حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا أَبُو الْعُمَيْسِ عَنْ إِيَاسِ بْنِ سَلَمَةَ بْنِ الأَكْوَعِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم عَيْنٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ وَهْوَ فِى سَفَرٍ ، فَجَلَسَ عِنْدَ أَصْحَابِهِ يَتَحَدَّثُ ثُمَّ انْفَتَلَ ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « اطْلُبُوهُ وَاقْتُلُوهُ » . فَقَتَلَهُ فَنَفَّلَهُ سَلَبَهُ .
Bize Ebu Nuaym, ona Ebu Umeys, ona İyâs b. Seleme b. Ekva', ona da babası (Seleme b. Ekva) şöyle rivayet etmiştir:
Yolculuk halinde iken Hz. Peygamber'in (sav) yanına müşriklerden bir casus geldi, ashabın yanına oturup konuştuktan sonra gitti. Nebî (sav), "onu bulup öldürün" buyurdu. (Seleme) onu öldürdü ve Hz. Peygamber (sav) de casusun eşyasını ona verdi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30381, B003051
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا أَبُو الْعُمَيْسِ عَنْ إِيَاسِ بْنِ سَلَمَةَ بْنِ الأَكْوَعِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم عَيْنٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ وَهْوَ فِى سَفَرٍ ، فَجَلَسَ عِنْدَ أَصْحَابِهِ يَتَحَدَّثُ ثُمَّ انْفَتَلَ ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « اطْلُبُوهُ وَاقْتُلُوهُ » . فَقَتَلَهُ فَنَفَّلَهُ سَلَبَهُ .
Tercemesi:
Bize Ebu Nuaym, ona Ebu Umeys, ona İyâs b. Seleme b. Ekva', ona da babası (Seleme b. Ekva) şöyle rivayet etmiştir:
Yolculuk halinde iken Hz. Peygamber'in (sav) yanına müşriklerden bir casus geldi, ashabın yanına oturup konuştuktan sonra gitti. Nebî (sav), "onu bulup öldürün" buyurdu. (Seleme) onu öldürdü ve Hz. Peygamber (sav) de casusun eşyasını ona verdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 173, 1/804
Senetler:
1. Ebu İyas Seleme b. Ekva' (Seleme b. Amr b. Sinan b. Abdullah)
2. Ebu Seleme İyas b. Seleme el-Eslemî (İyas b. Seleme b. Ekva)
3. Ebu Umeys Utbe b. Abdullah el-Mesudi el-Hüzelî (Utbe b. Abdullah b. Utbe b. Abdullah b. Mesud)
4. Ebu Nuaym Fadl b. Dükeyn el-Mülâi (Fadl b. Amr b. Hammâd b. Züheyr b. Dirhem)
Konular:
Yargı, casusluk, yapanın öldürülmesi vs.
Bize Yusuf b. Behlûl, ona İbn İdris, ona Husayn b. Abdurrahman, ona Sa'd b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona da Ali (ra) şöyle demiştir:
Rasûlullah (sav) "hadi gidip, Hâh bostanına varın. Orada, yanında, Hâtıb b. Ebu Beltea'nın Mekke müşriklerine yazdığı bir mektup bulunan müşrik bir kadın vardır. (Onu bana getiriniz)" buyurarak beni, Ebu Mirsed'i ve Zübeyir'i gönderdi. Hepimiz süvari idik. Biz o kadına Rasulullah'ın dediği yerde, devesi üzerinde giderken yetiştik. Kadına “çıkar, mektubu” dedik. Kadın “yanımızda mektup falan yok” dedi. Biz onun devesini çöktürüp mektubu aradık, ama hiçbir mektup göremedik. Kadına “Rasulullah (sav) yalan söylemez. Ya sen mektubu çıkarırsın ya da biz elbiseni soyup buluruz” dedik. Kadın bizdeki ciddiliği görünce, elini gömleğinin bağına uzattı, mektup kadının beli üzerindeki bir beze bağlanmış haldeydi. Kadın onu çıkardı. Ardından biz o yazılı sahifeyi Rasulullah'a (sav) getirdik. Ömer “ey Allah'ın Rasulü, bu zat Allah'a, Rasulü'ne ve Müminlere hainlik etmiştir. Beni bırakın, onun boynunu vurayım” dedi. Peygamber (sav) Hâtıb'a "yaptığın bu işe seni sevk eden nedir?" buyurdu. Hâtıb “vallahi Allah'a ve Rasulü'ne imanım tamdır. Ben sadece Mekkeliler yanında, Allah'ın, ailemi ve malımı korumasına vesile olacak bir el (destek) olmasını istedim. Senin yanındaki Muhacirlerin her birinin, Mekke'de ailesini ve malını koruyacak hısımları vardır” dedi. Hz. Peygamber "Hâtıb doğru söylemiştir, onun hakkında hayırdan başka bir şey söylemeyin" buyurdu. Ancak Ömer “ey Allah'ın Rasulü, bu zat Allah'a, Rasulü'ne ve Müminlere hainlik etmiştir. Beni bırakın, onun boynunu vurayım” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) "Hâtıb Bedir ehlinden değil mi?" buyurdu ve "belki de Allah, Bedir ehlinin amelini iyi bildiği için 'istediğinizi yapın, cennet sizlere vacip oldu' yahut 'ben sizleri bağışladım' buyurmuştur" diye devam etti. Bunun üzerine Ömer'in gözünden yaşlar süzüldü ve “Allah ve Rasulü en bilendir” dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22181, B006259
Hadis:
حَدَّثَنَا يُوسُفُ بْنُ بُهْلُولٍ حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ قَالَ حَدَّثَنِى حُصَيْنُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ سَعْدِ بْنِ عُبَيْدَةَ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِىِّ عَنْ عَلِىٍّ - رضى الله عنه - قَالَ بَعَثَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَالزُّبَيْرَ بْنَ الْعَوَّامِ وَأَبَا مَرْثَدٍ الْغَنَوِىَّ وَكُلُّنَا فَارِسٌ فَقَالَ « انْطَلِقُوا حَتَّى تَأْتُوا رَوْضَةَ خَاخٍ ، فَإِنَّ بِهَا امْرَأَةً مِنَ الْمُشْرِكِينَ مَعَهَا صَحِيفَةٌ مِنْ حَاطِبِ بْنِ أَبِى بَلْتَعَةَ إِلَى الْمُشْرِكِينَ » . قَالَ فَأَدْرَكْنَاهَا تَسِيرُ عَلَى جَمَلٍ لَهَا حَيْثُ قَالَ لَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ قُلْنَا أَيْنَ الْكِتَابُ الَّذِى مَعَكِ قَالَتْ مَا مَعِى كِتَابٌ . فَأَنَخْنَا بِهَا ، فَابْتَغَيْنَا فِى رَحْلِهَا فَمَا وَجَدْنَا شَيْئًا ، قَالَ صَاحِبَاىَ مَا نَرَى كِتَابًا . قَالَ قُلْتُ لَقَدْ عَلِمْتُ مَا كَذَبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَالَّذِى يُحْلَفُ بِهِ لَتُخْرِجِنَّ الْكِتَابَ أَوْ لأُجَرِّدَنَّكِ . قَالَ فَلَمَّا رَأَتِ الْجِدَّ مِنِّى أَهْوَتْ بِيَدِهَا إِلَى حُجْزَتِهَا وَهْىَ مُحْتَجِزَةٌ بِكِسَاءٍ فَأَخْرَجَتِ الْكِتَابَ - قَالَ - فَانْطَلَقْنَا بِهِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « مَا حَمَلَكَ يَا حَاطِبُ عَلَى مَا صَنَعْتَ » . قَالَ مَا بِى إِلاَّ أَنْ أَكُونَ مُؤْمِنًا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ، وَمَا غَيَّرْتُ وَلاَ بَدَّلْتُ ، أَرَدْتُ أَنْ تَكُونَ لِى عِنْدَ الْقَوْمِ يَدٌ يَدْفَعُ اللَّهُ بِهَا عَنْ أَهْلِى وَمَالِى ، وَلَيْسَ مِنْ أَصْحَابِكَ هُنَاكَ إِلاَّ وَلَهُ مَنْ يَدْفَعُ اللَّهُ بِهِ عَنْ أَهْلِهِ وَمَالِهِ . قَالَ « صَدَقَ فَلاَ تَقُولُوا لَهُ إِلاَّ خَيْرًا » . قَالَ فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ إِنَّهُ قَدْ خَانَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالْمُؤْمِنِينَ ، فَدَعْنِى فَأَضْرِبَ عُنُقَهُ . قَالَ فَقَالَ « يَا عُمَرُ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ اللَّهَ قَدِ اطَّلَعَ عَلَى أَهْلِ بَدْرٍ فَقَالَ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ فَقَدْ وَجَبَتْ لَكُمُ الْجَنَّةُ » . قَالَ فَدَمَعَتْ عَيْنَا عُمَرَ وَقَالَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ .
Tercemesi:
Bize Yusuf b. Behlûl, ona İbn İdris, ona Husayn b. Abdurrahman, ona Sa'd b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona da Ali (ra) şöyle demiştir:
Rasûlullah (sav) "hadi gidip, Hâh bostanına varın. Orada, yanında, Hâtıb b. Ebu Beltea'nın Mekke müşriklerine yazdığı bir mektup bulunan müşrik bir kadın vardır. (Onu bana getiriniz)" buyurarak beni, Ebu Mirsed'i ve Zübeyir'i gönderdi. Hepimiz süvari idik. Biz o kadına Rasulullah'ın dediği yerde, devesi üzerinde giderken yetiştik. Kadına “çıkar, mektubu” dedik. Kadın “yanımızda mektup falan yok” dedi. Biz onun devesini çöktürüp mektubu aradık, ama hiçbir mektup göremedik. Kadına “Rasulullah (sav) yalan söylemez. Ya sen mektubu çıkarırsın ya da biz elbiseni soyup buluruz” dedik. Kadın bizdeki ciddiliği görünce, elini gömleğinin bağına uzattı, mektup kadının beli üzerindeki bir beze bağlanmış haldeydi. Kadın onu çıkardı. Ardından biz o yazılı sahifeyi Rasulullah'a (sav) getirdik. Ömer “ey Allah'ın Rasulü, bu zat Allah'a, Rasulü'ne ve Müminlere hainlik etmiştir. Beni bırakın, onun boynunu vurayım” dedi. Peygamber (sav) Hâtıb'a "yaptığın bu işe seni sevk eden nedir?" buyurdu. Hâtıb “vallahi Allah'a ve Rasulü'ne imanım tamdır. Ben sadece Mekkeliler yanında, Allah'ın, ailemi ve malımı korumasına vesile olacak bir el (destek) olmasını istedim. Senin yanındaki Muhacirlerin her birinin, Mekke'de ailesini ve malını koruyacak hısımları vardır” dedi. Hz. Peygamber "Hâtıb doğru söylemiştir, onun hakkında hayırdan başka bir şey söylemeyin" buyurdu. Ancak Ömer “ey Allah'ın Rasulü, bu zat Allah'a, Rasulü'ne ve Müminlere hainlik etmiştir. Beni bırakın, onun boynunu vurayım” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) "Hâtıb Bedir ehlinden değil mi?" buyurdu ve "belki de Allah, Bedir ehlinin amelini iyi bildiği için 'istediğinizi yapın, cennet sizlere vacip oldu' yahut 'ben sizleri bağışladım' buyurmuştur" diye devam etti. Bunun üzerine Ömer'in gözünden yaşlar süzüldü ve “Allah ve Rasulü en bilendir” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İsti'zân 23, 2/536
Senetler:
()
Konular:
Yargı, casusluk, yapanın öldürülmesi vs.
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عُمَيْسٍ عَنِ ابْنِ سَلَمَةَ بْنِ الأَكْوَعِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم عَيْنٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ - وَهُوَ فِى سَفَرٍ - فَجَلَسَ عِنْدَ أَصْحَابِهِ ثُمَّ انْسَلَّ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم
"اطْلُبُوهُ فَاقْتُلُوهُ." قَالَ فَسَبَقْتُهُمْ إِلَيْهِ فَقَتَلْتُهُ وَأَخَذْتُ سَلَبَهُ فَنَفَّلَنِى إِيَّاهُ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16138, D002653
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عُمَيْسٍ عَنِ ابْنِ سَلَمَةَ بْنِ الأَكْوَعِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم عَيْنٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ - وَهُوَ فِى سَفَرٍ - فَجَلَسَ عِنْدَ أَصْحَابِهِ ثُمَّ انْسَلَّ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم
"اطْلُبُوهُ فَاقْتُلُوهُ." قَالَ فَسَبَقْتُهُمْ إِلَيْهِ فَقَتَلْتُهُ وَأَخَذْتُ سَلَبَهُ فَنَفَّلَنِى إِيَّاهُ .
Tercemesi:
Bize Hasan b. Ali, ona Ebu Nuaym, ona Ebu Umeys, ona İbn Seleme b. Ekva', ona da babası (Seleme b. Ekva') şöyle rivayet etmiştir:
Nebî (sav) sefer halinde iken huzuruna müşriklerden bir casus gelip ashabının yanında oturdu. Ardından ayrılıp (gitti). Hz. Peygamber (sav), "onu arayıp öldürün" buyurdu. Ben herkesi geçip (casusa yetiştim ve) onu öldürdüm! Eşyasını da aldım. Hz. Peygamber (sav), onun eşyasını bana ganimet (olarak) verdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 110, /612
Senetler:
1. Ebu İyas Seleme b. Ekva' (Seleme b. Amr b. Sinan b. Abdullah)
2. Ebu Seleme İyas b. Seleme el-Eslemî (İyas b. Seleme b. Ekva)
3. Ebu Umeys Utbe b. Abdullah el-Mesudi el-Hüzelî (Utbe b. Abdullah b. Utbe b. Abdullah b. Mesud)
4. Ebu Nuaym Fadl b. Dükeyn el-Mülâi (Fadl b. Amr b. Hammâd b. Züheyr b. Dirhem)
5. Hasan b. Ali el-Hüzeli (Hasan b. Ali b. Muhammed)
Konular:
Yargı, casusluk, yapanın öldürülmesi vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16142, D002654
Hadis:
حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ هَاشِمَ بْنَ الْقَاسِمِ وَهِشَامًا حَدَّثَاهُمْ قَالاَ حَدَّثَنَا عِكْرِمَةُ بْنُ عَمَّارٍ قَالَ حَدَّثَنِى إِيَاسُ بْنُ سَلَمَةَ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى قَالَ غَزَوْتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم هَوَازِنَ - قَالَ - فَبَيْنَمَا نَحْنُ نَتَضَحَّى وَعَامَّتُنَا مُشَاةٌ وَفِينَا ضَعَفَةٌ إِذْ جَاءَ رَجُلٌ عَلَى جَمَلٍ أَحْمَرَ فَانْتَزَعَ طَلَقًا مِنْ حِقْوِ الْبَعِيرِ فَقَيَّدَ بِهِ جَمَلَهُ ثُمَّ جَاءَ يَتَغَدَّى مَعَ الْقَوْمِ فَلَمَّا رَأَى ضَعَفَتَهُمْ وَرِقَّةَ ظَهْرِهِمْ خَرَجَ يَعْدُو إِلَى جَمَلِهِ فَأَطْلَقَهُ ثُمَّ أَنَاخَهُ فَقَعَدَ عَلَيْهِ ثُمَّ خَرَجَ يَرْكُضُهُ وَاتَّبَعَهُ رَجُلٌ مِنْ أَسْلَمَ عَلَى نَاقَةٍ وَرْقَاءَ هِىَ أَمْثَلُ ظَهْرِ الْقَوْمِ - قَالَ - فَخَرَجْتُ أَعْدُو فَأَدْرَكْتُهُ وَرَأْسُ النَّاقَةِ عِنْدَ وَرِكِ الْجَمَلِ وَكُنْتُ عِنْدَ وَرِكِ النَّاقَةِ ثُمَّ تَقَدَّمْتُ حَتَّى كُنْتُ عِنْدَ وَرِكِ الْجَمَلِ ثُمَّ تَقَدَّمْتُ حَتَّى أَخَذْتُ بِخِطَامِ الْجَمَلِ فَأَنَخْتُهُ فَلَمَّا وَضَعَ رُكْبَتَهُ بِالأَرْضِ اخْتَرَطْتُ سَيْفِى فَأَضْرِبَ رَأْسَهُ فَنَدَرَ فَجِئْتُ بِرَاحِلَتِهِ وَمَا عَلَيْهَا أَقُودُهَا فَاسْتَقْبَلَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى النَّاسِ مُقْبِلاً فَقَالَ
"مَنْ قَتَلَ الرَّجُلَ." فَقَالُوا سَلَمَةُ بْنُ الأَكْوَعِ. قَالَ
"لَهُ سَلَبُهُ أَجْمَعُ."
[قَالَ هَارُونُ هَذَا لَفْظُ هَاشِمٍ.]
Tercemesi:
Bize Harun b. Abdullah, ona Haşim b. Kasım ve Hişam, onlara İkrime b. Ammar, ona İyas b. Seleme, ona da babası (Selem b. Ekva') şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) ile Hevâzin'e karşı gazâya çıktım. Bizler kahvaltı yaparken, büyük çoğunluğumuz piyade iken ve bizde bir zayıflık hali vâr iken, birden kızıl bir deve üzerinde adam(ın biri) çıkageldi. Devenin böğründen bir ip çıkarttı ve onunla devesini bağladı. Ardından toplulukla beraber yemek için geldi. Onların zayıflığını ve bineklerinin azlığını görünce devesine doğru gitti. Onu çözdü. Sonra onu ıhtırıp üzerine oturdu. Daha sonra onu koşturur halde çıkıp (gitti) ve Eslem kabilesinden biri topluluğun en sağlam devesi olan siyahımsı devesi ile onu izledi. Ben de koşarak çıktım ve ona yetiştim. Devenin başı, diğer devenin arkasında idi. Ardından onu geçtim. Öyle ki, diğer devenin arkasında oldum. Daha sonra öne geçip devenin yularını aldım (ve) onu ıhtırdım. Deve dizlerini yere koyunca kılıcımı sıyırıp adamın başına darbe indirdim. Adam da düştü. Adamın devesini ve üzerindekileri sürerek getirdim. Beni, insanlar içinde Rasulullah (sav) da karşıladı. Hz. Peygamber (sav); "adamı kim öldürdü?" buyurdu. Onlar, Seleme b. Ekva! dediler. Nebî (sav); "tüm eşyası onundur" buyurdu.
[(Ravilerden) Harun, bu hadisin lafzı Hâşim'e aittir dedi.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 110, /612
Senetler:
1. Ebu İyas Seleme b. Ekva' (Seleme b. Amr b. Sinan b. Abdullah)
2. Ebu Seleme İyas b. Seleme el-Eslemî (İyas b. Seleme b. Ekva)
3. İkrime b. Ammar el-Îclî (İkrime b. Ammar b. Ukbe)
4. Ebu Muhammed Hişam b. Saîd el-Bezzaz (Hişam b. Said)
5. Harun b. Abdullah el-Bezzâz (Harun b. Abdullah b. Mervan)
Konular:
Yargı, casusluk, yapanın öldürülmesi vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
27433, B006939
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ حُصَيْنٍ عَنْ فُلاَنٍ قَالَ تَنَازَعَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَحِبَّانُ بْنُ عَطِيَّةَ فَقَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ لِحِبَّانَ لَقَدْ عَلِمْتُ الَّذِى جَرَّأَ صَاحِبَكَ عَلَى الدِّمَاءِ يَعْنِى عَلِيًّا . قَالَ مَا هُوَ لاَ أَبَا لَكَ قَالَ شَىْءٌ سَمِعْتُهُ يَقُولُهُ . قَالَ مَا هُوَ قَالَ بَعَثَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَالزُّبَيْرَ وَأَبَا مَرْثَدٍ وَكُلُّنَا فَارِسٌ قَالَ « انْطَلِقُوا حَتَّى تَأْتُوا رَوْضَةَ حَاجٍ - قَالَ أَبُو سَلَمَةَ هَكَذَا قَالَ أَبُو عَوَانَةَ حَاجٍ - فَإِنَّ فِيهَا امْرَأَةً مَعَهَا صَحِيفَةٌ مِنْ حَاطِبِ بْنِ أَبِى بَلْتَعَةَ إِلَى الْمُشْرِكِينَ فَأْتُونِى بِهَا » . فَانْطَلَقْنَا عَلَى أَفْرَاسِنَا حَتَّى أَدْرَكْنَاهَا حَيْثُ قَالَ لَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَسِيرُ عَلَى بَعِيرٍ لَهَا ، وَكَانَ كَتَبَ إِلَى أَهْلِ مَكَّةَ بِمَسِيرِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَيْهِمْ . فَقُلْنَا أَيْنَ الْكِتَابُ الَّذِى مَعَكِ قَالَتْ مَا مَعِى كِتَابٌ . فَأَنَخْنَا بِهَا بَعِيرَهَا ، فَابْتَغَيْنَا فِى رَحْلِهَا فَمَا وَجَدْنَا شَيْئًا . فَقَالَ صَاحِبِى مَا نَرَى مَعَهَا كِتَابًا . قَالَ فَقُلْتُ لَقَدْ عَلِمْنَا مَا كَذَبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ حَلَفَ عَلِىٌّ وَالَّذِى يُحْلَفُ بِهِ لَتُخْرِجِنَّ الْكِتَابَ أَوْ لأُجَرِّدَنَّكِ . فَأَهْوَتْ إِلَى حُجْزَتِهَا وَهْىَ مُحْتَجِزَةٌ بِكِسَاءٍ فَأَخْرَجَتِ الصَّحِيفَةَ ، فَأَتَوْا بِهَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ عُمَرُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَدْ خَانَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالْمُؤْمِنِينَ . دَعْنِى فَأَضْرِبَ عُنُقَهُ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « يَا حَاطِبُ مَا حَمَلَكَ عَلَى مَا صَنَعْتَ » . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَالِى أَنْ لاَ أَكُونَ مُؤْمِنًا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ، وَلَكِنِّى أَرَدْتُ أَنْ يَكُونَ لِى عِنْدَ الْقَوْمِ يَدٌ ، يُدْفَعُ بِهَا عَنْ أَهْلِى وَمَالِى ، وَلَيْسَ مِنْ أَصْحَابِكَ أَحَدٌ إِلاَّ لَهُ هُنَالِكَ مِنْ قَوْمِهِ مَنْ يَدْفَعُ اللَّهُ بِهِ عَنْ أَهْلِهِ وَمَالِهِ . قَالَ « صَدَقَ ، لاَ تَقُولُوا لَهُ إِلاَّ خَيْرًا » . قَالَ فَعَادَ عُمَرُ فَقَالَ يَا رَسُولُ اللَّهِ قَدْ خَانَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالْمُؤْمِنِينَ ، دَعْنِى فَلأَضْرِبَ عُنُقَهُ . قَالَ « أَوَلَيْسَ مِنْ أَهْلِ بَدْرٍ ، وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ اللَّهَ اطَّلَعَ عَلَيْهِمْ فَقَالَ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ فَقَدْ أَوْجَبْتُ لَكُمُ الْجَنَّةَ » . فَاغْرَوْرَقَتْ عَيْنَاهُ فَقَالَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ .
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona Ebu Avane (Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî), ona Husayn (b. Abdurrahman es-Sülemî), ona falanca (Sa'd b. Ubeyde es-Sülemî) rivayet etti:
Ebu Abdurrahman (Abdullah b. Habib es-Sülemî) ile Hibban b. Atiyye kavga ettiler. Bunun üzerine Ebu Abdurrahman (Abdullah b. Habib es-Sülemî) Hibban'a (b. Atiyye) şöyle dedi: Ben senin arkadaşını - Ali'yi (b. Ebu Talib) kastederek - kan dökmeye cüret ettiren şeyin ne olduğunu biliyorum. (Hibban) Dedi ki: Neymiş o babasız kalasıca? (Abdurrahman) Dedi ki: Onun söylediğini işittiğim bir şey. (Hibban) Dedi ki: Neymiş o (anlattığı)? (Abdurrahman) Dedi ki: Hz. Peygamber (sav) beni (Ali b. Ebu Talib), Zübeyr b. el-Avvam, ve Abu Mersed'i at üstünde gönderdi ve buyurdu: "Hâc bahçesine varıncaya kadar gidin - Ebu Seleme (Musa b. İsmail et-Tebzûkî) dedi ki: Abu Avana (Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî) böyle "Hâc" dedi - zira orada Hatib b. Ebu Belte'a'dan müşriklere yazılmış mektuba sahip bir kadın var. Onu bana getirin." Bunun üzerine biz atlarımız üstünde yola düştük ta ki Hz. Peygamber'in (sav) bize bildirdiği mevkide ona (kadına) deve üstünde gidiyorken yetişene kadar. (Hatib b. Ebu Belte'a) Mekke ehline Hz. Peygamber'in (sav) üzerilerine sefere çıkma niyetini yazmıştı. (Kadına) dedik ki: yanında bulunan mektup nerede? Kadın "ben de mektup falan yok" deyince devesini çöktürdük ve yükünün arasında (mektubu) aramaya başladık ancak bir şey bulamadık. İki arkadaşım ( Zübeyr b. el-Avvam ile Ebu Mersed) "biz onda mektup göremiyoruz" dediler. (Ali b. Ebu Talib) Dedi ki: Bunun üzerine ben şöyle dedim: "Biz Hz. Peygamber'in (sav) yalan söylemediğini biliyoruz." Sonra Ali (b. Ebu Talib) yemin etti: "Adına yemin olunana yemin olsun ki ya mektubu çıkarırsın yahut üstünü çıkartırız". Bunun üzerine kadın elini beline bağladığı kuşağına uzattı ve mektubu çıkardı. Kadını Hz. Peygamber'in (sav) yanına getirdiler. Ömer (b. el-Hattab) dedi ki: " (Hatib b. Ebu Belte'a) Allah'a (cc) Peygamberine ve müminlere ihanet etmiştir. Bırak ki boynunu vurayım. Hz. Peygamber (sav) buyurdu: Ey Hatib (b. Ebu Belte'a)! Seni bu işe sevk eden nedir? Dedi ki: Ben niçin Allah ve Peygamberine iman etmeyeyim?! Ancak ben kavmin (Mekkelilerin) bana karşı , (Mekke'de ki) ailemi ve malımı koruyacak, minnet borcu duymalarını istedim. Ayrıca senin ashabından herkesin Mekke'deki mallarını ve ailelerini Allah, akrabaları vasıtasıyla, korumaktadır. Hz. Peygamber (sav) buyurdu: Doğru konuştu. Ona sadece güzel olanı söyleyin. (Ali b. Ebu Talib) dedi: Ömer (b. el-Hattab) dedi ki: ‘Ey Allah’ın Resulü, o gerçekten Allah’a (cc) Peygamber’ine ve müminlere ihanet etmiştir. Bırak ki boynunu vurayım.’ Hz. Peygamber (sav) buyurdu: O Bedir gazvesine katılanlardan değil midir! Sen nereden biliyorsun (onun ölümü hak ettiğini) ki Allah'ın (cc) Bedir gazvesine katılanları görüp onlara şöyle dediği umulur: "Dilediğinizi yapın, zira ben size cenneti zorunlu kıldım”. Bunun üzerine (Ömer b. el-Hattab’ın) iki gözü yaşla doldu ve ‘Allah ve Peygamber’i en iyi bilendir!’ dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İstitâbetü'l-Mürteddîn ve'l-Muânidîn ve Kıtâlihim 9, 2/657
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Habib es-Sülemî (Abdullah b. Habib b. Rabî'a)
3. Sa'd b. Ubeyde es-Sülemi (Sa'd b. Ubeyde)
4. Ebu Hüzeyl Husayn b. Abdurrahman es-Sülemî (Husayn b. Abdurrahman)
5. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
6. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Hz. Peygamber, bilgi kaynakları
Niyet, ameller niyetlere göre değerlendirilir
Yargı, casusluk, yapanın öldürülmesi vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30282, B003007
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ دِينَارٍ سَمِعْتُهُ مِنْهُ مَرَّتَيْنِ قَالَ أَخْبَرَنِى حَسَنُ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى رَافِعٍ قَالَ سَمِعْتُ عَلِيًّا - رضى الله عنه - يَقُولُ بَعَثَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَا وَالزُّبَيْرَ وَالْمِقْدَادَ بْنَ الأَسْوَدِ قَالَ « انْطَلِقُوا حَتَّى تَأْتُوا رَوْضَةَ خَاخٍ ، فَإِنَّ بِهَا ظَعِينَةً وَمَعَهَا كِتَابٌ ، فَخُذُوهُ مِنْهَا » . فَانْطَلَقْنَا تَعَادَى بِنَا خَيْلُنَا حَتَّى انْتَهَيْنَا إِلَى الرَّوْضَةِ ، فَإِذَا نَحْنُ بِالظَّعِينَةِ فَقُلْنَا أَخْرِجِى الْكِتَابَ . فَقَالَتْ مَا مَعِى مِنْ كِتَابٍ . فَقُلْنَا لَتُخْرِجِنَّ الْكِتَابَ أَوْ لَنُلْقِيَنَّ الثِّيَابَ . فَأَخْرَجَتْهُ مِنْ عِقَاصِهَا ، فَأَتَيْنَا بِهِ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، فَإِذَا فِيهِ مِنْ حَاطِبِ بْنِ أَبِى بَلْتَعَةَ إِلَى أُنَاسٍ مِنَ الْمُشْرِكِينَ مِنْ أَهْلِ مَكَّةَ ، يُخْبِرُهُمْ بِبَعْضِ أَمْرِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « يَا حَاطِبُ ، مَا هَذَا » . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، لاَ تَعْجَلْ عَلَىَّ ، إِنِّى كُنْتُ امْرَأً مُلْصَقًا فِى قُرَيْشٍ ، وَلَمْ أَكُنْ مِنْ أَنْفُسِهَا ، وَكَانَ مَنْ مَعَكَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ لَهُمْ قَرَابَاتٌ بِمَكَّةَ ، يَحْمُونَ بِهَا أَهْلِيهِمْ وَأَمْوَالَهُمْ ، فَأَحْبَبْتُ إِذْ فَاتَنِى ذَلِكَ مِنَ النَّسَبِ فِيهِمْ أَنْ أَتَّخِذَ عِنْدَهُمْ يَدًا يَحْمُونَ بِهَا قَرَابَتِى ، وَمَا فَعَلْتُ كُفْرًا وَلاَ ارْتِدَادًا وَلاَ رِضًا بِالْكُفْرِ بَعْدَ الإِسْلاَمِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لَقَدْ صَدَقَكُمْ » . قَالَ عُمَرُ يَا رَسُولَ اللَّهِ دَعْنِى أَضْرِبْ عُنُقَ هَذَا الْمُنَافِقِ . قَالَ « إِنَّهُ قَدْ شَهِدَ بَدْرًا ، وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ اللَّهَ أَنْ يَكُونَ قَدِ اطَّلَعَ عَلَى أَهْلِ بَدْرٍ فَقَالَ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ ، فَقَدْ غَفَرْتُ لَكُمْ » . قَالَ سُفْيَانُ وَأَىُّ إِسْنَادٍ هَذَا .
Tercemesi:
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan (b. Uyeyne el-Hilâlî), ona Amr b. Dinar - Ben (Süfyan b. Uyeyne) bu hadisi ondan (Amr b. Dinar'dan) iki defa işittim -, ona Hasan b. Muhammed, ona Ubeydullah b. Ebu Rafi' ona da Ali (b. Ebu Talib) (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) beni, Zübeyr (b. el-Avvam) ve Mikdad b. el-Esved gönderdi ve dedi ki: 'Ravzatu Hâh'a doğru yola çıkın. Orada bir taht-ı revan üzerinde bir kadın, ve o kadında bir mektup var. Gidin o mektubu ondan alın.' Biz de atlarımızı Ravza'ya varana kadar sürdük. Tahtı-revandaki kadına vardığımızda ona mektubu çıkarmasını söyledik. Kadın şöyle dedi: ben de mektup namına bir şey yok. Bunun üzerine biz kadına şöyle dedik: Ya mektubu çıkarırsın yahut örtünü biz çıkarır (ve mektubun sende olmadığından emin oluruz). Bunun üzerine kadın (mektubu) örgülü saçlarının arasından çıkardı ve mektubu hemen Hz. Peygamber'e (sav) ulaştırdık. Mektub Hâtib b. Ebu Belte'a'dan Mekke'deki bazı müşriklere, Hz. Peygamber (sav) hakkında bilgi içeren, bir yazı barındırıyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Ey Hatib, bu nedir?" dedi. (Hatib) şöyle cevap verdi: 'Ya Rasulullah (sav), hemen acele karar verme hakkımda. Ben Kureyş'e sığınan birisiydim, aslen Kureyşli değilim. Senin yanındaki muhacirlerin ise Mekke'de ailelerini ve mallarını koruyacak akrabalıkları var. Ben de bu akrabalık bağımın eksikliğini, onların bana duyacakları bir minnet borcu ile telafi etmek istedim ki yakınlarımı korusunlar. Ben bunu asla küfre düştüğümden, dinden döndüğümden yahut İslam'dan sonra küfre razı olduğumdan yapmış değilim.' Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Size doğruyu söylüyor". Ömer (b. el-Hattab) "Ya Rasulallah (sav), bırak ki şu münafığın boynunu vurayım" deyince Hz. Peygamber (sav) buyurdu: " O (Hatib b. Belte'a) Bedir (gazvesine) katıldı. Sen nereden biliyorsun (onun ölümü hak ettiğini) ki Allah'ın (cc) Bedir gazvesine katılanları görüp onlara şöyle seslendiği umulur: "Dilediğinizi yapın, zira ben sizin günahlarınızı affettim".
Süfyan (b. Uyeyne) şöyle dedi: Bu nasıl bir isnaddır ki( ravilerinin kıymetine ve isnadın kuvvettine şaşmamak elde değildir).
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 141, 1/795
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. ibn Ebu Râfi' Ubeydullah b. Eslem el-Medeni (Ubeydullah b. Eslem)
3. Ebu Muhammed Hasan b. Muhammed el-Haşimî (Hasan b. Muhammed b. Hanefiyye)
4. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
5. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
6. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Hz. Peygamber, bilgi kaynakları
Niyet, ameller niyetlere göre değerlendirilir
Yargı, casusluk, yapanın öldürülmesi vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30482, B003081
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ حَوْشَبٍ الطَّائِفِىُّ حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ أَخْبَرَنَا حُصَيْنٌ عَنْ سَعْدِ بْنِ عُبَيْدَةَ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَكَانَ عُثْمَانِيًّا فَقَالَ لاِبْنِ عَطِيَّةَ وَكَانَ عَلَوِيًّا إِنِّى لأَعْلَمُ مَا الَّذِى جَرَّأَ صَاحِبَكَ عَلَى الدِّمَاءِ سَمِعْتُهُ يَقُولُ بَعَثَنِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَالزُّبَيْرَ ، فَقَالَ « ائْتُوا رَوْضَةَ كَذَا ، وَتَجِدُونَ بِهَا امْرَأَةً أَعْطَاهَا حَاطِبٌ كِتَابًا » . فَأَتَيْنَا الرَّوْضَةَ فَقُلْنَا الْكِتَابَ . قَالَتْ لَمْ يُعْطِنِى . فَقُلْنَا لَتُخْرِجِنَّ أَوْ لأُجَرِّدَنَّكِ . فَأَخْرَجَتْ مِنْ حُجْزَتِهَا ، فَأَرْسَلَ إِلَى حَاطِبٍ فَقَالَ لاَ تَعْجَلْ ، وَاللَّهِ مَا كَفَرْتُ وَلاَ ازْدَدْتُ لِلإِسْلاَمِ إِلاَّ حُبًّا ، وَلَمْ يَكُنْ أَحَدٌ مِنْ أَصْحَابِكَ إِلاَّ وَلَهُ بِمَكَّةَ مَنْ يَدْفَعُ اللَّهُ بِهِ عَنْ أَهْلِهِ وَمَالِهِ ، وَلَمْ يَكُنْ لِى أَحَدٌ ، فَأَحْبَبْتُ أَنْ أَتَّخِذَ عِنْدَهُمْ يَدًا . فَصَدَّقَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم . قَالَ عُمَرُ دَعْنِى أَضْرِبْ عُنُقَهُ ، فَإِنَّهُ قَدْ نَافَقَ . فَقَالَ « مَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ اللَّهَ اطَّلَعَ عَلَى أَهْلِ بَدْرٍ ، فَقَالَ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ » . فَهَذَا الَّذِى جَرَّأَهُ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Havşeb et-Tâifî, ona Hüşeym (b. Beşir es-Sülemî), ona Husayn (b. Abdurrahman es-Sülemî), ona Sa'd b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman (Abdullah b. Habib es-Sülemî) -ki kendisi Osmânî idi- rivayet ettiğine göre kendisi (Hibban) İbn Atiyye'ye - ki o Alevî idi - şöyle dedi: Ben senin sahibini (Hz. Ali'nin) kan dökmeye cüret ettirenin ne olduğunu biliyorum. Ben onun (Hz. Ali'nin) şöyle dediğini işittim: Hz. Peygamber (sav) beni ve Zübeyr'i (b. el-Avvam) görevlendirdi ve dedi ki: "Falanca bahçeye gidin, orada Hatib'ın (b. Belte'a) kendisine mektup verdiği bir kadın var". Bahçeye varıp mektubu sorduk. Kadın "bana böyle bir şey vermedi" dedi. Bunun üzerine biz (kadına) ya (mektubu) verirsin yahut elbiselerini çıkartırız (ve mektubun sende olmadığından emin oluruz) dedik. Bunun üzerine kadın mektubu kuşağından çıkardı.
(Hz. Peygamber'ın (sav) yanına vardığımızda) Hatib'i çağırttı. Bunun üzerine (Hatib) şöyle dedi: Acele etme. Vallahi ben küfre düşmedim ve İslam'a olan muhabbetim sadece arttı. Ancak senin ashabından herkesin Mekke'deki mallarını ve ailelerini Allah, akrabaları vasıtasıyla, korumaktadır. Benim ise (Mekke'de) kimsem yoktur. Dolayısıyla bana karşı (Mekke'li müşriklerin) minnet duymalarını istedim (ki ailemi ve malımı gözetsinler). Hz. Peygamber (sav) onun doğru konuştuğunu beyan edince Ömer (b. el-Hattab) "Bırak boyunu vurayım, zira o munafik olmuştur." dedi. Bunun üzerine o (sav) şöyle buyurdu: Sen nereden biliyorsun (onun ölümü hak ettiğini) ki Allah'ın (cc) Bedir gazvesine katılanları görüp onlara şöyle dediği umulur: "Dilediğinizi yapın, zira ben sizin günahlarınızı affettim".
İşte onu (Ali b. Ebu Talib) cesaretlendiren bu sözdür.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 195, 1/811
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Habib es-Sülemî (Abdullah b. Habib b. Rabî'a)
3. Sa'd b. Ubeyde es-Sülemi (Sa'd b. Ubeyde)
4. Ebu Hüzeyl Husayn b. Abdurrahman es-Sülemî (Husayn b. Abdurrahman)
5. Ebu Muaviye Hüşeym b. Beşir es-Sülemî (Hüşeym b. Beşir b. el-Kasım b. Dinar)
6. Muhammed b. Havşeb et-Tâifî (Muhammed b. Abdullah b. Havşeb)
Konular:
Hz. Peygamber, bilgi kaynakları
Niyet, ameller niyetlere göre değerlendirilir
Yargı, casusluk, yapanın öldürülmesi vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
273110, D002654-2
Hadis:
حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ هَاشِمَ بْنَ الْقَاسِمِ وَهِشَامًا حَدَّثَاهُمْ قَالاَ حَدَّثَنَا عِكْرِمَةُ بْنُ عَمَّارٍ قَالَ حَدَّثَنِى إِيَاسُ بْنُ سَلَمَةَ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى قَالَ غَزَوْتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم هَوَازِنَ - قَالَ - فَبَيْنَمَا نَحْنُ نَتَضَحَّى وَعَامَّتُنَا مُشَاةٌ وَفِينَا ضَعَفَةٌ إِذْ جَاءَ رَجُلٌ عَلَى جَمَلٍ أَحْمَرَ فَانْتَزَعَ طَلَقًا مِنْ حِقْوِ الْبَعِيرِ فَقَيَّدَ بِهِ جَمَلَهُ ثُمَّ جَاءَ يَتَغَدَّى مَعَ الْقَوْمِ فَلَمَّا رَأَى ضَعَفَتَهُمْ وَرِقَّةَ ظَهْرِهِمْ خَرَجَ يَعْدُو إِلَى جَمَلِهِ فَأَطْلَقَهُ ثُمَّ أَنَاخَهُ فَقَعَدَ عَلَيْهِ ثُمَّ خَرَجَ يَرْكُضُهُ وَاتَّبَعَهُ رَجُلٌ مِنْ أَسْلَمَ عَلَى نَاقَةٍ وَرْقَاءَ هِىَ أَمْثَلُ ظَهْرِ الْقَوْمِ - قَالَ - فَخَرَجْتُ أَعْدُو فَأَدْرَكْتُهُ وَرَأْسُ النَّاقَةِ عِنْدَ وَرِكِ الْجَمَلِ وَكُنْتُ عِنْدَ وَرِكِ النَّاقَةِ ثُمَّ تَقَدَّمْتُ حَتَّى كُنْتُ عِنْدَ وَرِكِ الْجَمَلِ ثُمَّ تَقَدَّمْتُ حَتَّى أَخَذْتُ بِخِطَامِ الْجَمَلِ فَأَنَخْتُهُ فَلَمَّا وَضَعَ رُكْبَتَهُ بِالأَرْضِ اخْتَرَطْتُ سَيْفِى فَأَضْرِبَ رَأْسَهُ فَنَدَرَ فَجِئْتُ بِرَاحِلَتِهِ وَمَا عَلَيْهَا أَقُودُهَا فَاسْتَقْبَلَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى النَّاسِ مُقْبِلاً فَقَالَ
"مَنْ قَتَلَ الرَّجُلَ." فَقَالُوا سَلَمَةُ بْنُ الأَكْوَعِ. قَالَ
"لَهُ سَلَبُهُ أَجْمَعُ."
[قَالَ هَارُونُ هَذَا لَفْظُ هَاشِمٍ.]
Tercemesi:
Bize Harun b. Abdullah, ona Haşim b. Kasım ve Hişam, onlara İkrime b. Ammar, ona İyas b. Seleme, ona da babası (Selem b. Ekva') şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) ile Hevâzin'e karşı gazâya çıktım. Bizler kahvaltı yaparken, büyük çoğunluğumuz piyade iken ve bizde bir zayıflık hali vâr iken, birden kızıl bir deve üzerinde adam(ın biri) çıkageldi. Devenin böğründen bir ip çıkarttı ve onunla devesini bağladı. Ardından toplulukla beraber yemek için geldi. Onların zayıflığını ve bineklerinin azlığını görünce devesine doğru gitti. Onu çözdü. Sonra onu ıhtırıp üzerine oturdu. Daha sonra onu koşturur halde çıkıp (gitti) ve Eslem kabilesinden biri topluluğun en sağlam devesi olan siyahımsı devesi ile onu izledi. Ben de koşarak çıktım ve ona yetiştim. Devenin başı, diğer devenin arkasında idi. Ardından onu geçtim. Öyle ki, diğer devenin arkasında oldum. Daha sonra öne geçip devenin yularını aldım (ve) onu ıhtırdım. Deve dizlerini yere koyunca kılıcımı sıyırıp adamın başına darbe indirdim. Adam da düştü. Adamın devesini ve üzerindekileri sürerek getirdim. Beni, insanlar içinde Rasulullah (sav) da karşıladı. Hz. Peygamber (sav); "adamı kim öldürdü?" buyurdu. Onlar, Seleme b. Ekva! dediler. Nebî (sav); "tüm eşyası onundur" buyurdu.
[(Ravilerden) Harun, bu hadisin lafzı Hâşim'e aittir dedi.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 110, /612
Senetler:
1. Ebu İyas Seleme b. Ekva' (Seleme b. Amr b. Sinan b. Abdullah)
2. Ebu Seleme İyas b. Seleme el-Eslemî (İyas b. Seleme b. Ekva)
3. İkrime b. Ammar el-Îclî (İkrime b. Ammar b. Ukbe)
4. Ebu Nadr Haşim b. Kasım el-Leysi (Haşim b. Kasım b. Müslim)
5. Harun b. Abdullah el-Bezzâz (Harun b. Abdullah b. Mervan)
Konular:
Yargı, casusluk, yapanın öldürülmesi vs.