حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْمُثَنَّى قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى قَالَ حَدَّثَنِى ثُمَامَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَنَسٍ أَنَّ أَنَسًا حَدَّثَهُ أَنَّ أَبَا بَكْرٍ - رضى الله عنه - كَتَبَ لَهُ فَرِيضَةَ الصَّدَقَةِ الَّتِى فَرَضَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « وَمَا كَانَ مِنْ خَلِيطَيْنِ فَإِنَّهُمَا يَتَرَاجَعَانِ بَيْنَهُمَا بِالسَّوِيَّةِ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18466, B002487
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْمُثَنَّى قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى قَالَ حَدَّثَنِى ثُمَامَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَنَسٍ أَنَّ أَنَسًا حَدَّثَهُ أَنَّ أَبَا بَكْرٍ - رضى الله عنه - كَتَبَ لَهُ فَرِيضَةَ الصَّدَقَةِ الَّتِى فَرَضَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « وَمَا كَانَ مِنْ خَلِيطَيْنِ فَإِنَّهُمَا يَتَرَاجَعَانِ بَيْنَهُمَا بِالسَّوِيَّةِ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. el-Müsennâ, ona babası, ona Sumame b. Abdullah b. Enes’in rivayet ettiğine göre Enes de kendisine şunu rivayet etmiştir: Ebu Bekir (ra) Rasulullah’ın (sav) miktarını tespit etmiş olduğu zekât farizası ile ilgili hükümleri yazdı ve: “İki ortağın sürüleri bir arada olursa, bunlar sonradan kendi aralarında adaletli bir şekilde hesaplaşırlar.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şerike 2, 1/685
Senetler:
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Sümame b. Abdullah el-Ensarî (Sümame b. Abdullah b. Enes b. Malik)
4. Ebu Müsenna Abdullah b. Müsenna el-Ensarî (Abdullah b. Müsenna b. Abdullah b. Enes b. Malik)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Ensari (Muhammed b. Abdullah b. Müsenna b. Abdullah b. Enes b. Malik)
Konular:
Mühür, resmi evrakta
Zekat, hangi mallardan, ve ne kadar verileceği
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18472, B002490
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ جَبَلَةَ قَالَ كُنَّا بِالْمَدِينَةِ فَأَصَابَتْنَا سَنَةٌ ، فَكَانَ ابْنُ الزُّبَيْرِ يَرْزُقُنَا التَّمْرَ ، وَكَانَ ابْنُ عُمَرَ يَمُرُّ بِنَا فَيَقُولُ لاَ تَقْرُنُوا فَإِنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم نَهَى عَنِ الإِقْرَانِ ، إِلاَّ أَنْ يَسْتَأْذِنَ الرَّجُلُ مِنْكُمْ أَخَاهُ .
Tercemesi:
Bize Ebü’l-Velid, ona Şu’be, Cebele’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Medine’de bulunuyorduk. Derken (bir sene) kıtlığa uğradık. Abdullah b. ez-Zübeyr bizlere hurma veriyordu. İbn Ömer, (hurmaları yerken) yanımızdan geçiyor ve bize şöyle diyordu: “(Hurmaları yerken) birbirine bitiştirmeyin. Çünkü Hz. Peygamber (sav) iki hurmayı birbirine bitiştirmeyi (ve böylece) yemeyi yasak etti. Ancak biriniz yanında bulunan (din) kardeşinden bunu yapmak için izin isterse (o da verirse) bir sakıncası olmaz.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şerike 4, 1/686
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Süreyra Cebele b. Sühaym eş-Şeybani (Cebele b. Sühaym)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik el-Bahilî (Hişam b. Abdülmelik)
Konular:
Adab, yeme - içme adabı
Ticaret, Şirket kurma, ortaklık
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - قَالَ قَضَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِالشُّفْعَةِ فِى كُلِّ مَا لَمْ يُقْسَمْ ، فَإِذَا وَقَعَتِ الْحُدُودُ وَصُرِّفَتِ الطُّرُقُ فَلاَ شُفْعَةَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18501, B002496
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - قَالَ قَضَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِالشُّفْعَةِ فِى كُلِّ مَا لَمْ يُقْسَمْ ، فَإِذَا وَقَعَتِ الْحُدُودُ وَصُرِّفَتِ الطُّرُقُ فَلاَ شُفْعَةَ .
Tercemesi:
Bize Müsedded b. Müserhed, ona Abdülvahid b. Ziyad, ona ona Mamer b. Raşid, ona Muhammed b. Şihab ez-Zührî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî, ona da Cabir b. Abdullah (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav) taksim edilmemiş her şeyde (taşınmazlarda) şuf'a hakkının olduğuna hükmetti.(Taksim edilip hisselere ait) sınırlar konularak (belirlendiği) ve yollar da tayin edilerek (ayrıldığında) şuf'a hakkı kalmaz."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şerike 9, 1/687
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Bişr Abdülvahid b. Ziyad el-Abdî (Abdülvahid b. Ziyad)
6. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Komşuluk, Ticaret, şuf'a hakkı
Bana Abdülaziz b. Abdullah el-Âmirî el-Üveysî, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve şöyle rivayet etmiştir:
Urve, Âişe'ye "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin..." (Nisâ, 3) ayetinin tefsirini sordu. Âişe (ra) şöyle cevap verdi: Ey kız kardeşimin oğlu, ayetteki "Yetimler" ile velisinin velayet ve vasiliği altında bulunup, mal hissesinde veliye ortak olan yetim kız kast edilmektedir. Bu yetimin malı ve güzelliği velisinin hoşuna gider. Bu sebeple velisi ona, mihrinde adaleti gözetmeden ve başkasının vereceği kadar mehir vermeden onunla evlenmek ister. İşte bu velilerin, kendi himayeleri altındaki yetime kızlarla, haklarında adalet gözetmeden ve onların mehirlerini en yüksek miktara yükseltmeden evlenmeleri yasaklanmış, yerine kendilerine helâl olan başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir.
Urve der ki: Âişe şöyle devam etti: Bu ayet indikten sonra insanlar Rasulullah'tan (sav) fetva istediler. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: "Kadınlar hakkında senden fetvâ istiyorlar. De ki: Size onlar hakkındaki hükmü Allah açıklıyor. Haklarını vermeksizin nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar ile güçsüz ve korunmasız çocuklar hakkındaki hükümler ve yetimlerin hakkını âdil bir şekilde gözetmenize dair emirler, kitapta size okunuyor." (Nisâ, 127). Allah'ın bu ayette "Kitap'ta size karşı okunup duruyor" diye zikrettiği, surenin evvelinde geçen ve içinde "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan diğer kadınlardan... nikâh ediniz" buyruğunun yer aldığı ayettir.
Âişe der ki: Diğer ayette yer alan, Allah'ın "nikahlamayı istemediğiniz" buyruğu da herhangi birinizin himâyesi altında bulunan yetim kıza malı ve güzelliği az olduğu zaman rağbet göstermemesidir. Bu mal ve güzelliği az olan Öksüz kızlara rağbet etmediklerinden dolayı, malına ve güzelliğine rağbet ettikleri yetim kızları -adalete riayet etmedikçe- nikâhlamaları yetim velilerine yasaklandı.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18495, B002494
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْعَامِرِىُّ الأُوَيْسِىُّ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ أَنَّهُ سَأَلَ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - وَقَالَ اللَّيْثُ حَدَّثَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ أَنَّهُ سَأَلَ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - عَنْ قَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ( وَإِنْ خِفْتُمْ ) إِلَى ( وَرُبَاعَ ) . فَقَالَتْ يَا ابْنَ أُخْتِى هِىَ الْيَتِيمَةُ تَكُونُ فِى حَجْرِ وَلِيِّهَا تُشَارِكُهُ فِى مَالِهِ ، فَيُعْجِبُهُ مَالُهَا وَجَمَالُهَا ، فَيُرِيدُ وَلِيُّهَا أَنْ يَتَزَوَّجَهَا بِغَيْرِ أَنْ يُقْسِطَ فِى صَدَاقِهَا ، فَيُعْطِيهَا مِثْلَ مَا يُعْطِيهَا غَيْرُهُ ، فَنُهُوا أَنْ يَنْكِحُوهُنَّ إِلاَّ أَنْ يُقْسِطُوا لَهُنَّ وَيَبْلُغُوا بِهِنَّ أَعْلَى سُنَّتِهِنَّ مِنَ الصَّدَاقِ ، وَأُمِرُوا أَنْ يَنْكِحُوا مَا طَابَ لَهُمْ مِنَ النِّسَاءِ سِوَاهُنَّ . قَالَ عُرْوَةُ قَالَتْ عَائِشَةُ ثُمَّ إِنَّ النَّاسَ اسْتَفْتَوْا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَعْدَ هَذِهِ الآيَةِ فَأَنْزَلَ اللَّهُ ( وَيَسْتَفْتُونَكَ فِى النِّسَاءِ ) إِلَى قَوْلِهِ ( وَتَرْغَبُونَ أَنْ تَنْكِحُوهُنَّ ) وَالَّذِى ذَكَرَ اللَّهُ أَنَّهُ يُتْلَى عَلَيْكُمْ فِى الْكِتَابِ الآيَةُ الأُولَى الَّتِى قَالَ فِيهَا ( وَإِنْ خِفْتُمْ أَنْ لاَ تُقْسِطُوا فِى الْيَتَامَى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَاءِ ) قَالَتْ عَائِشَةُ وَقَوْلُ اللَّهِ فِى الآيَةِ الأُخْرَى ( وَتَرْغَبُونَ أَنْ تَنْكِحُوهُنَّ ) يَعْنِى هِىَ رَغْبَةُ أَحَدِكُمْ لِيَتِيمَتِهِ الَّتِى تَكُونُ فِى حَجْرِهِ ، حِينَ تَكُونُ قَلِيلَةَ الْمَالِ وَالْجَمَالِ ، فَنُهُوا أَنْ يَنْكِحُوا مَا رَغِبُوا فِى مَالِهَا وَجَمَالِهَا مِنْ يَتَامَى النِّسَاءِ إِلاَّ بِالْقِسْطِ مِنْ ، أَجْلِ رَغْبَتِهِمْ عَنْهُنَّ .
Tercemesi:
Bana Abdülaziz b. Abdullah el-Âmirî el-Üveysî, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve şöyle rivayet etmiştir:
Urve, Âişe'ye "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin..." (Nisâ, 3) ayetinin tefsirini sordu. Âişe (ra) şöyle cevap verdi: Ey kız kardeşimin oğlu, ayetteki "Yetimler" ile velisinin velayet ve vasiliği altında bulunup, mal hissesinde veliye ortak olan yetim kız kast edilmektedir. Bu yetimin malı ve güzelliği velisinin hoşuna gider. Bu sebeple velisi ona, mihrinde adaleti gözetmeden ve başkasının vereceği kadar mehir vermeden onunla evlenmek ister. İşte bu velilerin, kendi himayeleri altındaki yetime kızlarla, haklarında adalet gözetmeden ve onların mehirlerini en yüksek miktara yükseltmeden evlenmeleri yasaklanmış, yerine kendilerine helâl olan başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir.
Urve der ki: Âişe şöyle devam etti: Bu ayet indikten sonra insanlar Rasulullah'tan (sav) fetva istediler. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: "Kadınlar hakkında senden fetvâ istiyorlar. De ki: Size onlar hakkındaki hükmü Allah açıklıyor. Haklarını vermeksizin nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar ile güçsüz ve korunmasız çocuklar hakkındaki hükümler ve yetimlerin hakkını âdil bir şekilde gözetmenize dair emirler, kitapta size okunuyor." (Nisâ, 127). Allah'ın bu ayette "Kitap'ta size karşı okunup duruyor" diye zikrettiği, surenin evvelinde geçen ve içinde "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan diğer kadınlardan... nikâh ediniz" buyruğunun yer aldığı ayettir.
Âişe der ki: Diğer ayette yer alan, Allah'ın "nikahlamayı istemediğiniz" buyruğu da herhangi birinizin himâyesi altında bulunan yetim kıza malı ve güzelliği az olduğu zaman rağbet göstermemesidir. Bu mal ve güzelliği az olan Öksüz kızlara rağbet etmediklerinden dolayı, malına ve güzelliğine rağbet ettikleri yetim kızları -adalete riayet etmedikçe- nikâhlamaları yetim velilerine yasaklandı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şerike 7, 1/687
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
5. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
6. Abdulaziz b. Abdullah el-Üveysi (Abdulaziz b. Abdullah b. Yahya b. Amr b. Üveys)
Konular:
Evlilik, çok eşlilik
Kur'an, sahabenin ve tabiunun tefsiri
Nikah, yetim kızlarla
حَدَّثَنَا عِمْرَانُ بْنُ مَيْسَرَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "مَنْ أَعْتَقَ شِقْصًا لَهُ مِنْ عَبْدٍ - أَوْ شِرْكًا أَوْ قَالَ نَصِيبًا - وَكَانَ لَهُ مَا يَبْلُغُ ثَمَنَهُ بِقِيمَةِ الْعَدْلِ ، فَهْوَ عَتِيقٌ ، وَإِلاَّ فَقَدْ عَتَقَ مِنْهُ مَا عَتَقَ" . قَالَ لاَ أَدْرِى قَوْلُهُ عَتَقَ مِنْهُ مَا عَتَقَ . قَوْلٌ مِنْ نَافِعٍ أَوْ فِى الْحَدِيثِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18481, B002491
Hadis:
حَدَّثَنَا عِمْرَانُ بْنُ مَيْسَرَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "مَنْ أَعْتَقَ شِقْصًا لَهُ مِنْ عَبْدٍ - أَوْ شِرْكًا أَوْ قَالَ نَصِيبًا - وَكَانَ لَهُ مَا يَبْلُغُ ثَمَنَهُ بِقِيمَةِ الْعَدْلِ ، فَهْوَ عَتِيقٌ ، وَإِلاَّ فَقَدْ عَتَقَ مِنْهُ مَا عَتَقَ" . قَالَ لاَ أَدْرِى قَوْلُهُ عَتَقَ مِنْهُ مَا عَتَقَ . قَوْلٌ مِنْ نَافِعٍ أَوْ فِى الْحَدِيثِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize İmran b. Meysere, ona Abdülvaris, ona Eyyüb, ona Nafi', ona da İbn Ömer (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Her kim kölesinin kendisine ait payını azat ederse -ravi pay anlamındaki "şiksen" kelimesi yerine "şirken" yada "nasîben" denildiğinde tereddüt etti- azat eden kimsenin de, kölenin âdilâne bir şekilde takdir olunan bedelinin tutarında malı varsa, köle (tamamen) azat edilmiştir. Eğer azat eden kimsenin bu kadar serveti yoksa, kölenin kendisine ait olan hissesini azat etmiş olur."
Nâfi'den rivayet eden Eyyûb, "Kölenin azat ettiği hissesi kadar azat olur" sözü Nâfî'den gelen bir söz mü, yahut Peygamber'den (sav) rivayet edilen hadisin içinde bir söz mü, bilmiyorum, demiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şerike 5, 1/686
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
4. Ebu Ubeyde Abdulvâris b. Saîd el-Anberî (Abdulvâris b. Saîd b. Zekvân)
5. Ebu Hasan İmran b. Meysera el-Minkarî (İmran b. Meysera)
Konular:
Köle, Cariye, azadı, insan hürriyeti
Köle, kölelik, cariyelik hukuku.
Kölelik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18484, B002492
Hadis:
حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِى عَرُوبَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ النَّضْرِ بْنِ أَنَسٍ عَنْ بَشِيرِ بْنِ نَهِيكٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَنْ أَعْتَقَ شَقِيصًا مِنْ مَمْلُوكِهِ فَعَلَيْهِ خَلاَصُهُ فِى مَالِهِ ، فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ مَالٌ قُوِّمَ الْمَمْلُوكُ ، قِيمَةَ عَدْلٍ ثُمَّ اسْتُسْعِىَ غَيْرَ مَشْقُوقٍ عَلَيْهِ » .
Tercemesi:
Bize Bişr b. Muhammed, ona Abdullah, ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katade, ona Nadr b. Enes, ona Beşir b. Nehîk, ona Ebu Hureyre (ra) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Her kim kölesi üzerindeki hissesini azad ederse, o kimseye kendi malından (kalan kıymetini vererek) köleyi tamamen kölelikten kurtarması gerekir. Azad eden kimsenin malı yoksa, kölenin kıymeti adil bir şekilde takdir edilir. Sonra köle (diğer ortağın payını ödeyerek tamamen azad olmak için) zorlanmadan çalıştırılır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şerike 5, 1/686
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Beşir b. Nehîk es-Sedûsî (Beşir b. Nehîk)
3. Ebu Malik Nadr b. Enes el-Ensari (Nadr b. Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam)
4. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
5. Ebu Nadr Said b. Ebu Arûbe el-Adevî (Saîd b. Mihrân)
6. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
7. Bişr b. Muhammed es-Sahtiyani (Bişr b. Muhammed)
Konular:
Köle, kölelik, cariyelik hukuku.
Köle, kölenin velayeti
Köle, üzerinde tasarruf
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18450, B002483
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ وَهْبِ بْنِ كَيْسَانَ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - أَنَّهُ قَالَ بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَعْثًا قِبَلَ السَّاحِلِ ، فَأَمَّرَ عَلَيْهِمْ أَبَا عُبَيْدَةَ بْنَ الْجَرَّاحِ وَهُمْ ثَلاَثُمِائَةٍ وَأَنَا فِيهِمْ ، فَخَرَجْنَا حَتَّى إِذَا كُنَّا بِبَعْضِ الطَّرِيقِ فَنِىَ الزَّادُ ، فَأَمَرَ أَبُو عُبَيْدَةَ بِأَزْوَادِ ذَلِكَ الْجَيْشِ فَجُمِعَ ذَلِكَ كُلُّهُ فَكَانَ مِزْوَدَىْ تَمْرٍ ، فَكَانَ يُقَوِّتُنَا كُلَّ يَوْمٍ قَلِيلاً قَلِيلاً ، حَتَّى فَنِىَ فَلَمْ يَكُنْ يُصِيبُنَا إِلاَّ تَمْرَةٌ تَمْرَةٌ . فَقُلْتُ وَمَا تُغْنِى تَمْرَةٌ فَقَالَ لَقَدْ وَجَدْنَا فَقْدَهَا حِينَ فَنِيَتْ . قَالَ ثُمَّ انْتَهَيْنَا إِلَى الْبَحْرِ فَإِذَا حُوتٌ مِثْلُ الظَّرِبِ ، فَأَكَلَ مِنْهُ ذَلِكَ الْجَيْشُ ثَمَانِىَ عَشْرَةَ لَيْلَةً ، ثُمَّ أَمَرَ أَبُو عُبَيْدَةَ بِضِلَعَيْنِ مِنْ أَضْلاَعِهِ فَنُصِبَا ، ثُمَّ أَمَرَ بِرَاحِلَةٍ فَرُحِلَتْ ثُمَّ مَرَّتْ تَحْتَهُمَا فَلَمْ تُصِبْهُمَا .
Tercemesi:
-.......Câbir ibn Abdillah(R)'tan (o, şöyle demiştir): Rasûlullah (S) deniz sahili tarafına bir askerî birlik gönderdi ve bunlar üzerine Ebû Ubeyde ibn Cerrâh'ı kumandan ta'yîn etti. Bu birlik üç yüz neferden ibaretti. Ben de bunların içinde idim. Biz yola çıktık. Nihayet yolun bir kısmında bulunduğumuz zaman azığımız tükendi. Bunun üzerine Ebû Ubeyde, bu askerî birliğin mücâhidlerine yanlarındaki azıkları getirmelerini emretti. Getirilen erzakı bir yere topladı ki, toplanan erzak iki dağarcık hurmadan ibaret idi. Ebû Ubeyde bu hurma ile her gün azar azar vererek bizi geçindiriyordu. Nihayet bu da tükenmişti. Artık bizlerin payına her gün ancak birer hurma düşüyordu. (Câbir bu vak'ayı anlatırken, Câbir'in râvîsi Vehb ibn Keysân:)
Ben Câbir'e:
— Günde bir hurma yetmez, dedim.
Câbir:
— (Sen ne diyorsun?) Bu bir hurma da tükenince vallahi onun yokluğunun acısını da tattık, dedi ve şöyle devam etti:
— Sonra deniz sahiline ulaştık, bir de gördük ki, deniz sahilinde küçük dağ gibi bir balık bulunuyor. İşte bu askerî birlik onsekiz gece bu balığın etinden yediler. Sonra Ebû Ubeyde bu balığın kaburgalarından ikisinin dikilmesini emretti. İki kaburga kemiği dikildi. Sonra bir devesinin hazırlanmasını emretti ve bu hazırlandı. Sonra buna binen bir süvârî bu iki kemiğin altından geçti, fakat onlara dokunmadı
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şerike 1, 1/685
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Nuaym Vehb b. Keysan el-Kuraşi (Vehb b. Keysan b. Ebu Muğis)
3. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
4. Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Kila'î (Abdullah b. Yusuf)
Konular:
Sahabe, çektikleri sıkıntılar, yiyecek sıkıntısı
Yiyecekler, deniz ürünleri
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو النَّجَاشِىِّ قَالَ سَمِعْتُ رَافِعَ بْنَ خَدِيجٍ - رضى الله عنه - قَالَ كُنَّا نُصَلِّى مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم الْعَصْرَ فَنَنْحَرُ جَزُورًا ، فَتُقْسَمُ عَشْرَ قِسَمٍ ، فَنَأْكُلُ لَحْمًا نَضِيجًا قَبْلَ أَنْ تَغْرُبَ الشَّمْسُ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18455, B002485
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو النَّجَاشِىِّ قَالَ سَمِعْتُ رَافِعَ بْنَ خَدِيجٍ - رضى الله عنه - قَالَ كُنَّا نُصَلِّى مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم الْعَصْرَ فَنَنْحَرُ جَزُورًا ، فَتُقْسَمُ عَشْرَ قِسَمٍ ، فَنَأْكُلُ لَحْمًا نَضِيجًا قَبْلَ أَنْ تَغْرُبَ الشَّمْسُ .
Tercemesi:
-.......Râfi' ibn Hadîc (R) şöyle demiştir: Biz Peygamber (S)'in beraberinde ikindi namazım kılardık. Müteakiben devemizi boğazlardık. (Takrîbî) on parçaya ayırırdık. Gün batmazdan önce de pişmiş kebâblail yerdik
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şerike 1, 1/685
Senetler:
1. Ebu Abdullah Râfi' b. Hadîc el-Ensârî (Râfi' b. Hadîc b. Râfi' b. Adî b. Yezid b. Ceşm)
2. Ebu Necaşi Ata b. Suheyb el-Ensari (Ata b. Suheyb)
3. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Yusuf el-Firyabî (Muhammed b. Yusuf b. Vakıd b. Osman)
Konular:
Yiyecekler, Eti Yenen Hayvanlar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18487, B002493
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّاءُ قَالَ سَمِعْتُ عَامِرًا يَقُولُ سَمِعْتُ النُّعْمَانَ بْنَ بَشِيرٍ - رضى الله عنهما - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَثَلُ الْقَائِمِ عَلَى حُدُودِ اللَّهِ وَالْوَاقِعِ فِيهَا كَمَثَلِ قَوْمٍ اسْتَهَمُوا عَلَى سَفِينَةٍ ، فَأَصَابَ بَعْضُهُمْ أَعْلاَهَا وَبَعْضُهُمْ أَسْفَلَهَا ، فَكَانَ الَّذِينَ فِى أَسْفَلِهَا إِذَا اسْتَقَوْا مِنَ الْمَاءِ مَرُّوا عَلَى مَنْ فَوْقَهُمْ فَقَالُوا لَوْ أَنَّا خَرَقْنَا فِى نَصِيبِنَا خَرْقًا ، وَلَمْ نُؤْذِ مَنْ فَوْقَنَا . فَإِنْ يَتْرُكُوهُمْ وَمَا أَرَادُوا هَلَكُوا جَمِيعًا ، وَإِنْ أَخَذُوا عَلَى أَيْدِيهِمْ نَجَوْا وَنَجَوْا جَمِيعًا » .
Tercemesi:
Numân ibn Beşîr’den: Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın koymuş olduğu sınırları koruyan kimse ile, o sınırların içine düşen kimseler, bir gemideki şu yolculara benzer:
Onlar kendi aralarında kur'a atıp gemiyi paylaştılar. Bazısına geminin güvertesi, bazısına da anbar kısmı düştü. Geminin alt kısmında bulunanlar, suya ihtiyaç duyduklarında, yukarıdakilere uğruyorlar (ve onları rahatsız ediyorlar)dı. Bunlar kendi kendilerine:
- “Biz kendi payımıza düşen anbar kısmında bir delik açsak da, üstümüzdekileri hiç rahatsız etmesek?” dediler.
Şimdi şayet üsttekiler, bu alttaki insanların yapmak istediklerine izin verselerdi, hepsi helak olurlardı. Fakat onların yapacaklarına engel olsalardı, hem kendileri kurtulur, hem de diğerleri kurtulurdu." (B2493, Buhari, Şirket, 6)
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şerike 6, 1/686
Senetler:
1. Numan b. Beşir el-Ensârî (Numan b. Beşir b. Sa'd b. Sa'lebe)
2. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
3. Zekeriyya b. Ebu Zâide el-Vâdiî (Zekeriyya b. Halid b. Meymun b. Fîruz)
4. Ebu Nuaym Fadl b. Dükeyn el-Mülâi (Fadl b. Amr b. Hammâd b. Züheyr b. Dirhem)
Konular:
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
Yargı, Allah'ın kitabına göre Hüküm vermek,
Yargı, Hadler-Cezalar
Yönetici, itaat ve sınırları
Yönetici, iyisi-kötüsü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18504, B002497
Hadis:
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ عَنْ عُثْمَانَ يَعْنِى ابْنَ الأَسْوَدِ قَالَ أَخْبَرَنِى سُلَيْمَانُ بْنُ أَبِى مُسْلِمٍ قَالَ سَأَلْتُ أَبَا الْمِنْهَالِ عَنِ الصَّرْفِ يَدًا بِيَدٍ فَقَالَ اشْتَرَيْتُ أَنَا وَشَرِيكٌ لِى شَيْئًا يَدًا بِيَدٍ وَنَسِيئَةً ، فَجَاءَنَا الْبَرَاءُ بْنُ عَازِبٍ فَسَأَلْنَاهُ ، فَقَالَ فَعَلْتُ أَنَا وَشَرِيكِى زَيْدُ بْنُ أَرْقَمَ ، وَسَأَلْنَا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم عَنْ ذَلِكَ فَقَالَ « مَا كَانَ يَدًا بِيَدٍ فَخُذُوهُ ، وَمَا كَانَ نَسِيئَةً فَذَرُوهُ » .
Tercemesi:
-.......Sehnân ibnu Ebî Müslim haber verip şöyle dedi: Ben EbıTI-MinhâTe, elden ele yapılan peşin sarraflıktan sordum. Ebu'l-Minhâl şöyle dedi: Ben ve benim bir ortağım'elden ele peşin ve veresiye birşey satın aldım. Akabinde el-Berâ ibnu Âzib geldi. Biz hemen ona bunun hükmünü sorduk. O şöyle dedi: Ben ve benim ortağım Zeyd ibnu Erkam bunu yaptık ve bunu Peygamber'e sorduk. Peygamber (S): "Elden ele peşin olan şeyi alınız, veresiye olanı ise terkediniz" buyurdu
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şerike 10, 1/687
Senetler:
1. Ebu Umare Bera b. Azib el-Ensarî (Bera b. Azib b. Haris b.Adî b. Cüşem)
2. Ebu Minhâl Abdurrahman b. Mut'im el-Bünanî (Abdurrahman b. Mut'im)
3. Süleyman b. Ebu Müslim el-Ahvel (Süleyman b. Abdullah)
4. Osman b. Esved el-Mekki el-Cümahî (Osman b. Esved b. Musa b. Bâzân)
5. Ebu Âsım Dahhâk b. Mahled en-Nebîl (Dahhâk b. Mahled)
6. Ebu Hafs Amr b. Ali el-Fellâs (Amr b. Ali b. Bahr b. Kenîz)
Konular:
Ticaret, peşin veya veresiye