37 Kayıt Bulundu.
Açıklama: Hadis oldukça zayıftır. İsnad, ferd-i mutlaktır (garip). İsnadda ismi verilmeyen kişiler başka rivayetlerden istifadeyle şöyledir: Ebu'l-Anbes - Ebu'l-Adebbes - Ebu Merzuk - Ebu Galib. Bu isnaddaki isimlerin belirsizliği bir zaafiyettir. Diğer rivayetlerden tespit edilen isimlerden bir kısmı hadis alanında zayıf sayılmışlardır. İsnadda yer alan ve ismi bilinmeyen Ebu Merzuk hakkında (bir başka isnadda hocası konumundaki Ebu Galib ile birlikte) "Güvenilir ravilerin hadislerine aykırı hadis naklederken sika ravilerce desteklenmeyip ferd kaldıkları için hadisleri delil olmaz" (İbn Hibban, Mecruhin, III, 159), "Zayıftır (leyyin" ve "İsmi bilinmemektedir" (İbn Hacer, Takribü't-Tehzib, s. 672) denilmiştir. Ravilerden Ebü'l-Adebbes'in adı Tübey' b. Süleyman'dır. (İbn Ebi Hatim, el-Cerh ve't-ta'dil, II, 447). "Tanınmayan bir ravi" olarak nitelenmiştir (Zehebi, el-Muğni fi'd-duafa, s. 118). Ebu'l-Adebbes Meni b. Süleyman el-Esedi olduğu da söylenmiştir (İbn Hibban, Sikat, VI, 177). Kaynaklarda ilk görüş daha fazla yer almaktadır.
Açıklama: Hadisin ilk kelimesi "kırıldı" anlamında وُثِيَتْ olabilir. Ancak "kırılmadı ama hasta oldu (belki çıktı)" anlamında وُثِئَتْ de olabilir. Kaynaklarda iki kullanıma da rastlanmıştır. Ravi Verka b. Ömer el-Yeşküri hakkında hem cerh hem ta'dil ifadeleri vardır. Özellikle bu hadiste olduğu gibi Mansur b. Mutemir'den rivayetlerine yönelik tenkit vardır. Ahmed b. Hanbel'in "sika, sünnet ehli" diye nitelediği ve kendisine "ama irca fikrine sahipti" denildiğinde "bilmiyorum" cevabını verdiği aktarılmıştır. Fazlaca tashif (hadis rivayetinde hata) yaptığı, Ukayli'nin "Mansur'dan rivayetleri hakkında alimler eleştiriler yaptı" dediği, Yahya b. Kattan'ın, Verka'nın Mansur'dan rivayetlerini "Bir şey etmez (لا يساوي شيئا)" diye eleştirdiği (Ukayli, ed-Duafau'l-kebir, IV, 327), İbn Adiy'in, "Ebü'z-Zinad, Mansur ve İbn Ebi Necih'in nüshalarına sahipti. Ancak rivayet ederken isnadlarda hatalar yapardı. Başka rivayetlerinde sorun yoktur" dediği, Yahya b. Main ve başkalarının hiçbir kayıt düşmeden sika saydığı ifade edilmiştir. Bu bilgilerin ardından İbn Hacer el-Askalani şu değerlendirmeyi yapar: "Şeyhan (Buhari ve Müslim) Verka'nın Mansur b. Mutemir'den hiçbir rivayetini almamıştır. Rivayetlerini herkes kabul etmiştir" (bk. İbn Hacer, Fethu'l-Bari, I, 449). İbn Hacer bir başka eserinde ise "Saduktur. Mansur'dan rivayetlerinde zaafiyet vardır" demiştir (İbn Hacer, Takribü't-Tehzib, s. 580). Bu sebeple hadis ya "zayıf" ya da en iyi ihtimalle "hasen" sayılabilir.
Açıklama: Hadis, ferddir (garip). Hadisin ilk ravisi olan Enes b. Malik sahabi tabakasında tektir. Ondan hadisi aktaran ve kaynaklarda daha fazla ismi geçen ravi Humeyd b. Ebi Humeyd'dir. Bazı kaynaklarda bu tabakada Sabit el-Bünani ismi de yer almaktadır. Bu iki raviden hadisi Hammad b. Seleme almıştır ve kendi tabakasında tektir. Hadisi Hammad b. Seleme'den Afra, Abdurrahman b. Mehdi, Affan, Muhammed b. Müsenna ve Ebu Kamil Muzaffer b. Müdrik almıştır. Tirmizi, hadis hakkında "sahih hasen" hükmü vermiş ve "bu isnadının garip (ferd)" olduğunu belirtmiştir. Bu hadis şöyle yorumlanmıştır: "Üstad Ebu Hamid (el-Gazali) şöyle demiştir: "Eğer taraflar arasında gönül birliği oluşmuşsa birbiri için ayağa kalkmak, birbirinden özür dilemek ve birbirine övgüde bulunmak gibi haklar hafifler. Çünkü her ne kadar bunlar dostluk hukukuna dahil olsa da biraz da yabancılık ve külfet içerirler. Eğer taraflar arasında gönül birliği sağlanmışsa külfet halısı bütünüyle dürülür. Bu durumda muhatabına, sanki kendisi gibi davranır. Çünkü bu görünür edep halleri aslında içteki edebin ve kalp temizliğinin dışa vurumudur. Kalpler zaten temiz ise bu durumda kalptekini gösterme külfetine girilmez. Hasılı birisi için ayağa kalkmak ya da kalkmamak zamana, hale ve kişiye göre değişir" (Tıbi, el-Kaşif an hakaiki's-sünen, X, 3067).
Açıklama: Hadis, ferddir (garip). Hadisin ilk ravisi olan Enes b. Malik sahabi tabakasında tektir. Ondan hadisi aktaran ve kaynaklarda daha fazla ismi geçen ravi Humeyd b. Ebi Humeyd'dir. Bazı kaynaklarda bu tabakada Sabit el-Bünani ismi de yer almaktadır. Bu iki raviden hadisi Hammad b. Seleme almıştır ve kendi tabakasında tektir. Hadisi Hammad b. Seleme'den Afra, Abdurrahman b. Mehdi, Affan, Muhammed b. Müsenna ve Ebu Kamil Muzaffer b. Müdrik almıştır. Tirmizi, hadis hakkında "sahih hasen" hükmü vermiş ve "bu isnadının garip (ferd)" olduğunu belirtmiştir. Bu hadis şöyle yorumlanmıştır: "Üstad Ebu Hamid (el-Gazali) şöyle demiştir: "Eğer taraflar arasında gönül birliği oluşmuşsa birbiri için ayağa kalkmak, birbirinden özür dilemek ve birbirine övgüde bulunmak gibi haklar hafifler. Çünkü her ne kadar bunlar dostluk hukukuna dahil olsa da biraz da yabancılık ve külfet içerirler. Eğer taraflar arasında gönül birliği sağlanmışsa külfet halısı bütünüyle dürülür. Bu durumda muhatabına, sanki kendisi gibi davranır. Çünkü bu görünür edep halleri aslında içteki edebin ve kalp temizliğinin dışa vurumudur. Kalpler zaten temiz ise bu durumda kalptekini gösterme külfetine girilmez. Hasılı birisi için ayağa kalkmak ya da kalkmamak zamana, hale ve kişiye göre değişir" (Tıbi, el-Kaşif an hakaiki's-sünen, X, 3067).
Açıklama: Hadis, ferddir (garip). Hadisin ilk ravisi olan Enes b. Malik sahabi tabakasında tektir. Ondan hadisi aktaran ve kaynaklarda daha fazla ismi geçen ravi Humeyd b. Ebi Humeyd'dir. Bazı kaynaklarda bu tabakada Sabit el-Bünani ismi de yer almaktadır. Bu iki raviden hadisi Hammad b. Seleme almıştır ve kendi tabakasında tektir. Hadisi Hammad b. Seleme'den Afra, Abdurrahman b. Mehdi, Affan, Muhammed b. Müsenna ve Ebu Kamil Muzaffer b. Müdrik almıştır. Tirmizi, hadis hakkında "sahih hasen" hükmü vermiş ve "bu isnadının garip (ferd)" olduğunu belirtmiştir. Bu hadis şöyle yorumlanmıştır: "Üstad Ebu Hamid (el-Gazali) şöyle demiştir: "Eğer taraflar arasında gönül birliği oluşmuşsa birbiri için ayağa kalkmak, birbirinden özür dilemek ve birbirine övgüde bulunmak gibi haklar hafifler. Çünkü her ne kadar bunlar dostluk hukukuna dahil olsa da biraz da yabancılık ve külfet içerirler. Eğer taraflar arasında gönül birliği sağlanmışsa külfet halısı bütünüyle dürülür. Bu durumda muhatabına, sanki kendisi gibi davranır. Çünkü bu görünür edep halleri aslında içteki edebin ve kalp temizliğinin dışa vurumudur. Kalpler zaten temiz ise bu durumda kalptekini gösterme külfetine girilmez. Hasılı birisi için ayağa kalkmak ya da kalkmamak zamana, hale ve kişiye göre değişir" (Tıbi, el-Kaşif an hakaiki's-sünen, X, 3067).
Açıklama: Hadis, ferddir (garip). Hadisin ilk ravisi olan Enes b. Malik sahabi tabakasında tektir. Ondan hadisi aktaran ve kaynaklarda daha fazla ismi geçen ravi Humeyd b. Ebi Humeyd'dir. Bazı kaynaklarda bu tabakada Sabit el-Bünani ismi de yer almaktadır. Bu iki raviden hadisi Hammad b. Seleme almıştır ve kendi tabakasında tektir. Hadisi Hammad b. Seleme'den Afra, Abdurrahman b. Mehdi, Affan, Muhammed b. Müsenna ve Ebu Kamil Muzaffer b. Müdrik almıştır. Tirmizi, hadis hakkında "sahih hasen" hükmü vermiş ve "bu isnadının garip (ferd)" olduğunu belirtmiştir. Bu hadis şöyle yorumlanmıştır: "Üstad Ebu Hamid (el-Gazali) şöyle demiştir: "Eğer taraflar arasında gönül birliği oluşmuşsa birbiri için ayağa kalkmak, birbirinden özür dilemek ve birbirine övgüde bulunmak gibi haklar hafifler. Çünkü her ne kadar bunlar dostluk hukukuna dahil olsa da biraz da yabancılık ve külfet içerirler. Eğer taraflar arasında gönül birliği sağlanmışsa külfet halısı bütünüyle dürülür. Bu durumda muhatabına, sanki kendisi gibi davranır. Çünkü bu görünür edep halleri aslında içteki edebin ve kalp temizliğinin dışa vurumudur. Kalpler zaten temiz ise bu durumda kalptekini gösterme külfetine girilmez. Hasılı birisi için ayağa kalkmak ya da kalkmamak zamana, hale ve kişiye göre değişir" (Tıbi, el-Kaşif an hakaiki's-sünen, X, 3067).
Açıklama: Hadisin ilk kelimesi "kırıldı" anlamında وُثِيَتْ olabilir. Ancak "kırılmadı ama hasta oldu (belki çıktı)" anlamında وُثِئَتْ de olabilir. Kaynaklarda iki kullanıma da rastlanmıştır. Ravi Verka b. Ömer el-Yeşküri hakkında hem cerh hem ta'dil ifadeleri vardır. Özellikle bu hadiste olduğu gibi Mansur b. Mutemir'den rivayetlerine yönelik tenkit vardır. Ahmed b. Hanbel'in "sika, sünnet ehli" diye nitelediği ve kendisine "ama irca fikrine sahipti" denildiğinde "bilmiyorum" cevabını verdiği aktarılmıştır. Fazlaca tashif (hadis rivayetinde hata) yaptığı, Ukayli'nin "Mansur'dan rivayetleri hakkında alimler eleştiriler yaptı" dediği, Yahya b. Kattan'ın, Verka'nın Mansur'dan rivayetlerini "Bir şey etmez (لا يساوي شيئا)" diye eleştirdiği (Ukayli, ed-Duafau'l-kebir, IV, 327), İbn Adiy'in, "Ebü'z-Zinad, Mansur ve İbn Ebi Necih'in nüshalarına sahipti. Ancak rivayet ederken isnadlarda hatalar yapardı. Başka rivayetlerinde sorun yoktur" dediği, Yahya b. Main ve başkalarının hiçbir kayıt düşmeden sika saydığı ifade edilmiştir. Bu bilgilerin ardından İbn Hacer el-Askalani şu değerlendirmeyi yapar: "Şeyhan (Buhari ve Müslim) Verka'nın Mansur b. Mutemir'den hiçbir rivayetini almamıştır. Rivayetlerini herkes kabul etmiştir" (bk. İbn Hacer, Fethu'l-Bari, I, 449). İbn Hacer bir başka eserinde ise "Saduktur. Mansur'dan rivayetlerinde zaafiyet vardır" demiştir (İbn Hacer, Takribü't-Tehzib, s. 580). Bu sebeple hadis ya "zayıf" ya da en iyi ihtimalle "hasen" sayılabilir.mütabileriyle sahihtir.
Açıklama: Hadis, ferddir (garip). Hadisin ilk ravisi olan Enes b. Malik sahabi tabakasında tektir. Ondan hadisi aktaran ve kaynaklarda daha fazla ismi geçen ravi Humeyd b. Ebi Humeyd'dir. Bazı kaynaklarda bu tabakada Sabit el-Bünani ismi de yer almaktadır. Bu iki raviden hadisi Hammad b. Seleme almıştır ve kendi tabakasında tektir. Hadisi Hammad b. Seleme'den Afra, Abdurrahman b. Mehdi, Affan, Muhammed b. Müsenna ve Ebu Kamil Muzaffer b. Müdrik almıştır. Tirmizi, hadis hakkında "sahih hasen" hükmü vermiş ve "bu isnadının garip (ferd)" olduğunu belirtmiştir. Bu hadis şöyle yorumlanmıştır: "Üstad Ebu Hamid (el-Gazali) şöyle demiştir: "Eğer taraflar arasında gönül birliği oluşmuşsa birbiri için ayağa kalkmak, birbirinden özür dilemek ve birbirine övgüde bulunmak gibi haklar hafifler. Çünkü her ne kadar bunlar dostluk hukukuna dahil olsa da biraz da yabancılık ve külfet içerirler. Eğer taraflar arasında gönül birliği sağlanmışsa külfet halısı bütünüyle dürülür. Bu durumda muhatabına, sanki kendisi gibi davranır. Çünkü bu görünür edep halleri aslında içteki edebin ve kalp temizliğinin dışa vurumudur. Kalpler zaten temiz ise bu durumda kalptekini gösterme külfetine girilmez. Hasılı birisi için ayağa kalkmak ya da kalkmamak zamana, hale ve kişiye göre değişir" (Tıbi, el-Kaşif an hakaiki's-sünen, X, 3067).
Açıklama: Hadisin ravilerinden Ebü'z-Zübeyr Muhammed b. Müslim el-Mekki hakkında kaynaklarda çoğunlukla ta'dil, biraz cerh ifadeleri bulunmaktadır. "Cabir'in hadislerini en iyi bilenimizdi", "Çok hadis rivayet eden sika bir raviydi" de denilmiştir, "Şube, yaptığı bir davranışı gördüğü iddiasıyla hadislerini terketmiştir" de denilmiştir (İbn Sa'd, et-Tabakatü'l-kübra, VI, 30). Şu'be'nin muhtemelen namazı güzel kılmadığını gördüğü için hadislerini terkettiği anlaşılmaktadır (bk. İbn Ebi Hatim, el-Cerh ve't-tadil, VIII, 75). Başka gerekçeler de yazılmıştır (Zehebi, el-Muğni fi'd-duafa, II, 632). Ebü'z-Zübeyr'in İbn Uyeyne, Şube ve İbn Cüreyc tarafından zayıf görüldüğü, Ebu Zür'a'ya "Ebü'z-Zübeyr'in hadisleri delil olur mu?" diye sorulduğunda "Sikaların hadisleri delil alınabilir" dediği nakledilmiştir (İbnü'l-Cevzi, ed-Duafa ve'l-metrukin, III, 100). Müdellis olduğu da söylenmiştir (Zehebi, Tezkiretü'l-huffaz, I, 95). Dolayısıyla bu isnada sıhhat hükmü verilirken ihtiyatlı olmak gerekir. "Hasen derecesine yakın sahih hadistir" denilebilir. Bu hadis şöyle yorumlanmıştır: "Biraz önce neredeyse Farslılar ve Rumlar gibi davranıyordunuz. Kralları otururken onlar kralları için ayakta duruyorlar" sözü Hz. Peygamber'in (sav) ashabına oturma emri vermesinin sebebini açıklamaktadır. Ayrıca bu davranışın, bu ümmete yakıştırılmadığının delilidir. Ayağa kalkmayı yasaklayan rivayetler ve "İnsanların karşısında ayakta durmalarından hoşlanan kimse" hakkındaki tehditler bu tarzda yorumlanmalıdır. Yani "o otururken" muhataplarının ayakta durması anlamına gelir. Ömer b. Abdilaziz karşısında ayakta bekleyenlere şöyle demiştir: "Eğer ayakta bekleyecekseniz biz de kalkalım, oturacaksanız oturalım". Yani oturanın karşısında ayakta beklenmesini hoş görmemiştir. Hz. Peygamber'in, Cafer, İkrime, Üsame ve başkaları için ayağa kalktığına dair pek çok sahih hadis nakledilmiştir" (Kadı İyaz, İkmalü'l-Mu'lim, II, 316). "Bu hadis ihtiyaç olmadığı halde hizmetçi ve tebaanın oturan iktidar sahipleri karşısında ayakta beklemesini yasaklamaktadır. İçeri giren fazilet ve hayır ehli kimseler için ayağa kalkmak bununla aynı değildir. Bilakis bu davranış caizdir. Bunu gösteren birçok hadisler nakledilmiş, selef halef alimler böyle davranmışlardır" (Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, IV, 135).
Açıklama: Hz. Peygamber'in (as) yaralı olduğu dönemde cemaate oturarak namaz kıldırdığı ve cemaatten de oturmalarını istediği anlamındaki rivayet Hz. Aişe, Enes b. Malik, Cabir b. Abdillah ve Ebu Hüreyre'den gelmiştir. Fakat "Farisiler gibi büyüklerinize kalkmayın" anlamına gelen bölüm sadece Cabir b. Abdillah'tan aktarılmaktadır (İbn Ebi Şeybe, Musannef, II, 115 vd.). Bu hadis namazda imam otururken cemaatin de oturması gerektiğini göstermektedir. Bununla birlikte ehl-i hadisten bazı alimler Resulullah'ın (as) vefatına sebep olan hastalığı sırasında kendisinin Hz. Ebubekir'e oturarak imam olmasını, Hz. Ebubekir'in de Resulullah'a ayakta uymasını ve cemaati yönlendirmesini delil getirerek önceki hükmün mensuh olduğunu savunmuştur (İbn Huzeyme, Sahih, II, 776). Buhari'nin aktardığına göre bu görüşü Humeydi savunmuştur (Buhari, Sahih, I, 139). Bazı alimler imam oturarak namaz kıldırsa bile cemaatin ayakta namaz kılması gerektiğini söylemişlerdir. Süfyan es-Sevri, Malik b. Enes, İbnü'l-Mübarek ve Şafii bunlar arasındadır (Tirmizi, Sünen, II, 194).