أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ هَاشِمٍ الْبَعْلَبَكِّىُّ قَالَ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ قَالَ أَخْبَرَنِى أَبُو عَمْرٍو يَعْنِى الأَوْزَاعِىَّ أَنَّهُ سَأَلَ الزُّهْرِىَّ عَنْ صَلاَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمَكَّةَ قَبْلَ الْهِجْرَةِ إِلَى الْمَدِينَةِ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ فَرَضَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ الصَّلاَةَ عَلَى رَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم أَوَّلَ مَا فَرَضَهَا رَكْعَتَيْنِ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ أُتِمَّتْ فِى الْحَضَرِ أَرْبَعًا وَأُقِرَّتْ صَلاَةُ السَّفَرِ عَلَى الْفَرِيضَةِ الأُولَى .
Bize Muhammed b. Haşim el-Ba‘lebekkî, ona da Velid şöyle demiştir: Ebu Amr el-Evzâî, Zührî’ye, Rasulullah’ın Medine’ye hicret etmeden önce Mekke’deki namazına dair soru sordu. (Zührî) der ki: Bana Urve, ona da Âişe şöyle demiştir:
Aziz ve Celil Allah namazı Rasulullah’a (sav) başlangıçta, ikişer rekât olarak farz kıldı, sonra namaz hazarda (ikamet halinde) dörde tamamlandı, yolculuk (sefer) namazı ise ilk farz kılındığı hal üzere kaldı.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21613, N000455
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ هَاشِمٍ الْبَعْلَبَكِّىُّ قَالَ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ قَالَ أَخْبَرَنِى أَبُو عَمْرٍو يَعْنِى الأَوْزَاعِىَّ أَنَّهُ سَأَلَ الزُّهْرِىَّ عَنْ صَلاَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمَكَّةَ قَبْلَ الْهِجْرَةِ إِلَى الْمَدِينَةِ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ فَرَضَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ الصَّلاَةَ عَلَى رَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم أَوَّلَ مَا فَرَضَهَا رَكْعَتَيْنِ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ أُتِمَّتْ فِى الْحَضَرِ أَرْبَعًا وَأُقِرَّتْ صَلاَةُ السَّفَرِ عَلَى الْفَرِيضَةِ الأُولَى .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Haşim el-Ba‘lebekkî, ona da Velid şöyle demiştir: Ebu Amr el-Evzâî, Zührî’ye, Rasulullah’ın Medine’ye hicret etmeden önce Mekke’deki namazına dair soru sordu. (Zührî) der ki: Bana Urve, ona da Âişe şöyle demiştir:
Aziz ve Celil Allah namazı Rasulullah’a (sav) başlangıçta, ikişer rekât olarak farz kıldı, sonra namaz hazarda (ikamet halinde) dörde tamamlandı, yolculuk (sefer) namazı ise ilk farz kılındığı hal üzere kaldı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Salât 3, /2116
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Ebu Abbas Velid b. Müslim el-Kuraşî (Velid b. Müslim)
6. Ebu Abdullah Muhammed b. Haşim el-Kuraşi (Muhammed b. Haşim b. Said)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, Farziyeti
أَخْبَرَنَا (الْحَسَنُ) بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا مَنْصُورُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أُمِّهِ صَفِيَّةَ بِنْتِ شَيْبَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ امْرَأَةً سَأَلَتِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ أَغْتَسِلُ عِنْدَ الطُّهُورِ قَالَ « خُذِى فِرْصَةً مُمَسَّكَةً فَتَوَضَّئِى بِهَا » . قَالَتْ كَيْفَ أَتَوَضَّأُ بِهَا قَالَ « تَوَضَّئِى بِهَا » . قَالَتْ كَيْفَ أَتَوَضَّأُ بِهَا قَالَتْ ثُمَّ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم سَبَّحَ وَأَعْرَضَ عَنْهَا فَفَطِنَتْ عَائِشَةُ لِمَا يُرِيدُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَتْ فَأَخَذْتُهَا وَجَبَذْتُهَا إِلَىَّ فَأَخْبَرْتُهَا بِمَا يُرِيدُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21565, N000427
Hadis:
أَخْبَرَنَا (الْحَسَنُ) بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا مَنْصُورُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أُمِّهِ صَفِيَّةَ بِنْتِ شَيْبَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ امْرَأَةً سَأَلَتِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ أَغْتَسِلُ عِنْدَ الطُّهُورِ قَالَ « خُذِى فِرْصَةً مُمَسَّكَةً فَتَوَضَّئِى بِهَا » . قَالَتْ كَيْفَ أَتَوَضَّأُ بِهَا قَالَ « تَوَضَّئِى بِهَا » . قَالَتْ كَيْفَ أَتَوَضَّأُ بِهَا قَالَتْ ثُمَّ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم سَبَّحَ وَأَعْرَضَ عَنْهَا فَفَطِنَتْ عَائِشَةُ لِمَا يُرِيدُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَتْ فَأَخَذْتُهَا وَجَبَذْتُهَا إِلَىَّ فَأَخْبَرْتُهَا بِمَا يُرِيدُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize el-Hasan b. Muhammed, ona Affan, ona Vehb, ona Mansur b. Abdurrahman, ona annesi Safiyye bt. Şeybe, ona dda Aişe'den (r.anha) rivayet edildiğine göre, bir kadın Rasulullah'a (sav): 'Ey Allah'ın Rasulü! Aybaşından temizlendiğimde nasıl gusledeceğim,' diye sordu. Rasulullah (sav) da şöyle buyurdu: "Eski bir bez parçası al ve onunla temizlen," Kadın: 'O bez parçasıyla nasıl temizleneyim?'” dedi. Rasulullah (sav): "Onunla temizlen," buyurdu. Kadın tekrar: 'Onunla nasıl temizleneceğim,' deyince; Rasulullah (sav): "Sübhanallah deyip kadından yüzünü çevirdi." Bu sefer ben 'Rasulullah'ın (sav) ne demek istediğini anladım o kadını tutup bir tarafa çektim ve Rasulullah'ın (sav) ne demek istediğini kendisine anlattım.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Güsl ve't-teyemmüm 21, /2113
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Safiyye bt. Şeybe (Safiyye bt. Şeybe b. Osman b. Ebu Talha b. Abdüluzza)
3. Mansur b. Safiyye el-Kuraşi (Mansur b. Abdurrahman b. Talha b. Haris b. Talha)
4. Ebu Bekir Vüheyb b. Hâlid el-Bâhilî (Vüheyb b. Hâlid b. Aclân)
5. Ebu Osman Affân b. Müslim el-Bahilî (Affân b. Müslim b. Abdullah)
6. Ebu Ali Hasan b. Muhammed ez-Za'ferânî (Hasan b. Muhammed b. Sabbah)
Konular:
Bilgi, Öğrenilmesi, Öğretilmesi
Bilgi, öğrenmek için ehil olanlara sorulmalıdır
Hayız, temizlenme şekli
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21619, N000460
Hadis:
أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا نُوحُ بْنُ قَيْسٍ عَنْ خَالِدِ بْنِ قَيْسٍ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ قَالَ سَأَلَ رَجُلٌ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَمِ افْتَرَضَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى عِبَادِهِ مِنَ الصَّلَوَاتِ قَالَ « افْتَرَضَ اللَّهُ عَلَى عِبَادِهِ صَلَوَاتٍ خَمْسًا » . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ قَبْلَهُنَّ أَوْ بَعْدَهُنَّ شَيْئًا قَالَ « افْتَرَضَ اللَّهُ عَلَى عِبَادِهِ صَلَوَاتٍ خَمْسًا » . فَحَلَفَ الرَّجُلُ لاَ يَزِيدُ عَلَيْهِ شَيْئًا وَلاَ يَنْقُصُ مِنْهُ شَيْئًا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنْ صَدَقَ لَيَدْخُلَنَّ الْجَنَّةَ » .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Nuh b. Kays, ona Hâlid b. Kays, ona Katâde, ona da Enes’in şöyle dediğini rivayet etti: Bir adam Rasulullah’a (sav): Ey Allah’ın Rasulü, Aziz ve Celil Allah, kuluna kaç vakit farz namaz kıldı, dedi. O: “Allah kullarına beş vakit namazı farz kıldı” buyurdu. Adam: Ey Allah’ın Rasulü, onlardan önce veya sonra herhangi bir şey var mı, dedi. O: “Allah kullarına beş vakit namaz farz kıldı” buyurdu. Bu sefer adam: Bunlara bir şey eklemeyeceğine ve bir şey eksiltmeyeceğine dair yemin etti. Rasulullah (sav) da: “Eğer sözünde durursa, andolsun, cennete girecektir” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Salât 4, /2116
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Halid b. Kays el-Ezdi (Halid b. Kays b. Rabah)
4. Ebu Ravh Nuh b. Kays el-Huddânî (Nuh b. Kays b. Rabah)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, Farziyeti
Bize Yakub b. İbrahim, ona Yahya b. Said, ona Hişam ed-Destevâî, ona Katade, ona Enes b. Malik, ona da Malik b. Sa‘sa‘nın rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurdu:
"Ben Kâbe'nin yakınında uyku ile uyanıklık arasında iken, üç tane adamdan biri, ortada olanı geldi. İçi hikmet ve iman ile dolu altın bir leğenin yanına götürüldüm. Adam boğazımdan karnımın alt tarafına kadar yardı. Kalbimi Zemzem suyu ile yıkadıktan sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Sonra bana katırdan alçak, eşekten yüksek bir binek getirildi. Sonra Cebrail (as) ile birlikte yola koyulduk. Dünya semasına geldik, 'o kim?' diye soruldu. 'Cebrail' dedi, 'seninle beraber kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona Risâlet de verildi. Merhaba ona, o hoş geldi' diye karşılık verildi. Âdem’in (as) yanından geçtim, ona selam verdim. O 'Merhaba, ey oğul, ey nebi' dedi. Sonra ikinci semaya geldik, 'o kim?' denildi. 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' denildi. 'Muhammed' dedi ve önceki gibi karşılandık. Sonra Yahya ve İsa’nın yanından geçtim, onlara da selam verdim. Her ikisi de 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dediler. Sonra üçüncü semaya gelindi. 'O kim?' diye soruldu. 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' denildi. 'Muhammed' dedi ve önceki gibi konuşmalar geçti. Yusuf’un (as) yanından geçtim, ona selam verdim, o da 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra dördüncü semaya geldik, önceki gibi karşılandık, İdris’in (as) yanından geçtim ona da selam verdim, 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra beşinci semaya geldik, yine önceki gibi karşılandık, Harun’un (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, o da 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra altıncı semaya geldik, yine aynı şekilde karşılandık, arkasından Musa’nın (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi onun yanından geçip gidince ağladı. 'Neden ağlıyorsun?' diye soruldu. O 'Ey Rabbim, şu benden sonra gönderdiğin bu gencin ümmetinden cennete girecek olanlar benim ümmetimden gireceklerden daha çok ve daha üstün olacaklardır' dedi. Sonra yedinci semaya geldik, aynı şekilde karşılandık. İbrahim’in (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, 'Merhaba ey oğul, ey nebi' dedi. Sonra el-Beytü’l-Mâmur’a yükseltildim. Cebrail’e sordum, o da 'Burası, Beytü’l-Mamur’dur. Burada her gün yetmiş bin melek namaz kılar, bu mescitten dışarı çıktıktan sonra onlardan hiçbiri bir daha geri gelmez' dedi. Sonra Sidretü’l-Münteha’ya çıkartıldım, onun meyvelerinin Hecer testileri gibi, yapraklarının da fil kulakları gibi olduğunu gördüm. O ağacın dibinden dört nehir çıkıyordu, İkisi gizli, ikisi açıktı. Cebrail’e sorunca 'Gizli olan o iki nehir cennettedir, açıktan akan iki nehir ise Fırat ve Nil nehirleridir' cevabını verdi. Sonra bana elli vakit namaz farz kılındı. Musa’nın yanından geçince 'Ne yaptın?' dedi. Ben 'bana elli vakit namaz farz kılındı' dedim. Musa 'Ben insanları senden daha iyi bilirim, ben İsrail oğulları ile çok çetin bir mücadele vererek uğraştım. Senin ümmetinin buna gücü yetmez. Rabbine geri dön ve ondan yükünü hafifletmesini dile' dedi. Ben de Rabbime döndüm ve yükümü hafifletmesini dileyince, onları kırk vakte indirdi. Sonra Musa’nın (as) yanına geri döndüm. 'Ne yaptın?' dedi, ben de 'Onları kırk vakit kıldı' dedim. Musa bana önce söylediğinin aynısını söyledi. Ben de Aziz ve Celil Rabbime döndüm, bu sefer onları otuz vakte indirdi. Yine Musa’nın (as) yanından geçtim, ona durumu haber verince tekrar bana ilk söylediğinin aynısını söyledi. Rabbime geri döndüm. Bu sefer onları yirmi vakte, sonra on vakte, sonra beş vakte kadar indirdi. Yine Musa’ya (as) uğradığımda bana ilk söylediğinin aynısını söyledi. Ben 'Aziz ve Celil Rabbimin yanına geri dönmekten hayâ ederim' deyince, bana 'Ben farz kıldığımı yerine getirdim, kullarımın yükünü hafiflettim ve bir iyiliğe on misli ile karşılık veririm' diye seslenildi."
"Ben Kâbe'nin yakınında uyku ile uyanıklık arasında iken, üç tane adamdan biri, ortada olanı geldi. İçi hikmet ve iman ile dolu altın bir leğenin yanına götürüldüm. Adam boğazımdan karnımın alt tarafına kadar yardı. Kalbimi Zemzem suyu ile yıkadıktan sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Sonra bana katırdan alçak, eşekten yüksek bir binek getirildi. Sonra Cebrail (as) ile birlikte yola koyulduk. Dünya semasına geldik, 'o kim?' diye soruldu. 'Cebrail' dedi, 'seninle beraber kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona Risâlet de verildi. Merhaba ona, o hoş geldi' diye karşılık verildi. Âdem’in (as) yanından geçtim, ona selam verdim. O 'Merhaba, ey oğul, ey nebi' dedi. Sonra ikinci semaya geldik, 'o kim?' denildi. 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' denildi. 'Muhammed' dedi ve önceki gibi karşılandık. Sonra Yahya ve İsa’nın yanından geçtim, onlara da selam verdim. Her ikisi de 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dediler. Sonra üçüncü semaya gelindi. 'O kim?' diye soruldu. 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' denildi. 'Muhammed' dedi ve önceki gibi konuşmalar geçti. Yusuf’un (as) yanından geçtim, ona selam verdim, o da 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra dördüncü semaya geldik, önceki gibi karşılandık, İdris’in (as) yanından geçtim ona da selam verdim, 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra beşinci semaya geldik, yine önceki gibi karşılandık, Harun’un (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, o da 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra altıncı semaya geldik, yine aynı şekilde karşılandık, arkasından Musa’nın (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi onun yanından geçip gidince ağladı. 'Neden ağlıyorsun?' diye soruldu. O 'Ey Rabbim, şu benden sonra gönderdiğin bu gencin ümmetinden cennete girecek olanlar benim ümmetimden gireceklerden daha çok ve daha üstün olacaklardır' dedi. Sonra yedinci semaya geldik, aynı şekilde karşılandık. İbrahim’in (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, 'Merhaba ey oğul, ey nebi' dedi. Sonra el-Beytü’l-Mâmur’a yükseltildim. Cebrail’e sordum, o da 'Burası, Beytü’l-Mamur’dur. Burada her gün yetmiş bin melek namaz kılar, bu mescitten dışarı çıktıktan sonra onlardan hiçbiri bir daha geri gelmez' dedi. Sonra Sidretü’l-Münteha’ya çıkartıldım, onun meyvelerinin Hecer testileri gibi, yapraklarının da fil kulakları gibi olduğunu gördüm. O ağacın dibinden dört nehir çıkıyordu, İkisi gizli, ikisi açıktı. Cebrail’e sorunca 'Gizli olan o iki nehir cennettedir, açıktan akan iki nehir ise Fırat ve Nil nehirleridir' cevabını verdi. Sonra bana elli vakit namaz farz kılındı. Musa’nın yanından geçince 'Ne yaptın?' dedi. Ben 'bana elli vakit namaz farz kılındı' dedim. Musa 'Ben insanları senden daha iyi bilirim, ben İsrail oğulları ile çok çetin bir mücadele vererek uğraştım. Senin ümmetinin buna gücü yetmez. Rabbine geri dön ve ondan yükünü hafifletmesini dile' dedi. Ben de Rabbime döndüm ve yükümü hafifletmesini dileyince, onları kırk vakte indirdi. Sonra Musa’nın (as) yanına geri döndüm. 'Ne yaptın?' dedi, ben de 'Onları kırk vakit kıldı' dedim. Musa bana önce söylediğinin aynısını söyledi. Ben de Aziz ve Celil Rabbime döndüm, bu sefer onları otuz vakte indirdi. Yine Musa’nın (as) yanından geçtim, ona durumu haber verince tekrar bana ilk söylediğinin aynısını söyledi. Rabbime geri döndüm. Bu sefer onları yirmi vakte, sonra on vakte, sonra beş vakte kadar indirdi. Yine Musa’ya (as) uğradığımda bana ilk söylediğinin aynısını söyledi. Ben 'Aziz ve Celil Rabbimin yanına geri dönmekten hayâ ederim' deyince, bana 'Ben farz kıldığımı yerine getirdim, kullarımın yükünü hafiflettim ve bir iyiliğe on misli ile karşılık veririm' diye seslenildi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Salât 1, /2115
Senetler:
1. Malik b. Sa'sa'a el-Mâzinî (Malik b. Sa'sa'a b. Vehb)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
5. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
6. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Abdî (Yakub b. İbrahim b. Kesir b. Zeyd b. Eflah)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Mirac, İsra
Namaz, Farziyeti
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21553, N000416
Hadis:
أَخْبَرَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ طَهْمَانَ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ عُبَيْدِ بْنِ عُمَيْرٍ أَنَّ عَائِشَةَ قَالَتْ لَقَدْ رَأَيْتُنِى أَغْتَسِلُ أَنَا وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ هَذَا فَإِذَا تَوْرٌ مَوْضُوعٌ مِثْلُ الصَّاعِ أَوْ دُونَهُ فَنَشْرَعُ فِيهِ جَمِيعًا فَأُفِيضُ عَلَى رَأْسِى بِيَدَىَّ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ وَمَا أَنْقُضُ لِى شَعْرًا .
Tercemesi:
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona İbrahim b. et-Tahman, ona Ebu'z-Zübeyr, ona Ubeyd b. Umeyr, ona da Aişe (r.anha) anlatıyor: 'Rasulullah (sav) ile birlikte şu kaptan -yaklaşık olarak bir sa' kadar bir kap- guslederdik: Gusletmeye beraber başlar ellerimle başıma üç sefer su dökerdim. Saçımın örgüsünü de çözmezdim.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Güsl ve't-teyemmüm 12, /2113
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ubeyd b. Umeyr el-Cündeî (Ubeyd b. Umeyr b. Katade)
3. Ebu Zübeyr Muhammed b. Müslim el-Kuraşi (Muhammed b. Müslim b. Tedrus)
4. Ebu Said İbrahim b. Tahman el-Herevî (İbrahim b. Tahman b. Şube)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Süveyd b. Nasr el-Mervezi (Süveyd b. Nasr b. Süveyd)
Konular:
Gusül, karı koca birlikte gusletmek
Gusül, sünnete uygun
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21559, N000422
Hadis:
أَخْبَرَنَا عِمْرَانُ بْنُ يَزِيدَ بْنِ خَالِدٍ قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ - هُوَ ابْنُ سَمَاعَةَ - أَخْبَرَنَا الأَوْزَاعِىُّ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِى كَثِيرٍ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ عَائِشَةَ وَعَنْ عَمْرِو بْنِ سَعْدٍ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ عُمَرَ سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنِ الْغُسْلِ مِنَ الْجَنَابَةِ وَاتَّسَقَتِ الأَحَادِيثُ عَلَى هَذَا يَبْدَأُ فَيُفْرِغُ عَلَى يَدِهِ الْيُمْنَى مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلاَثًا ثُمَّ يُدْخِلُ يَدَهُ الْيُمْنَى فِى الإِنَاءِ فَيَصُبُّ بِهَا عَلَى فَرْجِهِ وَيَدُهُ الْيُسْرَى عَلَى فَرْجِهِ فَيَغْسِلُ مَا هُنَالِكَ حَتَّى يُنْقِيَهُ ثُمَّ يَضَعُ يَدَهُ الْيُسْرَى عَلَى التُّرَابِ إِنْ شَاءَ ثُمَّ يَصُبُّ عَلَى يَدِهِ الْيُسْرَى حَتَّى يُنْقِيَهَا ثُمَّ يَغْسِلُ يَدَيْهِ ثَلاَثًا وَيَسْتَنْشِقُ وَيُمَضْمِضُ وَيَغْسِلُ وَجْهَهُ وَذِرَاعَيْهِ ثَلاَثًا ثَلاَثًا حَتَّى إِذَا بَلَغَ رَأْسَهُ لَمْ يَمْسَحْ وَأَفْرَغَ عَلَيْهِ الْمَاءَ فَهَكَذَا كَانَ غُسْلُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِيمَا ذُكِرَ .
Tercemesi:
Bize İmran b. Yezid b. Halid, ona İsmail b. Abdullah b. Semâ'a, ona el-Evzaî, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Seleme, ona da İbn Ömer'den (ra) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: 'Babam Ömer, Rasulullah'a (sav) cünüplükten dolayı nasıl gusledileceğini sordu. (Bu konudaki tüm hadisler şu mana üzerinde birleşirler) Gusül yapacak kimse önce sağ eline iki veya üç kere su döker sonra sağ elini su kabına sokarak sol eline su döküp, avret yerlerini tertemiz oluncaya kadar yıkar. Sonra dilerse sol elini toprağa sürer sonra sol eline iyice temizleninceye kadar su döker sonra iki elini de üç sefer yıkar. Ağzına ve burnuna su verir. Yüzünü ve kollarını üçer sefer yıkar. Başına gelince meshetmez su dökerdi. Rasulullah'ın (sav) böyle guslettiği rivayet edilir.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Güsl ve't-teyemmüm 18, /2113
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ebu Sevr Amr b. Sa'd el-Fedekî (Amr b. Sa'd)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. İsmail b. Semâ'a el-Kuraşi (İsmail b. Abdullah b. Semâ'a)
6. İmran b. Ebu Cemil ed-Dimaşki (İmran b. Halid b. Yezid b. Müslim)
Konular:
Gusül, sünnete uygun
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ مُخَوَّلٍ عَنْ أَبِى جَعْفَرٍ عَنْ جَابِرٍ قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا اغْتَسَلَ أَفْرَغَ عَلَى رَأْسِهِ ثَلاَثًا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21564, N000426
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ مُخَوَّلٍ عَنْ أَبِى جَعْفَرٍ عَنْ جَابِرٍ قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا اغْتَسَلَ أَفْرَغَ عَلَى رَأْسِهِ ثَلاَثًا .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdüla'la, ona Halid, ona Şube, ona Muhavvel, ona Ebu Ca'fer, ona da Cabir'den (ra) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: 'Rasulullah (sav), guslederken başına üç sefer su dökerdi.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Güsl ve't-teyemmüm 20, /2113
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Muhammed el-Bakır (Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali)
3. Ebu Râşid Muhavvel b. Râşid en-Nehdî (Muhavvel b. Raşid)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
6. Muhammed b. Abdüla'la el-Kaysî (Muhammed b. Abdüla'la)
Konular:
Gusül, sünnete uygun
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21779, N002442
Hadis:
أَخْبَرَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِىِّ فِى حَدِيثِهِ عَنْ أَبِى مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنِ الْمَعْرُورِ بْنِ سُوَيْدٍ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ جِئْتُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ جَالِسٌ فِى ظِلِّ الْكَعْبَةِ فَلَمَّا رَآنِى مُقْبِلاً قَالَ « هُمُ الأَخْسَرُونَ وَرَبِّ الْكَعْبَةِ » . فَقُلْتُ مَا لِى لَعَلِّى أُنْزِلَ فِىَّ شَىْءٌ قُلْتُ مَنْ هُمْ فَدَاكَ أَبِى وَأُمِّى قَالَ « الأَكْثَرُونَ أَمْوَالاً إِلاَّ مَنْ قَالَ هَكَذَا وَهَكَذَا وَهَكَذَا حَتَّى بَيْنَ يَدَيْهِ وَعَنْ يَمِينِهِ وَعَنْ شِمَالِهِ » . ثُمَّ قَالَ « وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لاَ يَمُوتُ رَجُلٌ فَيَدَعُ إِبِلاً أَوْ بَقَرًا لَمْ يُؤَدِّ زَكَاتَهَا إِلاَّ جَاءَتْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْظَمَ مَا كَانَتْ وَأَسْمَنَهُ تَطَؤُهُ بِأَخْفَافِهَا وَتَنْطَحُهُ بِقُرُونِهَا كُلَّمَا نَفِدَتْ أُخْرَاهَا أُعِيدَتْ أُولاَهَا حَتَّى يُقْضَى بَيْنَ النَّاسِ » .
Tercemesi:
Bize Hennâd b. Serî, ona Ebu Muaviye, ona el-A'meş, ona el-Ma'rur b. Süveyd, ona da Ebu Zer'den (ra) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasulullah'a (sav) geldim. Kâbe'nin gölgesinde oturuyordu. Beni görünce bana dönerek: "Kâbe'nin Rabbi hakkı için onlar zararda olan kimselerdir," buyurdu. Kendi kendime: 'Eyvah benimle ilgili bir şey mi? indirildi diyerek; Anam-babam senin yoluna feda olsun, kimdir onlar Ey Allah'ın Rasulü!' dedim. O da şöyle buyurdu: "Malı çok olanlar ancak mallarını hayırlara ve iyilikle, sağındaki ve solundaki muhtaç ve fakirlere verenler müstesna," buyurduktan sonra şöyle devam etti: "Canım kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki deve ve sığırlarının zekatını vermeyen bir kimse kıyamet günü getirilir de o hayvanlar daha bakımlı ve semiz olarak o kişiyi ayaklarıyla çiğnerler ve boynuzlarıyla toslarlar. Sığır ve develer bir sefer o kimsenin üzerinden geçtiler mi yeni baştan tekrar çiğnemeye ve toslamaya başlarlar. Bu böylece insanların hesabı görülünceye kadar devam eder gider."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Zekât 2, /2244
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Ümeyye Ma'rur b. Süveyd el-Esedî (Ma'rur b. Süveyd)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
İnfak, Allah yolunda
Mal, mal - mülk hırsı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21781, N000511
Hadis:
أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَبُو عَلْقَمَةَ الْمَدَنِىُّ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو عَنْ أَبِى سَلَمَةَ قَالَ صَلَّيْنَا فِى زَمَانِ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ ثُمَّ انْصَرَفْنَا إِلَى أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ فَوَجَدْنَاهُ يُصَلِّى فَلَمَّا انْصَرَفَ قَالَ لَنَا أَصَلَّيْتُمْ قُلْنَا صَلَّيْنَا الظُّهْرَ . قَالَ إِنِّى صَلَّيْتُ الْعَصْرَ . فَقَالُوا لَهُ عَجَّلْتَ . فَقَالَ إِنَّمَا أُصَلِّى كَمَا رَأَيْتُ أَصْحَابِى يُصَلُّونَ .
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, ona Alkame el-Medenî, ona Muhammed b. Amr, ona da Ebu Seleme'den (ra) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: 'Ömer b. Abdulaziz zamanında öğle namazını kıldık sonra Enes b. Malik'in yanına vardık, namaz kılıyordu. Namazını bitirince bize: 'Namazı kıldınız mı?' dedi. Biz de öğle namazını kıldık dedik. Bu sefer O: 'Ben de ikindi namazını kıldım,' dedi. Kendisine erken kılmışsın denilince; 'Ashabın kıldığı gibi kılıyorum,' dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Mevâkît 8, /2119
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Amr el-Leysî (Muhammed b. Amr b. Alkame b. Vakkas)
4. Ebu Alkame Abdullah b. Ebu Ferve el-Kuraşî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah b. Ebu Ferve)
5. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Namaz, vakti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21447, T003620
Hadis:
حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ سَهْلٍ أَبُو الْعَبَّاسِ الأَعْرَجُ الْبَغْدَادِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ غَزْوَانَ أَبُو نُوحٍ أَخْبَرَنَا يُونُسُ بْنُ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ أَبِى بَكْرِ بْنِ أَبِى مُوسَى عَنْ أَبِيهِ قَالَ: خَرَجَ أَبُو طَالِبٍ إِلَى الشَّامِ وَخَرَجَ مَعَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فِى أَشْيَاخٍ مِنْ قُرَيْشٍ فَلَمَّا أَشْرَفُوا عَلَى الرَّاهِبِ هَبَطُوا فَحَلُّوا رِحَالَهُمْ فَخَرَجَ إِلَيْهِمُ الرَّاهِبُ وَكَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ يَمُرُّونَ بِهِ فَلاَ يَخْرُجُ إِلَيْهِمْ وَلاَ يَلْتَفِتُ . قَالَ: فَهُمْ يَحُلُّونَ رِحَالَهُمْ فَجَعَلَ يَتَخَلَّلُهُمُ الرَّاهِبُ حَتَّى جَاءَ فَأَخَذَ بِيَدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: هَذَا سَيِّدُ الْعَالَمِينَ هَذَا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ يَبْعَثُهُ اللَّهُ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ . فَقَالَ لَهُ أَشْيَاخٌ مِنْ قُرَيْشٍ مَا عِلْمُكَ فَقَالَ إِنَّكُمْ حِينَ أَشْرَفْتُمْ مِنَ الْعَقَبَةِ لَمْ يَبْقَ شَجَرٌ وَلاَ حَجَرٌ إِلاَّ خَرَّ سَاجِدًا وَلاَ يَسْجُدَانِ إِلاَّ لِنَبِىٍّ وَإِنِّى أَعْرِفُهُ بِخَاتَمِ النُّبُوَّةِ أَسْفَلَ مِنْ غُضْرُوفِ كَتِفِهِ مِثْلَ التُّفَّاحَةِ . ثُمَّ رَجَعَ فَصَنَعَ لَهُمْ طَعَامًا فَلَمَّا أَتَاهُمْ بِهِ وَكَانَ هُوَ فِى رِعْيَةِ الإِبِلِ قَالَ: أَرْسِلُوا إِلَيْهِ فَأَقْبَلَ وَعَلَيْهِ غَمَامَةٌ تُظِلُّهُ فَلَمَّا دَنَا مِنَ الْقَوْمِ وَجَدَهُمْ قَدْ سَبَقُوهُ إِلَى فَىْءِ الشَّجَرَةِ فَلَمَّا جَلَسَ مَالَ فَىْءُ الشَّجَرَةِ عَلَيْهِ فَقَالَ :نْظُرُوا إِلَى فَىْءِ الشَّجَرَةِ مَالَ عَلَيْهِ . قَالَ :فَبَيْنَمَا هُوَ قَائِمٌ عَلَيْهِمْ وَهُوَ يُنَاشِدُهُمْ أَنْ لاَ يَذْهَبُوا بِهِ إِلَى الرُّومِ فَإِنَّ الرُّومَ إِذَا رَأَوْهُ عَرَفُوهُ بِالصِّفَةِ فَيَقْتُلُونَهُ فَالْتَفَتَ فَإِذَا بِسَبْعَةٍ قَدْ أَقْبَلُوا مِنَ الرُّومِ فَاسْتَقْبَلَهُمْ فَقَالَ: مَا جَاءَ بِكُمْ ؟ قَالُوا :جِئْنَا أَنَّ هَذَا النَّبِىَّ خَارِجٌ فِى هَذَا الشَّهْرِ فَلَمْ يَبْقَ طَرِيقٌ إِلاَّ بُعِثَ إِلَيْهِ بِأُنَاسٍ وَإِنَّا قَدْ أُخْبِرْنَا خَبَرَهُ بُعِثْنَا إِلَى طَرِيقِكَ هَذَا فَقَالَ :هَلْ خَلْفَكُمْ أَحَدٌ هُوَ خَيْرٌ مِنْكُمْ؟ قَالُوا: إِنَّمَا أُخْترْنَا خَيرَة لك بِطَرِيقِكَ هَذَا . قَالَ :أَفَرَأَيْتُمْ أَمْرًا أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَقْضِيَهُ هَلْ يَسْتَطِيعُ أَحَدٌ مِنَ النَّاسِ رَدَّهُ؟ قَالُوا: لاَ . قَالَ :فَبَايَعُوهُ وَأَقَامُوا مَعَهُ قَالَ: أَنْشُدُكُمُ اللَّهَ أَيُّكُمْ وَلِيُّهُ؟ قَالُوا: أَبُو طَالِبٍ فَلَمْ يَزَلْ يُنَاشِدُهُ حَتَّى رَدَّهُ أَبُو طَالِبٍ وَبَعَثَ مَعَهُ أَبُو بَكْرٍ بِلاَلاً وَزَوَّدَهُ الرَّاهِبُ مِنَ الْكَعْكِ وَالزَّيْتِ . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ .
Tercemesi:
Ebû Musa el Eş’arî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Tâlib ticaret için Şam’a doğru yola çıktı. Peygamber (s.a.v)’de Kureyş’in ileri gelenleriyle birlikte çıkmıştı. Rahib Buheyra (veya Bahira) nın yakınına vardıklarında Ebû Tâlib konaklamak için develerin palanlarını çözmüştür. Önceleri o Rahib bu kervandaki insanların yanına çıkmazdı ve ilgilenmezdi bu sefer bu kervanda bulunan kimselerin yanına çıkıp aralarında gezinmeye başladı. Peygamber (s.a.v)’in yanına gelince O’nun elini tutarak: “Bu alemlerin efendisidir. Bu alemlerin efendisidir. Allah, bunu alemlere rahmet olarak gönderecektir” dedi. Kureyş’in ileri gelenleri “nereden biliyorsun” dediler. Rahib şu karşılığı verdi. Siz tepeyi aştığınız zaman secdeye kapanmadık ne bir ağaç ne de taş kalmamıştır. Bunlar ancak peygamber olacak kimselere secde ederler. Onun iki kürek kemiği arasındaki bir meyve ve büyüklüğündeki peygamberlik mühründen de tanıdım sonra dönüp onlar için yemek hazırladı. Yemeği kendilerine getirdiğinde Rasûlullah (s.a.v.) develerin ve eşyaların yanında bulunuyordu. Rahib ona haber gönderiniz o da gelsin dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de kendisini gölgelendiren bir bulut üzerinde olduğu halde çıkageldi. Bir ağacın gölgesi altında oturan o kalabalığın yanına gelip oturunca ağacın gölgesi onun üzerine doğru eğilmişti. Rahib: “Bakınız ağacın gölgesi onun üzerine eğildi” dedi. Rahib, onların arasında dolaşırken; Şam tarafına Rumlar diyarına götürmemelerini istemekte idi. Çünkü Rumlar O’nu tanırlarsa öldürebilirlerdi. Rahib burada iken Rumlardan gelen yedi kişi gözüne ilişti. Rahib onları karşıladı ve geliş sebebiniz nedir? diye sordu. Onlar da dediler ki: Şu gelmesi beklenen peygamber bu aylarda çıkacaktır diye geldi. Adam gönderilmedik hiçbir yol ve yön kalmadı Biz de haber aldık ve senin bu bölgene gönderildik. Rahib: Arkanızda sizden daha çok bilgi sahibi, hayırlı bir kimse var mı diye sordu. Onlarda: “Senin bulunduğun bu bölgede onun olabileceği bildirildi” dediler. Rahib: Allah’ın yapacağı bir işi insanlardan birilerinin engelleyebileceğini ve buna güçlerinin yeteceğini sordu. Hayır diye cevap verdiler.” Sonra o Rahibin bilgi ve otoritesini kabul edip orada kaldılar. Rahib: Kureyşlilere, Allah için söyleyiniz bu çocuğun velisi kimdir? dediler ki? Ebû Tâlib’tir. Rahibin ısrarlı hareketine bakarak Ebû Tâlib, peygamberi götürmekten vazgeçip Ebû Bekir ve Bilâl ile geri gönderdi. Rahib, Peygamber ve beraberindekilere azık olarak pasta ve zeytinyağı verdi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Menâkıb 3, 5/590
Senetler:
()
Konular: