْلُ الْحَلْقَةِ وَالْحُصُونِ وَإِنَّكُمْ لَتُقَاتِلُنَّ صَاحِبَنَا أَوْ لَنَفْعَلَنَّ كَذَا وَكَذَا وَلاَ يَحُولُ بَيْنَنَا وَبَيْنَ خَدَمِ نِسَائِكُمْ شَىْءٌ - وَهِىَ الْخَلاَخِيلُ - فَلَمَّا بَلَغَ كِتَابُهُمُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم أَجْمَعَتْ بَنُو النَّضِيرِ بِالْغَدْرِ فَأَرْسَلُوا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم اخْرُجْ إِلَيْنَا فِى ثَلاَثِينَ رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِكَ وَلْيَخْرُجْ مِنَّا ثَلاَثُونَ حَبْرًا حَتَّى نَلْتَقِىَ بِمَكَانِ الْمَنْصَفِ فَيَسْمَعُوا مِنْكَ . فَإِنْ صَدَّقُوكَ وَآمَنُوا بِكَ آمَنَّا بِكَ فَقَصَّ خَبَرَهُمْ فَلَمَّا كَانَ الْغَدُ غَدَا عَلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِالْكَتَائِبِ فَحَصَرَهُمْ فَقَالَ لَهُمْ "إِنَّكُمْ وَاللَّهِ لاَ تَأْمَنُونَ عِنْدِى إِلاَّ بِعَهْدٍ تُعَاهِدُونِى عَلَيْهِ." فَأَبَوْا أَنْ يُعْطُوهُ عَهْدًا فَقَاتَلَهُمْ يَوْمَهُمْ ذَلِكَ ثُمَّ غَدَا الْغَدُ عَلَى بَنِى قُرَيْظَةَ بِالْكَتَائِبِ وَتَرَكَ بَنِى النَّضِيرِ وَدَعَاهُمْ إِلَى أَنْ يُعَاهِدُوهُ فَعَاهَدُوهُ فَانْصَرَفَ عَنْهُمْ وَغَدَا عَلَى بَنِى النَّضِيرِ بِالْكَتَائِبِ فَقَاتَلَهُمْ حَتَّى نَزَلُوا عَلَى الْجَلاَءِ فَجَلَتْ بَنُو النَّضِيرِ وَاحْتَمَلُوا مَا أَقَلَّتِ الإِبِلُ مِنْ أَمْتِعَتِهِمْ وَأَبْوَابِ بُيُوتِهِمْ وَخَشَبِهَا فَكَانَ نَخْلُ بَنِى النَّضِيرِ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَاصَّةً أَعْطَاهُ اللَّهُ إِيَّاهَا وَخَصَّهُ بِهَا فَقَالَ "(وَمَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْهُمْ فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلاَ رِكَابٍ)" يَقُولُ بِغَيْرِ قِتَالٍ فَأَعْطَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَكْثَرَهَا لِلْمُهَاجِرِينَ وَقَسَمَهَا بَيْنَهُمْ وَقَسَمَ مِنْهَا لِرَجُلَيْنِ مِنَ الأَنْصَارِ وَكَانَا ذَوِى حَاجَةٍ لَمْ يَقْسِمْ لأَحَدٍ مِنَ الأَنْصَارِ غَيْرَهُمَا وَبَقِىَ مِنْهَا صَدَقَةُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الَّتِى فِى أَيْدِى بَنِى فَاطِمَةَ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهَا .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Davud b. Süfyan, ona Abdürrezzak (b. Hemmam), ona Mamer (b. Raşid), ona (İbn Şihab) ez-Zührî, ona Abdurrahman b. Ka'b b. Malik, ona da Hz. Peygamber'in (sav) ashabından birisi şöyle nakletmiştir. Bedir savaşından önce Hz. Peygamber (sav), Medine'de iken Kureyş kâfirleri Abdullah b. Übey ve onunla Evs ve Hazreç kabilelerinden putlara tapan kişilere mektup yazarak şöyle dediler. Siz bizim kabilemizden olan birisine sahip çıkıp onu şehrinizde barındırdınız. Allah'a yemin olsun ki ya onunla savaşırsınız ya onu çıkarırsınız yahut da bütün birliklerimizle üzerinize yürür sizi ölüm mahallinizde öldürür ve kadınlarınızı kendimize helal kılarız. Bu mektup Abdullah b. Übey ve beraberindeki putlara tapan kişilere ulaşınca Hz. Peygamberle (sav) savaşmak için bir araya geldiler. Bu haber Hz. Peygamber'e (sav) ulaşınca onlarla bir araya geldi ve şöyle dedi. "Kureyş'in size yaptığı tehdit haberi geldi. (Sizin bizimle savaşarak bize karşı) kurmak istediğiniz tuzak Kureyşlilerin size karşı kurmak istedikleri tuzaktan size daha çok zarar verir. Zira siz (bize karşı tuzak kurarken) kendi çocuklarınız ve kardeşlerinizle savaşacaksınız." Hz. Peygamber'den (sav) bunu işitince (görüşleri farklılaşıp) dağıldılar. Bu haber Kureyş kâfirlerine ulaştı. Bedir savaşından sonra Kureyş kâfirleri bu sefer Yahudilere mektup yazarak sizler silah ve korunaklı kale sahiplerisiniz ya kabilemizden olan kişiyle savaşırsınız ya da size şöyle şöyle yaparız, o zaman da sizin kadınlarınızın halhalları ile bizim aramıza hiçbir şey giremez, dediler. Yazdıkları bu mektubun haberi Hz. Peygamber'e (sav) ulaştı. Nadîr oğulları Hz. Peygamber'e suikast için toplandılar. Hz. Peygamber'e (sav) (haber) göndererek ashabından otuz kişiyi çıkar biz de din adamlarımızdan otuz kişiyi çıkaralım da orta bir yerde buluşalım ve seni dinleyelim, eğer (din adamlarımız) seni tasdik ederlerse sana inanırlar, biz da sana inanırız dediler. (Ravi, İbn Şihab ez-Zühri) onların haberini anlattı. Ertesi gün olunca Hz. Peygamber (sav) bir birlikle onların üzerine yürüdü ve onları muhasaraya alıp, şöyle dedi. "Allah'a yemin olsun ki benimle anlaşma yapıncaya kadar benim katımda sizin bir güvenilirliğiniz yok," dedi. (Hz. Peygamberle sav) anlaşma yapmaya yanaşmayınca o gün onlarla savaştı. Ertesi gün Nadîr oğullarını kendi hallerine bırakıp, bir birlikle (Yahudilerden) Kurayza oğullarının üzerine yürüdü ve onları kendisiyle anlaşma yapmaya çağırdı. (Kurayza oğulları) Hz. Peygamberle (sav) anlaşma yapınca onlardan ayrılıp ertesi gün Nadîr oğullarına bir birlikle gitti. (Kalelerinden) açıklığa inene kadar onlarla savaştı. Nadîr oğulları (kalelerinden) açıklığa inip develerinin taşıyabildiği malları ve evlerinin kapı ve tahtalarını yüklenip çıktılar. Nadîr oğullarının hurmalığını Allah teala şu ayet-i kerimeyle Hz. Peygamber'e tahsis ettiği için Hz. Peygamber'in (sav) oldu. "(Onların mallarından Allah'ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at ya da deve koşturmuş değilsiniz)" (Haşr 59/6). Allah Teâlâ burada savaşmadan aldınız diyor. Hz. Peygamber (sav) de o malların birçoğunu muhacirlere verdi. Onlara ve Ensar'dan ihtiyaç sahibi iki kişi arasında paylaştırdı. Ensardan o ikisinden başka kimseye de pay vermedi. Hz. Peygamber'e (sav) de şu an Hz. Fatıma'nın oğullarına intikal etmiş olan kısmı kalmıştı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 23, /702
Senetler:
1. Racul Min Ashabi'n-Nebi (Racul Min Ashabi'n-Nebi)
2. Ebu Hattab Abdurrahman b. Ka'b el-Ensarî (Abdurrahman b. Ka'b b. Malik b. Ebu Kayn)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. Muhammed b. Davud b. Süfyan (Muhammed b. Davud b. Süfyan)
Konular:
Diyalog, Hz. Peygamber'in / Sahabenin Yahudilerle ilişkileri
Ehl-i Kitap, Hicazdan sürülmeleri
Ehl-i Kitap, Hz. Peygamber ve yahudiler
Ganimet, beşte bir hisse
Müşrik, vasıfları
Savaş, ilan etme ve savaş hukuku
Savaş, ve Barış
Siyer, Ben-i Kaynuka
Siyer, Ben-i Kurayza, gazvesi ve diğer şeyler
Siyer, Beni Nadîr
Suikast, Hz. Peygamber'e yapılan
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ أَخْبَرَنَا اللَّيْثُ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِى سَعِيدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّهُ قَالَ بَيْنَا نَحْنُ فِى الْمَسْجِدِ إِذْ خَرَجَ إِلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ "انْطَلِقُوا إِلَى يَهُودَ." فَخَرَجْنَا مَعَهُ حَتَّى جِئْنَاهُمْ فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَنَادَاهُمْ فَقَالَ "يَا مَعْشَرَ يَهُودَ أَسْلِمُوا تَسْلَمُوا." فَقَالُوا قَدْ بَلَّغْتَ يَا أَبَا الْقَاسِمِ . فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "أَسْلِمُوا تَسْلَمُوا." فَقَالُوا قَدْ بَلَّغْتَ يَا أَبَا الْقَاسِمِ . فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "ذَلِكَ أُرِيدُ." ثُمَّ قَالَهَا الثَّالِثَةَ "اعْلَمُوا أَنَّمَا الأَرْضُ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَإِنِّى أُرِيدُ أَنْ أُجْلِيَكُمْ مِنْ هَذِهِ الأَرْضِ فَمَنْ وَجَدَ مِنْكُمْ بِمَالِهِ شَيْئًا فَلْيَبِعْهُ وَإِلاَّ فَاعْلَمُوا أَنَّمَا الأَرْضُ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18635, D003003
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ أَخْبَرَنَا اللَّيْثُ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِى سَعِيدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّهُ قَالَ بَيْنَا نَحْنُ فِى الْمَسْجِدِ إِذْ خَرَجَ إِلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ "انْطَلِقُوا إِلَى يَهُودَ." فَخَرَجْنَا مَعَهُ حَتَّى جِئْنَاهُمْ فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَنَادَاهُمْ فَقَالَ "يَا مَعْشَرَ يَهُودَ أَسْلِمُوا تَسْلَمُوا." فَقَالُوا قَدْ بَلَّغْتَ يَا أَبَا الْقَاسِمِ . فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "أَسْلِمُوا تَسْلَمُوا." فَقَالُوا قَدْ بَلَّغْتَ يَا أَبَا الْقَاسِمِ . فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "ذَلِكَ أُرِيدُ." ثُمَّ قَالَهَا الثَّالِثَةَ "اعْلَمُوا أَنَّمَا الأَرْضُ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَإِنِّى أُرِيدُ أَنْ أُجْلِيَكُمْ مِنْ هَذِهِ الأَرْضِ فَمَنْ وَجَدَ مِنْكُمْ بِمَالِهِ شَيْئًا فَلْيَبِعْهُ وَإِلاَّ فَاعْلَمُوا أَنَّمَا الأَرْضُ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم."
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys (b. Sa'd), ona Said b. Ebu Said, ona babası (Ebu Said, Keysan el-Makburî), ona da Ebu Hureyre şöyle haber vermiştir: Bir gün mescitteyken Hz. Peygamber (sav) geldi ve şöyle buyurdu: "Haydi Yahudilere gidelim." Onunla çıktık ve Yahudilere geldik. Hz. Peygamber (sav), ayağa kalktı ve şöyle seslendi. "Ey Yahudi Halkı! Müslüman olun, selamete kavuşun." Yahudiler, tebliğ ettin Ey Ebu'l-Kasım, dediler. Hz. Peygamber (sav), onlara tekrar şöyle dedi. "Müslüman olun, selamete kavuşun." Yahudiler, tekrar (tamam) tabliğ ettin Ey Ebu'l-Kasım, dediler. Hz. Peygamber (sav), bu sefer onlara, "bunu (yani Müslüman olmanızı sadece söylemiyorum aynı zamanda) istiyorum" deyip üçüncü defa şöyle söyledi: "Biliniz ki yeryüzü Allah'ın ve Rasulü'nündür. Ben (inanmadığınız takdirde) sizi bu topraklardan sürmek istiyorum. Sizden kimin malı varsa onu hemen satsın. Zira bilin ki, yeryüzü Allah'ın ve Rasulü'nündür."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 22, /701
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Said Keysan el-Makburî (Keysan Ebu Said)
3. Ebu Sa'd Said b. Ebu Said el-Makburî (Said b. Keysan)
4. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Diyalog, Hz. Peygamber'in / Sahabenin Yahudilerle ilişkileri
Savaş, ilan etme ve savaş hukuku
Tebliğ, dine davet ve tebliğde metot
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18681, B005796
Hadis:
حَدَّثَنَا صَدَقَةُ أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ قَالَ أَخْبَرَنِى نَافِعٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ لَمَّا تُوُفِّىَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أُبَىٍّ جَاءَ ابْنُهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَعْطِنِى قَمِيصَكَ أُكَفِّنْهُ فِيهِ ، وَصَلِّ عَلَيْهِ ، وَاسْتَغْفِرْ لَهُ ، فَأَعْطَاهُ قَمِيصَهُ ، وَقَالَ « إِذَا فَرَغْتَ فَآذِنَّا » . فَلَمَّا فَرَغَ آذَنَهُ ، فَجَاءَ لِيُصَلِّىَ عَلَيْهِ ، فَجَذَبَهُ عُمَرُ فَقَالَ أَلَيْسَ قَدْ نَهَاكَ اللَّهُ أَنْ تُصَلِّىَ عَلَى الْمُنَافِقِينَ فَقَالَ ( اسْتَغْفِرْ لَهُمْ أَوْ لاَ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ إِنْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْعِينَ مَرَّةً فَلَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ ) . فَنَزَلَتْ ( وَلاَ تُصَلِّ عَلَى أَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ أَبَدًا ) فَتَرَكَ الصَّلاَةَ عَلَيْهِمْ .
Tercemesi:
Bize Sadaka, ona Yahya b. Said, ona Ubeydullah ona Nâfi‘in rivayetine göre, Abdullah şöyle demiştir: Abdullah b. Ubeyy vefat edince oğlu Rasulullah’a (sav) gelerek:
-Ey Allah’ın Rasulü bana gömleğini ver de onunla babamı kefenleyeyim, sen de (buyur) namazını kıldır, onun için mağfiret dile, dedi. Efendimiz ona gömleğini verdi ve:
-İşini bitirince bana haber ver, dedi. Oğlu işlerini bitirince cenaze namazını kıldırması için (Allah Rasulü’ne) geldi. Bu sefer Ömer onu (kendisine doğru) çekerek:
-Allah sana münafıkların namazını yasaklayarak: “Onlar için ister mağfiret dile, ister mağfiret dileme, onlar için yetmiş defa mağfiret dilesen de, yine Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır.” (Tevbe 9/80) buyurmadı mı? dedi. Bunun üzerine: “Onlardan ölen hiçbir kimsenin namazını asla kılma” (Tevbe 9/84) âyeti nâzil oldu. Allah Rasulü de onların üzerine namaz kılmayı bıraktı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Libâs 8, 2/461
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ubeydullah b. Ömer el-Adevî (Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. Hattab)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Ebu Fadl Sadaka b. Fadl el-Mervezî (Sadaka b. Fadl)
Konular:
Cenaze namazı, münafığın
Hz. Peygamber, elbiseleri
KTB, NAMAZ,
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18903, T001380
Hadis:
قَالَ قُلْتُ لِقُتَيْبَةَ بْنِ سَعِيدٍ حَدَّثَكُمْ مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ قَيْسٍ الْمَأْرِبِىُّ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ ثُمَامَةَ بْنِ شُرَاحِيلَ عَنْ سُمَىِّ بْنِ قَيْسٍ عَنْ شُمَيْرٍ عَنْ أَبْيَضَ بْنِ حَمَّالٍ أَنَّهُ وَفَدَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَاسْتَقْطَعَهُ الْمِلْحَ فَقَطَعَ لَهُ . فَلَمَّا أَنْ وَلَّى قَالَ رَجُلٌ مِنَ الْمَجْلِسِ : أَتَدْرِى مَا قَطَعْتَ لَهُ إِنَّمَا قَطَعْتَ لَهُ الْمَاءَ الْعِدَّ . قَالَ فَانْتَزَعَهُ مِنْهُ . قَالَ وَسَأَلَهُ عَمَّا يُحْمَى مِنَ الأَرَاكِ قَالَ « مَا لَمْ تَنَلْهُ خِفَافُ الإِبِلِ » . فَأَقَرَّ بِهِ قُتَيْبَةُ وَقَالَ نَعَمْ . حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عمرو حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ قَيْسٍ الْمَأْرِبِىُّ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ . الْمَأْرِبُ نَاحِيَةٌ مِنَ الْيَمَنِ . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ وَائِلٍ وَأَسْمَاءَ بِنْتِ أَبِى بَكْرٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ أَبْيَضَ حَدِيثٌ غَرِيبٌ . وَالْعَمَلُ عَلَى هَذَا عِنْدَ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَغَيْرِهِمْ فِى الْقَطَائِعِ . يَرَوْنَ جَائِزًا أَنْ يُقْطِعَ الإِمَامُ لِمَنْ رَأَى ذَلِكَ .
Tercemesi:
(Bize) Kuteybe b. Said, ona Muhammed b. Yahya b. Kays el-Meâ'ribî, ona babası, ona Sümâme b. Şurâhıl, ona Sümmî b. Kays, ona Şümeyr ona da Ebyad b. Hammâl rivayet etti ki kendisi Resulullah'ın (sav) yanına gitti ve ondan tuz çıkan bölgeyi kendisine tahsis etmesini istedi ve Resulullah da ona tahsis etti. Ebyâd dönüp gidince orada bulunanlardan biri; “Ona neyi bağışladığını biliyor musun? Kesintisiz devamlı akan bir su bağışladın” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sav), bu bölgeyi ondan geri aldı. Bu sefer Ebyâd, misvak ağaçlarının bulunduğu yerden toprak bağışında bulunmasını istedi. Rasûlullah (sav) da: “Deve toynaklarının erişemediği araziler olursa olabilir” buyurdu. Kuteybe bu hadisi tasdik etti ve evet (doğrudur) dedi. Bu hadisin benzerini bu isnadla bize İbn Ebu Amr ona da Muhammed b. Yahya b. Kays el Meâ'ribî rivayet etmiştir. El Meâ'rib, Yemende bir bölgedir. Tirmizî, bu konuda Vâil ve Esma bt. Ebubekir’in de rivayette bulunduğunu söylemiştir. Tirmizî, Ebyâd hadisinin garib hadis olduğunu belirtmiştir. Rasûlullah'ın (sav) ashabının ve ilim adamlarının bazısı, arazi tahsis etme konusunda bu hadisle amel edilerek devlet başkanının uygun gördüğü kimseye arazi tahsis etmesini caiz görmektedirler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Ahkâm 39, 3/664
Senetler:
()
Konular:
Arazi, boş olanı ihya edenin durumu
Bağış, bağıştan vazgeçmek
Doğal kaynaklar, yeraltı kaynaklarının kullanımı
Hz. Peygamber, cömertliği
Kamu hukuku
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18456, T003041
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ مِغْوَلٍ عَنْ أَبِى السَّفَرِ عَنِ الْبَرَاءِ قَالَ آخِرُ آيَةٍ أُنْزِلَتْ أَوْ آخِرُ شَىْءٍ نَزَلَ ( يَسْتَفْتُونَكَ قُلِ اللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِى الْكَلاَلَةِ ) . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ وَأَبُو السَّفَرِ اسْمُهُ سَعِيدُ بْنُ أَحْمَدَ الثَّوْرِىُّ وَيُقَالُ ابْنُ يُحْمِدَ .
Tercemesi:
Berâ (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Nisa sûresiyle alakalı indirilen son şey; Nisa sûresi son ayeti olan 176. ayetidir: “Onlar senden cevap isterler. De ki: Allah size babasız ve çocuksuz kişinin mirası hakkındaki hükmünü şöyle açıklıyor: Ölen kişinin çocuğu yok bir kız kardeşi varsa, bıraktığı malın yarısı o kız kardeşinindir. Ama ölen kız kardeşinin çocuğu yoksa kendisi, yani erkek kardeşi ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama mirasçılar erkek veya kız kardeşler olarak çok iseler, bu durumda erkek için kadının iki payı vardır. Allah şaşırıp sapmayasınız diye size her konuda hükmünü açıklıyor. Allah her şeyi bilendir." Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.Ebû’s Sefer’in ismi Saîd b. Ahmed es Sevrî olup Yuhummedoğlu oluğu da söylenir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 4, 5/249
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, Nüzul sebebleri
Miras, kimlere ve ne kadar düştüğü
Yargı, miras Hukuku
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18546, T001361
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ وَزِيرٍ الْوَاسِطِىُّ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ يُوسُفَ الأَزْرَقُ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ عُرِضْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى جَيْشٍ وَأَنَا ابْنُ أَرْبَعَ عَشْرَةَ فَلَمْ يَقْبَلْنِى فَعُرِضْتُ عَلَيْهِ مِنْ قَابِلٍ فِى جَيْشٍ وَأَنَا ابْنُ خَمْسَ عَشْرَةَ فَقَبِلَنِى . قَالَ نَافِعٌ وَحَدَّثْتُ بِهَذَا الْحَدِيثِ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ فَقَالَ هَذَا حَدُّ مَا بَيْنَ الصَّغِيرِ وَالْكَبِيرِ . ثُمَّ كَتَبَ أَنْ يُفْرَضَ لِمَنْ يَبْلُغُ الْخَمْسَ عَشْرَةَ . حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عُمَرَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَ هَذَا وَلَمْ يَذْكُرْ فِيهِ أَ(نَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ كَتَبَ أَنَّ هَذَا حَدُّ مَا بَيْنَ الصَّغِيرِ وَالْكَبِيرِ) . وَذَكَرَ ابْنُ عُيَيْنَةَ فِى حَدِيثِهِ . قَالَ نَافِعٌ فَحَدَّثْنَا بِهِ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ فَقَالَ هَذَا حَدُّ مَا بَيْنَ الذُّرِّيَّةِ وَالْمُقَاتِلَةِ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَالْعَمَلُ عَلَى هَذَا عِنْدَ أَهْلِ الْعِلْمِ وَبِهِ يَقُولُ سُفْيَانُ الثَّوْرِىُّ وَابْنُ الْمُبَارَكِ وَالشَّافِعِىُّ وَأَحْمَدُ وَإِسْحَاقُ. يَرَوْنَ أَنَّ الْغُلاَمَ إِذَا اسْتَكْمَلَ خَمْسَ عَشْرَةَ سَنَةً فَحُكْمُهُ حُكْمُ الرِّجَالِ . وَإِنِ احْتَلَمَ قَبْلَ خَمْسَ عَشْرَةَ فَحُكْمُهُ حُكْمُ الرِّجَالِ . وَقَالَ أَحْمَدُ وَإِسْحَاقُ الْبُلُوغُ ثَلاَثَةُ مَنَازِلَ : بُلُوغُ خَمْسَ عَشْرَةَ أَوْ الاِحْتِلاَمُ فَإِنْ لَمْ يُعْرَفْ سِنُّهُ وَلاَ احْتِلاَمُهُ فَالإِنْبَاتُ يَعْنِى الْعَانَةَ .
Tercemesi:
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “On dört yaşımda iken savaşa gitmek üzere hazırlanmış bir orduya katılmam için Rasûlullah (s.a.v.)’e takdim edildim. Savaşa katılmamı kabul etmedi. Ertesi sene on beş yaşımda iken yine savaşa hazır bir orduya katılmak için O’na takdim edildim bu sefer beni kabul etti.”
Nafi’ diyor ki: Bu hadisi Ömer b. Abdulaziz’e rivâyet ettiğimde; “Bu; küçükle büyük arasında yaş sınırıdır…” dedi ve bu sınırın on beş yaş olduğunu yazı ile bildirdi. İbn ebî Ömer, Sûfyân b. Uyeyne yoluyla Ubeydullah b. Ömer’den, Nafi’den, İbn Ömer’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiş olup bu rivâyetinde: “Ömer b. Abdulaziz’in küçük ile büyük arasındaki yaş sınırının bu olduğunu yazı ile bildirdi” bölümünü zikretmemiştir.
İbn Uyeyne rivâyetinde ise Nafi’ şöyle der: “Buhadisi Ömer b. Abdulaziz’e rivâyet ettiğimde işte bu savaşa katılamayanlar ile savaşa katılabilecekler arasındaki yaş sınırıdır” dedi.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının bir kısmının uygulaması bu hadise göre olup Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır ve şöyle derler: “On beş yaşını dolduran kimsenin erkek konumunda olduğu, on beş yaşından önce ihtilam olanların da yine erkek konumuna geldikleri görüşündedirler.”
Ahmed ve İshâk ise şöyle derler: Ergenlik bûluğ yaşına girmek üç modelle bilinir: 1- On beş yaşını doldurmak, 2- İhtilam olmak, 3- Yaş ve ihtilam olması bilinmez ise kasıklardan kıl bitmesi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Ahkâm 24, 3/641
Senetler:
()
Konular:
Cihad, katılmanın yaşı
İnsan, ergenlik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18916, T001393
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ أَبِى إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا أَبُو السَّفَرِ قَالَ دَقَّ رَجُلٌ مِنْ قُرَيْشٍ سِنَّ رَجُلٍ مِنَ الأَنْصَارِ فَاسْتَعْدَى عَلَيْهِ مُعَاوِيَةَ فَقَالَ لِمُعَاوِيَةَ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ إِنَّ هَذَا دَقَّ سِنِّى . قَالَ مُعَاوِيَةُ إِنَّا سَنُرْضِيكَ وَأَلَحَّ الآخَرُ عَلَى مُعَاوِيَةَ فَأَبْرَمَهُ فَلَمْ يُرْضِهِ فَقَالَ لَهُ مُعَاوِيَةُ شَأْنَكَ بِصَاحِبِكَ . وَأَبُو الدَّرْدَاءِ جَالِسٌ عِنْدَهُ قَالَ أَبُو الدَّرْدَاءِ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قال سمعته أذناى ووعاه قلبي ويقول « مَا مِنْ رَجُلٍ يُصَابُ بِشَىْءٍ فِى جَسَدِهِ فَيَتَصَدَّقُ بِهِ إِلاَّ رَفَعَهُ اللَّهُ بِهِ دَرَجَةً وَحَطَّ عَنْهُ بِهِ خَطِيئَةً » . قَالَ الأَنْصَارِىُّ أَأَنْتَ سَمِعْتَهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ سَمِعَتْهُ أُذُنَاىَ وَوَعَاهُ قَلْبِى . قَالَ فَإِنِّى أَذَرُهَا لَهُ . قَالَ مُعَاوِيَةُ لاَ جَرَمَ لاَ أُخَيِّبُكَ . فَأَمَرَ لَهُ بِمَالٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ . وَلاَ أَعْرِفُ لأَبِى السَّفَرِ سَمَاعًا مِنْ أَبِى الدَّرْدَاءِ وَأَبُو السَّفَرِ اسْمُهُ سَعِيدُ بْنُ أَحْمَدَ وَيُقَالُ ابْنُ محمدَ الثَّوْرِىُّ .
Tercemesi:
Ebûs Sefer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Kureyş’den bir adam Ensâr’dan bir adamın dişini kırmıştı. Muaviye dişi kıran kimseye arka çıkınca dişi kırılan adam Muaviye’ye: “Ey Mü’minlerin emiri bu adam benim dişimi kırmıştır” dedi. Muaviye de: “Seni razı edeceğiz” dedi. Karşı taraf Muaviye üzerine baskın çıkıp Muaviye’yi bezdirip üstün çıkmaya çalışınca bu işe razı olmadı ve hasmınla ne halin varsa kendin hallediver dedi. Muaviye’nin yanında oturmakta olan Ebû’d Derdâ şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle buyurmuştur: İki kulağımın işittiği kalbimin ezberlediği o söz şöyledir: “Bir kimsenin vücuduna bir zarar gelir de onu bağışlarsa Allah bu yaptığı affetmeden dolayı onun derecesini yükseltir ve günahını siler.” Ensârlı adam: “Bunu Rasûlullah (s.a.v.)’den bizzat kendin işittin mi?” diye sordu, Ebû’d Derdâ: “Kulaklarım dinledi kalbim kavradı” dedi. Ensârlı: “O halde o dişi ona bağışlıyorum” dedi. Muaviye: Seni mutlaka ödüllendireceğim dedi ve kendisine bir miktar mal verilmesini emretti. Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ebûs Sefer’in, Ebû’d Derdâ’dan hadis dinlediğine ait bir bilgimiz yoktur. Ebûs Sefer’in adı; Saîd b. Ahmed İbn Muhammed es Sevrî olduğu da söylenmektedir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Diyât 5, 4/14
Senetler:
()
Konular:
Müslüman, peygamber sevgisi
Yargı, kısası düşüren haller