Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkita vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10573, B001498
Hadis:
وَقَالَ اللَّيْثُ حَدَّثَنِى جَعْفَرُ بْنُ رَبِيعَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ هُرْمُزَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم « أَنَّ رَجُلاً مِنْ بَنِى إِسْرَائِيلَ سَأَلَ بَعْضَ بَنِى إِسْرَائِيلَ بِأَنْ يُسْلِفَهُ أَلْفَ دِينَارٍ ، فَدَفَعَهَا إِلَيْهِ ، فَخَرَجَ فِى الْبَحْرِ ، فَلَمْ يَجِدْ مَرْكَبًا ، فَأَخَذَ خَشَبَةً فَنَقَرَهَا فَأَدْخَلَ فِيهَا أَلْفَ دِينَارٍ ، فَرَمَى بِهَا فِى الْبَحْرِ ، فَخَرَجَ الرَّجُلُ الَّذِى كَانَ أَسْلَفَهُ ، فَإِذَا بِالْخَشَبَةِ فَأَخَذَهَا لأَهْلِهِ حَطَبًا - فَذَكَرَ الْحَدِيثَ - فَلَمَّا نَشَرَهَا وَجَدَ الْمَالَ » .
Tercemesi:
Leys b. Sa'd şöyle dedi: Bana Cafer b. Rabi'a, ona Abdurrahman b. Hürmüz, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyuru:
"İsrailoğulları'ndan bir kimse kendi halkından birinden bin dinar borç vermesini istedi. İstediği kişi de bu parayı ona verdi. Parayı alan kişi deniz seferine çıktı. (Ödeme zamanı gelince parayı zamanında ödemek için) bir vapur bulamadı. Bunun üzerine bir odun parçası aldı. Odunu oydu, içine bin dinar koyup denize attı. Borç veren kimse de (borçlu zamanında gelir ümidiyle deniz kenarına) çıkmıştı. (Sahilde) ansızın odun parçasıyla karşılaştı. Odunu ailesinin evde yakması için aldı." Ebu Hureyre şöyle devam etti: "Ödünç veren kimse, evinde odun parçasını kesip kırınca (içindeki) bin dinarı buldu."
Açıklama:
Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkita vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 65, 1/487
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Şurahbîl Cafer b. Rabî'a el-Kuraşî (Cafer b. Rabî'a b. Abdullah b. Şurahbîl b. Hasene)
4. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
Konular:
Borç, borçlu-alacaklı ilişkisi
Borç, vermek/almak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10542, B001483
Hadis:
حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِى مَرْيَمَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ قَالَ أَخْبَرَنِى يُونُسُ بْنُ يَزِيدَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِيهِ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « فِيمَا سَقَتِ السَّمَاءُ وَالْعُيُونُ أَوْ كَانَ عَثَرِيًّا الْعُشْرُ ، وَمَا سُقِىَ بِالنَّضْحِ نِصْفُ الْعُشْرِ » . قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ هَذَا تَفْسِيرُ الأَوَّلِ لأَنَّهُ لَمْ يُوَقِّتْ فِى الأَوَّلِ - يَعْنِى حَدِيثَ ابْنِ عُمَرَ - وَفِيمَا سَقَتِ السَّمَاءُ الْعُشْرُ وَبَيَّنَ فِى هَذَا وَوَقَّتَ ، وَالزِّيَادَةُ مَقْبُولَةٌ ، وَالْمُفَسَّرُ يَقْضِى عَلَى الْمُبْهَمِ إِذَا رَوَاهُ أَهْلُ الثَّبَتِ ، كَمَا رَوَى الْفَضْلُ بْنُ عَبَّاسٍ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم لَمْ يُصَلِّ فِى الْكَعْبَةِ . وَقَالَ بِلاَلٌ قَدْ صَلَّى . فَأُخِذَ بِقَوْلِ بِلاَلٍ وَتُرِكَ قَوْلُ الْفَضْلِ .
Tercemesi:
Bize Said b. Ebu Meryem, ona Abdullah b. Vehb, ona Yunus b. Yezid, ona ez-Zührî, ona Salim b. Abdullah, ona da babasının (Abdullah b. Ömer) (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Gökyüzünün ve pınarların suladığı veya kendi kökleriyle suya ulaşan mahsullerde onda bir zekat, aletlerle taşıyarak sulanan mahsullerde ise yirmi de bir zekat vardır."
Ebu Abdullah (Buhârî) der ki: Bu hadis, bir önceki Ebu Said hadisinin tefsiridir. Çünkü Ebu Said hadisinde bir sınırlama yapılmamıştır.
Ravi dedi ki: Buhârî 'bu hadis sözüyle', İbn Ömer'in "Gökyüzünün suladığı mahsullerde onda bir..." hadisini kastetmiştir. Rasulullah (sav) bu hadiste (verilecek zekatı) açıklamış ve miktarını belirlemiştir.
Sika (güvenilir) bir raviden gelen ziyade kabul edilir. Müfesser olan, mübhem olanı hatsis eder. Ziyade ise güvenilir raviler rivayet ettiğinde kabul edilir.
Nitekim Fadl b. Abbas: Rasulullah (sav) (fetih günü) Kabe'de namaz kılmadı, diye rivayet etmiştir. Fakat Bilal ise: Rasulullah (sav) (fetih günü) Kabe'de namaz kılmıştır, diye rivayette bulunmuştur. (Yukarıda açıkladığımız üzere) Bilal'in rivayeti alınıp Fadl'ın rivayeti terk edildi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 55, 1/484
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Said b. Ebu Meryem el-Cümehî (Said b. Hakem b. Muhammed b. Salim b. Meryem)
Konular:
Zekat, sulanan-sulanmayan mahsullerde
حَدَّثَنَا آدَمُ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ زِيَادٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ أَخَذَ الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ - رضى الله عنهما - تَمْرَةً مِنْ تَمْرِ الصَّدَقَةِ ، فَجَعَلَهَا فِى فِيهِ ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « كِخٍ كِخٍ - لِيَطْرَحَهَا ثُمَّ قَالَ - أَمَا شَعَرْتَ أَنَّا لاَ نَأْكُلُ الصَّدَقَةَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10561, B001491
Hadis:
حَدَّثَنَا آدَمُ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ زِيَادٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ أَخَذَ الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ - رضى الله عنهما - تَمْرَةً مِنْ تَمْرِ الصَّدَقَةِ ، فَجَعَلَهَا فِى فِيهِ ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « كِخٍ كِخٍ - لِيَطْرَحَهَا ثُمَّ قَالَ - أَمَا شَعَرْتَ أَنَّا لاَ نَأْكُلُ الصَّدَقَةَ » .
Tercemesi:
Bize Adem, ona Şu'be, ona Muhammed b. Ziyad, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir:
Hz. Ali'nin oğlu Hasan (r.anhuma), zekat hurmalarından bir hurma aldı ve onu ağzına koydu. Hz. Peygamber (sav) hurmayı ağzından çıkarması için "tüh, tüh" deyip, keşke bizim zekat malını yemediğimizi bilseydin" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 60, 1/486
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Muhammed b. Ziyad el-Kuraşi (Muhammed b. Ziyad)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Ebu Hasan Adem b. Ebu İyas (Adem b. Abdurrahman b. Muhammed b. Şuayb)
Konular:
Sadaka, Peygamber (a.s.) ve Ehli Beytin yememesi
Zekat, kimlere zekat verilebilir?
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10571, B001496
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا زَكَرِيَّاءُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ صَيْفِىٍّ عَنْ أَبِى مَعْبَدٍ مَوْلَى ابْنِ عَبَّاسٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِمُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ حِينَ بَعَثَهُ إِلَى الْيَمَنِ « إِنَّكَ سَتَأْتِى قَوْمًا أَهْلَ كِتَابٍ ، فَإِذَا جِئْتَهُمْ فَادْعُهُمْ إِلَى أَنْ يَشْهَدُوا أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ ، فَإِنْ هُمْ أَطَاعُوا لَكَ بِذَلِكَ ، فَأَخْبِرْهُمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ فَرَضَ عَلَيْهِمْ خَمْسَ صَلَوَاتٍ فِى كُلِّ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ ، فَإِنْ هُمْ أَطَاعُوا لَكَ بِذَلِكَ فَأَخْبِرْهُمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ فَرَضَ عَلَيْهِمْ صَدَقَةً تُؤْخَذُ مِنْ أَغْنِيَائِهِمْ فَتُرَدُّ عَلَى فُقَرَائِهِمْ ، فَإِنْ هُمْ أَطَاعُوا لَكَ بِذَلِكَ فَإِيَّاكَ وَكَرَائِمَ أَمْوَالِهِمْ ، وَاتَّقِ دَعْوَةَ الْمَظْلُومِ ، فَإِنَّهُ لَيْسَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ اللَّهِ حِجَابٌ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed, ona Abdullah, ona Zekeriyya b. İshak, ona Yahya b. Abdullah b. Sayfî, ona İbn Abbas’ın azatlısı Ebu Mabed, ona da İbn Abbas’ın (r.anhumâ) şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
Rasulullah (sav), Muaz b. Cebel’e kendisini Yemen’e gönderdiği zaman şunları söyledi: “Sen kitap ehli bir kavmin yanına gideceksin, onların yanına vardığın vakit kendilerini Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed’in de Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet getirmeye çağır. Sana bu hususta itaat ederlerse, kendilerine Allah’ın üzerlerine her bir gece ve gündüzde beş vakit namaz farz olduğunu haber ver. Bu hususta sana itaat ederlerse, Allah’ın kendilerine zenginlerinden alınıp fakirlerine geri verilen bir sadakayı farz kılmış olduğunu bildir. Onlar bu hususta sana itaat ederlerse, sen de sakın onların mallarının değerli olanlarını almayasın. Bir de mazlumun bed(duasından) sakın. Çünkü onunla Allah arasında bir perde yoktur.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 63, 1/487
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Mabed Nafiz Mevla ibn Abbas (Nafiz)
3. Yahya b. Abdullah el-Kuraşi (Yahya b. Abdullah b. Muhammed b. Yahya)
4. Zekeriyya b. İshak el-Mekki (Zekeriyya b. İshak)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Muhammed b. Mukatil el-Mervezî (Muhammed b. Mukatil)
Konular:
Dua, beddua, mazlumun bedduası
İslam, İslamın Şartları
Namaz, Farziyeti
Zekat, memurunun adil olması
حَدَّثَنَا سَهْلُ بْنُ بَكَّارٍ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ عَنْ عَمْرِو بْنِ يَحْيَى عَنْ عَبَّاسٍ السَّاعِدِىِّ عَنْ أَبِى حُمَيْدٍ السَّاعِدِىِّ قَالَ غَزَوْنَا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم غَزْوَةَ تَبُوكَ فَلَمَّا جَاءَ وَادِىَ الْقُرَى إِذَا امْرَأَةٌ فِى حَدِيقَةٍ لَهَا فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لأَصْحَابِهِ « اخْرُصُوا » . وَخَرَصَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَشَرَةَ أَوْسُقٍ فَقَالَ لَهَا « أَحْصِى مَا يَخْرُجُ مِنْهَا » . فَلَمَّا أَتَيْنَا تَبُوكَ قَالَ « أَمَا إِنَّهَا سَتَهُبُّ اللَّيْلَةَ رِيحٌ شَدِيدَةٌ فَلاَ يَقُومَنَّ أَحَدٌ ، وَمَنْ كَانَ مَعَهُ بَعِيرٌ فَلْيَعْقِلْهُ » . فَعَقَلْنَاهَا وَهَبَّتْ رِيحٌ شَدِيدَةٌ فَقَامَ رَجُلٌ فَأَلْقَتْهُ بِجَبَلِ طَيِّئٍ - وَأَهْدَى مَلِكُ أَيْلَةَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بَغْلَةً بَيْضَاءَ ، وَكَسَاهُ بُرْدًا وَكَتَبَ لَهُ بِبَحْرِهِمْ - فَلَمَّا أَتَى وَادِىَ الْقُرَى قَالَ لِلْمَرْأَةِ « كَمْ جَاءَ حَدِيقَتُكِ » . قَالَتْ عَشَرَةَ أَوْسُقٍ خَرْصَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنِّى مُتَعَجِّلٌ إِلَى الْمَدِينَةِ ، فَمَنْ أَرَادَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَعَجَّلَ مَعِى فَلْيَتَعَجَّلْ » . فَلَمَّا - قَالَ ابْنُ بَكَّارٍ كَلِمَةً مَعْنَاهَا - أَشْرَفَ عَلَى الْمَدِينَةِ قَالَ « هَذِهِ طَابَةُ » . فَلَمَّا رَأَى أُحُدًا قَالَ « هَذَا جُبَيْلٌ يُحِبُّنَا وَنُحِبُّهُ ، أَلاَ أُخْبِرُكُمْ بِخَيْرِ دُورِ الأَنْصَارِ » . قَالُوا بَلَى . قَالَ « دُورُ بَنِى النَّجَّارِ ، ثُمَّ دُورُ بَنِى عَبْدِ الأَشْهَلِ ، ثُمَّ دُورُ بَنِى سَاعِدَةَ ، أَوْ دُورُ بَنِى الْحَارِثِ بْنِ الْخَزْرَجِ ، وَفِى كُلِّ دُورِ الأَنْصَارِ - يَعْنِى - خَيْرًا » .
Bize Selh b. Bekkâr, ona Vüheyb, ona Amr b. Yahya, ona Abbas es-Sâidî, ona da Ebu Humeyd es-Sâidî şöyle demiştir:
Biz, Peygamber'in (sav) beraberinde Tebük gazvesine gittik. Peygamber Vâdî'l-Kurâ'ya vardığı zaman, kendi bahçesinde çalışan bir kadınla karşılaştı. Peygamber (sav) sahabilerine: "Şu bahçedeki hurmayı tahmin ediniz" buyurdu. (Biz de tahminde bulunduk.) Rasulullah da on vesk olduğuna dair tahmin de bulundu. Ardından bahçenin sahibi olan kadına: "(Hurma toplarken) buradan kaç kilo hurma çıkacağını say!" buyurdu. Tebük'e geldiğimizde Peygamber (sav): "Dikkat ediniz! Bu gece muhakkak şiddetli bir rüzgar esecek. Sakın kimse bulunduğu yerden ayağa kalkmasın! Yanında devesi olan da devesini sıkı bağlasın!" buyurdu. Bu emir üzerine biz de develerimizi sıkı bağladık. Ve gece şiddetli bir rüzgar esti. O sırada birisi ayağa kalkmıştı. Rüzgar onu Tayy Dağı'na sürükledi.
Bu sefer sırasında Eyle Meliki, Peygamber'e (Düldül adlı) beyaz bir katır hediye etmiş ve bir bürde giydirmişti. Peygamber de bu Melik'e deniz kenarındaki belde halkı için bir mektup yazdırmıştı. Dönüşte Peygamber Vâdî'l-Kurâ'ya gelince, hurmalık sahibesi olan kadına: "Bahçen ne kadar hurma verdi?" diye sordu. O: Allah Elçisi'nin tahmini doğrultusunda on vesk getirdi, dedi. Sonra Peygamber: "Ben Medine'ye (yetişmek için) acele edeceğim. Sizden her kim benim yanımda Medine'ye varmak isterse acele etsin!" buyurdu.
(Ravi der ki:) İbn Bekkâr burada bir söz söyledi ki, ma'nâsı şöyledir: Peygamber Medine'ye yaklaşıp, uzaktan görünce de (eliyle işaret edip): "Bu Tâbe'dir". buyurdu. Uhud'u görünce de: "Bu dağcağız bizleri sever, biz de onu severiz" buyurdu. Sonra da: "Sizlere Ensar mahallelerinin en hayırlısını haber vereyim, istemez misiniz" buyurdu. Sahabîler: “Evet, haber ver” dediler. Rasulullah: "Neccâr oğulları yurdu, sonra Abdu'l-Eşhel oğulları yurdu, sonra Sâide oğulları yurdu, veya Hâris b. Hazrec oğulları yurdu ve bütün Ensâr yurtlarında hayır vardır" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10528, B001481
Hadis:
حَدَّثَنَا سَهْلُ بْنُ بَكَّارٍ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ عَنْ عَمْرِو بْنِ يَحْيَى عَنْ عَبَّاسٍ السَّاعِدِىِّ عَنْ أَبِى حُمَيْدٍ السَّاعِدِىِّ قَالَ غَزَوْنَا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم غَزْوَةَ تَبُوكَ فَلَمَّا جَاءَ وَادِىَ الْقُرَى إِذَا امْرَأَةٌ فِى حَدِيقَةٍ لَهَا فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لأَصْحَابِهِ « اخْرُصُوا » . وَخَرَصَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَشَرَةَ أَوْسُقٍ فَقَالَ لَهَا « أَحْصِى مَا يَخْرُجُ مِنْهَا » . فَلَمَّا أَتَيْنَا تَبُوكَ قَالَ « أَمَا إِنَّهَا سَتَهُبُّ اللَّيْلَةَ رِيحٌ شَدِيدَةٌ فَلاَ يَقُومَنَّ أَحَدٌ ، وَمَنْ كَانَ مَعَهُ بَعِيرٌ فَلْيَعْقِلْهُ » . فَعَقَلْنَاهَا وَهَبَّتْ رِيحٌ شَدِيدَةٌ فَقَامَ رَجُلٌ فَأَلْقَتْهُ بِجَبَلِ طَيِّئٍ - وَأَهْدَى مَلِكُ أَيْلَةَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بَغْلَةً بَيْضَاءَ ، وَكَسَاهُ بُرْدًا وَكَتَبَ لَهُ بِبَحْرِهِمْ - فَلَمَّا أَتَى وَادِىَ الْقُرَى قَالَ لِلْمَرْأَةِ « كَمْ جَاءَ حَدِيقَتُكِ » . قَالَتْ عَشَرَةَ أَوْسُقٍ خَرْصَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنِّى مُتَعَجِّلٌ إِلَى الْمَدِينَةِ ، فَمَنْ أَرَادَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَعَجَّلَ مَعِى فَلْيَتَعَجَّلْ » . فَلَمَّا - قَالَ ابْنُ بَكَّارٍ كَلِمَةً مَعْنَاهَا - أَشْرَفَ عَلَى الْمَدِينَةِ قَالَ « هَذِهِ طَابَةُ » . فَلَمَّا رَأَى أُحُدًا قَالَ « هَذَا جُبَيْلٌ يُحِبُّنَا وَنُحِبُّهُ ، أَلاَ أُخْبِرُكُمْ بِخَيْرِ دُورِ الأَنْصَارِ » . قَالُوا بَلَى . قَالَ « دُورُ بَنِى النَّجَّارِ ، ثُمَّ دُورُ بَنِى عَبْدِ الأَشْهَلِ ، ثُمَّ دُورُ بَنِى سَاعِدَةَ ، أَوْ دُورُ بَنِى الْحَارِثِ بْنِ الْخَزْرَجِ ، وَفِى كُلِّ دُورِ الأَنْصَارِ - يَعْنِى - خَيْرًا » .
Tercemesi:
Bize Selh b. Bekkâr, ona Vüheyb, ona Amr b. Yahya, ona Abbas es-Sâidî, ona da Ebu Humeyd es-Sâidî şöyle demiştir:
Biz, Peygamber'in (sav) beraberinde Tebük gazvesine gittik. Peygamber Vâdî'l-Kurâ'ya vardığı zaman, kendi bahçesinde çalışan bir kadınla karşılaştı. Peygamber (sav) sahabilerine: "Şu bahçedeki hurmayı tahmin ediniz" buyurdu. (Biz de tahminde bulunduk.) Rasulullah da on vesk olduğuna dair tahmin de bulundu. Ardından bahçenin sahibi olan kadına: "(Hurma toplarken) buradan kaç kilo hurma çıkacağını say!" buyurdu. Tebük'e geldiğimizde Peygamber (sav): "Dikkat ediniz! Bu gece muhakkak şiddetli bir rüzgar esecek. Sakın kimse bulunduğu yerden ayağa kalkmasın! Yanında devesi olan da devesini sıkı bağlasın!" buyurdu. Bu emir üzerine biz de develerimizi sıkı bağladık. Ve gece şiddetli bir rüzgar esti. O sırada birisi ayağa kalkmıştı. Rüzgar onu Tayy Dağı'na sürükledi.
Bu sefer sırasında Eyle Meliki, Peygamber'e (Düldül adlı) beyaz bir katır hediye etmiş ve bir bürde giydirmişti. Peygamber de bu Melik'e deniz kenarındaki belde halkı için bir mektup yazdırmıştı. Dönüşte Peygamber Vâdî'l-Kurâ'ya gelince, hurmalık sahibesi olan kadına: "Bahçen ne kadar hurma verdi?" diye sordu. O: Allah Elçisi'nin tahmini doğrultusunda on vesk getirdi, dedi. Sonra Peygamber: "Ben Medine'ye (yetişmek için) acele edeceğim. Sizden her kim benim yanımda Medine'ye varmak isterse acele etsin!" buyurdu.
(Ravi der ki:) İbn Bekkâr burada bir söz söyledi ki, ma'nâsı şöyledir: Peygamber Medine'ye yaklaşıp, uzaktan görünce de (eliyle işaret edip): "Bu Tâbe'dir". buyurdu. Uhud'u görünce de: "Bu dağcağız bizleri sever, biz de onu severiz" buyurdu. Sonra da: "Sizlere Ensar mahallelerinin en hayırlısını haber vereyim, istemez misiniz" buyurdu. Sahabîler: “Evet, haber ver” dediler. Rasulullah: "Neccâr oğulları yurdu, sonra Abdu'l-Eşhel oğulları yurdu, sonra Sâide oğulları yurdu, veya Hâris b. Hazrec oğulları yurdu ve bütün Ensâr yurtlarında hayır vardır" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 54, 1/483
Senetler:
1. Ebu Humeyd Abdurrahman b. Sa'd es-Sâ'îdî (Münzir b. Sa'd b. Malik)
2. Abbas b. Sehl el-Ensari (Abbas b. Sehl b. Sa'd b. Malik b. Halid)
3. Amr b. Yahya el-Ensarî (Amr b. Yahya b. Umare b. Ebu Hasan b. Abduamr)
4. Ebu Bekir Vüheyb b. Hâlid el-Bâhilî (Vüheyb b. Hâlid b. Aclân)
5. Sehl b. Bekkâr el-Kaysî (Sehl b. Bekkâr b. Bişr)
Konular:
Bilgi, tahmini
Ensar, Ensara kin beslemek
KTB, HEDİYELEŞMEK
Şehirler, Medine, önemi
Siyer, cansız varlıklar, Uhud bizi sever
Siyer, Uhud dağı
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Süleyman b. Bilal arasında inkita vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
278705, B001482-2
Hadis:
وَقَالَ سُلَيْمَانُ بْنُ بِلاَلٍ حَدَّثَنِى عَمْرٌو « ثُمَّ دَارُ بَنِى الْحَارِثِ ، ثُمَّ بَنِى سَاعِدَةَ » . وَقَالَ سُلَيْمَانُ عَنْ سَعْدِ بْنِ سَعِيدٍ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ غَزِيَّةَ عَنْ عَبَّاسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « أُحُدٌ جَبَلٌ يُحِبُّنَا وَنُحِبُّهُ » . قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ كُلُّ بُسْتَانٍ عَلَيْهِ حَائِطٌ فَهْوَ حَدِيقَةٌ ، وَمَا لَمْ يَكُنْ عَلَيْهِ حَائِطٌ لَمْ يَقُلْ حَدِيقَةٌ .
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Bilal, ona da Amr şöyle demiştir: Peygamber (sav) şöyle devam etti:
"Sonra Hâris oğulları yurdu, sonra Beni Sâide yurdu."
Bize Süleyman, ona Sa'd b. Saîd, ona Umâre b. Gâziyye, ona Abbas, ona da babasının (Sehl ibn Sa'd) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Uhud öyle bir dağdır ki, o bizi sever, biz de onu severiz" buyurmuştur.
Ebu Abdullah dedi ki: Etrafı çevrili olan her bostan bahçe kabul edilir. Etrafında duvar bulunmayana bahçe denmez.
Açıklama:
Rivayet muallaktır; Buhari ile Süleyman b. Bilal arasında inkita vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 54, 1/484
Senetler:
1. Sehl b. Sa'd es-Sâidi (Sehl b. Sa'd b. Malik b. Halid b. Sa'lebe)
2. Abbas b. Sehl el-Ensari (Abbas b. Sehl b. Sa'd b. Malik b. Halid)
3. Umare b. Gaziyye el-Ensari (Umare b. Gaziyye b. Haris b. Amr b. Gaziyye b. Amr)
4. Sa'd b. Said el-Ensari (Sa'd b. Said b. Kays b. Amr b. Sehl)
5. Ebu Muhammed Süleyman b. Bilal el-Kuraşi (Süleyman b. Bilal)
Konular:
Siyer, cansız varlıklar, Uhud bizi sever
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنِى اللَّيْثُ حَدَّثَنِى خَالِدُ بْنُ يَزِيدَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ أَبِى رَبَاحٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - . نَهَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَنْ بَيْعِ الثِّمَارِ حَتَّى يَبْدُوَ صَلاَحُهَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10551, B001487
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنِى اللَّيْثُ حَدَّثَنِى خَالِدُ بْنُ يَزِيدَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ أَبِى رَبَاحٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - . نَهَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَنْ بَيْعِ الثِّمَارِ حَتَّى يَبْدُوَ صَلاَحُهَا .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Halid b. Yezid, ona Ata b. Ebu Rabah, ona Cabir b. Abdullah (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav) meyvelerin salâhı meydana (olgunlaşıp bozulmayacağı) çıkıncaya kadar alım satımlarını yasaklamıştır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 58, 1/485
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
3. Halid b. Yezid el-Cümehî (Halid b. Yezid)
4. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
5. Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Kila'î (Abdullah b. Yusuf)
Konular:
Ticaret, meyveyi olgunlaşmadan satmak
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ عَنْ مَالِكٍ عَنْ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى عَنْ بَيْعِ الثِّمَارِ حَتَّى تُزْهِىَ ، قَالَ حَتَّى تَحْمَارَّ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10555, B001488
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ عَنْ مَالِكٍ عَنْ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى عَنْ بَيْعِ الثِّمَارِ حَتَّى تُزْهِىَ ، قَالَ حَتَّى تَحْمَارَّ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Malik, ona Humeyd, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle demiştir:
"Peygamber (sav) hurmanın izhâ (alacalanma) devrine girinceye kadar hurma satışını yasakladı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 58, 1/486
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Ticaret, meyveyi olgunlaşmadan satmak
حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عُفَيْرٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ عَنْ يُونُسَ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ حَدَّثَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ ابْنِ عَبِّاسٍ - رضى الله عنهما - قَالَ وَجَدَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم شَاةً مَيِّتَةً أُعْطِيَتْهَا مَوْلاَةٌ لِمَيْمُونَةَ مِنَ الصَّدَقَةِ ، قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « هَلاَّ انْتَفَعْتُمْ بِجِلْدِهَا » . قَالُوا إِنَّهَا مَيْتَةٌ . قَالَ « إِنَّمَا حَرُمَ أَكْلُهَا » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10562, B001492
Hadis:
حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عُفَيْرٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ عَنْ يُونُسَ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ حَدَّثَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ ابْنِ عَبِّاسٍ - رضى الله عنهما - قَالَ وَجَدَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم شَاةً مَيِّتَةً أُعْطِيَتْهَا مَوْلاَةٌ لِمَيْمُونَةَ مِنَ الصَّدَقَةِ ، قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « هَلاَّ انْتَفَعْتُمْ بِجِلْدِهَا » . قَالُوا إِنَّهَا مَيْتَةٌ . قَالَ « إِنَّمَا حَرُمَ أَكْلُهَا » .
Tercemesi:
Bize Said b. Ufeyr, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ubeydullah b. Abdullah, ona da İbn Abbas, (r.anhüma) şöyle demiştir:
Peygamber (sav) bir koyunu ölmüş halde buldu. Bu koyun, müminlerin anası Meymûne'nin azatlı cariyesine sadaka malından verilmişti. Peygamber: "Bu koyunun derisinden istifade etseniz!" buyurdu. 'Bu koyun ölmüştür' dediler. Peygamber de şöyle buyurdu: "Ölü hayvanın sadece etini yemek haramdır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 60, 1/486
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Ubeydullah b. Abdullah el-Hüzeli (Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud b. Gâfil)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Ebu Osman Said b. Ufeyr el-Ensari (Said b. Kesir b. Ufeyr b. Müslim)
Konular:
Deri, Tabaklama, derinin tabaklanması
Yiyecekler, haram olanlar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10572, B001497
Hadis:
حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَمْرٍو عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى أَوْفَى قَالَ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا أَتَاهُ قَوْمٌ بِصَدَقَتِهِمْ قَالَ « اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى آلِ فُلاَنٍ » . فَأَتَاهُ أَبِى بِصَدَقَتِهِ ، فَقَالَ « اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى آلِ أَبِى أَوْفَى » .
Tercemesi:
Bize Hafs b. Ömer, ona Şube b. Haccâc, ona da Amr b. Mürre, Abdullah b. Ebu Evfâ’nın (ra) şöyle dediğini rivayet etti:
Peygamber Efendimize (sav) bir kabile zekâtlarını getirdiği zaman Efendimiz onlar için "Allah'ım bu kabileye rahmet eyle!" diye dua ederdi. Babam Ebu Evfâ, zekatıyla geldiğinde de: "Allah'ım! Ebu Evfâ'nın ailesine rahmet eyle!" diye dua buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 64, 1/487
Senetler:
1. Ebu İbrahim Abdullah b. Ebu Evfâ el-Eslemî (Abdullah b. Alkame b. Halid b. Haris)
2. Amr b. Mürre el-Muradî (Amr b. Mürre b. Abdullah b. Tarık)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Ebu Ömer Hafs b. Ömer el-Ezdî (Hafs b. Ömer b. Hâris b. Sehbera)
Konular:
Dua, iyilik yapana dua edilmeli
Hz. Peygamber, duaları
Zekat, kimlere zekat verilebilir?
Zekat, zekat alma veya verme adabı