حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا عبد الله بن حسان العنبري قال حدثنا حبان بن عاصم وكان حرملة أبا أمه فحدثتني صفية ابنه عليبة ودحيبة ابنه عليبة وكان جدهما حرملة أبا أبيهما أنه أخبرهم عن حرملة بن عبد الله : أنه خرج حتى أتى النبي صلى الله عليه وسلم فكان عنده حتى عرفه النبي صلى الله عليه وسلم فلما ارتحل قلت في نفسي والله لآتين النبي صلى الله عليه وسلم حتى أزداد من العلم فجئت أمشي حتى قمت بين يديه فقلت ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر ثم رجعت حتى جئت الراحلة ثم أقبلت حتى قمت مقامى قريبا منه فقلت يا رسول الله ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر وانظر ما يعجب أذنك أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فأته وانظر الذي تكرهه أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فاجتنبه فلما رجعت تفكرت فإذا هما لم يدعا شيئا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164034, EM000222
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا عبد الله بن حسان العنبري قال حدثنا حبان بن عاصم وكان حرملة أبا أمه فحدثتني صفية ابنه عليبة ودحيبة ابنه عليبة وكان جدهما حرملة أبا أبيهما أنه أخبرهم عن حرملة بن عبد الله : أنه خرج حتى أتى النبي صلى الله عليه وسلم فكان عنده حتى عرفه النبي صلى الله عليه وسلم فلما ارتحل قلت في نفسي والله لآتين النبي صلى الله عليه وسلم حتى أزداد من العلم فجئت أمشي حتى قمت بين يديه فقلت ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر ثم رجعت حتى جئت الراحلة ثم أقبلت حتى قمت مقامى قريبا منه فقلت يا رسول الله ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر وانظر ما يعجب أذنك أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فأته وانظر الذي تكرهه أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فاجتنبه فلما رجعت تفكرت فإذا هما لم يدعا شيئا
Tercemesi:
Harmele İbni Abdullah'dan (Radiyallahu anh) haber verildiğine göre, Harmele çıkıp Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanma vardı. Harmele, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in (daha önce) yanında bulunmuş olduğundan, onu Peygamber tamdı. (Sonra Harmele şöyle anlatmıştı) :
Peygamber dönüp gidince, kendi kendime dedim:
«Allah'a yemin ederim ki, ilim artırayım diye muhakkak Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e gideceğim.»
Yürüyerek gittim, öyle ki önünde durdum da şöyle dedim:
«Ne iş yapmamı bana emredersin?»
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ey Harmele! İyilik yap ve kötülükten sakın.» dedi.
Sonra geri döndüm, kafileye gittim. Sonra döndüm, tâ Peygamber'e yakın yerimde durdum. Dedim ki:
«Ey Allah'ın Resulü! Ne iş yapmamı bana emredersin?»
Peygamber (Saîlaîîahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ey Har mele! İyilik yap ve kötülükten sakın. Bir de bak ki, insanların yanından kalktığın zaman, insanlar senin hakkında kulağına hoş gidecek hangi şeyi sÖyliyecekler. İşte onu yap ve insanların yanından kalktığın zaman, insanlar senin hakkında hoşuna gitmiyecck hangi şeyi söyliyeceklerine bak da, onu yapmaktan sakın.» dedi.
Vakta ki ben (Peygamberin yanından ayrılıp) geri döndüm. Bir de anladım ki, bu iki söz, hiç bir şeyi açıkta bırakmamışlardır (her hikmeti toplamışlardır).[443]
Dinimizdeki hükümler, emirler ve yasaklar olmak üzere iki kısma ayrılırlar. Mükellefler tarafından yapılması İstenen işler, emirler kısmına girer1 ki, farz, vacib ve müstahab diye derecelere ayrılırlar.
Mükellefler tarafından yapılması İstenmİyen işler, yasaklar kısmına girerler. Bunlar da, haram, tahrimen mekruh ve tenzihen mekruh kısımlarına ayrılırlar. Genel anlamda birinci kısım hükümlere «Ma'ruf», ikinci kısım hükümlere de «Münker» denir. İşte marufu benimseyip işlemek, münkeri bilip ondan sakınmak, dinin hükümlerini tamamen yerine getirmek olacağından, Peygamber Efendimizin, bu iki sözü her hikmeti kendinde toplamış oluyor. Bundan daha kısa ve manâsı geniş söz olamaz. H a r m e I e düşünüp bu hikmeti takdir buyurmuştur.
Yine insanlar, bir kimseyi, İyi hareketinden dolayı öveceklerinden ve bu övgü de kulağa hoş geleceğinden, övgüye sebep olacak şeyi yapmak, marufu işlemek demektir. Kulağa hoş gelmiyecek sözlere sebep olacak İş ve hareketler de münker şeylerdir. Bunların yapılmaması icab eder. İslâm inanç ve ahlâkını yaşıyan insanlar biner murakıp ve hakem şeklinde kabul edilirlerse, bunların görüşü nazar-ı itibâra alınarak İnsanlar söz ve hareketlerine ceki-düzen verirler, iyi diyecekleri şeyleri yaparlar, fena diyecekleri şeyleri yapmazlar.
H a r m e I e kimdir? :
Temîm kabilesinden olan H a r m e I e 'nin babası Abdullah ve dedesi İ y a s 'dır. Basra'lılardan sayılır. Oğlu U I e y b e ve bu oğlundan olma iki kız torunu Safİyye İle Duhaybe kendisinden hadîs rivayet etmişlerdir. Uzun okuyuş yaparak çok namaz kıldığı, hatta devamlı namaz kıldığı bir yeri olup, orada ayaklarının çukur açtığı ve çukura battıkları rivayet edilir. Ashab-ı kiram arasında uzun namaz kılmakla şöhret bulmuştu. Allah ondan razı olsun.[444]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 222, /207
Senetler:
()
Konular:
Amel, faziletlileri
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Örf
Uyumlu olmak, insanlarla iyi geçinmek,
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15175, Buhari, Büyu', 95(bab başlığı)
Hadis:
باب مَنْ أَجْرَى أَمْرَ الأَمْصَارِ عَلَى مَا يَتَعَارَفُونَ بَيْنَهُمْ فِى الْبُيُوعِ وَالإِجَارَةِ وَالْمِكْيَالِ ، وَالْوَزْنِ ، وَسُنَنِهِمْ عَلَى نِيَّاتِهِمْ وَمَذَاهِبِهِمِ الْمَشْهُورَةِ . وَقَالَ شُرَيْحٌ لِلْغَزَّالِينَ سُنَّتُكُمْ بَيْنَكُمْ رِبْحًا . وَقَالَ عَبْدُ الْوَهَّابِ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ مُحَمَّدٍ لاَ بَأْسَ الْعَشَرَةُ بِأَحَدَ عَشَرَ ، وَيَأْخُذُ لِلنَّفَقَةِ رِبْحًا . وَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لِهِنْدٍ « خُذِى مَا يَكْفِيكِ وَوَلَدَكِ بِالْمَعْرُوفِ » . وَقَالَ تَعَالَى ( وَمَنْ كَانَ فَقِيرًا فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِ ) وَاكْتَرَى الْحَسَنُ مِنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مِرْدَاسٍ حِمَارًا ، فَقَالَ بِكَمْ قَالَ بِدَانَقَيْنِ . فَرَكِبَهُ ، ثُمَّ جَاءَ مَرَّةً أُخْرَى ، فَقَالَ الْحِمَارَ الْحِمَارَ . فَرَكِبَهُ ، وَلَمْ يُشَارِطْهُ ، فَبَعَثَ إِلَيْهِ بِنِصْفِ دِرْهَمٍ .
Tercemesi:
Şehirler Halkının Buyu', İcâre, Ölçü, Tartı Gibi Hususlardaki Hukukî İşlerini Öteden Beri Tanıyageldikleri Ve Aralarında Kendi Niyetlerine Göre Meşhur Olan Örfleri. Âdetleri Ve Gidişleri Üzere İcra Eden Kimse Babı
Kaadi Şurayh de (bir mes'eleden dolayı kendisine müracaat eden ve san'atlarının örfünden bahseden) iplîkçi esnafına: Aranızda sabit olan âdetleriniz hukukî muamelelerinizde muteberdir, caizdir, demiştir.
Ve Abdulvahhâb, Eyyûb Sahtıyânî'den; o da Muhammed ibn Sîrîn'den söyledi ki; o: Bir şehirde on dirheme satılan bir şeyin onbir dirheme satılmasında be's yoktur. Ve satıcı sattığı mala yaptığı harcamalar için de ayrıca bir kâr alabilir, demiştir.
Peygamber (S) de, Muâviye'nin anası Hind'e:
"Kocanın malından örfe göre kendine ve çocuklarına yetecek mikdârı al" buyurdu.
Yüce Allah da:
"Yetîm velîlerinden fakır olan kimse örfe göre yetîm malından bir mikdâr yesin..." buyurdu (en-Nisa: 5). Hasen el-Basrî, Abdullah ibn Mirdâs'tan bir eşek kiraladı da, pazarlıkta İbn Mirdâs'a: Kaça kiraya verirsin? dedi. O da Hasen'e:
İki dânık'a veririm, dedi. Hasen razı olup eşeği aldı ve bindi. Sonra Hasen diğer bir kerre daha îbn Mirdâs'a geldi de: Eşeği istiyorum, eşeği istiyorum, dedi ve geçen âdete güvenerek onunla yeniden ücret şartlanması yapmadan binip gitti. Akabinde ona yarım dirhem gönderdi
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
()
Konular:
Örf
Ticaret, örfün belirleyiciliği
باب إِذَا وَقَفَ شَيْئًا فَلَمْ يَدْفَعْهُ إِلَى غَيْرِهِ ، فَهُوَ جَائِزٌ . لأَنَّ عُمَرَ - رضى الله عنه - أَوْقَفَ وَقَالَ لاَ جُنَاحَ عَلَى مَنْ وَلِيَهُ أَنْ يَأْكُلَ ، وَلَمْ يَخُصَّ إِنْ وَلِيَهُ عُمَرُ أَوْ غَيْرُهُ . قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لأَبِى طَلْحَةَ « أَرَى أَنْ تَجْعَلَهَا فِى الأَقْرَبِينَ » . فَقَالَ أَفْعَلُ . فَقَسَمَهَا فِى أَقَارِبِهِ وَبَنِى عَمِّهِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
26453, Buhari, Vesâyâ, 13(bab başlığı)
Hadis:
باب إِذَا وَقَفَ شَيْئًا فَلَمْ يَدْفَعْهُ إِلَى غَيْرِهِ ، فَهُوَ جَائِزٌ . لأَنَّ عُمَرَ - رضى الله عنه - أَوْقَفَ وَقَالَ لاَ جُنَاحَ عَلَى مَنْ وَلِيَهُ أَنْ يَأْكُلَ ، وَلَمْ يَخُصَّ إِنْ وَلِيَهُ عُمَرُ أَوْ غَيْرُهُ . قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لأَبِى طَلْحَةَ « أَرَى أَنْ تَجْعَلَهَا فِى الأَقْرَبِينَ » . فَقَالَ أَفْعَلُ . فَقَسَمَهَا فِى أَقَارِبِهِ وَبَنِى عَمِّهِ .
Tercemesi:
Bâb: Bir Şahıs Birşey Vakfettiği Ve O Şeyi Başkasına Vermediği Zaman, Bu Vakıf Caizdir (Yânı Sahîhtir)
Çünkü Umer (R) Hayber'deki arazîsini vakfetti ve: "Vakıf işlerini üzerine alan kimsenin örfe göre vakıftan
yemesinde üzerine günâh yoktur" dedi de, onu Umer yâhud başkası mütevelli olursa diye bir tahsis yapıp ayırmadı (Peygamber de onu elinden çıkarmasını emretmedi)
Peygamber (S) Ebû Talha'ya da: "Ben bu bustânı en yakın hısımlarına tahsis etmeni uygun görüyorum" buyurdu.
Ebû Talha: Ben de öyle yaparım, dedi de o Beyruhâ bustânını en yakın hısımları ve amca oğulları arasında taksîm etti
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
()
Konular:
Örf
Vakıf, vakfedilen malın kullanımı
Vakıf, yönetenin vakıf malındaki tasarrufları
باب مَنْ رَأَى لِلْقَاضِى أَنْ يَحْكُمَ بِعِلْمِهِ فِى أَمْرِ النَّاسِ إِذَا لَمْ يَخَفِ الظُّنُونَ وَالتُّهَمَةَ . كَمَا قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لِهِنْدَ « خُذِى مَا يَكْفِيكِ وَوَلَدَكِ بِالْمَعْرُوفِ » . وَذَلِكَ إِذَا كَانَ أَمْرٌ مَشْهُورٌ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
27966, Buhari, Ahkâm, 14(bab başlığı)
Hadis:
باب مَنْ رَأَى لِلْقَاضِى أَنْ يَحْكُمَ بِعِلْمِهِ فِى أَمْرِ النَّاسِ إِذَا لَمْ يَخَفِ الظُّنُونَ وَالتُّهَمَةَ . كَمَا قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لِهِنْدَ « خُذِى مَا يَكْفِيكِ وَوَلَدَكِ بِالْمَعْرُوفِ » . وَذَلِكَ إِذَا كَانَ أَمْرٌ مَشْهُورٌ .
Tercemesi:
Hâkim İçin (Haddler Gibi Allah Hakları Dışındaki Hususlarda) İnsanların İşlerinde, Zanlardan Ve Töhmetten Korkmadığı Zaman Kendi Bilgisi İle Hükmetmek Hakkı Olduğu Görüşünde Olan Kimse Babı
Nitekim Peygamber (S), kocası Ebû Sufyân aleyhine karısı lehine hüküm verdiği zaman, Hind'e: "Onun malından örfe göre kendine ve çocuklarına yetecek mikdâr şeyi al" buyurmuştu. Bu, meşhur bir iş olduğu zamandır
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
()
Konular:
Geçim, ailenin geçimini sağlamak, başkasına el açmamak
İnfak, kadının kocasının malından harcaması
Örf
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28988, N004321
Hadis:
أَخْبَرَنَا كَثِيرُ بْنُ عُبَيْدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ حَرْبٍ عَنِ الزُّبَيْدِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى الزُّهْرِىُّ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ بْنِ سَهْلٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ عَنْ خَالِدِ بْنِ الْوَلِيدِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أُتِىَ بِضَبٍّ مَشْوِىٍّ فَقُرِّبَ إِلَيْهِ فَأَهْوَى إِلَيْهِ بِيَدِهِ لِيَأْكُلَ مِنْهُ قَالَ لَهُ مَنْ حَضَرَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّهُ لَحْمُ ضَبٍّ . فَرَفَعَ يَدَهُ عَنْهُ فَقَالَ لَهُ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَحَرَامٌ الضَّبُّ قَالَ « لاَ وَلَكِنْ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ » . فَأَهْوَى خَالِدٌ إِلَى الضَّبِّ فَأَكَلَ مِنْهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ .
Tercemesi:
Halid b. Velid (r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v)’e kızartılmış bir kertenkele getirilip önüne koydular. Ondan yemek için elini uzatınca orada bulunanlardan biri, “Ey Allah'ın Rasûlü! O kertenkele etidir” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) hemen elini çekti. Bunun üzerine Halid b. Velid: “Kertenkele eti haram mıdır?” diye sordu. Peygamber (s.a.v): “Hayır fakat bizim bölgede olmadığı için ondan pek hoşlanmıyorum” buyurdu. Halid kertenkeleyi yemeye başladı, Rasûlullah (s.a.v)’de ona bakıyordu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Sayd ve'z-zebâih 26, /2369
Senetler:
1. Ebu Süleyman Halid b. Velid el-Mahzumî (Halid b. Velid b. Muğîra b. Ömer b. Mahzum)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Ümame Es'ad b. Sehl el-Ensarî (Es'ad b. Sehl b. Huneyf b. Vahib)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Hüzeyl Muhammed b. Velid ez-Zübeydi (Muhammed b. Velid b. Amir)
6. Ebu Abdullah Muhammed b. Harb el-Havlani (Muhammed b. Harb b. Ebreş)
7. Ebu Hasan Kesir b. Ubeyd el-Mezhicî (Kesir b. Ubeyd b. Nümeyr)
Konular:
Örf
Yiyecekler, Hz.Peygamberin sevmedikleri
Yiyecekler, Rasulullah zamanındaki
أَخْبَرَنَا أَبُو دَاوُدَ قَالَ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ بْنِ سَهْلٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّهُ أَخْبَرَهُ أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ بِنْتِ الْحَارِثِ - وَهِىَ خَالَتُهُ - فَقُدِّمَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَحْمُ ضَبٍّ - وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يَأْكُلُ شَيْئًا حَتَّى يَعْلَمَ مَا هُوَ - فَقَالَ بَعْضُ النِّسْوَةِ أَلاَ تُخْبِرْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا يَأْكُلُ فَأَخْبَرَتْهُ أَنَّهُ لَحْمُ ضَبٍّ فَتَرَكَهُ قَالَ خَالِدٌ سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَحَرَامٌ هُوَ قَالَ « لاَ وَلَكِنَّهُ طَعَامٌ لَيْسَ فِى أَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ » . قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ إِلَىَّ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ . وَحَدَّثَهُ ابْنُ الأَصَمِّ عَنْ مَيْمُونَةَ وَكَانَ فِى حَجْرِهَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28989, N004322
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو دَاوُدَ قَالَ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ بْنِ سَهْلٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّهُ أَخْبَرَهُ أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ بِنْتِ الْحَارِثِ - وَهِىَ خَالَتُهُ - فَقُدِّمَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَحْمُ ضَبٍّ - وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يَأْكُلُ شَيْئًا حَتَّى يَعْلَمَ مَا هُوَ - فَقَالَ بَعْضُ النِّسْوَةِ أَلاَ تُخْبِرْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا يَأْكُلُ فَأَخْبَرَتْهُ أَنَّهُ لَحْمُ ضَبٍّ فَتَرَكَهُ قَالَ خَالِدٌ سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَحَرَامٌ هُوَ قَالَ « لاَ وَلَكِنَّهُ طَعَامٌ لَيْسَ فِى أَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ » . قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ إِلَىَّ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ . وَحَدَّثَهُ ابْنُ الأَصَمِّ عَنْ مَيْمُونَةَ وَكَانَ فِى حَجْرِهَا .
Tercemesi:
İbn Abbas (r.a)’ın haber verdiğine göre, Halid b. Velid şöyle anlatıyor. Ben Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte teyzesi Haris’in kızı Meymune’ye gittiler. Rasûlullah (s.a.v)’in önüne kertenkele eti kondu Rasûlullah (s.a.v) bilmeden hiç bir şey yemezdi. Oradaki kadınlardan bazıları Meymune’ye: Bu yemeğin ne yemeği olduğunu Rasûlullah (s.a.v)’e söylemeyecek misin? dediler. Meymune de o yemeğin kertenkele eti olduğunu söyledi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) onu yemedi. Halid diyor ki: “Rasûlullah (s.a.v)’e sordum o haram mıdır?” O da: “Hayır fakat bizim bölgede olmadığı ve yenmediği için ben ondan hoşlanmıyorum” dedi. Halid şöyle diyor: “Haram olmadığını duyunca kendime cesaret geldi ve ondan yedim Rasûlullah (s.a.v)’de bana bakıyordu.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Sayd ve'z-zebâih 26, /2369
Senetler:
1. Ebu Süleyman Halid b. Velid el-Mahzumî (Halid b. Velid b. Muğîra b. Ömer b. Mahzum)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Ümame Es'ad b. Sehl el-Ensarî (Es'ad b. Sehl b. Huneyf b. Vahib)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
6. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
8. Süleyman b. Seyf et-Taî (Süleyman b. Seyf b. Yahya)
Konular:
Hz. Peygamber, beşer olarak
Örf
Yiyecekler, Hz.Peygamberin sevmedikleri
Yiyecekler, Rasulullah zamanındaki
أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مَسْعُودٍ قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى بِشْرٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ أَهْدَتْ خَالَتِى إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَقِطًا وَسَمْنًا وَأَضُبًّا فَأَكَلَ مِنَ الأَقِطِ وَالسَّمْنِ وَتَرَكَ الأَضُبَّ تَقَذُّرًا وَأُكِلَ عَلَى مَائِدَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلَوْ كَانَ حَرَامًا مَا أُكِلَ عَلَى مَائِدَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ أَمَرَ بِأَكْلِهِنَّ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28990, N004323
Hadis:
أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مَسْعُودٍ قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى بِشْرٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ أَهْدَتْ خَالَتِى إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَقِطًا وَسَمْنًا وَأَضُبًّا فَأَكَلَ مِنَ الأَقِطِ وَالسَّمْنِ وَتَرَكَ الأَضُبَّ تَقَذُّرًا وَأُكِلَ عَلَى مَائِدَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلَوْ كَانَ حَرَامًا مَا أُكِلَ عَلَى مَائِدَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ أَمَرَ بِأَكْلِهِنَّ.
Tercemesi:
İbn Abbas (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Teyzem Rasûlullah (s.a.v)’e kurutulmuş yoğurt (keş) ve yağla birlikte kertenkele göndermişti. Rasûlullah (s.a.v) keş ve yağdan yedi. Kertenkeleden hoşlanmadığı için yemedi. Fakat kertenkele Rasûlullah (s.a.v)’in sofrasında yendi haram olsaydı O’nun sofrasında yenmezdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Sayd ve'z-zebâih 26, /2370
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
3. Ebu Bişr Cafer b. Ebu Vahşiyye el-Yeşkuri (Cafer b. İyas)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
6. İsmail b. Mesud el-Cahderi (İsmail b. Mesud)
Konular:
Örf
Sünnet, takriri sünnet
Yiyecekler, Hz.Peygamberin sevmedikleri
Yiyecekler, Rasulullah zamanındaki
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29428, N003629
Hadis:
أَخْبَرَنَا حُمَيْدُ بْنُ مَسْعَدَةَ قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ - وَهُوَ ابْنُ زُرَيْعٍ - قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ عُمَرَ قَالَ أَصَابَ عُمَرُ أَرْضًا بِخَيْبَرَ فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ أَصَبْتُ أَرْضًا لَمْ أُصِبْ مَالاً قَطُّ أَنْفَسَ عِنْدِى فَكَيْفَ تَأْمُرُ بِهِ قَالَ « إِنْ شِئْتَ حَبَّسْتَ أَصْلَهَا وَتَصَدَّقْتَ بِهَا » . فَتَصَدَّقَ بِهَا - عَلَى أَنْ لاَ تُبَاعَ وَلاَ تُوهَبَ وَلاَ تُورَثَ - فِى الْفُقَرَاءِ وَالْقُرْبَى وَالرِّقَابِ وَفِى سَبِيلِ اللَّهِ وَالضَّيْفِ وَابْنِ السَّبِيلِ لاَ جُنَاحَ عَلَى مَنْ وَلِيَهَا أَنْ يَأْكُلَ مِنْهَا بِالْمَعْرُوفِ وَيُطْعِمَ صَدِيقًا غَيْرَ مُتَمَوِّلٍ فِيهِ .
Tercemesi:
İbn Ömer (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam Ömer, Hayber’den bir araziye sahip olmuştu o arazi hakkında istişarede bulunmak üzere Rasûlullah (s.a.v)’e geldi. “Bu güne kadar elde etmediğim kıymetli bir arazim var. Ne yapmamı emredersiniz?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de: “İstersen aslını vakfeder mahsulünü de tasadduk edersin” buyurdu. Ömer’de: “Aslı alınıp satılmamak, hibe edilmemek, miras olunmamak üzere mahsulünü de fakirlere, yakın akrabalara, kölelikten kurtulacak kimselere, Allah yolundaki tüm işlere, misafirlere, yolda kalmış kimselere tasadduk edilecektir” dedi. Onun idaresini üzerine alan kimseye de ihtiyacından fazla olmamak şartıyla örfe uygun biçim de yemesinde ve başkalarına da yedirmesinde bir sakınca yoktur denilmişti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, İhbâs 2, /2325
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ebu Avn Abdullah b. Avn el-Müzenî (Abdullah b. Avn b. Ertabân)
4. Ebu Muaviye Yezid b. Zürey' el-Ayşî (Yezid b. Zürey' b. Yezid)
5. Humeyd b. Mes'ade es-Sami (Humeyd b. Mes'ade b. Mübarek)
Konular:
Örf
Vakıf, vakfedilen malın kullanımı
حدثنا محمد بن سلام قال حدثنا أبو معاوية قال حدثنا هشام عن وهب بن كيسان قال سمعت عبد الله بن الزبير يقول على المنبر : خذ العفو وأمر بالعرف وأعرض عن الجاهلين قال والله ما أمر بها أن تؤخذ إلا من أخلاق الناس والله لآخذنها منهم ما صحبتهم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164056, EM000244
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال حدثنا أبو معاوية قال حدثنا هشام عن وهب بن كيسان قال سمعت عبد الله بن الزبير يقول على المنبر : خذ العفو وأمر بالعرف وأعرض عن الجاهلين قال والله ما أمر بها أن تؤخذ إلا من أخلاق الناس والله لآخذنها منهم ما صحبتهم
Tercemesi:
Abdullah îbni Zübeyr (Radiyallahu anh)'den Minber üzerinde şöyle dediği işitilmiştir;
«Bağışlama yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.» (A'raf Sûresi, Âyet: 190)
Âyeti okuduktan sonra dedi ki;
«Allah'a yemin ederim! Bu âyet-i kerîme ile, insanların ahlâkından en kolayını almaktan başka bir şey ile emredilmemiştir. Allah'a yemin ederim ki, ben insanlarla arkadaşlık ettiğim müddet bunu uygulayacağım, (insanlar için günah olmıyan kolay tarafı tutacağım, onlara iyi muamele edip güçlük çıkarmıyacağım).[486]
A'raf sûresinin 199 uncu âyet-İ kerîmesinde üç hususa işaret buyurulmaktadır :
1— İnsanlara afv ile muamele etmek. Afvın lügat manâsı, bağışlamak, silmek, yok etmektir. Afv kelimesi Cenab-ı Hak'ka nispet edildiği zaman, kullarına azab etmeyişi, onların günâhlarını mahvedişi ve silmesi manâsını taşır. Ayrıca bir şeyin en iyisine, en seçkinine ve enfesine de afv denir. İnsanların afv ile muamele etmesi, hem kendilerine edilen zulmü bağışlamaları, hem de ahlâkın iyi ve kolay tarafını seçerek hemcinsleri ile geçinmeleri ve idare etmeleri demektir. İşte Cenab-ı Hak bize bunu emretmektedir.
2— İkinci husus olarak Allah Tealâ bize ma'rufu (iyilik etmeyi) emretmektedir. Allah Tealânın ve Peygamberinin emirleri gereğince hareket etmek ve bu buyrukları tavsiye edip öğretmek hep maruf olan işlerdir. Her mükellef elinden geldiği kadar öğrenip yaşamak ve başkasına da öğretip tatbikine çalışmak sorumluluğunu taşır. Bu, müminlere dü^en önemli bir vazifedir.
3— Cahillerden yüz çevirmek. Gerçeği kabul etmiyen ve söz dinlsmi-yen inatçı cahillerden hoş ve iyi bir hareketle yüz çevirmek gerekir. Çünkü cahiller sözlerini bilmezler, fesad çıkarmtya sebep olurlar ve ahengi bozarlar. Buna meydan vermemek için sabırla ve yumuşak bir huyla mücadeleyi terk etmek lâzımdır.
Abdullah ibni Zübeyr kimdir? :
Hicret yılında Medine'de doğmuştur. Künyesi Ebu Hubeyb ve E b u Bekir olup, annesi Esma, Hz. Ebu Bekir (Radiyallahu anh)\n kızıdır. Hz. Â i ş e , A b d u I I a h 'm teyzesi oluyor. Küçük yaşta Hz. Peygamber'den hadîs ezberlemiştir. A b d u II a h 'm büyük annesi S a f i y y e de Resûlüllah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in halasıdır. Cesur, kahraman, güzel söz söyliyen bir hatip ve iyi bir binici İdi.
Muaviye ibni Yezîd'in vefatından sonra Hİcaz, Yemen, Mısır ve Irak dokuz yıl İdaresi altında bulunmuştur. Nihayet H a c c a c 'la aralarında vuku bulan savaşta Abdullah, Mekke'de muhasara edif-di ve H a c c a c tarafından hicretin 74. yılında şehid edildi. Geceleri namazla geçirir ve gündüzleri de oruç tutardı. Allah ondan razı olsun.[487]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 244, /224
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, birey ahlakı
Ahlak, güzel ahlak
Ahlak, toplumsal ahlak
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
Örf
Sosyalleşme, temel prensipler
Teşvik edilenler, Bağışlayıcı olmak
Teşvik edilenler, Ma'rufu emr/münkerden nehy
أَخْبَرَنَا أَبُو دَاوُدَ قَالَ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ بْنِ سَهْلٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّهُ أَخْبَرَهُ أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ بِنْتِ الْحَارِثِ - وَهِىَ خَالَتُهُ - فَقُدِّمَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَحْمُ ضَبٍّ - وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يَأْكُلُ شَيْئًا حَتَّى يَعْلَمَ مَا هُوَ - فَقَالَ بَعْضُ النِّسْوَةِ أَلاَ تُخْبِرْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا يَأْكُلُ فَأَخْبَرَتْهُ أَنَّهُ لَحْمُ ضَبٍّ فَتَرَكَهُ قَالَ خَالِدٌ سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَحَرَامٌ هُوَ قَالَ « لاَ وَلَكِنَّهُ طَعَامٌ لَيْسَ فِى أَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ » . قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ إِلَىَّ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ . وَحَدَّثَهُ ابْنُ الأَصَمِّ عَنْ مَيْمُونَةَ وَكَانَ فِى حَجْرِهَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
277149, N004322-2
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو دَاوُدَ قَالَ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ بْنِ سَهْلٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّهُ أَخْبَرَهُ أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ بِنْتِ الْحَارِثِ - وَهِىَ خَالَتُهُ - فَقُدِّمَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَحْمُ ضَبٍّ - وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يَأْكُلُ شَيْئًا حَتَّى يَعْلَمَ مَا هُوَ - فَقَالَ بَعْضُ النِّسْوَةِ أَلاَ تُخْبِرْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا يَأْكُلُ فَأَخْبَرَتْهُ أَنَّهُ لَحْمُ ضَبٍّ فَتَرَكَهُ قَالَ خَالِدٌ سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَحَرَامٌ هُوَ قَالَ « لاَ وَلَكِنَّهُ طَعَامٌ لَيْسَ فِى أَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ » . قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ إِلَىَّ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ . وَحَدَّثَهُ ابْنُ الأَصَمِّ عَنْ مَيْمُونَةَ وَكَانَ فِى حَجْرِهَا .
Tercemesi:
İbn Abbas (r.a)’ın haber verdiğine göre, Halid b. Velid şöyle anlatıyor. Ben Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte teyzesi Haris’in kızı Meymune’ye gittiler. Rasûlullah (s.a.v)’in önüne kertenkele eti kondu Rasûlullah (s.a.v) bilmeden hiç bir şey yemezdi. Oradaki kadınlardan bazıları Meymune’ye: Bu yemeğin ne yemeği olduğunu Rasûlullah (s.a.v)’e söylemeyecek misin? dediler. Meymune de o yemeğin kertenkele eti olduğunu söyledi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) onu yemedi. Halid diyor ki: “Rasûlullah (s.a.v)’e sordum o haram mıdır?” O da: “Hayır fakat bizim bölgede olmadığı ve yenmediği için ben ondan hoşlanmıyorum” dedi. Halid şöyle diyor: “Haram olmadığını duyunca kendime cesaret geldi ve ondan yedim Rasûlullah (s.a.v)’de bana bakıyordu.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Sayd ve'z-zebâih 26, /2369
Senetler:
1. Ümmülmüminin Meymune bt. Haris (Meymune bt. Haris b.Cübeyr b. Hazn b. Ruveybe)
2. Yezid b. Esam el-Amirî (Abduamr b. Ades b. Ubade b. Bekkâ b. Âmir)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
5. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
6. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Süleyman b. Seyf et-Taî (Süleyman b. Seyf b. Yahya)
Konular:
Hz. Peygamber, beşer olarak
Örf
Yiyecekler, Hz.Peygamberin sevmedikleri
Yiyecekler, Rasulullah zamanındaki