810 Kayıt Bulundu.
Bize Haccac b. Minhâl, ona Abdullah b. Ömer en-Nümeyrî, ona Yunus, ona ez-Zührî, ona da Urve b. Zübeyr, Said b. Müseyyeb, Alkame b. Vakkas ve Ubeydullah b. Abdullah, Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiş ve her bir râvi bana hadisin bir bölümünü aktarmıştır:
Peygamber (sav) bir sefere çıkmak istediği zaman eşleri arasında kura çeker ve hangisine kura çıkarsa onunla sefere çıkardı. Yine çıktığı bir sefer için aramızda kura çekti ve kura bana çıktı. Ben de örtü ayetinin (Ahzâb, 59) inmesinden sonra Hz. Peygamber (sav) ile sefere çıktım.
Bize Haccac b. Minhâl, ona Abdullah b. Ömer en-Nümeyrî, ona Yunus, ona ez-Zührî, ona da Urve b. Zübeyr, Said b. Müseyyeb, Alkame b. Vakkas ve Ubeydullah b. Abdullah, Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiş ve her bir râvi bana hadisin bir bölümünü aktarmıştır:
Peygamber (sav) bir sefere çıkmak istediği zaman eşleri arasında kura çeker ve hangisine kura çıkarsa onunla sefere çıkardı. Yine çıktığı bir sefer için aramızda kura çekti ve kura bana çıktı. Ben de örtü ayetinin (Ahzâb, 59) inmesinden sonra Hz. Peygamber (sav) ile sefere çıktım.
Bize Haccac b. Minhâl, ona Abdullah b. Ömer en-Nümeyrî, ona Yunus, ona ez-Zührî, ona da Urve b. Zübeyr, Said b. Müseyyeb, Alkame b. Vakkas ve Ubeydullah b. Abdullah, Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiş ve her bir râvi bana hadisin bir bölümünü aktarmıştır:
Peygamber (sav) bir sefere çıkmak istediği zaman eşleri arasında kura çeker ve hangisine kura çıkarsa onunla sefere çıkardı. Yine çıktığı bir sefer için aramızda kura çekti ve kura bana çıktı. Ben de örtü ayetinin (Ahzâb, 59) inmesinden sonra Hz. Peygamber (sav) ile sefere çıktım.
Bize Hafs b. Ömer, ona Şu'be, ona Husayn ve İbn Ebu Sefer, ona Şa'bî, ona da Urve b. Ca'd'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet gününe dek atların perçemlerine hayır (sevap ve ganimet) bağlanmıştır"
Süleyman derki: Bu hadisi Şube, ona da Urve b. Ebu Ca'd rivayet etmiştir.
Süleyman b. Harb bu hadisi Hüşeym'den, o Husayn'dan, o Şa'bî'den, o da Urve b. Ebu Ca'd'dan naklederek Müsedded'e mütabaatta bulunmuştur.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Müsedded b. Müserhed arasında inkıta vardır.
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu."
Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Halife b. Hayyat arasında inkıta vardır.
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu."
Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Halife b. Hayyat arasında inkıta vardır.
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu."
Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Hemmâm b. Yahya arasında inkıta vardır. Ayrıca Hasan el-Basrî ile Ebu Hureyre arasında inkıta vardır (Cevâmiulkelim).
Bize İshak, ona Vehb b. Cerîr, ona babası (Cerîr b. Hazım), ona Humeyd bi Hilâl, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle demiştir:
(Rasûlullah, Kurayza oğullan yurduna sefer ettiğinde melekler de iştirak etti.) Ben Ensâr'dan Ganem oğulları sokağında yükselen bir tozu bugün bile görür gibiyim.
Mûsâ rivayetinde “Cebrail'in geçişini” ifadesini eklemiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Musa b. İsmail et-Tebûzekî arasında inkıta vardır.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona da Sinân b. Ebu Sinân ed-Düelî ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Câbir b. Abdullah (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Cabir b. Abdullah Rasulullah (sav) ile beraber Necid tarafına gazâya gitti ve Rasulullah (sav) döndüğünde o da beraberinde döndü. Sefer sırasında dikenli ağaçların çokça bulunduğu bir vadide öğle uykusu vakti girdi. Hz. Peygamber (sav) konakladı, insanlar da ağaçlar altında gölgelenmek üzere dağıldılar. Nebî (sav), bir sakız ağacının altına yerleşti ve kılıcını da ağaca astı. Ardından uykuya daldık. Birazcık uyumuştuk ki birden Rasulullah'ın (sav), yanında bedevi bir müşrik olduğu halde bize seslendiğini duyduk. Şöyle buyurdu: "Ben uyurken bu adam kılıcımı alıp bana çekti. Uyandım baktım ki bu adam elinde kılıç ç bana 'Seni benden kim koruyacak?' dedi. Ben, üç kere 'Allah korur' dedim."
(Râvî der ki:) O bedevi orada oturdu, Rasulullah (sav) onu cezalandırmadı
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona Ömer b. Ubeydullah’ın azatlısı Ebu’n-Nadr, ona Ebu Katâde el-Ensarî’nin azatlısı Nâfi, ona Ebu Katâde (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Katâde (ra), Rasulullah (sav) ile birlikte Mekke'ye doğru giderken yolun bir yerinde, kendisi ihramsız olduğu halde, ihramlı olan bazı arkadaşları ile birlikte (kafileden) geri kalmıştı. Derken yabani bir eşek gördü, derhal atına bindi. Arkadaşlarından kendisine kamçısını uzatmalarını istediyse de kabul etmediler, onlardan kendisine mızrağını vermesini istedi, yine kabul etmediler. Bu sefer kendisi onu aldıktan sonra eşeğin üzerine hızlıca koştu ve onu öldürdü. Nebi’nin (sav) ashabından bazıları ondan yedi, bazısı da (ihramlı oldukları için) yemekten kaçındı. Rasulullah’a (sav) yetiştiklerinde bu konuyu ona sordular. Hz. Peygamber (sav) de “Bu Allah’ın size, yiyesiniz diye önünüze getirdiği bir yemektir” buyurdu."
Ebu Nadr'ın hadisinin benzerini Zeyd b. Eslem, ona Ata b. Yesâr, ona da Ebu Katâde rivayet etmiş ve rivayetinde Hz. Peygamber'in (sav) “Beraberinizde onun etinden bir şey kaldı mı?” buyurduğunu aktarmıştır.