151 Kayıt Bulundu.
Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona İbn Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ben kendimi, rüyamda, üzerinde kova olan bir kuyu başında gördüm. O kuyudan Allah'ın dilediği kadar su çektim. Sonra kovayı Ebu Kuhâfe'nin oğlu aldı, o da kova ile bir yahut iki kova su çekti. Onun su çekmesinde bir zayıflık vardı. Allah onun bu zayıflığını bağışlasın. Sonra bu küçük kova büyük bir kovaya dönüştü. Onu İbn Hattâb aldı. Ben insanlar içinde Ömer'in çekişi gibi su çekebilecek kabiliyet ve dehada benzer bir kişi daha göremedim. Nihayet insanlar o kuyu başını develerin sulak ve konak yeri edindiler."
Bize Haccâc b. Minhâl, ona, Abdülaziz el-Mâcişûn, ona Muhammed b. Münkedir, ona da Câbir b. Abdullah'ın (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Ben kendimi cennete girmiş olarak gördüm ve bir de baktım ki Ebu Talha'nın karısı Rumeysâ orada. Bir yürüme hışırtısı duydum, 'kim bu gelen?' diye sordum. Cibril 'Bilâl' diye cevap verdi. Avlusunda cariye olan bir köşk gördüm ve 'bu köşk kimin?' dedim. Cibril 'Ömer'in' dedi. İçine girmek ve bakmak istedim ama senin kıskançlığını hatırladım'" Bunun üzerine Ömer “anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Rasulü, seni mi kıskanacağım?” dedi.
Bize Musa b. İsmail, ona ona Ebu Avâne, ona da Osman b. Mevheb şöyle demiştir: Mısır ahalisinden bir adam gelip Beytullah'da hac yaparken orada oturan bir topluluk gördü ve “bu topluluk kimlerdir?” dedi. Oradakilerden biri “bunlar Kureyş'tir” dedi. O zât bu sefer “bunların içinde sözü dinlenen kimdir?” dedi. Onlar “Abdullah b. Ömer'dir” diye cevap verdiler. O zât “ey Ömer'in oğlu, ben senden bir şey soracağım, onu bana söyle; Osman'ın Uhud günü harpte bulunmadığını bilir misin?” diye sordu. İbn Ömer “evet” dedi. Adam “Osman'ın Bedir gününde kaybolup harbe katılmadığını bilir misin?” dedi. İbn Ömer yine “evet” dedi. Adam “Osman'ın Rıdvan Biatında ortadan kaybolup Hudeybiye'de hazır bulunmadığını biliyor musun?” dedi. İbn Ömer “evet” dedi. (Bu cevapları alan) adam “Allâhu Ekber” dedi. Bunun üzerine İbn Ömer şöyle dedi: Gel, sana olayların iç yüzünü açıklayayım. Uhud günü Osman'ın bulunmayışına gelince, ben inanıyorum ki Allah onu affedip bağışlamıştır. Bedir'de katılamayışının sebebi nikahı altında bulunan Rasulullah'ın kızı Rukiye'nin bu sırada ağır hasta olmasıdır. Rasulullah (sav) ona "senin için Bedir'de hazır bulunan bir gazinin sevabı ve ganimet payı vardır" buyurmuştur. Rıdvan Biatı'nda olmayışına gelince Eğer Mekke vadisinde Osman'dan daha fazla şeref ve nüfuz sahibi bir kimse bulunsaydı, muhakkak Rasulullah (sav) Osman'ın yerine onu (Mekke'ye elçi) gönderirdi. Rıdvân Biati, Rasulullah'ın (sav) Osman'ı göndermesinden ve onun da Mekke'ye gitmesinden sonra olmuştur. Osman'ın bu şerefli biattan mahrum olmaması için, Rasulullah (sav) sağ eline işaret ederek "İşte bu, Osman'ın elidir" buyurup onunla sol eli üzerine vurup "İşte bu da Osman'ın biatı" buyurmuştur. Abdullah ibn Ömer, Mısırlı adama “hadi şimdi, sana verdiğim bilgilerle var git” dedi.
Bize Mekkî b. İbrahim, ona Hâşim b . Hâşim, ona Âmir b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle demiştir: Hiç şüphesiz ben kendimi İslam'a ilk giren üç kişiden bir olarak gördüm.
Bize Yahya b. Kazaa, ona İbrahim b. Sa'd, ona Zührî, ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Bir keresinde Peygamber (sav) benim yanımda iken ayak izinde mahir bir adam gelmişti. O sırada Usame b. Zeyd ile Zeyd b. Harise uzanmış yatıyorlardı. O izci onların ayaklarına baktı ve “Şüphesiz şu ayakların bir kısmı diğer bir kısmındandır (aynı izlere sahiptir)” dedi. Râvî der ki: Bu söz Peygamber'i (sav) sevindirdi ve onun hoşuna gitti. Bunun üzerine olayı Âişe'ye de haber verdi.
Bize Musa b. İsmail, ona Mu'temir, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Osman, ona da Usame b. Zeyd (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav), Usame'yi, Hz. Hasan ile beraber kucağına alır ve "Allah'ım, ben bunları seviyorum, sen de sev" derdi.
Bana Muhammed b. Hüseyin b. İbrahim, ona Hüseyin b. Muhammed, ona Cerîr, ona Muhammed, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Hüseyin (as) (şehit edildikten sonra), başı bakır bir leğen içerisinde Übeydullah b. Ziyâd'a getirildi. Übeydullah süngüsüyle Hz. Hüseyin'in burnuna dokunup onun yüz güzelliği hakkında bir şeyler söylemeye başladı. Enes der ki: Hüseyin, insanlar içinde Rasulullah'a (sav) en çok benzeyen kişiydi ve o esnada Hz. Hüseyin'in saçları vesme kınası ile siyaha boyanmıştı.
Bize Ebu Nuaym, ona Abdülaziz b. Ebu Seleme, ona Muhammed b. Münkedir, ona da Cabir b. Abdullah (ra), Ömer'in şöyle demekte olduğunu rivayet etmiştir: Ebu Bekir bizim hem efendimiz hem de efendimizi -Bilal'i kast ediyor- hürriyetine kavuşturmuştur.