وَحَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسٍ أَنَّ جَارًا لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَارِسِيًّا كَانَ طَيِّبَ الْمَرَقِ فَصَنَعَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ جَاءَ يَدْعُوهُ فَقَالَ: "وَهَذِهِ." لِعَائِشَةَ فَقَالَ لاَ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لاَ" فَعَادَ يَدْعُوهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "وَهَذِهِ." قَالَ لاَ. قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لاَ." ثُمَّ عَادَ يَدْعُوهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "وَهَذِهِ." قَالَ نَعَمْ. فِى الثَّالِثَةِ. فَقَامَا يَتَدَافَعَانِ حَتَّى أَتَيَا مَنْزِلَهُ.
Bize Züheyr b. Harb, ona Yezid b. Harun, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etti: Rasûlullah'ın (sav) İranlı bir komşusu vardı, güzel çorba yapardı. Bir gün Rasulullah (sav) için yemek yapmış, sonra da O'nu davete gitmişti. Rasulullah (sav) Hz. Aişe'yi işaret ederek; "bu da davetli mi" diye sormuş. Komşusu; hayır cevabını vermiş. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "öyleyse ben de gelmiyorum" demiş. Sonra tekrar gelip kendisini davet etmiş, Hz. Peygamber (sav) yine; "bu da davetli mi" diyerek Hz. Aişe'yi işaret etmiş. Komşusu yine; hayır diye cevap vermiş. Rasulullah da (sav) tekrar; "öyleyse, ben de hayır" demiş. Sonra adam yine gelip davet etmiş. Rasulullah (sav) yine; "bu da davetli mi" diye sormuş. Bu sefer komşusu; "evet" demiş. Bunun üzerine kalkıp birlikte gitmişler ve komşunun evine varmışlar.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
4819, M005312
Hadis:
وَحَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسٍ أَنَّ جَارًا لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَارِسِيًّا كَانَ طَيِّبَ الْمَرَقِ فَصَنَعَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ جَاءَ يَدْعُوهُ فَقَالَ: "وَهَذِهِ." لِعَائِشَةَ فَقَالَ لاَ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لاَ" فَعَادَ يَدْعُوهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "وَهَذِهِ." قَالَ لاَ. قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لاَ." ثُمَّ عَادَ يَدْعُوهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "وَهَذِهِ." قَالَ نَعَمْ. فِى الثَّالِثَةِ. فَقَامَا يَتَدَافَعَانِ حَتَّى أَتَيَا مَنْزِلَهُ.
Tercemesi:
Bize Züheyr b. Harb, ona Yezid b. Harun, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etti: Rasûlullah'ın (sav) İranlı bir komşusu vardı, güzel çorba yapardı. Bir gün Rasulullah (sav) için yemek yapmış, sonra da O'nu davete gitmişti. Rasulullah (sav) Hz. Aişe'yi işaret ederek; "bu da davetli mi" diye sormuş. Komşusu; hayır cevabını vermiş. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "öyleyse ben de gelmiyorum" demiş. Sonra tekrar gelip kendisini davet etmiş, Hz. Peygamber (sav) yine; "bu da davetli mi" diyerek Hz. Aişe'yi işaret etmiş. Komşusu yine; hayır diye cevap vermiş. Rasulullah da (sav) tekrar; "öyleyse, ben de hayır" demiş. Sonra adam yine gelip davet etmiş. Rasulullah (sav) yine; "bu da davetli mi" diye sormuş. Bu sefer komşusu; "evet" demiş. Bunun üzerine kalkıp birlikte gitmişler ve komşunun evine varmışlar.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Eşribe 5312, /866
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
3. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
4. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
5. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
Konular:
Adab, Davet, davete icabet etmek gerek
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
4129, M002362
Hadis:
حَدَّثَنِى سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنِى حَفْصُ بْنُ مَيْسَرَةَ عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ "قَالَ رَجُلٌ لأَتَصَدَّقَنَّ اللَّيْلَةَ بِصَدَقَةٍ فَخَرَجَ بِصَدَقَتِهِ فَوَضَعَهَا فِى يَدِ زَانِيَةٍ فَأَصْبَحُوا يَتَحَدَّثُونَ تُصُدِّقَ اللَّيْلَةَ عَلَى زَانِيَةٍ. قَالَ اللَّهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ عَلَى زَانِيَةٍ لأَتَصَدَّقَنَّ بِصَدَقَةٍ. فَخَرَجَ بِصَدَقَتِهِ فَوَضَعَهَا فِى يَدِ غَنِىٍّ فَأَصْبَحُوا يَتَحَدَّثُونَ تُصُدِّقَ عَلَى غَنِىٍّ. قَالَ اللَّهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ عَلَى غَنِىٍّ لأَتَصَدَّقَنَّ بِصَدَقَةٍ. فَخَرَجَ بِصَدَقَتِهِ فَوَضَعَهَا فِى يَدِ سَارِقٍ فَأَصْبَحُوا يَتَحَدَّثُونَ تُصُدِّقَ عَلَى سَارِقٍ. فَقَالَ اللَّهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ عَلَى زَانِيَةٍ وَعَلَى غَنِىٍّ وَعَلَى سَارِقٍ. فَأُتِىَ فَقِيلَ لَهُ أَمَّا صَدَقَتُكَ فَقَدْ قُبِلَتْ أَمَّا الزَّانِيَةُ فَلَعَلَّهَا تَسْتَعِفُّ بِهَا عَنْ زِنَاهَا وَلَعَلَّ الْغَنِىَّ يَعْتَبِرُ فَيُنْفِقُ مِمَّا أَعْطَاهُ اللَّهُ وَلَعَلَّ السَّارِقَ يَسْتَعِفُّ بِهَا عَنْ سَرِقَتِهِ."
Tercemesi:
Bize Süveyd b. Saîd (el-Herevî), ona Hafs b. Meysere (el-Ukaylî), ona Musa b. Ukbe (el-Kuraşî), ona Ebu Zinad (Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi), ona A'rec (Abdurrahman b. Hürmüz), ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Adamın biri; vallahi, bu gece mutlaka bir sadaka vereceğim dedi ve sadakasını çıkarıp zinakâr bir kadının eline verdi. Bilahare sabah olunca insanlar; bu gece zinakâr bir kadına sadaka verilmiş diye laf etmeye başladılar. Bunun üzerine adam (şaşkınlığını ifade ederek); hamd Allah'a mahsustur. Zinakâr bir kadına sadaka vermişim! Vallahi, tekrar bir sadaka vereceğim dedi. Ardından sadakasını çıkarıp zengin bir adamın eline bıraktı. Sabah olunca insanlar; zengin bir adama sadaka verilmiş! diye laf etmeye başladılar. Adam da; hamd, Allah'a mahsustur. Zengin bir adama sadaka vermişim! Vallahi, tekrar bir sadaka vereceğim dedi ve sadakasını çıkarıp bu sefer de bir hırsızın eline bıraktı. Sabah olunca bu kez de insanlar; bir hırsıza sadaka verilmiş! diye laf etmeye başladılar. Buna karşın adam; hamd Allah'a mahsustur. Zinakâr bir kadına, zengin bir adama ve bir hırsıza sadaka verdim! dedi. Derken (rüyasında) adama gelenler oldu ve kendisine şöyle söylendi: Sadakana gelince; sadakan kabul edilmiştir. Zinakâr kadına gelince; umulur ki o kadın, aldığı bu sadaka sebebiyle zinadan vaz geçip iffetli biri olur. Yine umulur ki zengin olan adam, Allah'ın kendisine lütfettiği maldan infak eder. Umulur ki hırsız da bu sadaka sebebiyle hırsızlığından vaz geçip iffetli biri olur."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2362, /396
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Ebu Muhammed Musa b. Ukbe el-Kuraşî (Musa b. Ukbe b. Ebu Ayyaş)
5. Ebu Amr Hafs b. Meysere el-Ukaylî (Hafs b. Meysere)
6. Ebu Muhammed Süveyd b. Saîd el-Herevî (Süveyd b. Saîd b. Sehl b. Şehriyâr)
Konular:
Niyet, Sadaka, niyet ve samimiyet esastır
Öneri Formu
Hadis Id, No:
4310, M002467
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ بْنُ هَمَّامٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ أَبِى سُلَيْمَانَ حَدَّثَنَا سَلَمَةُ بْنُ كُهَيْلٍ حَدَّثَنِى زَيْدُ بْنُ وَهْبٍ الْجُهَنِىُّ أَنَّهُ كَانَ فِى الْجَيْشِ الَّذِينَ كَانُوا مَعَ عَلِىٍّ - رضى الله عنه - الَّذِينَ سَارُوا إِلَى الْخَوَارِجِ فَقَالَ عَلِىٌّ رضى الله عنه أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ "يَخْرُجُ قَوْمٌ مِنْ أُمَّتِى يَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ لَيْسَ قِرَاءَتُكُمْ إِلَى قِرَاءَتِهِمْ بِشَىْءٍ وَلاَ صَلاَتُكُمْ إِلَى صَلاَتِهِمْ بِشَىْءٍ وَلاَ صِيَامُكُمْ إِلَى صِيَامِهِمْ بِشَىْءٍ يَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ يَحْسِبُونَ أَنَّهُ لَهُمْ وَهُوَ عَلَيْهِمْ لاَ تُجَاوِزُ صَلاَتُهُمْ تَرَاقِيَهُمْ يَمْرُقُونَ مِنَ الإِسْلاَمِ كَمَا يَمْرُقُ السَّهْمُ مِنَ الرَّمِيَّةِ." لَوْ يَعْلَمُ الْجَيْشُ الَّذِينَ يُصِيبُونَهُمْ مَا قُضِىَ لَهُمْ عَلَى لِسَانِ نَبِيِّهِمْ صلى الله عليه وسلم لاَتَّكَلُوا عَنِ الْعَمَلِ وَآيَةُ ذَلِكَ أَنَّ فِيهِمْ رَجُلاً لَهُ عَضُدٌ وَلَيْسَ لَهُ ذِرَاعٌ عَلَى رَأْسِ عَضُدِهِ مِثْلُ حَلَمَةِ الثَّدْىِ عَلَيْهِ شَعَرَاتٌ بِيضٌ فَتَذْهَبُونَ إِلَى مُعَاوِيَةَ وَأَهْلِ الشَّامِ وَتَتْرُكُونَ هَؤُلاَءِ يَخْلُفُونَكُمْ فِى ذَرَارِيِّكُمْ وَأَمْوَالِكُمْ وَاللَّهِ إِنِّى لأَرْجُو أَنْ يَكُونُوا هَؤُلاَءِ الْقَوْمَ فَإِنَّهُمْ قَدْ سَفَكُوا الدَّمَ الْحَرَامَ وَأَغَارُوا فِى سَرْحِ النَّاسِ فَسِيرُوا عَلَى اسْمِ اللَّهِ. قَالَ سَلَمَةُ بْنُ كُهَيْلٍ فَنَزَّلَنِى زَيْدُ بْنُ وَهْبٍ مَنْزِلاً حَتَّى قَالَ مَرَرْنَا عَلَى قَنْطَرَةٍ فَلَمَّا الْتَقَيْنَا وَعَلَى الْخَوَارِجِ يَوْمَئِذٍ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ الرَّاسِبِىُّ فَقَالَ لَهُمْ أَلْقُوا الرِّمَاحَ وَسُلُّوا سُيُوفَكُمْ مِنْ جُفُونِهَا فَإِنِّى أَخَافُ أَنْ يُنَاشِدُوكُمْ كَمَا نَاشَدُوكُمْ يَوْمَ حَرُورَاءَ. فَرَجَعُوا فَوَحَّشُوا بِرِمَاحِهِمْ وَسَلُّوا السُّيُوفَ وَشَجَرَهُمُ النَّاسُ بِرِمَاحِهِمْ - قَالَ - وَقُتِلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَمَا أُصِيبَ مِنَ النَّاسِ يَوْمَئِذٍ إِلاَّ رَجُلاَنِ فَقَالَ عَلِىٌّ رضى الله عنه الْتَمِسُوا فِيهِمُ الْمُخْدَجَ. فَالْتَمَسُوهُ فَلَمْ يَجِدُوهُ فَقَامَ عَلِىٌّ - رضى الله عنه - بِنَفْسِهِ حَتَّى أَتَى نَاسًا قَدْ قُتِلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ قَالَ أَخِّرُوهُمْ. فَوَجَدُوهُ مِمَّا يَلِى الأَرْضَ فَكَبَّرَ ثُمَّ قَالَ صَدَقَ اللَّهُ وَبَلَّغَ رَسُولُهُ - قَالَ - فَقَامَ إِلَيْهِ عَبِيدَةُ السَّلْمَانِىُّ فَقَالَ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ اللَّهَ الَّذِى لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ لَسَمِعْتَ هَذَا الْحَدِيثَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ إِى وَاللَّهِ الَّذِى لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ. حَتَّى اسْتَحْلَفَهُ ثَلاَثًا وَهُوَ يَحْلِفُ لَهُ.
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd (Abdülhumeyd b. Humeyd b. Nasr), ona Abdürrezzak b. Hemmam (b. Nafi'), ona Abdülmelik b. Ebu Süleyman (Abdülmelik b. Meysera), ona Seleme b. Küheyl (b. Husayn), ona da Zeyd b. Vehb el-Cühenî'nin rivayet ettiğine göre Zeyd, Hariciler'le savaşmak üzere yola çıkan Ali'nin (ra) ordusundaydı. Bir ara Ali (ra) (ordusuna hitaben) şöyle dedi: Ey insanlar! Ben Rasulullah'ı (sav); "Ümmetimin içinden Kur'an okuyan bazı insanlar çıkacak. (Onlar zannederler ki) sizin Kur'an okumanız, namaz kılmanız, oruç tutmanız onlarınkilerinin yanında hiçbir şeydir. Evet onlar Kur'an okurlar ve bunun kendilerine bir yarar sağlayacağını düşünürler. Halbuki okudukları Kur'an tamamen aleyhlerinedir. Zira okudukları (Kur'an) boğazlarında aşağı geçmez. Onlar okun avı (deldikten sonra) çıkıp gittiği gibi dinden çıkarlar" buyururken işittim. Eğer onlarla karşılaşacak olan ordu, Peygamberlerinin (sav) diliyle ifade edilen ve kendileri için takdir edilen mükafatı bir bilselerdi başka işler yapmayı bırakır, (savaşmayı tercih ederlerdi.) Sözü edilen kimselerin alameti şudur: Onların içinde pazılı fakat dirseklerinden aşağısı olmayan bir adam vardır. Bu adamın pazısının baş kısmında kadınların meme ucu gibi (bir çıkıntı bulunur. Bu çıkıntının üzerinde beyaz kıllar vardır. Şimdi siz ailelerinizi ve mallarınızı ele geçirecekleri şekilde bunları bırakıp Muaviye ve Şamlılarla (savaşmaya mı) gideceksiniz. Allah'a yemin olsun ki (şimdi kendileriyle savaşacağımız) kimselerin Rasulullah'ın (sav) anlattığı insanlar olduğunu düşünüyorum. Zira onlar haksız yere kan döktüler, insanların hayvanlarına baskın düzenleyip (ele geçirdiler.) Öyleyse siz de Allah adına onlarla savaşın. Seleme b. Küheyl şöyle dedi: Zeyd b. Vehb, seferin her bir evresini bana şu şekilde anlattı: Yolculuk esnasında bir köprüye vardık. O gün Haricilerle orada karşılaştığımızda başlarında komutanları Abdullah b. Vehb er-Rasıbî vardı. Askerlerine; mızraklarınızı atın. Kılıçlarınızı kınından çıkarın. Korkarım ki Harura vakasının gerçekleştiği gün yaptıkları gibi size anlaşma teklifinde bulunacaklar dedi. Bunun üzerine ordusu, (Ali'nin (ra) ordusuna doğru) yöneldi ve (uzaktan) mızraklarını atıp kılıçlarını çektiler. Ancak Ali'nin (ra) ordusu onları mızraklarıyla delik deşik etti. Zeyd b. Vehb savaşı anlatmaya şöyle devam etti: Ölüleri birbirinin üzerine yığılmıştı. Ali'nin (ra) ordusundan ise sadece iki kişi öldürülmüştü. Ali (ra) adamlarına; cesetlerin içinde (Rasulullah'ın (sav) sözünü ettiği) sakat adamı arayın dedi. Aradılar, ancak bulamadılar. Bu Sefer Ali (ra) kendisi kalkıp birbiri üzerine ölmüş insanların yanına geldi ve şu cesetleri geriye doğru çekin dedi. Sakat adamı (cesetlerin bulunduğu yerin) hemen yanında buldular. Ali (ra) tekbir getirdi ve Allah doğru söyledi, Rasulü de (onun sözünü bize) tebliğ etti dedi. Zeyd b. Vehb şöyle devam etti: Abide es-Selmanî, Ali'ye doğru gidip; ey Müminlerin emiri! Bahsettiğin hadisi Rasulullah'tan (sav) duyduğuna dair kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'a yemin eder misin? dedi. Ali (ra); evet. Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'a yemin ederim şeklinde cevap verdi. Abide es-Selmanî Ali'nin (ra) bu şekilde üç kere yemin etmesini istedi. O da üç kere yemin etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2467, /414
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Süleyman Zeyd b. Vehb el-Cühenî (Zeyd b. Vehb)
3. Seleme b. Küheyl el-Hadramî (Seleme b. Küheyl b. Husayn)
4. Ebu Süleyman Abdülmelik b. Meysera el-Fezârî (Abdülmelik b. Meysera)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
Amel, İman-amel bütünlüğü
Bilgi, gaybdan haber verme
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Hariciler / Haruriler / Haricilik / Harurilik
KTB, İMAN
Bize Süleyman b. Davud, ona İbn Vehb, ona İbn Lehîa ve Yahya b. Ezher, onlara Ammar b. Sa'd el-Murâdî, ona da Ebu Salih el-Ğifârî şöyle rivayet etti:
Ali (ra), sefer halinde iken Babil'e uğradı. Müezzin ikindi namazının vaktini bildirmek için kendisine geldi. Ali (ra), (ancak) Babil'den çıkınca müezzine emretti de o kamet getirdi. Ali (ra), namazı kılınca şöyle dedi: Dostum (sav), bana kabristanda ve Babil toprağında namaz kılmamı yasakladı. Zira Babil lanetlidir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
4915, D000490
Hadis:
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ قَالَ حَدَّثَنِى ابْنُ لَهِيعَةَ وَيَحْيَى بْنُ أَزْهَرَ عَنْ عَمَّارِ بْنِ سَعْدٍ الْمُرَادِىِّ عَنْ أَبِى صَالِحٍ الْغِفَارِىِّ
أَنَّ عَلِيًّا - رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ - مَرَّ بِبَابِلَ وَهُوَ يَسِيرُ فَجَاءَهُ الْمُؤَذِّنُ يُؤَذِّنُ بِصَلاَةِ الْعَصْرِ فَلَمَّا بَرَزَ مِنْهَا أَمَرَ الْمُؤَذِّنَ فَأَقَامَ الصَّلاَةَ فَلَمَّا فَرَغَ قَالَ: إِنَّ حَبِيبِى صلى الله عليه وسلم نَهَانِى أَنْ أُصَلِّىَ فِى الْمَقْبُرَةِ وَنَهَانِى أَنْ أُصَلِّىَ فِى أَرْضِ بَابِلَ فَإِنَّهَا مَلْعُونَةٌ.
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Davud, ona İbn Vehb, ona İbn Lehîa ve Yahya b. Ezher, onlara Ammar b. Sa'd el-Murâdî, ona da Ebu Salih el-Ğifârî şöyle rivayet etti:
Ali (ra), sefer halinde iken Babil'e uğradı. Müezzin ikindi namazının vaktini bildirmek için kendisine geldi. Ali (ra), (ancak) Babil'den çıkınca müezzine emretti de o kamet getirdi. Ali (ra), namazı kılınca şöyle dedi: Dostum (sav), bana kabristanda ve Babil toprağında namaz kılmamı yasakladı. Zira Babil lanetlidir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Salât 24, /121
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Salih Said b. Abdurrahman el-Ğifârî (Said b. Abdurrahman)
3. Ammar b. Sa'd es-Selhemî (Ammar b. Sa'd)
4. Yahya b. Ezher el-Kuraşi (Yahya b. Ezher)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Süleyman b. Davud el-Mehri (Süleyman b. Davud b. Hammad b. Sa'd)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
KTB, NAMAZ,
Namaz, kılınabilecek kılınamayacak yerler
Şehirler, Babil şehri
Bize Amr b. Merzuk, ona Şube, ona Amr b. Mürre, ona İbn Ebu Leyla; (T)
Bize İbn Müsenna, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Amr b. Mürre, ona da İbn Ebu Leyla şöyle rivayet etmiştir: Namaz, üç evre geçirmiştir. Ashabımız, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Müslümanların -ravi yahut müminlerin dedi- namazlarının tek (bir imam tarafından cemaat halinde kılınması) benim hoşuma gidiyor. Bunun için namaz vaktinde insanları namaza çağıracak adamları mahallelere göndermeyi ve bazı adamlara, Medine'nin kalelerine çıkmalarını ve namaz vaktinde insanlara haber vermelerini emretmeyi bile düşündüm. Öyle ki çan çalmalarını emredecektim. -Ravi yahut neredeyse çan çalacaklardı dedi.- (Ravi İbn Ebu Leyla) şöyle devam etti: Ensar'dan bir adam Rasulullah'a (sav) geldi ve ona: Ya Rasulullah, senin düşünceli halini görüp, evime döndüğüm zaman, sanki üzerinde iki yeşil elbise olan bir adam gördüm. Adam, mescitte ayağa kalktı, ezan okudu, ardından biraz oturdu. Sonra yine kalktı, ezanın bir benzerini okudu. Ancak bu sefer 'namaz vakti geldi' cümlesini ilave etti. Eğer insanların -ravi İbn Müsenna, 'eğer sizin yalancı demenizden çekinmeseydim, uyurken değil de uyanıkken gördüğümü söylerdim' dedi. Bunun üzerine -İbn Müsenna'nın naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki Allah, sana hayrı gösterdi." -Diğer râvi Amr ise İbn Müsenna gibi dememiştir.- "Bilal'e emret de ezan okusun." Ömer, ben de onun gördüğüne benzer bir rüya gördüm ancak haber vermekte gecikince utandım demiştir.
(İbn Ebu Leyla), ashabımız şöyle rivayet etmiştir dedi: Bir adam, mescide geldiğinde (namazın hangi rekatında olunduğunu) sorar, ona kaçırdığı rekatlar haber verilirdi. Ashab, kimilerinin ayakta, kimilerinin rukuda, kimilerinin oturur halde, kimilerinin de Hz. Peygamber'in (sav) yaptıklarını yapar halde Rasulullah (sav) ile namaz kılarlardı.
İbn Müsenna dedi ki: Bana Amr, ona Husany, ona da İbn Ebu Leyla'nın rivayet ettiğine göre Muaz gelene kadar (bu durum böyle devam etti) dedi. Şube, ben bu rivayeti Muaz'ın hangi halde görürsem sözünden, Hz. Peygamber'in (sav) "(Muaz gibi) yapın" sözüne kadarki kısmı Husayn'dan işittim dedi.
Ebu Davud dedi ki: (Tüm bu açıklamalardan) sonra Amr b. Merzûk'un hadisine dönüyorum: Muaz geldi, ashab da ona kaçırdığı rekatları bildirdiler. Şube, ben bunu Husayn'dan duydum dedi. Muaz, ben, Rasulullah'ı (sav) hangi halde görürsem o şekilde namazı kılarım. Bunun üzerine Muaz, Hz. Peygamber'in (sav), "Muaz sizin için güzel bir sünnet ortaya koydu; (siz de onun yaptığını) yapın" buyurduğunu rivayet etti.
İbn Ebu Leyla, ashabımız bize şöyle rivayet ettiler dedi: Hz. Peygamber Medine'ye gelince, ashabına (ayın) üç gününü oruçlu geçirmelerini emretti. Sonra Ramazan orucu farz kılındı. Ashab, oruç tutmaya alışık değildi ve oruç onlara ağır geldi. Oruç tutamayanlar fakirleri doyururdu da "sizden Ramazan ayına erişen oruç tutsun" ayeti nazil oldu. Ayette sadece hasta ve yolculara ruhsat vardı, diğerleri oruç tutmakla emrolundular. İbn Ebu Leyla ashabımız şöyle rivayet etti dedi: Bir adam, iftar vakti geldiğinde bir şey yemeden uyursa ertesi güne kadar bir şey yiyemezdi. Ömer, oruç gecesi hanımı ile birlikte olmak istemiş, hanımı ise ona (iftar etmeden) uyuduğunu söylemişti. Ömer de hanımının bahane ürettiğini zannedip onunla birlikte olmuştu. Ensar'dan başka bir adam da iftar vakti yemek istemiş, ailesi de pişene kadar beklemesini söylemişlerdi. Ancak adam uyuya kalmıştı. Onlar, (bu vaziyette) sabahladıklarında "oruç gecesi hanımlarınıza yaklaşmanız sizlere helal kılındı" ayeti nazil oldu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
4931, D000506
Hadis:
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ مَرْزُوقٍ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ أَبِى لَيْلَى ح
وَحَدَّثَنَا ابْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ سَمِعْتُ ابْنَ أَبِى لَيْلَى قَالَ أُحِيلَتِ الصَّلاَةُ ثَلاَثَةَ أَحْوَالٍ - قَالَ - وَحَدَّثَنَا أَصْحَابُنَا أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: "لَقَدْ أَعْجَبَنِى أَنْ تَكُونَ صَلاَةُ الْمُسْلِمِينَ - أَوْ قَالَ الْمُؤْمِنِينَ - وَاحِدَةً حَتَّى لَقَدْ هَمَمْتُ أَنْ أَبُثَّ رِجَالاً فِى الدُّورِ يُنَادُونَ النَّاسَ بِحِينِ الصَّلاَةِ وَحَتَّى هَمَمْتُ أَنْ آمُرَ رِجَالاً يَقُومُونَ عَلَى الآطَامِ يُنَادُونَ الْمُسْلِمِينَ بِحِينِ الصَّلاَةِ حَتَّى نَقَسُوا أَوْ كَادُوا أَنْ يَنْقُسُوا." قَالَ فَجَاءَ رَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى لَمَّا رَجَعْتُ - لِمَا رَأَيْتُ مِنَ اهْتِمَامِكَ - رَأَيْتُ رَجُلاً كَأَنَّ عَلَيْهِ ثَوْبَيْنِ أَخْضَرَيْنِ فَقَامَ عَلَى الْمَسْجِدِ فَأَذَّنَ ثُمَّ قَعَدَ قَعْدَةً ثُمَّ قَامَ فَقَالَ مِثْلَهَا إِلاَّ أَنَّهُ يَقُولُ قَدْ قَامَتِ الصَّلاَةُ وَلَوْلاَ أَنْ يَقُولَ النَّاسُ - قَالَ ابْنُ الْمُثَنَّى أَنْ تَقُولُوا - لَقُلْتُ إِنِّى كُنْتُ يَقْظَانًا غَيْرَ نَائِمٍ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَالَ ابْنُ الْمُثَنَّى "لَقَدْ أَرَاكَ اللَّهُ خَيْرًا." وَلَمْ يَقُلْ عَمْرٌو "لَقَدْ أَرَاكَ اللَّهُ خَيْرًا فَمُرْ بِلاَلاً فَلْيُؤَذِّنْ."
قَالَ فَقَالَ عُمَرُ أَمَا إِنِّى قَدْ رَأَيْتُ مِثْلَ الَّذِى رَأَى وَلَكِنِّى لَمَّا سُبِقْتُ اسْتَحْيَيْتُ . قَالَ وَحَدَّثَنَا أَصْحَابُنَا قَالَ وَكَانَ الرَّجُلُ إِذَا جَاءَ يَسْأَلُ فَيُخْبَرُ بِمَا سُبِقَ مِنْ صَلاَتِهِ وَإِنَّهُمْ قَامُوا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ بَيْنِ قَائِمٍ وَرَاكِعٍ وَقَاعِدٍ وَمُصَلٍّ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. قَالَ ابْنُ الْمُثَنَّى قَالَ عَمْرٌو وَحَدَّثَنِى بِهَا حُصَيْنٌ عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى حَتَّى جَاءَ مُعَاذٌ. قَالَ شُعْبَةُ وَقَدْ سَمِعْتُهَا مِنْ حُصَيْنٍ فَقَالَ لاَ أَرَاهُ عَلَى حَالٍ إِلَى قَوْلِهِ كَذَلِكَ فَافْعَلُوا. قَالَ أَبُو دَاوُدَ ثُمَّ رَجَعْتُ إِلَى حَدِيثِ عَمْرِو بْنِ مَرْزُوقٍ قَالَ فَجَاءَ مُعَاذٌ فَأَشَارُوا إِلَيْهِ - قَالَ شُعْبَةُ وَهَذِهِ سَمِعْتُهَا مِنْ حُصَيْنٍ - قَالَ فَقَالَ مُعَاذٌ لاَ أَرَاهُ عَلَى حَالٍ إِلاَّ كُنْتُ عَلَيْهَا. قَالَ فَقَالَ : "إِنَّ مُعَاذًا قَدْ سَنَّ لَكُمْ سُنَّةً كَذَلِكَ فَافْعَلُوا." قَالَ وَحَدَّثَنَا أَصْحَابُنَا أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَمَّا قَدِمَ الْمَدِينَةَ أَمَرَهُمْ بِصِيَامِ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ ثُمَّ أُنْزِلَ رَمَضَانُ وَكَانُوا قَوْمًا لَمْ يَتَعَوَّدُوا الصِّيَامَ وَكَانَ الصِّيَامُ عَلَيْهِمْ شَدِيدًا فَكَانَ مَنْ لَمْ يَصُمْ أَطْعَمَ مِسْكِينًا فَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ "(فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ)" فَكَانَتِ الرُّخْصَةُ لِلْمَرِيضِ وَالْمُسَافِرِ فَأُمِرُوا بِالصِّيَامِ. قَالَ وَحَدَّثَنَا أَصْحَابُنَا قَالَ وَكَانَ الرَّجُلُ إِذَا أَفْطَرَ فَنَامَ قَبْلَ أَنْ يَأْكُلَ لَمْ يَأْكُلْ حَتَّى يُصْبِحَ. قَالَ فَجَاءَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ فَأَرَادَ امْرَأَتَهُ فَقَالَتْ إِنِّى قَدْ نِمْتُ فَظَنَّ أَنَّهَا تَعْتَلُّ فَأَتَاهَا فَجَاءَ رَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ فَأَرَادَ الطَّعَامَ فَقَالُوا حَتَّى نُسَخِّنَ لَكَ شَيْئًا فَنَامَ فَلَمَّا أَصْبَحُوا أُنْزِلَتْ عَلَيْهِ هَذِهِ الآيَةُ "(أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَائِكُمْ)."
Tercemesi:
Bize Amr b. Merzuk, ona Şube, ona Amr b. Mürre, ona İbn Ebu Leyla; (T)
Bize İbn Müsenna, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Amr b. Mürre, ona da İbn Ebu Leyla şöyle rivayet etmiştir: Namaz, üç evre geçirmiştir. Ashabımız, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Müslümanların -ravi yahut müminlerin dedi- namazlarının tek (bir imam tarafından cemaat halinde kılınması) benim hoşuma gidiyor. Bunun için namaz vaktinde insanları namaza çağıracak adamları mahallelere göndermeyi ve bazı adamlara, Medine'nin kalelerine çıkmalarını ve namaz vaktinde insanlara haber vermelerini emretmeyi bile düşündüm. Öyle ki çan çalmalarını emredecektim. -Ravi yahut neredeyse çan çalacaklardı dedi.- (Ravi İbn Ebu Leyla) şöyle devam etti: Ensar'dan bir adam Rasulullah'a (sav) geldi ve ona: Ya Rasulullah, senin düşünceli halini görüp, evime döndüğüm zaman, sanki üzerinde iki yeşil elbise olan bir adam gördüm. Adam, mescitte ayağa kalktı, ezan okudu, ardından biraz oturdu. Sonra yine kalktı, ezanın bir benzerini okudu. Ancak bu sefer 'namaz vakti geldi' cümlesini ilave etti. Eğer insanların -ravi İbn Müsenna, 'eğer sizin yalancı demenizden çekinmeseydim, uyurken değil de uyanıkken gördüğümü söylerdim' dedi. Bunun üzerine -İbn Müsenna'nın naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki Allah, sana hayrı gösterdi." -Diğer râvi Amr ise İbn Müsenna gibi dememiştir.- "Bilal'e emret de ezan okusun." Ömer, ben de onun gördüğüne benzer bir rüya gördüm ancak haber vermekte gecikince utandım demiştir.
(İbn Ebu Leyla), ashabımız şöyle rivayet etmiştir dedi: Bir adam, mescide geldiğinde (namazın hangi rekatında olunduğunu) sorar, ona kaçırdığı rekatlar haber verilirdi. Ashab, kimilerinin ayakta, kimilerinin rukuda, kimilerinin oturur halde, kimilerinin de Hz. Peygamber'in (sav) yaptıklarını yapar halde Rasulullah (sav) ile namaz kılarlardı.
İbn Müsenna dedi ki: Bana Amr, ona Husany, ona da İbn Ebu Leyla'nın rivayet ettiğine göre Muaz gelene kadar (bu durum böyle devam etti) dedi. Şube, ben bu rivayeti Muaz'ın hangi halde görürsem sözünden, Hz. Peygamber'in (sav) "(Muaz gibi) yapın" sözüne kadarki kısmı Husayn'dan işittim dedi.
Ebu Davud dedi ki: (Tüm bu açıklamalardan) sonra Amr b. Merzûk'un hadisine dönüyorum: Muaz geldi, ashab da ona kaçırdığı rekatları bildirdiler. Şube, ben bunu Husayn'dan duydum dedi. Muaz, ben, Rasulullah'ı (sav) hangi halde görürsem o şekilde namazı kılarım. Bunun üzerine Muaz, Hz. Peygamber'in (sav), "Muaz sizin için güzel bir sünnet ortaya koydu; (siz de onun yaptığını) yapın" buyurduğunu rivayet etti.
İbn Ebu Leyla, ashabımız bize şöyle rivayet ettiler dedi: Hz. Peygamber Medine'ye gelince, ashabına (ayın) üç gününü oruçlu geçirmelerini emretti. Sonra Ramazan orucu farz kılındı. Ashab, oruç tutmaya alışık değildi ve oruç onlara ağır geldi. Oruç tutamayanlar fakirleri doyururdu da "sizden Ramazan ayına erişen oruç tutsun" ayeti nazil oldu. Ayette sadece hasta ve yolculara ruhsat vardı, diğerleri oruç tutmakla emrolundular. İbn Ebu Leyla ashabımız şöyle rivayet etti dedi: Bir adam, iftar vakti geldiğinde bir şey yemeden uyursa ertesi güne kadar bir şey yiyemezdi. Ömer, oruç gecesi hanımı ile birlikte olmak istemiş, hanımı ise ona (iftar etmeden) uyuduğunu söylemişti. Ömer de hanımının bahane ürettiğini zannedip onunla birlikte olmuştu. Ensar'dan başka bir adam da iftar vakti yemek istemiş, ailesi de pişene kadar beklemesini söylemişlerdi. Ancak adam uyuya kalmıştı. Onlar, (bu vaziyette) sabahladıklarında "oruç gecesi hanımlarınıza yaklaşmanız sizlere helal kılındı" ayeti nazil oldu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Salât 28, /126
Senetler:
1. Ashabuna (Ashabuna)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Amr b. Mürre el-Muradî (Amr b. Mürre b. Abdullah b. Tarık)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Osman Amr b. Merzuk el-Bahilî (Amr b. Merzuk)
Konular:
Ezan, dinde alem oluşu
İbadet, Namaz
Namaz, namazı tamamlama
Oruç Olgusu
Oruç, Aşure, aşure gününde tutulacak orucun zamanı ve şekli
Öneri Formu
Hadis Id, No:
4076, M002333
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ "عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ صَدَقَةٌ." قِيلَ أَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَجِدْ قَالَ "يَعْتَمِلُ بِيَدَيْهِ فَيَنْفَعُ نَفْسَهُ وَيَتَصَدَّقُ." قَالَ قِيلَ أَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ قَالَ "يُعِينُ ذَا الْحَاجَةِ الْمَلْهُوفَ." قَالَ قِيلَ لَهُ أَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ قَالَ "يَأْمُرُ بِالْمَعْرُوفِ أَوِ الْخَيْرِ." قَالَ أَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَفْعَلْ قَالَ "يُمْسِكُ عَنِ الشَّرِّ فَإِنَّهَا صَدَقَةٌ."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ebu Üsame, Şube, ona Said b. Ebu Bürde, ona babası, ona dedesi, ona da Peygamber'den (sav); "her Müslümana sadaka vermek vaciptir" buyurmuş. (Bunun üzerine): Ya bulamazsa, ne buyurursun? diyenler olmuş; Rqsulullah (sav); "iki eliyle çalışır do, hem kendine fayda verir, hem de tesadduk eder" buyurmuş. (Yine) Ya buna gücü yetmezse ne buyurursun? demişler. Peygamber'i (sav); "muztar kalan, ihtiyaç sahibine yardım eder" buyurmuş. Rqsulullah'a (sav) (tekrar); ya buna da gücü yetmezse ne buyurursun? diyenler olmuş. (Bu sefer de) "iyiliği yahut hayrı emreder" cevabını vermiş. (Soranlardan biri)
şayet bunu yapmazsa ne buyurursun? demiş. Rasulullah (sav); "kötülük yapmaktan kendini tutar; çünkü bu da bir sadakadır" buyurmuş.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2333, /391
Senetler:
()
Konular:
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
İnfak, Tasadduk, infak kültürü
Sevap, sevap kazanma yolları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
4347, M001199
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو جَعْفَرٍ مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ - وَتَقَارَبَا فِى لَفْظِ الْحَدِيثِ - قَالاَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ حَجَّاجٍ الصَّوَّافِ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِى كَثِيرٍ عَنْ هِلاَلِ بْنِ أَبِى مَيْمُونَةَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ الْحَكَمِ السُّلَمِىِّ قَالَ بَيْنَا أَنَا أُصَلِّى مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذْ عَطَسَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ فَقُلْتُ يَرْحَمُكَ اللَّهُ. فَرَمَانِى الْقَوْمُ بِأَبْصَارِهِمْ فَقُلْتُ وَاثُكْلَ أُمِّيَاهْ مَا شَأْنُكُمْ تَنْظُرُونَ إِلَىَّ. فَجَعَلُوا يَضْرِبُونَ بِأَيْدِيهِمْ عَلَى أَفْخَاذِهِمْ فَلَمَّا رَأَيْتُهُمْ يُصَمِّتُونَنِى لَكِنِّى سَكَتُّ فَلَمَّا صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَبِأَبِى هُوَ وَأُمِّى مَا رَأَيْتُ مُعَلِّمًا قَبْلَهُ وَلاَ بَعْدَهُ أَحْسَنَ تَعْلِيمًا مِنْهُ فَوَاللَّهِ مَا كَهَرَنِى وَلاَ ضَرَبَنِى وَلاَ شَتَمَنِى قَالَ "إِنَّ هَذِهِ الصَّلاَةَ لاَ يَصْلُحُ فِيهَا شَىْءٌ مِنْ كَلاَمِ النَّاسِ إِنَّمَا هُوَ التَّسْبِيحُ وَالتَّكْبِيرُ وَقِرَاءَةُ الْقُرْآنِ." أَوْ كَمَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى حَدِيثُ عَهْدٍ بِجَاهِلِيَّةٍ وَقَدْ جَاءَ اللَّهُ بِالإِسْلاَمِ وَإِنَّ مِنَّا رِجَالاً يَأْتُونَ الْكُهَّانَ. قَالَ "فَلاَ تَأْتِهِمْ." قَالَ وَمِنَّا رِجَالٌ يَتَطَيَّرُونَ. قَالَ "ذَاكَ شَىْءٌ يَجِدُونَهُ فِى صُدُورِهِمْ فَلاَ يَصُدَّنَّهُمْ." قَالَ ابْنُ الصَّبَّاحِ "فَلاَ يَصُدَّنَّكُمْ." قَالَ قُلْتُ وَمِنَّا رِجَالٌ يَخُطُّونَ. قَالَ "كَانَ نَبِىٌّ مِنَ الأَنْبِيَاءِ يَخُطُّ فَمَنْ وَافَقَ خَطَّهُ فَذَاكَ." قَالَ وَكَانَتْ لِى جَارِيَةٌ تَرْعَى غَنَمًا لِى قِبَلَ أُحُدٍ وَالْجَوَّانِيَّةِ فَاطَّلَعْتُ ذَاتَ يَوْمٍ فَإِذَا الذِّيبُ قَدْ ذَهَبَ بِشَاةٍ مِنْ غَنَمِهَا وَأَنَا رَجُلٌ مِنْ بَنِى آدَمَ آسَفُ كَمَا يَأْسَفُونَ لَكِنِّى صَكَكْتُهَا صَكَّةً فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَعَظَّمَ ذَلِكَ عَلَىَّ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَفَلاَ أُعْتِقُهَا قَالَ "ائْتِنِى بِهَا." فَأَتَيْتُهُ بِهَا فَقَالَ لَهَا "أَيْنَ اللَّهُ." قَالَتْ فِى السَّمَاءِ. قَالَ "مَنْ أَنَا." قَالَتْ أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ. قَالَ "أَعْتِقْهَا فَإِنَّهَا مُؤْمِنَةٌ."
Tercemesi:
Bize Ebu Cafer b. Muhammed b. Sabbah ve Ebu Bekir b. Ebu Şeybe –hadisi lafzen rivayetleri birbirine yakındır-, ikisine İsmail b. İbrahim, ona Haccac es-Savvâf, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Hilal b. Ebu Meymune, ona Ata b. Yesar, ona Muaviye b. el-Hakem es Sülemi'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben Rasulullah (sav) ile namaz kılmakta iken, cemaatten birisi hapşırdı. Ben de yerhamukellah dedim. Herkes gözlerini dikip bana bakınca ben; hay anam beni kaybedesice, bu haliniz ne? Bana böyle niye bakıyorsunuz? deyince, bu sefer elleriyle uyluklarına vurmaya başladılar. Onların beni susturmak istediklerini gördüm, ben de sustum. Rasulullah (sav) namazını bitirince babam, anam ona feda olsun ne ondan önce ne ondan sonra, öğreticiliği ondan daha güzel olan bir öğretmen görmedim. Vallahi ne beni azarladı ne dövdü ne de ağır sözler söyledi. Sadece; "hiç şüphesiz, bu namaz esnasında insan sözlerinden bir şeyin söylenmesi uygun değildir. Onda söylenecekler ancak tesbih etmek, tekbir getirmek ve Kur'an okumaktan ibarettir" buyurdu. -Yahut da Rasulullah (sav) nasıl buyurduysa öyle dedi.- Ben; ey Allah'ın Rasulü! Ben cahiliye döneminden henüz yeni kurtuldum. Allah İslam'ı gönderdi, bizden kâhinlere giden kimseler de var dedim. O; "sen onlara gitme!" buyurdu. Bizden birtakım şeyleri uğursuz sayanlar da var dedim. O; "bu onların içlerinde hissettikleri bir duygudur. Sakın bu, onları yapmak istediklerinden alıkoymasın" buyurdu.
İbnu’s Sabbah ise rivayetinde; "sakın sizi alıkoymasın" dedi.- Ben; bizden çizgi çizen birtakım kimseler var dedim. O; "Nebilerden birisi çizgi çizerdi. Kimin çizmesi uygun düşerse işte bu isabet etmiş olur" buyurdu. Dedi ki: Benim Uhud ve el-Cevâniyye taraflarında koyunlarımı otlatan bir cariyem vardı. Bir gün, kurt onun koyunlarından birisini alıp götürmüş, ben de Adem oğullarından bir adamım. Onların üzüldükleri gibi ben de üzülürüm fakat ben ona bir tokat attım. Arkasından Rasulullah'ın (sav) huzuruna vardım. Yaptığım bu işin pek büyük bir iş olduğunu bana anlattı. Ben de ey Allah'ın Rasulü, onu azat edeyim mi? dedim. Allah Rasulü; "onu yanıma getir" buyurdu. Cariyeyi onun yanına götürdüm. Ona; "Allah nerede?" dedi. Cariye; semada dedi. "Ben kimim?" dedi. Cariye; Sen Allah'ın Rasulü'sün dedi. O; "Sen bunu azat et, çünkü o mümine bir cariyedir" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Mesâcid ve Mevâdi'u's-salât 1199, /215
Senetler:
1. Muaviye b. Hakem es-Sülemi (Muaviye b. Hakem b. Malik b. Halid b. Sahr)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
3. İbn Ebu Meymune Hilal b. Ebu Meymune el-Kuraşî (Hilal b. Ali b. Üsame)
4. Ebu Salt Haccac b. Ebû Osman es-Savvâf (Haccac b. Meysera)
5. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
6. Ebu Cafer Muhammed b. Sabbah ed-Dûlâbî (Muhammed b. Sabbah)
Konular:
cahiliye, âdetleri
Eğitim, eğitim-öğretim metodu
Hz. Peygamber döneminde bilgi (nesep, arrafe, kıyafe, şiir, vb.)
Kahin, Kehanet, kahine gitmek veya inanmak
Köle, Cariye, azadı, insan hürriyeti
KTB, NAMAZ,
Namaz, mahiyeti
Namaz, namaz
Namaz, namazda iken yapılan hareketler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
4165, M001143
Hadis:
حَدَّثَنَا عَمْرٌو النَّاقِدُ وَأَبُو سَعِيدٍ الأَشَجُّ قَالاَ حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ غِيَاثٍ ح
قَالَ وَحَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ حَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ - وَاللَّفْظُ لَهُ - حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ حَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ. قَالَ الأَعْمَشُ وَحَدَّثَنِى مُسْلِمٌ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ "وَذُكِرَ عِنْدَهَا مَا يَقْطَعُ الصَّلاَةَ الْكَلْبُ وَالْحِمَارُ وَالْمَرْأَةُ. فَقَالَتْ عَائِشَةُ قَدْ شَبَّهْتُمُونَا بِالْحَمِيرِ وَالْكِلاَبِ. وَاللَّهِ لَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُصَلِّى وَإِنِّى عَلَى السَّرِيرِ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْقِبْلَةِ مُضْطَجِعَةً فَتَبْدُو لِى الْحَاجَةُ فَأَكْرَهُ أَنْ أَجْلِسَ فَأُوذِىَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَنْسَلُّ مِنْ عِنْدِ رِجْلَيْهِ."
Tercemesi:
Bize Amr en-Nakıd ve Ebu Said el-Eşec, o ikisine Hafs b. Gıyas; (T)
Bize Ömer b. Hafs b. Gıyas –lafız ona ait olmak üzere- ona babası, ona el-A'meş, ona İbrahim, ona el-Esved, ona Aişe, ona el-A'meş, ona Müslim, ona Mesruk, ona da Aişe'nin rivayet ettiğine göre; "huzurunda namazı bozan şeyler arasında köpek, eşek ve kadın da sayıldı. Bu sefer Aişe; sizler bizleri eşeklere ve köpeklere benzettiniz. Hâlbuki Allah'a yemin olsun, ben Rasulullah (sav) namaz kılarken kendisi ile kıble arasında sedir üzerinde boylu boyunca uzanmış olduğumu, bir ihtiyacım olunca da oturup Rasulullah'ı (sav) rahatsız etmekten hoşlanmadığım için sedirin ayakları tarafından sıyrılıp çıktığımı görmüşümdür."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Salât 1143, /207
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Aişe Mesruk b. Ecda' (Mesruk b. Ecda' b. Malik b. Ümeyye b. Abdullah)
3. Ebu Duhâ Müslim b. Subeyh el-Hemdanî (Müslim b. Subeyh)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Ömer Hafs b. Gıyas en-Nehaî (Hafs b. Gıyas b. Talk b. Muaviye b. Malik)
6. Ebu Said Abdullah b. Saîd el-Kindî (Abdullah b. Saîd b. Husayn b. Adî)
Konular:
Kadın, namaz kılanın önünden geçmesi
KTB, NAMAZ,
Namaz, bozulması: önünden geçilmesi nedeniyle
Namaz, kılanın önünde yatmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
4440, M001253
Hadis:
وَحَدَّثَنِى أَبُو الطَّاهِرِ وَحَرْمَلَةُ قَالاَ أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ حَدَّثَنِى عَطَاءُ بْنُ أَبِى رَبَاحٍ أَنَّ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ - وَفِى رِوَايَةِ حَرْمَلَةَ وَزَعَمَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ "مَنْ أَكَلَ ثُومًا أَوْ بَصَلاً فَلْيَعْتَزِلْنَا أَوْ لِيَعْتَزِلْ مَسْجِدَنَا وَلْيَقْعُدْ فِى بَيْتِهِ." وَأَنَّهُ أُتِىَ بِقِدْرٍ فِيهِ خَضِرَاتٌ مِنْ بُقُولٍ فَوَجَدَ لَهَا رِيحًا فَسَأَلَ فَأُخْبِرَ بِمَا فِيهَا مِنَ الْبُقُولِ فَقَالَ "قَرِّبُوهَا." إِلَى بَعْضِ أَصْحَابِهِ فَلَمَّا رَآهُ كَرِهَ أَكْلَهَا قَالَ "كُلْ فَإِنِّى أُنَاجِى مَنْ لاَ تُنَاجِى."
Tercemesi:
Bize Ebu Tahir ve Harmele, o ikisine İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ata b. Ebu Rabah'ın rivayet ettiğine göre Cabir b. Abdullah dedi ki: Harmale'nin rivayetinde; Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletti: "Kim sarımsak yahut soğan yerse bizden uzak dursun –yahut mescidimizden uzak dursun- ve evinde otursun."
Bir sefer Rasulullah'a (sav) baklagillerden birtakım yeşilliklerin bulunduğu bir yemek kapı getirildi. Kaptan bir koku alınca bunun ne olduğunu sordu. Ona içinde bulunan sebzelerin ne olduğu haber verilince, o da ashabından birisini kastederek; "bunu (onun) önüne yaklaştırınız" buyurdu.
Onun da o yemeği yemek istemediğini görünce; "sen ye, çünkü ben senin kendileriyle konuşmadığın kimselerle konuşuyorum" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Mesâcid ve Mevâdi'u's-salât 1253, /223
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Ebu Hafs Harmele b. Yahya et-Tücibi (Harmele b. Yahya b. Abdullah)
Konular:
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
İbadethane, mescitte insanları rahatsız etmemek
KTB, NAMAZ,
Mescid, kötü kokuları gidermek
Temizlik, beden bakımı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
4523, M001283
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ - وَاللَّفْظُ لَهُ - حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنِ الْحَسَنِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سُوَيْدٍ قَالَ صَلَّى بِنَا عَلْقَمَةُ الظُّهْرَ خَمْسًا فَلَمَّا سَلَّمَ قَالَ الْقَوْمُ يَا أَبَا شِبْلٍ قَدْ صَلَّيْتَ خَمْسًا. قَالَ كَلاَّ مَا فَعَلْتُ. قَالُوا بَلَى - قَالَ - وَكُنْتُ فِى نَاحِيَةِ الْقَوْمِ وَأَنَا غُلاَمٌ فَقُلْتُ بَلَى قَدْ صَلَّيْتَ خَمْسًا. قَالَ لِى وَأَنْتَ أَيْضًا يَا أَعْوَرُ تَقُولُ ذَاكَ قَالَ قُلْتُ نَعَمْ. قَالَ فَانْفَتَلَ فَسَجَدَ سَجْدَتَيْنِ ثُمَّ سَلَّمَ ثُمَّ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ صَلَّى بِنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَمْسًا فَلَمَّا انْفَتَلَ تَوَشْوَشَ الْقَوْمُ بَيْنَهُمْ فَقَالَ "مَا شَأْنُكُمْ." قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ زِيدَ فِى الصَّلاَةِ قَالَ "لاَ." قَالُوا فَإِنَّكَ قَدْ صَلَّيْتَ خَمْسًا. فَانْفَتَلَ ثُمَّ سَجَدَ سَجْدَتَيْنِ ثُمَّ سَلَّمَ ثُمَّ قَالَ "إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ أَنْسَى كَمَا تَنْسَوْنَ."
وَزَادَ ابْنُ نُمَيْرٍ فِى حَدِيثِهِ "فَإِذَا نَسِىَ أَحَدُكُمْ فَلْيَسْجُدْ سَجْدَتَيْنِ."
Tercemesi:
Bize Osman b. Ebu Şeybe –lafız ona ait olmak üzere-, ona Cerir, ona el-Hasan b. Ubeydullah, ona İbrahim b. Suveyd'in şöyle dediğini rivayet etti: Alkame bize öğle namazını beş rekât kıldırdı. Selam verince cemaat; ey Ebu Şibl! Beş rekât kıldırdın dediler. O; hayır, asla öyle bir şey yapmadım dedi. Onlar; hayır yaptın dediler. (İbrahim b. Suveyd) dedi ki: Ben cemaatin bir tarafında bulunuyordum. Henüz çocuktum. Ben de evet öyle yaptın, beş rekât kıldırdın dedim. (Alkame) bana; eEy bir gözü kör kişi, sen de mi böyle diyorsun deyince, ben de evet dedim. Bu sefer (Alkame) hemen döndü, iki secde yaptıktan sonra selâm verdi, sonra dedi ki: Abdullah dedi ki: Rasulullah (sav) bize beş rekât kıldırdı, namazı bitirince cemaat kendi arasında anlaşılmayan sözlerle fısıldaştılar. Allah Rasulü; "bu haliniz ne" buyurdu. Onlar; ey Allah'ın Rasulü, namaza ilave mi yapıldı dediler. O; "hayır" buyurdu. Onlar; sen beş rekât kıldırdın dediler. Rasulullah (sav) kıbleye yönelerek iki secde yaptıktan sonra selâm verdi, sonra da "ben de ancak sizin gibi bir beşerim, unuttuğunuz gibi unuturum" buyurdu.
İbn Nümeyr hadisi rivayetinde; "biriniz unutursa iki secde yapsın" ibaresini ilave etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Mesâcid ve Mevâdi'u's-salât 1283, /227
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Şibl Alkame b. Kays en-Nehaî (Alkame b. Kays b. Abdullah b. Malik b. Alkame)
3. Aver İbrahim b. Süveyd en-Nehai (İbrahim b. Süveyd)
4. Hasan b. Ubeydullah en-Nehai (Hasan b. Ubeydullah b. Urve)
5. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
6. Ebu Hasan Osman b. Ebu Şeybe el-Absî (Osman b. Muhammed b. İbrahim)
Konular:
Hz. Peygamber, örnekliği
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
KTB, NAMAZ,
Namaz, Sehiv secdesi, yapılışı, yeri, zamanı
Namaz, yanılmak