68 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Alâ ile Osman b. Ebu Şeybe –her ikisinin rivayeti aynı manadadır-, onlara Hafs, ona Asım, ona İkrime, ona da İbn Abbas'ın (ra) haber verdiğine göre; "Rasulullah (sav) Mekke'de on yedi gün kaldı, bu süre zarfında namazları kısaltarak kılıyordu. Yine İbn Abbas dedi ki: Kim bir beldede on yedi gün kalırsa namazları kısaltır. Daha fazla kalacak olursa tam kılar." [Ebû Davud dedi ki: Abbad b. Mansur'un İkrime'den rivayet ettiğine göre İbn Abbas, Rasulullah (sav) Mekke'de on dokuz gün kaldı demiş.]
Açıklama: Bu rivayet, fetih esnasında Mekke’de kalınan süreyi ifade etmektedir. 17 ve 19 gün kaldı şeklinde gelen rivayetteki farklılık, Mekke’ye giriş ve çıkış günlerinin sayılıp sayılmamasından kaynaklanmıştır. Buna göre giriş ve çıkış günleri hariç 17 gün kalmıştır. Giriş-çıkış günleri de sayılırsa 19 gün eder. Hanefîler, bu konudaki rivayetlerde geçen rakamların en azı olan “15 gün” ifadesini seferliğin sınırı olarak kabul ederler. Hz. Peygamber 15 gün kalmaya niyet etmediği için sonraki günlerde de namazları kısaltmaya devam etmiştir.
Bize Mahmud b. Halid, ona Muhammed b. Şuayb, ona en-Numan b. el-Münzir’in rivâyet ettiğine göre, Atâ b. Ebî Rabah Hz. Aişe'ye (r.anha); "Hayvan sırtında namaz kılmaları için kadınlara da ruhsat verildi mi? diye sordu. Hz. Aişe de bu konuda kadınlara ne darlık halinde izin verildi ne de genişlik halinde cevabını verdi." [Ravi Muhammed (b. Şuayb), bunun farz namazlar hakkında olduğunu söyledi.]
Bize Musa b. İsmail, ona da Hammad; (T) Bize İbrahim b. Musa, ona İbn Uleyye –buradaki metin İbn Uleyye'nindir- ona Ali b. Zeyd, ona Ebu Nadre, ona da İmrân b. Husayn (ra) şöyle rivayet etti: Ben Rasulullah (sav) ile (pek çok) gazveye katıldım, Mekke fethinde de O'nunla beraberdim. Mekke'de on sekiz gün kaldı. Bu süre zarfında namazları sadece iki rekât olarak kıldı. Mekke halkına şöyle diyordu: "Ey Mekkeliler! Siz namazları dört rekât olarak kılın, biz burada seferîyiz," buyurdu.
Bize Said b. Mansur, ona Cerir b. Abdulhamid, ona Mansur, ona Mücahid, ona da Ebû Ayyaş ez-Zuraki şöyle rivayet etti: "Rasulullah'la (sav) birlikte Usfân'da idik. Müşriklerin başında da Halid b. Velid vardı. Biz öğle namazını kıldık. Bu sırada müşrikler; Gafil davrandık. Keşke namazda iken Müslümanlara saldırsaydık diye konuşuyorlardı. Bunun üzerine öğle ile ikindi arasında namazı kısaltma ayeti nazil oldu. İkindi vakti olunca Rasulullah (sav) kıbleye karşı durdu. Müşrikler de O'nun ön tarafında idiler. Hz. Peygamber'in arkasında bir saf, onun arkasında da başka bir saf teşkil edildi. Rasulullah (sav) rükûa gidince (iki saf da) birlikte rükûa vardı. Ancak O, secdeye gidince, sadece kendi arkasında duran saf secdeye gitti. Diğer saftakiler, onları bekliyorlardı. Onlar secdeleri yapıp ayağa kalktıklarında, arka saftakiler secdelerini yaptılar. Sonra ilk saftakiler geri çekilerek arkadakilerin yerini, arka saftakiler de ön safın yerini aldı. Sonra Hz. Peygamber (ikinci rekâtın) rükûuna gitti, saftakiler de hep birlikte rükûa gittiler. Sonra secdeye vardı, O'nunla birlikte arkasındaki (ilk) saf da secdeye gitti. Gerideki saf onları bekliyordu. Rasulullah (sav) ve arkasındaki saf (secdeleri yapıp kadeye) oturunca, arka saftakiler de secdeleri yapıp birlikte oturdular. Sonra hep birlikte selam verdiler. Rasûl-i Ekrem'in Usfan'da kıldığı bu namazı bir de Benû Süleym günü kıldı." [Ebû Davud dedi ki: Bu manada bir rivayeti Eyyûb ile Hişam da Ebu'z-Zübeyr, ve Cabir vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmişlerdir.] [Bunu Davud b. Husayn, İkrime vasıtasıyla İbn Abbas'dan (ra); Abdülmelik, Atâ vasıtasıyla Cabir'den (ra); Katade de el-Hasan ve Hıttân vasıtasıyla Ebu Musa'dan -Ebu Musa'nın kendi fiili olarak- rivayet ettiler. Aynı şekilde İkrime b. Halid, Mücahid vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav); Hişam b. Urve de babası vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Bu, es-Sevrî'nin görüşüdür.]
Bize en-Nüfeyl, ona Muhammed b. Seleme, ona Muhammed b. İshak, ona ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah, ona da İbn Abbas (ra) şöyle rivayet etti: "Fetih yılında Rasulullah (sav) Mekke'de on beş gün kaldı, bu süre zarfında namazlarını kısaltarak kıldı." [Ebû Davud dedi ki: Bu hadisi Abde b. Süleyman, Ahmed b. Hâlid el- Vehbî ve Seleme b. el-Fadl da İbn İshak'tan rivayet ettiler. Onlar bu rivayetlerinde İbn Abbas'ı zikretmediler.]
Bize Nasr b. Ali, ona babası, ona Şerik, ona İbnu'l-Esbehani, ona İkrime, ona da İbn Abbas'ın (ra) rivayet ettiğine göre; "Rasulullah (sav) Mekke'de on yedi gün kaldı, bu süre zarfında namazlarını ikişer rekât olarak kılıyordu."
Bize Musa b. İsmail ve Müslim b. İbrahim manen, onlara Vüheyb, ona Yahya b. Ebu İshak, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etti: "Rasulullah (sav) ile Medine'den Mekke'ye doğru yola çıktık. Medine'ye döndüğümüz zamana kadar namazları bize ikişer rekât olarak kıldırdı." [(Ravi Yahya b. Ebu İshak dedi ki): Enes b. Malik'e; Mekke'de ne kadar kaldınız? diye sorduk, orada on gün kaldık diye cevap verdi.]
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Abdurrezzak, ona Mamer, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Sevban, ona da Cabir b. Abdullah (ra) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) Tebük'te yirmi gün kaldı, bu süre zarfında namazları kısaltarak kılıyordu." [Ebû Davud dedi ki: Bu hadisi Mamer'den başka kimse müsned olarak rivayet etmedi.]
Bize Osman b. Ebu Şeybe ile İbnu'l-Müsenna –buradaki lafız İbnu'l-Müsenna'nındır-, onlara da Ebu Üsame rivayet etti. İbnu'l-Müsenna dedi ki: Bana Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Ali b. Ebu Talib, ona da babası vasıtasıyla dedesinin rivayet ettiğine göre; "Hz. Ali (ra) bir yolculuğa çıkacağı zaman güneş battıktan sonra çıkar, hava karardığında hayvanından iner, akşam namazını kılardı. Sonra akşam yemeğini ister, yemeği yedikten sonra da yatsıyı kılardı. Sonra, işte Rasulullah (sav) böyle yapardı diyerek yola devam ederdi." [Ravi Osman (b. Ebu Şeybe), Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Ali'nin, Ebû Davud'un şöyle söylediğini işittim diyerek şu rivayetini zikreder: Üsame b. Zeyd, Hafs b. Ubeydullah b. Enes b. Malik'ten rivayet ettiğine göre; "Enes, akşamın kızıllığı kaybolup gittiğinde akşamla yatsıyı cem eder ve Hz. Peygamber (sav) işte böyle yapardı dermiş." ez-Zührî'nin Enes (ra) vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayeti de böyledir.]