Giriş

Bize Hafs b. Ömer, Şu'be, ona Ebu İshâk, ona Esved, ona da Abdullah şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber (sav) [Kamer Sûresi’nin 17. ayetini] "Fe-hel min müddekir" şeklinde (dâl) ile okudu."


Açıklama: Bu hadiste Kur’ân-ı Kerîm’in 54. sûresi olan Kamer Sûresi’nin 17. ayetine dair Hz. Peygamber’in (sav) kıraatindeki farklılığa işaret edilmiştir. İlgili ayetin meali şöyle: “Andolsun ki biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?” Hz. Peygamber (sav) ilgili ayetteki ﴿فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ﴾ ibaresindeki “مُدَّكِرٍ” kelimesini (dâl) harfiyle okumuş; ancak Abdullah b. Mes‘ûd ilgili kelimesi yani “مُدَّكِرٍ”i (zâl) ile okudu. Onun bu okuyuşuna yönelik Hz. Peygamber (sav) bir uyarıda bulunmamıştır. Bu farklı okuyuşlar, Kur’ân-ı Kerîm’in "Yedi Harf” yani el-Ahrufü’s-Seb‘a üzere nazil olduğunu ifade etmektedir.

    Öneri Formu
33289 B004869 Buhari, Tefsir, (Kamer) 2

Bize Müsedded, ona Yahya, ona Şu'be, ona Ebu İshâk, ona Esved, ona da Abdullah (ra) şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber (sav) [Kamer Sûresi’nin 17. ayetini] "Fe-hel min müddekir" şeklinde (dâl) ile okudu."


Açıklama: Bu hadiste Kur’ân-ı Kerîm’in 54. sûresi olan Kamer Sûresi’nin 17. ayetine dair Hz. Peygamber’in (sav) kıraatindeki farklılığa işaret edilmiştir. İlgili ayetin meali şöyle: “Andolsun ki biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?” Hz. Peygamber (sav) ilgili ayetteki ﴿فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ﴾ ibaresindeki “مُدَّكِرٍ” kelimesini (dâl) harfiyle okumuş; ancak Abdullah b. Mes‘ûd ilgili kelimesi yani “مُدَّكِرٍ”i (zâl) ile okudu. Onun bu okuyuşuna yönelik Hz. Peygamber (sav) bir uyarıda bulunmamıştır. Bu farklı okuyuşlar, Kur’ân-ı Kerîm’in "Yedi Harf” yani el-Ahrufü’s-Seb‘a üzere nazil olduğunu ifade etmektedir.

    Öneri Formu
33290 B004870 Buhari, Tefsir, (Kamer) 2+

Bize Ebu Nuaym, ona Züheyr, ona da Ebu İshâk, el-Esved'e "Fe-hel min müddekir veya Fe-hel min müzzekir mi?" diye soran bir adam işitmiştir. el-Esved o adama şöyle cevap vermiştir: Ben Abdullah'ı bu ayeti "dâl" harfi olarak "Fe-hel min müddekir" şeklinde okurken işittim. O (Abdullah), dedi ki: "Ben Hz. Peygamber'i (sav) bunu dâl harfi ile "Fe-hel min müddekir" şeklinde okurken işittim."


Açıklama: Bu hadiste Kur’ân-ı Kerîm’in 54. sûresi olan Kamer Sûresi’nin 17. ayetine dair Hz. Peygamber’in (sav) kıraatindeki farklılığa işaret edilmiştir. İlgili ayetin meali şöyle: “Andolsun ki biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?” Hz. Peygamber (sav) ilgili ayetteki ﴿فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ﴾ ibaresindeki “مُدَّكِرٍ” kelimesini (dâl) harfiyle okumuş; ancak Abdullah b. Mes‘ûd ilgili kelimesi yani “مُدَّكِرٍ”i (zâl) ile okudu. Onun bu okuyuşuna yönelik Hz. Peygamber (sav) bir uyarıda bulunmamıştır. Bu farklı okuyuşlar, Kur’ân-ı Kerîm’in "Yedi Harf” yani el-Ahrufü’s-Seb‘a üzere nazil olduğunu ifade etmektedir.

    Öneri Formu
33291 B004871 Buhari, Tefsir, (Kamer) 2+

Bize Abdân, ona babası (Osman b. Cebele), ona Şu'be, ona Ebu İshâk, ona Esved, ona da Abdullah (ra) şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber (sav) [Kamer Sûresi’nin 17. ayetini] "Fe-hel min müddekir" şeklinde (dâl) ile okudu."


Açıklama: Bu hadiste Kur’ân-ı Kerîm’in 54. sûresi olan Kamer Sûresi’nin 17. ayetine dair Hz. Peygamber’in (sav) kıraatindeki farklılığa işaret edilmiştir. İlgili ayetin meali şöyle: “Andolsun ki biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?” Hz. Peygamber (sav) ilgili ayetteki ﴿فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ﴾ ibaresindeki “مُدَّكِرٍ” kelimesini (dâl) harfiyle okumuş; ancak Abdullah b. Mes‘ûd ilgili kelimesi yani “مُدَّكِرٍ”i (zâl) ile okudu. Onun bu okuyuşuna yönelik Hz. Peygamber (sav) bir uyarıda bulunmamıştır. Bu farklı okuyuşlar, Kur’ân-ı Kerîm’in "Yedi Harf” yani el-Ahrufü’s-Seb‘a üzere nazil olduğunu ifade etmektedir.

    Öneri Formu
33293 B004872 Buhari, Tefsir, (Kamer) 3

Bize Humeydî, ona Süfyân, ona Amr b. Dînâr, ona Hasan b. Muhammed b. Ali, ona Ali'nin katibi Ubeydullah b. Ebu Râfi, ona da Ali (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) "hadi gidip, Hâh bostanına varıp, orada mahfe içinde, yanında mektup bulunan bir kadından o mektubu alıp bana getiriniz" buyurarak beni, Zübeyir'i ve Mıkdâd'ı gönderdi. Ali der ki: Biz, atlarımızı koşturup o bostana vardık ve gerçekten de orada mahfe içinde bir kadın bulduk. Kadına “çıkar şu mektubu” dedik. Kadın “yanımda mektup falan yok” dedi. Biz kadına “ya o mektubu sen çıkarırsın ya da biz elbiseni so­yup buluruz” dedik. Kadın çaresiz mektubu saç örgüsü arasından çıkardı. Biz de mektubu alıp Rasulullah'a (sav) getirdik. Bir de baktık ki mektupta “Hâtıb b. Ebu Beltaa'dan Mekke müşriklerine” diyerek Hâtıb, müşriklere Rasulullah'ın yaptığı hazırlığı haber veriyordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "ey Hâtıb, bu ne iştir?" diye sordu. Hâtıb “ey Allah'ın Rasulü hakkımda acele hüküm verme. Ben Kureyş'ten bir adamdım ama onların içinden (hısımlık bağı olan) biri değildim. Senin beraberinde bulunan Muhacirlerin, ailele­rini ve mallarını Mekke'de koruyacak birçok hısımları vardır. Benim ise böyle koruyacak kimsem olmadığı için nesep bağı boşluğunu, Mekkeliler arasında bir el (destek) edinerek doldurmak ve hısımlarımı böyle korumak istedim. Ben bu işi yaparken ne küfre düştüm, ne de dinimden döndüm” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), orada bulunanlara "Hâtıb size karşı kesinlikle doğru söyledi" buyurdu. Ömer “ey Allah'ın Rasulü, bırakın beni şunun boynunu vurayım” dedi. Rasulullah (sav) "Hiç şüphesiz Hâtıb, Bedir gazvesinde katılmıştır. Nereden biliyorsun? Belki de Allah Bedir'de hazır bulunan kimselerin amellerine muttali oldu ve 'dilediğinizi ya­pın, ben sizleri kesinlikle mağfiret etmişimdir' buyurdu" dedi. Amr der ki: Bunun üzerine Allah "Ey iman edenler, Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri yakın dost, sırdaş ve işlerinize vekil edinmeyin. Siz onlara safça sevgi gösterisinde bulunuyorsunuz. Oysa onlar size gelen gerçeği inkâr etmiş ve sırf Rabbiniz olan Allah’a inandığınız için Peygamber’i ve sizi yurdunuzdan çıkarmışlardır. Eğer siz gerçekten benim yolumda cihâd etmek ve rızâmı kazanmak maksadıyla yurdunuzu terk edip çıktıysanız, kâfirlere nasıl sevgi gösterip sır verebilirsiniz? Gerçek şu ki, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da ben çok iyi bilmekteyim. Bundan böyle içinizden kim onlara sevgi besler ve sır verirse, kesinlikle dümdüz yoldan sapmış olur." (Mümtehine, 1) ayetini indirdi. Râvî der ki: Ben bu ayetin Ali'den gelen bu hadisten mi, yoksa bu Amr'ın sözü mü olduğunu bilemi­yorum. Ali der ki: Sufyân'a “"Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost­lar edinmeyiniz..." ayeti bu olay hakkında mı indi?” diye soruldu. Sufyân “Bu insanların sözüdür. Be­nim Amr'dan alıp ezberlediğim hadiste bu ayet yoktur. Ben ondan tek bir harf terk etmedim ve benden başka bir kimsenin de bu hadisi benim gibi ezberlemiş olduğunu da zannetmiyorum” dedi.


    Öneri Formu
33323 B004890 Buhari, Tefsir, (Mümtehine) 1

Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zuhrî, ona İbn Sabbâk, ona da vahiy katiplerinden Zeyd b. Sabit el-Ensârî (ra) şöyle demiştir: Yemâme savaşında çok şehit olunca, Ebu Bekir, yanında Ömer de varken beni çağırdı ve şunları söy­ledi: Ömer bana geldi ve “Yemâme gününde çok insan insan öldürüldü. Savaş meydanlarında, şiddetli muharebelerde, Kur'an hafızları­nın şehit olması sebebiyle, eğer kayıt altına alıp bir araya getirmezsek, ben Kur'an'ın büyük bir kıs­mının kaybolup gitmesinden endişe ediyorum. Ben senin Kur'­ân'ı kayıt altına alıp toplaman gerektiği kanaatindeyim” dedi. Ben de Ömer'e “Rasulullah'ın (sav) yapmadığı şeyi ben nasıl yaparım?” dedim. Ömer “vallahi bu hayırlı bir iştir” dedi. Ömer, Allah benim yüreğime bir ferahlık verip de onun görüşünü benimseyinceye kadar, sürekli bana gelerek bu konuyu gündemde tuttu. Zeyd b. Sabit der ki: Ömer, onun yanında konuşmadan otur­urken, Ebu Bekir bana hitaben “şüphesiz genç ve akıllı bir adamsın. Biz seni itham edecek bir kusur da görmüyoruz. Rasulullah (sav) için vahyi yazıyordun, bu yüzden Kur'an'ı dikkatli araştırıp, sen bir araya topla” dedi. Vallahi eğer Ebu Bekir bana, dağlardan bir dağın taşınmasını teklif etmiş olsaydı, bu iş bana Kur'an'ı toplama işinden daha hafif gelirdi. Bu yüzden ben “Peygamber'in (sav) yapmadığı bir işi nasıl yapıyorsunuz?” dedim. Ebu Bekir “vallahi bu hayırlı bir iştir” dedi. Allah, Ömer ve Ebu Bekir'in gönlünü ferahlattığı gibi benim gönlümü de ferahlatıncaya kadar karşı koymaya devam ettim. Sonra (bu iş gönlüme yatınca) kalktım, Kur'an'ın gereği gibi araştırdım ve onu yazılı bulunduğu deri parçalarından, kürek kemik­lerinden, hurma dallarından ve hafızların ezberlerinden alarak bir araya top­ladım. Tevbe Suresi'nden iki ayeti, sadece Ebu Huzeyme el-Ensârî'nin yanında buldum. O iki ayeti ondan başka kimsenin yanında bulma­dım "Andolsun ki size kendi içinizden öyle bir Peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sizin sıkıntıya düşmeniz ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, Müminlere karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir. Rasulüm, bütün bunlara rağmen, onlar yine de sana inanmaktan yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Yalnız O’na dayandım, O’na güvendim. O, büyük arşın Rabbidir.”" (Tevbe, 128-129). Kur'an'ın toplandığı sahifeler, vefat edinceye kadar Ebu Bekir'in, ardından vefat edinceye kadar Ömer'in, sonra da Hafsa bt. Ömer'in yanında kaldı. Bu hadisi, Yunus'un İbn Şihâb'dan rivayetinde Osman b. Ömer ve Leys b. Sa'd, Şuayb'e mutâbaat etmiştir. Leys der ki: Bana Abdurrahman b. Hâlid, bu hadisi İbn Şihâb'dan rivayet ederken “Ebu Huzeyme el-Ensârî'nin beraberinde bul­dum” ifadesini kullanmıştır. Mûsâ der ki: İbrahim, bu hadisi bize İbn Şihâb'dan rivayet ederken “Ebu Huzeyme'nin beraberinde” ifadesi ile aktarmıştır. Yakup b. İbrahim, bu hadisi babasından rivayetinde (Mûsâ b. İsmail'e) mutâbaat etmiştir. Ebu Sâbit de­r ki: Bize İbrahim b. Sa'd bu hadisi bize “Huzeyme'nin beraberinde” yahut “Ebu Huzeyme'nin beraberinde” ifadesi ile rivayet etmiştir.


    Öneri Formu
32066 B004679 Buhari, Tefsir, (Tevbe) 20

Bana Muhammed b. Abdullah b. Havşeb, ona Abdülvehhâb, ona Halid, ona İkrime, ona İbn Abbâs; (T) Bana Muhammed, ona Affân b. Müslim, ona Vuheyb, ona Halid, ona İkrime ona da İbn Abbas (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) Bedir gü­nü, çadırında "Allah'ım bize söz verdiğin yardımı ve vadettiğin zaferi istiyorum. Allah'ım eğer (aksini) dilersen yeryüzünde bugünden sonra sana ibadet edilmez (ibadet eden kalmaz)" diye dua etti. Hz. Ebu Bekir, Peygamber'in elini tuttu “yeter ey Allah'ın Rasulü, Rabbine karşı duada çok ısrarcı oldun” dedi. Bunun üzerine, zırhını giyinmiş olarak ayaklanan Rasulullah (sav) "Yakında o topluluk bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaça­caklardır" (Kamer, 45) ayetini okuyarak çadırından dışarı çıktı.


    Öneri Formu
33296 B004875 Buhari, Tefsir, (Kamer) 5

Bana Muhammed b. Beşşâr, ona ona Ğunder, ona ona Şu'be, ona Katâde, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) Ubeyy b. Ka'b'a "Allah 'Lem yekunillezîne keferû' Suresi'ni sana okumamı bana emretti" buyurdu. Ubeyy “Allah benim adımı (açıkça) andı mı?” diye sordu. Peygamber (sav) "Evet andı" buyurunca Ubeyy b. Ka'b (sevincinden) ağladı.


    Öneri Formu
33548 B004959 Buhari, Tefsir, (Beyyine) 1

Bize Ömer, ona babası (Hafs b. Ğiyâs) ona A'meş, ona da İbrahim şöyle demiştir: Abdullah'ın talebeleri, Ebu Derdâ'nın bulunduğu (şehre, Şam'a) geldiler, Ebu Derdâ da onları arayıp buldu ve “hanginiz Abdullah'ın kıraatine göre okuyor?” diye sordu. Alkame “hepimiz onun kıraati üzere okuruz” dedi. Bunun üzerine Ebu Derdâ “hanginiz ezberliyor (kavrayışı ve ezberi daha güçlü)?” diye sordu. Onlar da Alkame'yi işaret ettiler. Ebu Derdâ ona “sen, İbn Mes'ûd'un "ve'l-leyli izâ yağşâ" Suresini nasıl okuduğunu duydun?” dedi. Alkame “"ve'z-zekeri ve'l-ünsâ" şeklinde okurken işittim” dedi. Ebu Derdâ “şehadet ediyorum ki, ben de Peygamber'in (sav) bu ayeti böy­lece okuduğunu işitmişimdir. Fakat bu adamlar (Şamlılar) benim "ve mâ halaka'z-zekera ve'l-ünsâ" şeklinde okumamı istiyorlar, vallahi ben onlara uymuyorum” dedi.


    Öneri Formu
33448 B004944 Buhari, Tefsir, (Leyl) 2


    Öneri Formu
33274 B004858 Buhari, Tefsir, (Necm) 1+